Search
English Turkish Sentence Translations Page 148288
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| We're in negotiations with the person who owns this land | Biz de bu arazi sahibi olan kişi ile görüşmeleri... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| to possibly cut through. | ...bitirmek üzereyiz. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Yeah, well, negotiations are over. | Evet, eh, görüşmeler bitti. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Landowner signed over dinner. The steak was a bit rare. | Toprak sahipleri yemekte imzaladı. biftek biraz nadirdi. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| It looks like you drew your line wrong here. | çizginizin yeri yanlış gibi görünüyor. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| No. Uh, based on elevation and incline, | Hayır. Uh, yükseklik ve eğime dayalı... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| rock and soil samples... you know, science? | taş ve toprak örnekleri ... bilirsiniz, bilim? | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Uh, that is the best place to lay railroad tracks. | Uh, Bu demiryolu hattı için en iyi yer... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Best. Yeah, well, I'm no surveyor, | En iyi. Evet, ben ölçümcü değilim, | Shadowheart-1 | 2009 | |
| but it seems to me... | ama bana göre... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| like the line needs to go right through here... | ...çizgiyi buraya doğru çekmek gerekiyor... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| town of Legend. | Legend Şehri. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Actually, because of our instructions, we... | Aslında talimatlara göre, biz... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| In fact, I'd bet your life on it, | Aslında hayatın söz konusu. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| the both of youse. | Her ikinizin de. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| And my best advice to you | sizin için en iyi tavsiyem... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| would be to take your pencil... go on. | kaleminizi alın... gelin. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| You draw a line right there. | buraya bir çizgi çizin. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Go on. | devam et!. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Just move it over a half an inch. | sadece yarım inç yer değiştirecek. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Oh, that's good. That's a really good line. | Oh, Bu iyi. Bu gerçekten çok iyi bir çizgi. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| How do you like it? I do, I like it. | Hoşuna gitti mi? gitti. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Yeah, you do fine work with that pencil. | Evet, iyi iş yaptık Bu kalem ile. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Mr., uh... "Davinky." | Bay., uh... "Davinky." | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Actually, it's Da Vinci... Mm mm mm. | Aslında, bu Da Vinci... Mm mm mm. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| What's that? Never mind. | O ne? Boş ver. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Yeah, well, you just make sure that the line | Evet, sadece emin olduğun çizgi.. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| stays right where it is. | ...kalır doğru yere kadar. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Took me almost a year to make my way back to Alabama | Neredeyse bir yılımı aldı Alabama'ya gitmek. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| and find my aunt and uncle. | ve halam ve amcamı buldum. 484 00:36:17,789 > 00:36:19,656 İşler bir süre iyi oldu... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| till the war came. | savaş gelinceye kadar . | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Our farm didn't have slaves. | Bizim çiftlikte köleler yoktu. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| We were part of the confederacy just the same. | Biz bu birliğin bir parçasıydık | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Had no choice but to fight for the gray. | griler için döğüşmekten başka seçeneğim yoktu . | Shadowheart-1 | 2009 | |
| How long were you in the war? | Ne kadar savaştın? | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Too long, I suspect. | Çok uzun, şüpheliyim. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Long enough to know that God doesn't favor man. | uzun zamandır biliyorum ki Tanrı iyi biri değil. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Mary, I... | Mary, Ben... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I've seen too many terrible things... | Ben çok kötü şeyler gördüm... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| terrible things that no God could just stand by and watch. | korkunç şeyler, hiçbir Tanrı bu olanları sadece izleyemez. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Man is on his own. How can you say that, James? | Adam kendi derdinde? Bunları nasıl söylersin, James? | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Your father was a preacher. | Baban bir vaizdi. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| And God really favored him. | Ve Tanrı gerçekten onu tercih etti. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Do you really believe that? | Gerçekten bunlara inanıyor musun? | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I've done too many things, Mary. Shh. | Ben de pek çok şey yaptım, Mary. Shh. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Just let go. | gidelim. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Now you do sound like my father. | Şimdi babam gibi yaptın. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Your father was a great man. | Baban büyük bir adamdı. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I have an idea: | Bir fikrim var: | Shadowheart-1 | 2009 | |
| What if we just start over | Eğer o zaman başlasaydık.... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| and we pretend like you never left? | ve sen hiç ayrılmasaydın? | Shadowheart-1 | 2009 | |
| All these years, we just stayed the same | Tüm bu yıllar, sadece kalplerimizde... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| in our hearts. | ...aynı duygu kaldı. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I never did forget, Mary. | Ben, hiç unutmadım, Mary. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| All I had to do was hold onto your ribbon | senin kudelana tutunmak zorunda kaldım. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| and I was back home. | ve geri döndüm. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| That's back here. | buraya geri döndüm. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I came out here every day since you left... | Sen gittiğinden beri hergün buraya geldim... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| just hoping and praying that you would come home. | sadece umutla ve eve gelip dua ediyordum. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I should've came back a long time ago. | uzun zaman önce geri dönmeliydim. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I've gotta ask you... | Sana bir şey soracağım... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| did you come back to kill Will Tunney? | Will Tunney'i öldürmeye mi geldin? | Shadowheart-1 | 2009 | |
| 'Cause that's the last thing I ever heard you say. | Senin söylediğin duymak istediğim son şeydir. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| There's going to be justice. | adalet olacak. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| But I don't want no more killing. | Ama artık öldürmek istemiyorum. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I just want to make up for lost time. | Sadece zaman kaybını telâfi etmek istiyorum. 523 00:38:43,134 > 00:38:46,479 Ne yapmamızı öneriyorsun? | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I think she needs a new coat... | Sanırım yeni bir elbiseye gereksinim duyuyor ... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| of paint. | boya için... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Things are back on track, Garrick. | Geri dönme izleri, Garrick. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I'm gonna take this town into the 20th century | Ben 20. yüzyılda bu şehiri alacağım. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| if I have to drag it kicking and screaming. | Eğer sürüklemek, tekmeleme ve çığlık atma zorunda olsam da | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Kicking and screaming. | tekmeleme ve çığlık atma. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Excellent, Mr. Mayor. How wonderful. | Mükemmel, Bay Başkan. Ne harika. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Did you know, Garrick, | biliyor muydun Garrick, | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I never rid a railroad track before? | Daha önce hiç bir demiryolu izlemedim. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Why wait, Tunney? | Neden, bekliyorsun Tunney? | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I'm sure you can catch a ride anywhere but here. | Ben eminim, her yerde ama burada bir yolculuk yapabilirim. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Ah. And you are? | Ah. Ve siz? | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I'm here to buy this church. | Bu kiliseyi satın almak için buradayım. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Well, it ain't for sale. | Peki, o satılık değil. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| And it ain't no church. | Ve artık kilise değil. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| It was a church. | Bu bir kiliseydi | Shadowheart-1 | 2009 | |
| It was my father's church. | babamın kilisesi. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Conners... Good God Almighty. | Conners... Yüce Tanrım üstündür. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| All grown up and... | artık büyüdü... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| whiskers and all. | bıyık ve... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I didn't ever think I'd see your gutless hide | hiç düşünmedim, senin yüreksiz olup gizleneceğini, | Shadowheart-1 | 2009 | |
| in this town of Legend again. | bu Legend şehrinde. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| That's the amount my father owed you | Bu babamın size olan borcu... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| on the note when you killed him. | onu öldürdüğünden beri | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Take it, count it, and leave. | Al, say ve terket burayı... | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I ain't going nowhere. | Ben hiçbir yere gitmiyorum. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| You see, I own this town now. | Gördüğün gibi tüm şehir artık benim. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Yep, all of it mine. | Yani, tümü benim. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| And I'm the mayor, | Ve ben belediye başkanı oldum. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| and soon to be husband of your long lost Mary. | ve Mary yakında eşim olacak. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| I suggest you be gone by sundown, Tunney. | Sana günbatımında gitmeni tavsiye ediyorum, Tunney | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Oh, sundown. | Oh, günbatımı. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| Sundown. Sunny side up. No, ain't going nowhere. | günbatımı. bu tarafta Hayır, hiçbir yere gitmiyorum. | Shadowheart-1 | 2009 | |
| You want to see what that is? Go on. | Bunun ne olduğunu görmek ister misin? Hadi. | Shadowheart-1 | 2009 |