Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 19725
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| That stings! | Çok acıdı! | Flickan-1 | 2009 | |
| That ought to do it. | Bunu yapmalıyız ama. | Flickan-1 | 2009 | |
| Just wait and see. | Bekleyelim ve görelim. | Flickan-1 | 2009 | |
| Check it out... | Bir bakalım.... | Flickan-1 | 2009 | |
| You can borrow it for your performance. | Gösterin için bunu ödünç olarak verebilirim. | Flickan-1 | 2009 | |
| I stole it at a mall in Stockholm. | Stockholm'de bir mağazadan çalmıştım. | Flickan-1 | 2009 | |
| That's gross! | İğrençti! | Flickan-1 | 2009 | |
| I'll send Gunnar over to talk to your aunt, this won't do. | Bu böyle olmayacak. Gunnar'ı teyzenle konuşması için yollayacağım. | Flickan-1 | 2009 | |
| Even if she doesn't have kids, she ought to know they need to poop. | Hiç bir çocuğu olmasa da çocukların gaz çıkarması gerektiğini bilmesi gerekir. | Flickan-1 | 2009 | |
| I'M SORRY | ÖZÜR DİLERİM | Flickan-1 | 2009 | |
| Ola! | Ola! Ola! | Flickan-1 | 2009 | |
| They're starting to sprout tiny legs. | Kurbağaların ayakları çıkmaya başladı. | Flickan-1 | 2009 | |
| Hey, where have you been? | Hey, neredeydin sen? | Flickan-1 | 2009 | |
| That doesn't look good, it might be infected. | İyi görünmüyor, yaran enfeksiyon kapmış olabilir. | Flickan-1 | 2009 | |
| You should really go have that checked out. | Buna gerçekten baktırman lazım. | Flickan-1 | 2009 | |
| It's hard to imagine, isn't it? But that's how it is. | Hayal etmesi güç, değil mi? Ama nasıl olduğu ortada işte. | Flickan-1 | 2009 | |
| You're going to end up looking just like this some day, too. | Bir gün sen de böyle görüneceksin.. | Flickan-1 | 2009 | |
| Want to check out how they feel? | Nasıl hissedildiğini bilmek ister misin? | Flickan-1 | 2009 | |
| 'Bud shaped'... | 'Yeni gelişen'... 'Yeni gelişen'... | Flickan-1 | 2009 | |
| 'Dome shaped'... | 'Kubbe şekilli'... | Flickan-1 | 2009 | |
| 'Pear shaped'... | 'Armut şekilli'... 'Armut şekilli'... | Flickan-1 | 2009 | |
| 'Full sagging breast'... | 'İçi dolu sarkık meme'... 'İçi dolu sarkık meme'... | Flickan-1 | 2009 | |
| 'Empty sagging breast'... | 'İçi boş sarkık meme'... | Flickan-1 | 2009 | |
| Oh, are you taking a bath? What's the occasion? | Banyo mu yapıyorsun? | Flickan-1 | 2009 | |
| Where's that aunt of yours? | Teyzen nerede? | Flickan-1 | 2009 | |
| She's out. | Dışarıda. Dışarıda. | Flickan-1 | 2009 | |
| Right... I'll go downstairs and wait for her. | Peki.. Aşağı inip onun gelmesini bekleyeceğim o zaman. | Flickan-1 | 2009 | |
| That bathwater sure looks dirty... | Küvetteki su çamur gibi... Küvetteki su çamur gibi... | Flickan-1 | 2009 | |
| So, where is she? | Ee, neredeymiş bakalım? | Flickan-1 | 2009 | |
| Elisabeth says she walks around in her underwear. | Elisabeth'in dediğine göre etrafta iç çamaşırlarıyla dolaşıyormuş. | Flickan-1 | 2009 | |
| That whiskey belongs to my mom. | O viski annemin. | Flickan-1 | 2009 | |
| Hey, Tiny, don't change the subject. | Konuyu değiştirme. | Flickan-1 | 2009 | |
| Where is she? | Teyzen nerede. | Flickan-1 | 2009 | |
| Out shopping. | Alışverişe çıktı. Alışverişe çıktı. | Flickan-1 | 2009 | |
| At this hour? | Bu saatte mi? Bu saatte mi? | Flickan-1 | 2009 | |
| Isn't she supposed to take care of you? | Sana bakmıyor değil mi? | Flickan-1 | 2009 | |
| Isn't she? | Öyle değil mi? | Flickan-1 | 2009 | |
| Elisabeth had to squirt soapy water up your behind. | Elisabeth gaz çıkarman için popona sabunlu şırınga soktu. | Flickan-1 | 2009 | |
| She probably just missed the bus. Right... | Otobüsü kaçırmış olmalı. Peki... | Flickan-1 | 2009 | |
| You hadn't pooped for weeks. | Bir haftadır gaz çıkarmamışsın. | Flickan-1 | 2009 | |
| Is that being responsible? | Bunun sorumluluğunu da almamış mıydı? | Flickan-1 | 2009 | |
| What were they thinking, going off to Africa and leaving you here... | Nasıl seni burda bırakıp Afrikaya giderler anlamıyorum... | Flickan-1 | 2009 | |
| I guess that's what happens when you want to save the whole damn world. | Sanırım, senin tüm bu lanet olası dünyayı kurtarma isteğinden oldu. Sanırım, senin tüm bu lanet olası dünyayı kurtarma isteğinden oldu. | Flickan-1 | 2009 | |
| Right? I don't know... | Öyle mi? Bilmiyorum... Öyle mi? Bilmiyorum... | Flickan-1 | 2009 | |
| What kind of monkey business is going on around here? | Nasıl bi yalan dönüyor burda? | Flickan-1 | 2009 | |
| I'm going to tell Elisabeth about this. | Elisabeth'e burada olanları söylemeye gidiyorum. | Flickan-1 | 2009 | |
| She'll know how to reach your parents. | Ailene nasıl ulaşabileceğimizi o bilir. | Flickan-1 | 2009 | |
| And maybe you'll have to stay with us. | Belki de bizimle kalmak zorunda kalacaksın. Belki de bizimle kalmak zorunda kalacaksın. | Flickan-1 | 2009 | |
| You bastard... | Piç herif.. | Flickan-1 | 2009 | |
| Did you get hurt? What? No. | Yaralandın mı. Ne? Hayır. | Flickan-1 | 2009 | |
| But my car... | Ama arabam... | Flickan-1 | 2009 | |
| Want me to call Ola's dad? | Ola'nın babasını aramamı ister misin? | Flickan-1 | 2009 | |
| He can pull you out with his tractor. Yeah, go ahead. | Traktörüyle arabayı oradan çıkarabilir. Evet, git çağır. | Flickan-1 | 2009 | |
| You've been drinking, though. What? | Gerçi içkiliydin. Ne? Gerçi içkiliydin. Ne? | Flickan-1 | 2009 | |
| You've been drinking. | İçki içmiştin. | Flickan-1 | 2009 | |
| Don't tell anybody that. Especially Elisabeth. | Bundan kimseye bahsetme. Özellikle de Elisabeth'e. Bundan kimseye bahsetme. Özellikle de Elisabeth'e. | Flickan-1 | 2009 | |
| Only if you don't tell on me. | Eğer benimle ilgili sen de birşey anlatmazsan olur. | Flickan-1 | 2009 | |
| And I want 50 kronor, too. | Ve bir de 50 kron istiyorum. | Flickan-1 | 2009 | |
| Hi. Sorry to bother you at this hour. | Merhaba, bu saatte rahatsız ettiğim için özür dilerim. | Flickan-1 | 2009 | |
| Well, nobody gets to schedule an accident. | Kimse kaza saat kaçta kaza yapacağını ayarlayamaz değil mi? | Flickan-1 | 2009 | |
| Want to play some time soon? | Oyun oynamak ister misin? | Flickan-1 | 2009 | |
| I don't hang out with Tina and Gisela anymore. | Tina ve Gisela ile arkadaşlık yapmıyorum hem. | Flickan-1 | 2009 | |
| I'm pretty lonely. | Birazcık yalnızım da. Birazcık yalnızım da. | Flickan-1 | 2009 | |
| Ola, hop in. | Ola, atla bakalım. | Flickan-1 | 2009 | |
| Don't tell anybody, all right? | Kimseye anlatma, tamam mı? | Flickan-1 | 2009 | |
| Aren't you scared when you're all alone at night? | Bütün gece yalnız kalmaktan korkmadın mı? Bütün gece yalnız kalmaktan korkmadın mı? | Flickan-1 | 2009 | |
| A little... sometimes. | Bazen... biraz... | Flickan-1 | 2009 | |
| What are you scared of? | Sen neyden korkardın? | Flickan-1 | 2009 | |
| I'm afraid that our house will burn down when I'm asleep. | Ben uyurken evin yanmasından korktum. | Flickan-1 | 2009 | |
| And that I might breathe in under water. | Ve su altında boğulmaktan. | Flickan-1 | 2009 | |
| I'm afraid of going blind and not being able to see. | Ben de kör olmaktan ve bir daha birşeyi görememekten korkuyorum. Ben de kör olmaktan ve bir daha birşeyi görememekten korkuyorum. | Flickan-1 | 2009 | |
| What else are you afraid of? | Başka neyden korkuyorsun? | Flickan-1 | 2009 | |
| Better Business Awards | Başarılı İş Ödülleri Başarılı İş Ödülleri | Flickan-1 | 2009 | |
| Attention please... | Buraya bakalım... | Flickan-1 | 2009 | |
| I'm well aware of all the hard work you've done, and I'm honored | Çalıştığınız işlerin hepsinden haberdarım ve üçüncü | Flickan-1 | 2009 | |
| to preside at the Better Business Awards ceremony for three years running. | Başarılı İş Ödülleri'ni yönetmekten gurur duyuyorum. | Flickan-1 | 2009 | |
| This year we have a category for new service businesses, | Bu sene yeni bir kategorimiz var, servis sektörüyle ilgili. Bu sene yeni bir kategorimiz var, servis sektörüyle ilgili. | Flickan-1 | 2009 | |
| so let's start with that. | İsterseniz bununla başlayalım. | Flickan-1 | 2009 | |
| Will this year's winner please step forward: Elisabeth Vretelid. | Bu senenin kazananı: Elisabeth Vretelid. | Flickan-1 | 2009 | |
| I really appreciate this. | Bunun için gerçekten teşekkürü borç biliyorum. | Flickan-1 | 2009 | |
| I hope you'll enjoy your evening. | Umarım bu gece çok eğlenirsiniz. Umarım bu gece çok eğlenirsiniz. | Flickan-1 | 2009 | |
| Have a great time! Thank you. | Teşekkürler! | Flickan-1 | 2009 | |
| It's time for some entertainment. | Şimdi biraz eğlence zamanı. | Flickan-1 | 2009 | |
| Ladies and gentlemen, allow me to introduce Kristina Vretelid, | Bayanlar ve baylar, Kristina Vretelid'i size takdim etmekten gurur duyuyorum. | Flickan-1 | 2009 | |
| or should I say... Agneta! | Ya da şöyle demeliydim... Agneta'yı! Ya da şöyle demeliydim... Agneta'yı! | Flickan-1 | 2009 | |
| No, I don't feel like it. | Hayır, yapamam. | Flickan-1 | 2009 | |
| Are you chicken? Are you? Stop it. | Korkak tavuk musun yoksa? Yapma. Korkak tavuk musun yoksa? Yapma. | Flickan-1 | 2009 | |
| No tickling! | İtmek yok! | Flickan-1 | 2009 | |
| You can do it... Let go! | Yapabilirsin... Bırak! | Flickan-1 | 2009 | |
| I'll help you. Stop it! | Sana yardım edeceğim. Yapma şunu! Sana yardım edeceğim. Yapma şunu! | Flickan-1 | 2009 | |
| You can do it! Let go, stupid! | Yapabilirsin hadi! Bıraksana aptal! | Flickan-1 | 2009 | |
| Ola? | Ola? | Flickan-1 | 2009 | |
| What are you doing? | Afedersiniz, ne yapıyorsunuz? | Flickan-1 | 2009 | |
| An emergency landing. | Acil iniş yaptım. | Flickan-1 | 2009 | |
| All alone? Yes. | Hep mi yalnızsın? Evet. | Flickan-1 | 2009 | |
| Listen, I'd rather have lemonade, if you have some. | Eğer limonatan varsa biraz limonata alabilirim. | Flickan-1 | 2009 | |
| Where are your parents? In Africa. | Ailen nerde? Afrika'da. | Flickan-1 | 2009 | |
| But I can take care of myself. | Ama kendi başımın çaresine bakabilirim | Flickan-1 | 2009 | |
| Burrs... | Kördüğüm olmuş... | Flickan-1 | 2009 | |
| Hello, anybody home? | Merhaba, evde kimse var mı? | Flickan-1 | 2009 |