Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 19147
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
I know you want to believe her. Trust me, I do too. | İnanmak istediğini biliyorum. İnan bana, ben de istiyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I think I do believe her. | Sanırım ben ona inanıyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Come on, are you sleepwalking? No, I'm not sleepwalking. | Hadi, uyurgezer misin? Hayır, değilim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You know what? Just go back to sleep. | Sen uyumaya devam et. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You actually believe that Felicity traveled back in time? Come on. | Felicity'nin gerçekten geçmişe seyahat ettiğine mi inanıyorsun? Yapma artık. Arizona'ya taşınıyor, Ben de onunla gidebilir. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah, I guess I do. | Evet, sanırım inanıyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Good luck, Zoe. | İyi şanslar, Zoe. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You're going home? Finally. | Eve mi gidiyorsun? En nihayet. Sadece beni öpmesini sağlamaya çalıştım ve üçüncü olarak... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey... l'm sorry about yesterday. | Hey... dün için özür dilerim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I guess I've been a little panicked lately. | Son zamanlarda biraz paniğe kapılıyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Look, when I first got here, I was really scared too. | Bak, buraya ilk geldiğimde ben de çok korkuyordum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It gets better. It does? | Her şey iyiye gidecek. Öyle mi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah. A lot. | Evet. hem de çok. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Zoe. Your father's here. | Zoe. Baban geldi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So this guy Noel. Is he cute? | Noel denen şu çocuk var ya, yakışıklı mı? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
He's very cute. And you two are happy together. | Çok yakışıklı. Beraber çok mutlusunuz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Good. I could use some happiness. | Güzel. Mutlu olmak iyi gelecek. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It was nice meeting you. You too. | Tanıştığımıza memnun oldum. Ben de. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, my God! It's so good to see you! Sit. | Aman Tanrım! Seni görmek çok güzel. Otur. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What's going on? Look... | Neler oluyor? Bak... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Lauren called me last night. My dad is sick. You were right. | ...dün gece Lauren aradı. Babam hasta. Haklıymışsın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What? I believe you. | Ne? Sana inanıyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You do? I mean... | Sahiden mi? Yani... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I can't explain but you're not crazy. Oh, my God. | ...açıklayamam ama deli değilsin. Aman Tanrım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I am so sorry for putting you in here. I didn't know what else to do. | Seni buraya yatırdığım için çok üzgünüm ama ne yapacağımı bilememiştim. Noel bilet kalmadığına inanamadı ama ben dedim ki... ...senin yanında olmak hoşuma gidiyor ve seni zorlamaya çalışmıyorum ama... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What are you doing? I'm gonna get you out of here. | Ne yapıyorsun? Seni buradan çıkartacağım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's room 465. | Oda 465. Acele etme. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Open up. It's Nurse Gregory. Come on. | Kapıyı açın. Ben, Hemşire Gregory. Hadi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Come on. Open up. It's okay. | Hadi, aç kapıyı. Korkma. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's all right. Come on. Let us in. | Korkma. Hadi, izin ver içeri girelim. Seni çok seviyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Name? Javier Quintata. | İsim? Javier Quintata. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Age? I am 29 years old. | Yaş? 29 yaşındayım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, I'm 33. | Tamam, 33. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And you are the manager of this store. Yes. | Ve bu Dean & DeLuca'nın müdürüsün? Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And on the day of the robbery, how long were you in the back room? | Soygunun olduğu gün ne kadar süre arka tarafta kaldınız? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Not more than a minute or two. | Bir, bilemedin iki dakika. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What are you writing? Ask me that one again. | Ne yazıyorsunuz? O soruyu bir daha sorun. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Everything's fine. I want to do over. | Her şey yolunda. Baştan anlatmak istiyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
There are no do overs in lie detection. | Yalan makinesinde baştan anlatamazsın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But it thinks I'm lying and you're gonna beat it out of me. | Ama yalan söylediğimi sanıyor ve döverek bana söyleteceksin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Let me save you the trouble on this, okay, Sipowitz? | Hiç zahmet etme tamam mı, Sipowitz? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm guilty. I was in the back getting | Suçluyum. Her şey olup biterken arka tarafta manikür yaptırıyordum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So arrest me. I'm a criminal. I'm guilty of vanity. | Tutukla beni. Suçluyum. Boş şeylerle uğraşıyorum. Peki. Ama seninle beraber takılmak için değil... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Throw all the books at me. | En ağır cezayı ver! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Sir, you're embarrassing yourself. | Bayım, kendinizi komik duruma düşürüyorsunuz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
We want to know if you took the money. Oh, no. Of course I didn't. | Parayı alıp almadığınızı öğrenmek istiyoruz. Hayır, elbette almadım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey, look at that. It didn't move. | Hey, şuna baksana. Kıpırdamadı bile. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What the hell are those? Silk flowers. | Bunlar da nedir böyle? İpek çiçek. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
All these, they're all gonna die. Okay? Not these babies. | Bütün bunlar ölecekler ama bunlar asla ölmez. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Silk. They'll last forever. | İpek. Sonsuza kadar yaşar. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What's your point? Have dinner with me. | Ne demek istiyorsun? Benimle yemeğe çık. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I can't. I have plans with Paul. | Çıkamam. Paul'le plan yaptık. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Come on. You can't be serious about the guy. | Hadi canım. Bu kadar da ciddi olamazsınız. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Really? Paul? I mean, look around. He's | Öyle mi? Paul? Etrafına bir baksana. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
clearly overcompensating for something. | Bir şeyleri telafi etmeye çalıştığı gayet açık. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Do you think the only guys I can get are one balled losers? | Sadece tek testisli zavallıları mı elde edebileceğimi sanıyorsun? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No. All I'm saying is, you're on the rebound, | Hayır. Tek söylediğim yeni ayrıldığın için kendinde... Sağ ol. Teşekkür ederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
okay? It makes you overlook certain things. | ...değilsin. Bazı şeyler gözünden kaçıyor olabilir. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You know what? I just thought of something. | Biliyor musun, aklıma bir şey geldi şimdi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
We should go to dinner together. Really? | Beraber yemeğe çıkalım. Öyle mi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yes. First I have to do this presentation for my photography class. | Evet. Ama önce fotoğraf dersim için bir sunum yapmam lazım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Paul was going to help me but with this whole arm thing you'd be better. | Paul bana yardım edecekti ama kolu yüzünden sen etsen daha iyi olur. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, God, he's got an arm thing? That's terrible. I'd love to help. | Tanrım, kolunda bir şey mi var? Ne korkunç. Elbette yardım ederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay. It's at three o'clock. Meet me at 3:00. | Tamam. Saat 3'te başlayacak. 3'te oraya gel. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's gonna be so much better with you there. | Sen orada olunca harika olacak. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I feel like any minute guys in white | Çok korkuyorum. Her an beyaz laboratuar ceketli adamlar gelip... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
lab coats are gonna come drag me away. I'm not gonna let that happen. | ...sürükleyerek götüreceklermiş gibi geliyor. Hayır, asla izin vermem. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What... What happens to us in the future? | ...gelecekte... bize ne oluyor? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You came back for Noel. Why? | Neden Noel için buraya geldin? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Because you cheated on me. What? | Çünkü beni aldattın. Ne? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's a long story. Felicity, I would never cheat on you. | Uzun hikâye. Felicity, seni asla aldatmam. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But you did. | Ama aldattın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
After I slept with Noel, you wouldn't forgive me. | Noel'la yattıktan sonra beni bir türlü affetmedin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You ended up with Lauren. | Sen de Lauren'la yattın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So I cheated on you with Lauren? | Seni Lauren'la mı aldattım? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No. I mean, not exactly. | Hayır. Tam olarak değil. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It was... with Claire. | Şeyle... Claire'le. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
This girl that you met once we got back together in Palo Alto. | Barışıp, beraber Palo Alto'ya gittiğimizde tanıştığın bir kız. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You kind of followed me there after graduation. | Mezuniyetten sonra oraya peşimden geldin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
We were doing our last year of pre med together. | Tıbba hazırlık programında son senemizi okuyorduk. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I was still pre med? Yes. | Hâlâ tıbba hazırlık mı okuyordum? Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That's what I keep telling you. That you can do this. | ...ve kuru eterle Grignard reaksiyonu elde edersin. O yüzden sana devamlı başaracağını söylüyordum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Anyway, that's when things started to unravel for us and | Neyse, işte orada aramız açılmaya başladı ve... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
one day I walked in on you and Claire. | ... bir gün senle Claire'i öpüşürken gördüm. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That was pretty much the end. | İşte böyle sonlandı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That's okay. I mean, it's not exactly a normal situation. | Ziyanı yok. Normal bir durum olduğu söylenemez. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No, it's not. | Hayır, söylenemez. Noel olduğunu düşünüyorsun. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Felicity, I'm sorry. | Felicity, özür dilerim. Selam. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But you're here now and I haven't cheated. | Ama şimdi buradasın ve daha seni aldatmadım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And I'm not going to. | Ve aldatmayacağım da. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Not with Claire or anyone. | Ne Claire'le, ne de başka biriyle. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Not ever. | Asla. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Really? Really. | Sahiden mi? Sahiden. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
My project is called | Projemin ismi... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Retribution: When Love Curdles. | ..."Aşk Çürüdüğünde İntikam." | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
First slide, please. | İlk slayt lütfen. Harika birisin. Teşekkür ederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
This is me after my boyfriend dumped me out of the | Bu, bir yıldan uzun süredir görmediği bir kız için... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
blue for another girl he hadn't seen in over a year. | ...sevgilim beni durup dururken şutladıktan sonraki halim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Slide, please. | Slayt lütfen. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
This is my boyfriend, my ex boyfriend... | Bu resim erkek arkadaşım, eski erkek arkadaşım... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |