Türkçe
İngilizceAra
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 18479
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| All right? Thank you. | Tamam mı? Teşekkür ederim. | Extant-1 | 2014 |  |
| Intercom. | Dahili telefon. | Extant-1 | 2014 | |
| You weren't supposed to come until later in the afternoon. | Öğleden sonra gelmen gerekiyordu. | Extant-1 | 2014 | |
| I know, Julie. Something has changed. | Biliyorum, Julie. Bir şeylerde değişiklik oldu. | Extant-1 | 2014 | |
| Can I just see Ethan for two minutes, please? | İki dakikalığına Ethan'ı görebilir miyim, lütfen? | Extant-1 | 2014 | |
| It's okay, Mom. | Sorun değil, anne. | Extant-1 | 2014 | |
| Unlock the door, Hank. Door unlocked. | Kapıyı aç, Hank. Kapı açıldı. | Extant-1 | 2014 | |
| Hi, Ethan. Hi, Molly. | Selam, Ethan. Selam, Molly. | Extant-1 | 2014 | |
| What happened to your car? | Arabana ne oldu öyle? | Extant-1 | 2014 | |
| He crashed. | Kaza yaptı. | Extant-1 | 2014 | |
| You think I could talk to you for a second? | Seninle bir saniye konuşabilir miyim? | Extant-1 | 2014 | |
| I know I told you that we were gonna spend time together. | Sana birlikte vakit geçireceğimizi söylemiştim, biliyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| And we will. | Ve geçireceğiz. | Extant-1 | 2014 | |
| But you're just gonna have to wait a little while. | Ama şimdilik birazcık beklemek zorundasın. | Extant-1 | 2014 | |
| Well, I'm... | Ben.. | Extant-1 | 2014 | |
| But I'm working really hard to get better. | Ama daha iyi olmak için çok çabalıyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| How long will that take? | İyileşmen ne kadar sürecek? | Extant-1 | 2014 | |
| Now, you won't remember this, but... | Bunu hatırlamayacaksın biliyorum, ama... | Extant-1 | 2014 | |
| when I went away to space, | ...uzaya gittiğimde... | Extant-1 | 2014 | |
| you were really worried that I wouldn't come back. | ...geri dönemem diye gerçekten çok endişeliydin. | Extant-1 | 2014 | |
| And I promised you that I would. | Ve sana döneceğime dair söz vermiştim. | Extant-1 | 2014 | |
| And I kept that promise. | Ve o sözü tuttum. | Extant-1 | 2014 | |
| And I promise you... | Ve sana söz veriyorum... | Extant-1 | 2014 | |
| I'm gonna come back. | Geri döneceğim. | Extant-1 | 2014 | |
| Does that mean I stay with Julie? | Julie'yle kalacağım demek mi oluyor bu? | Extant-1 | 2014 | |
| She's gonna take really good care of you till I get better. | Ben iyileşene kadar sana gerçekten çok iyi bakacak. | Extant-1 | 2014 | |
| The hybrids have evolved. | Melezlerim evrim geçirdi. | Extant-1 | 2014 | |
| Their cellular biology is extremely adaptive. | Hücresel biyolojileri son derece uyarlanabilir. | Extant-1 | 2014 | |
| They seem to have realized | Onları termal görüntüleme sistemiyle takip ettiğimizi fark etmiş olmalılar. | Extant-1 | 2014 | |
| so they raised their core body temp from 84 degrees to 98.6. | Bu yüzden vücut ısılarını 28 dereceden 37'ye çıkardılar. | Extant-1 | 2014 | |
| Mimicking humans and hiding in plain sight. | İnsanları taklit edip göz önündeki yerlere saklanmak. | Extant-1 | 2014 | |
| If they look like us, feel like us, | Bize benziyor ve biz gibi hissediyorlarsa... | Extant-1 | 2014 | |
| how was the Humanich able to make that determination? | ...Humanich bu kararı nasıl verebildi? | Extant-1 | 2014 | |
| My name is Lucy. | Benim ismim Lucy. | Extant-1 | 2014 | |
| You can ask me the question. | Bana soru sorabilirsin. | Extant-1 | 2014 | |
| Go ahead, Lucy. | Devam et, Lucy. | Extant-1 | 2014 | |
| Explain to them how you were able | Onlara melez ile insanı nasıl ayırt edebildiğini anlat. | Extant-1 | 2014 | |
| We all know hybrids look exactly like humans. | Melezlerin tamamıyla insanlara benzediğini hepimiz biliyoruz. | Extant-1 | 2014 | |
| They could be any one of us. | Herhangi birimiz olabilir. | Extant-1 | 2014 | |
| See, I was in a crowded room... | Tıpkı bunun gibi kalabalık bir odadaydım. | Extant-1 | 2014 | |
| Scanning people. | İnsanlar birbirlerini inceliyor. Tıpkı şu an benim yaptığım gibi. | Extant-1 | 2014 | |
| Everyone's body temperature was 98.6, roughly. | Herkesin vücut sıcaklığı yaklaşık olarak 37 dereceydi. | Extant-1 | 2014 | |
| But, see... | Ama, gördüm ki... | Extant-1 | 2014 | |
| there was a gentleman. | ...bir beyefendi vardı. | Extant-1 | 2014 | |
| And he was different. | Ve o farklıydı. | Extant-1 | 2014 | |
| He was emitting delta waves, | İnsan beyninin yalnızca uyurken aldığı Delta dalgaları yolluyordu. | Extant-1 | 2014 | |
| And this fellow was very much awake. | Ve bu adamın bilinci çok fazla yerindeydi. | Extant-1 | 2014 | |
| When it became clear he was hybrid, knowing time was of the essence, | Melez olduğu netlik kazanınca zamanın hayati önemi vardı. | Extant-1 | 2014 | |
| I made the call to terminate. | Yok etme kararı verdim. | Extant-1 | 2014 | |
| And it was the correct call, Lucy. | Ve doğru bir karardı, Lucy. Teşekkür ederim. | Extant-1 | 2014 | |
| The last few weeks the hybrids have gone underground. | Son bir kaç haftadır melezler ortada yoklar. | Extant-1 | 2014 | |
| We don't know what they're doing. | Ne yaptıklarını bilmiyoruz ama dışarıda bir yerde olduklarını biliyoruz. | Extant-1 | 2014 | |
| Multiplying. Quickly. | Çoğalıyorlar. Hızlı bir şekilde. | Extant-1 | 2014 | |
| They can blend in, manipulate our minds. | Zihinlerimizi karıştırıp, yönetebiliyorlar. | Extant-1 | 2014 | |
| They've killed before and they'll kill again. | Daha önce öldürdüler ve yine öldürecekler. | Extant-1 | 2014 | |
| And humans are defenseless against them. | Ve insanlar onlara karşı savunmasız durumda. | Extant-1 | 2014 | |
| How soon can additional Humanichs like Lucy be ready for combat? | Lucy gibi ilave Humanich'ler savaş için en erken ne zaman hazır olur? | Extant-1 | 2014 | |
| Right away, sir. | Bir an önce, efendim. | Extant-1 | 2014 | |
| And what about the virus, Toby? | Peki ya virüs, Toby? | Extant-1 | 2014 | |
| I thought Dr. Woods was helping us there. | Dr. Woods bize yardım ediyor sanıyordum. | Extant-1 | 2014 | |
| The president has great concerns, as you know. | Bildiğiniz gibi başkanın ciddi endişeleri var. | Extant-1 | 2014 | |
| Well, I have news for the president. | Başkana, haberlerim var. | Extant-1 | 2014 | |
| About Dr. Woods. | Dr. Woods hakkında. | Extant-1 | 2014 | |
| The GSC is not your friend. | GSC senin arkadaşın değil. | Extant-1 | 2014 | |
| Tobias Shepherd is not your friend. | Tobias Shepherd senin arkadaşın değil. | Extant-1 | 2014 | |
| You go back to that lab and they find out | O laboratuvara geri döndüğünde sana ne olduğunu öğrenecekler. | Extant-1 | 2014 | |
| Molly, they're not gonna hesitate... | Molly, tereddüt bile etmeyecekler. | Extant-1 | 2014 | |
| To kill me. I know. Molly. | Beni öldürmek için. Biliyorum. Molly. | Extant-1 | 2014 | |
| We need to talk. It's important. | Konuşmalıyız. Önemli. | Extant-1 | 2014 | |
| You really outdid yourself, Lucy. That was quite the show. | Gerçekten iyi bir performans gösterdin. Oldukça başarılıydı. | Extant-1 | 2014 | |
| NEGATİF. NEGATİF, OLUMLU | Extant-1 | 2014 | |
|
| That's Molly. Ethan's mother. | Bu Molly. Ethan'ın annesi. | Extant-1 | 2014 | |
| KESİN SONUÇ YOK. | Extant-1 | 2014 | |
|
| Nothing. Nothing at all. | Bir şey yok. Yok bir şey. | Extant-1 | 2014 | |
| As you know, | Bildiğin gibi... | Extant-1 | 2014 | |
| there were concerns about putting you on the virus team. | ...seni virüs ekibine sokmakla ilgili endişeler vardı. | Extant-1 | 2014 | |
| I protected you. I believed in you. | Seni korudum. Sana inandım. | Extant-1 | 2014 | |
| And you didn't disappoint. | Ve beni hayal kırıklığına uğratmadın. | Extant-1 | 2014 | |
| Congratulations. | Tebrik ediyorum. O niye? | Extant-1 | 2014 | |
| Nate took your research breakthrough and ran with it. | Nate araştırmanı önemli ilerleme olarak gördü ve onu geliştirdi. | Extant-1 | 2014 | |
| We've finished the virus, Molly. | Virüsü bitirdik, Molly. | Extant-1 | 2014 | |
| When will it be deployed? | Ne zaman uygulanacak? | Extant-1 | 2014 | |
| Well, we're gearing up for mass production immediately. | Bir an önce seri üretime girmesi için hazırlanıyoruz. | Extant-1 | 2014 | |
| Thanks to you, | Sayende... | Extant-1 | 2014 | |
| we're gonna wipe those hybrids out permanently. | ...bu melezlerden sonsuza kadar kurtulacağız. | Extant-1 | 2014 | |
| You're a real jerk, you know that? | Tam bir pisliksin, biliyorsun değil mi? | Extant-1 | 2014 | |
| Nice to see you, too, Judge. | Seni görmek de güzel, Judge. | Extant-1 | 2014 | |
| Dorothy. | Dorothy. | Extant-1 | 2014 | |
| "Judge" is more accurate. | "Yargıç" daha doğru olacak. | Extant-1 | 2014 | |
| I didn't realize you still had a key. | Hâlâ bir anahtarın olduğunu bilmiyordum. | Extant-1 | 2014 | |
| I don't. Kelsey gave me hers. | Anahtarım yok. Kelsey kendi anahtarını verdi. | Extant-1 | 2014 | |
| She called me from the doctor's office today, upset. | Bugün muayenehaneden aradı beni, üzgündü... | Extant-1 | 2014 | |
| Because her father promised | Çünkü babası ultrason randevusuna geleceğine dair söz verdi... | Extant-1 | 2014 | |
| and then he never showed up. Yeah. | ...ama randevuya gelmedi. Evet. | Extant-1 | 2014 | |
| I screwed up. I know. | İçine sıçtım. Biliyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| I'll say one thing, you are consistent. | Tek bir şey söyleyeceğim, tutalı birisin. | Extant-1 | 2014 | |
| Missed all those birthday parties and school recitals. | Bütün doğum günü partilerini ve okul resitallerini kaçırdın. | Extant-1 | 2014 | |
| We gave up on Christmas, but... But... | Noel'den de vazgeçtik, ama... Ama... | Extant-1 | 2014 | |
| She came to me first. And not you, that's it. | İlk önce sana değil de bana geldi. Hepsi bu. | Extant-1 | 2014 | |
| She came to me, not you, | Bana geldi, sana değil, ve bu da seni deli etti. | Extant-1 | 2014 | |
