Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183226
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| have all volunteered. | üçü de gönüllü oldular. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Tom's voice: And the thing is, at a certain point, | Sorun şu ki, belli bir noktadan sonra bir anda... | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| you just decide that the bar is not an option. | ...barın bir tercih meselesi olmadığına karar veriyorsun. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I just decide that? | Artık bu kararı mı verdim? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Odds are you're gonna drink again. | Olasılıklar tekrar içeceğin yönündedir. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| You have to want to quit. | İçmekten vazgeçmeyi istemek zorundasın. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| It doesn't seem like you do. Part of me does. | Sen pek yapıyormuşsun gibi görünmüyor. Bir tarafım bunu yapıyor. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Which part? | Hangi tarafın peki? Hangi tarafın? Hangi tarafın peki? Hangi tarafın peki? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Some part I don't like. | Hiç sevmediğim bir tarafım. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Oh, like the dark meat on the chicken? Yeah. | Tavuk etindeki siyah taraf gibi mi yani? Evet. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| give it up because you want to, | ...bundan sadece kendin istediğin için vazgeç, | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| not because everybody in the room's staring at you. | odadaki herkes gözlerini sana diktiği için değil. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| The first year, it's all about trying. | İlk yıl, olay denemekten ibarettir. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| If you think it's about solving your problem, | Eğer ilk yılın sorunu çözmekle ilgili olduğunu düşünürsen, | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| you'll fail... a lot. | başarısız olursun... hem de epey. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I'm already pretty good at that. | Bu konuda şimdiden gayet başarılıyım. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| You wouldn't be giving up anything that you need. | İhtiyacın olsa herhangi bir şeyden zaten vazgeçemezsin. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Does that mean you're my sponsor? | Bu, benim destekçim sen misin demek oluyor? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Does that mean you're asking? | Bu, bunu rica ettiğin anlamına mı geliyor? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Is this the part where we kiss? | Öpüşmemiz gereken kısım burası mıydı? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Let's not make this any harder than it's got to be. | Bu şeyi zaten olduğundan daha da zorlaştırmayalım. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Have a nice time in New York? I'm happy. | New York'ta iyi vakit geçiriyor musun? Mutluyum. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| You see any shows? | Herhangi bir şov izledin mi? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| nothing drastic needs to happen. | Aramızda şiddet olmasına gerek yok. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I'm completely agreeable. | Seninle tamamen hemfikirim. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| You can plow and I can offer you 15c | Sen küremeye devam edersin ve ben de Bethlehem Çelik'teki... | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| on every dollar that we take off the union skim at Bethlehem Steel | ...sendika payından koparabildiğimiz her doların 15 sentini sana veririm... | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| You cleared this with your Chinese daddy? | Bu söylediğin konuda Çinli babacığından onay aldın mı? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Let's get something straight, okay? | Bir konuyu açığa kavuşturalım, tamam mı? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| They're just the money. I still do all of my own | Onlar sadece para kaynağı. Ben hâlâ kendi işimi kendim yaparım... | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I started this business after the war me and Stan Falenczyk. | Ben bu işi savaşın hemen ardından kurdum... ben ve Stan Falenczyk. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| We had nothing but a plow Would you please spare me | Sadece bir küreyiciden başka bir şeyimiz... Lütfen bana şu "Askerin Günlüğü"... | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| that GI Diary bullshit? | ...saçmalığını anlatmayı keser misin? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| You and that other thug started a gang | Sen ve diğer haydut arkadaşın, buralardaki diğer herkes gibi... | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| just like everybody else around here. | ...bir çete kurdunuz. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| You got rich, you had a good run, and now it's time to retire. | Zengin oldunuz, iyi bir süreç yakaladınız ve şimdi de emekli olma zamanı geldi. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| This isn't just about business, you Irish asshole. | Bu sadece işle ilgili bir şey değil, seni İrlandalı g.t deliği. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| This is what I do. | Ben buyum, bunu yaparım. Benim için her şey. Bunu benden alırsan... Ben buyum, bunu yaparım. Ben buyum, bunu yaparım. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| If you take it, there isn't dick left for me in Buffalo. | Bunu benden alırsan, Buffalo'da benim için bir s.k kalmadı demektir. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Well, then get out of Buffalo. | O zaman Buffalo'yu terk et sende. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Woman: Hey, are you Frank? | Selam, siz Frank misiniz? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Doris said you could help me. I'm not following. | Doris bana yardımcı olabileceğinizi söyledi. Pek anlayamadım. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I'm Laurel Pearson. | Ben Laurel Pearson. Adım Laurel Pearson. Ben Laurel Pearson. Ben Laurel Pearson. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I'm looking for my stepfather. | Üvey babamı arıyordum. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| And there he is. Oh, I'm sorry. | İşte oradaki. Ah evet, özür dilerim. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Don't worry about it. He's already dead. | Bu konuyu dert etme. Zaten ölü. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| What'd he do, tie it himself? | Ne yapabilir ki, kravatını kendi mi bağlayacak? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| It's not that easy in reverse. | Tersten o kadar kolay olmaz. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Mm hmm. We need to change his shoes. | Ayakkabılarını değiştirmemiz gerekiyor. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| We do? Yep. | Gerekiyor mu? Evet. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Mom wanted him buried in his favorite shoes. | Annem onun en sevdiği ayakkabılarıyla gömülmesini istedi. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| He was a big bowler. | Çok iyi bir bowling oyuncusuydu. Çok iyi bowling oynardı. Çok iyi bir bowling oyuncusuydu. Çok iyi bir bowling oyuncusuydu. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| You don't seem too broken up. | Fazla yıkılmış görünmüyorsunuz. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Even people you don't like die. Yeah. | Hoşlanmadığınız insanlar bile ölürler. Elbette. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I was thinking he kind of looked like a prick. | Hatta onun tam bir s.k kafalı olduğunu düşünürdüm. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| If you don't mind me saying. No. | Bunu söylemem sizi rahatsız etmiyor umarım. Hayır. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| he he seems to have enormous feet. | onun... ayakları aşırı büyükmüş galiba. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Yeah, well, those aren't his shoes. | Evet, aslında bunlar onun ayakkabıları değil. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I couldn't find his. | Onunkileri bulamadım. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I stole those from the Chestnut Lanes. | Bunları bowling salonundan çaldım. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Don't tell my mom. | Sakın anneme söyleme. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Might have to break his toes. | Ayak parmaklarını kırmak zorunda kalabiliriz. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Whatever gets the job done. | İşini halletmek için ne gerekiyorsa yap. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Laurel: You look beautiful. | Çok güzel görünüyorsun. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| He looks real nice. Good job. | Gerçekten hoş görünüyor. İyi iş çıkardın. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Next time you might want to ease up on the rouge. | Bir dahaki sefere allık miktarını biraz azaltabilirsin belki. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| He's looking a little Raggedy Andy. | Kırmızı yanaklı bez bebeklere benzemiş birazcık. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I wanted to thank you. Abe looks like a real sport. | Size teşekkürlerimi sunmak istedim. Abe tam bir centilmen gibi görünüyor. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I'm sure he appreciates how much care you gave to | Eminim ona bu kadar değer vermenize minnet duyuyordur... | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| well, to make every everything | yani, her şeyi yoluna... koymak... | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Take it easy, Mom. Here. | Sakin ol anne. Al bunu. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Just think, he's going out wearing his favorite shoes. | Şunu düşün, en sevdiği ayakkabıları ayağında olarak yanımızdan ayrılıyor. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| And they fit like a glove. Oh. | Ayağına da eldiven gibi oturmuşlar. Şükür. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Doris: Can I help you to the car, ma'am? | Sizi arabanıza kadar geçirebilir miyim, hanımefendi? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| That'd be fine. Thank you. | Bu çok iyi olur. Teşekkür ederim. Çok iyi olur, teşekkür ederim. Bu çok iyi olur. Teşekkür ederim. Bu çok iyi olur. Teşekkür ederim. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Laurel: Hang on a second. | Bir saniye bekle. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| His lipstick was smeared. | Ruju bulaşmıştı. Ruju bozulmuştu. Ruju bulaşmıştı. Ruju bulaşmıştı. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I got the eyes down. I'm still working on the mouth. | Gözlerini kapattım. Ağız konusunda hâlâ çalışıyorum. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| You like working with makeup? | Makyaj yapmayı seviyor musun? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I prefer it on women, really. | Aslında, kadınlarda olmasını tercih ederim. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Guess it's hard to meet real live ones in your line of work. | Sanırım senin sektöründe, canlı olanlarıyla tanışabilmek biraz zordur. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I'm usually in the back. | Ben genelde arkada dururum. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Although I've heard of some people in your position, | Gerçi senin konumundaki insanların şey yaptığını duymuştum... | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| you know, making do. | ...bilirsin işte, zorla yaptırmak. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| ( chattering ) Man: I'll see you there. | Orada görüşürüz. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Think my mother might think you're cute. | Sanırım annem hoş biri olduğunu düşünebilir. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| She's been through a lot. | Çok zor şeyler yaşadı. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Hey, so maybe I'll see you soon. | Belki yakında tekrar görüşürüz. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Jeez, I hope not. Mom's still pretty frisky. | Tanrım, umarım olmaz. Annem hâlâ gayet civelek. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| And I'm perfectly healthy. | Ve ben de tamamen sağlıklıyım. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| No, look, if nobody dies, | Hayır, eğer ölen biri olmazsa... | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| maybe we could get coffee sometime. | ...belki bir ara beraber bir kahve içeriz. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Sure. That'd be nice. | Tabii. Bu çok hoş olurdu. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Dave: It's a housewarming present. | Bu bir yeni ev hediyesi. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| No. Yeah, right. I forgot, you're a killer. | Hayır. Doğru ya. Unutmuşum, sen bir katilsin. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| Roman wanted to make sure you were okay out here. | Roman burada iyi olduğundan emin olmak istedi. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I know you know he's got his hands full back in Buffalo. | Buffalo'da işlerinin çok yoğun olduğunu bildiğini biliyorum. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| I said I'd check. I checked. | Kontrol ederim demiştim. Ettim. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| And? Mmm. | Ve? | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
| You ball your socks, you floss. | Çoraplarını katlıyorsun demek, seni yumuşak seni. | You Kill Me-1 | 2007 |  | 
 Türkçe
                                Türkçe
                                
                             İngilizce
 İngilizce