Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183228
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Yeah, you've done a real good job of that so far. | Evet, şu ana kadar gayet iyi bir iş çıkardın. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Thank you. Even if I did believe in God, | Teşekkür ederim. Tanrı'ya inanıyor olsaydım bile, | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I'm not so sure he'd want to have anything to do with me. | Onun benimle ilgili herhangi bir şeyle uğraşmak isteyeceğinden pek emin değilim. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Oh, the alcoholic's God is a very forgiving God, Frank. | Alkoliklerin Tanrı'sı, çok bağışlayıcı bir Tanrı'dır Frank. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| He's got to be. | Öyle olmak zorunda. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I kill people. | Ben insanları öldürürüm. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Excuse me? It's my job. | Affedersin? İşim bu. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I've been doing it almost my whole life. | Hemen hemen tüm hayatım boyunca bu işi yaptım. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I mean, I get paid to do it. | Yani, bunu para karşılığı yaparım. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I don't just pick 'em randomly. | Onları öylece rasgele seçmem. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| In any case, I don't feel much guilt about it. | Ne olursa olsun, bu konuda fazla suçluluk hissetmiyorum. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| My drinking was interfering with my work. | İçki sorunum işimi yapmama engel oluyordu. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| That's why I'm here, so I can get sober | İşte bu yüzden buradayım; ayık dolaşmayı başarmak... | You Kill Me-1 | 2007 | |
| and go back to killing people full time. | ...ve insanları öldürmeye tam zamanlı olarak devam edebilmek için. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Did you hear what I said? L l I did hear you. | Sana söylediklerimi duydun mu? B... ben...seni duydum. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I'm just trying to figure out if you're being serious or not. | Sadece ciddi olup olmadığını çözmeye çalışıyorum. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| What do you think? I think you're being serious. | Sence hangisi? Bence ciddisin. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Hello, my | Aloo, benim... | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I hope this doesn't scare you off. | Umarım bu seni korkutup kaçırmaz. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Driver: Hey, I gave you a 20. | Hey, sana bir 20'lik vermiştim. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| l I just want to know | Ben sadece bunun, eğlenmek veya... | You Kill Me-1 | 2007 | |
| that it's not something you do for recreation. | ...hobi olsun diye yaptığın bir şey olup olmadığını bilmek isterim. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Hey, you gave me the wrong change. | Hey, yanlış para üstü verdin. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Are you drunk when you do this? | Bunu yaptığın sırada sarhoş musundur? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Frank: Not always. | Her zaman değil. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| But sometimes I couldn't go drinking | Ama bazen sırf birini öldürmem gerektiği için... | You Kill Me-1 | 2007 | |
| 'cause I had to kill somebody. | ...içki içmeye gidemediğim olmuştur | You Kill Me-1 | 2007 | |
| And sometimes I'd miss killing somebody | Bazen de birini öldürmeyi unuturdum... | You Kill Me-1 | 2007 | |
| 'cause I was out drinking. | ...çünkü o sırada bir yerde kafayı çekiyor olurdum. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| To think I was, uh, | Biriyle çıkacağın konusunda... | You Kill Me-1 | 2007 | |
| nervous about you going on a date. | ...endişe ettiğim anı düşünüyorum da. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Hello. Yeah? | Merhaba. Efendim? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| My change. Oh, I'm sorry. Excuse me. | Para üstüm. Özür dilerim. Affedersiniz. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| What'd you give me? Just keep it. | Bana ne vermiştiniz? Sende kalsın. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I don't know how you do this. | Bu işi nasıl yapabildiğini bilmiyorum. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Hello. Stef: I'm just waiting for my wife. | Alo. Karımı bekliyorum. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| She's trying on bikinis in there. Stef. | İçeride bikini deniyor. Stef. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Really, I have to tell her if she looks good or not. | Gerçekten, üzerinde iyi durup durmadığını ona söylemem lazım. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| No. You have to stay out here. | Hayır. Burada dışarıda durmanız lazım. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Frank: Where are you? At the mall. | Neredesin? Alışveriş merkezinde. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| So why are you calling me? | O zaman beni niye arıyorsun? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Hey, remember when you had to go to Florida for six months | Baksana, şu Kanada işinden sonra altı aylığına Florida'ya gitmek zorunda... | You Kill Me-1 | 2007 | |
| after that Canadian thing? | ...kaldığın zamanı hatırlıyor musun? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Yeah. How was that for kids? Did | Elbette. Orası çocuklar için nasıldı? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| did they have a pool? What's going on, Stef? | Havuzları var mıydı? Neler oluyor, Stef? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Pam and Daniel are going down there for a while. | Pam ve Daniel bir süreliğine oraya gidiyorlar. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| You're not going with them? | Sen onlarla gitmiyor musun? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| They have to go. | Onlar gitmek zorundalar. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I have to stay. | Ben kalmak zorundayım. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| O'Leary's being an asshole. | O'Leary başımıza bela oldu. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Watch your back. They might come after you. | Arkanı kolla. Senin peşine düşebilirler. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| You want me to come home? Nah, forget it. | Eve dönmemi ister misin? Hayır, unut bunu. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| You're out, stay out | Dışarıdasın, dışarıda kal... | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Yeah, Stef, but I should be there. | Elbette, Stef, ama orada olmam gerekir. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Guess I just wanted to hear your voice. | Sanırım sadece sesini duymak istedim. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| You're not pregnant, are you? | Hamile değilsin, öyle değil mi? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Not unless you put something in my egg roll. | Çin böreğimin içerisine bir şeyler koymadıysan hayır. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| And then put my egg roll in my | Tabii sonra o böreği de benim şeyime.... | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Did I tell you where I lived? No, you didn't. | Sana yaşadığım yeri söylemiş miydim? Hayır, söylememiştin. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I called the funeral home. | Cenaze evini aradım. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Doris didn't want to tell me. | Doris adresi vermek istemedi. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Then I told her I was from the AIDS clinic | Ben de ona AIDS kliniğinden aradığımı... | You Kill Me-1 | 2007 | |
| and had to get you your test results, | ...ve sana test sonuçlarını iletmem gerektiğini söyledim; | You Kill Me-1 | 2007 | |
| you know, right away. | ...bilirsin ya, acil bir şekilde. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I can't wait to see her. | Onunla görüşmeyi sabırsızlıkla bekliyorum. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Come on, I'll walk with you. | Haydi, seninle yürürüm. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| You should try this. | Bunu denemelisin. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| It's easier on the shins. | Bileklerin daha rahat eder. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| So you're coming to dinner at my house. | Demek evime akşam yemeğine geliyorsun. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| It's 9:00 in the morning. Can we make it later? | Daha saat sabahın dokuzu. Bunu daha geç bir vakit yapsak? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Later, sure, but you'll be there. Okay. | Daha geç, tabii. Ama geleceksin. Tamam. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| See you tonight then. Hey, wouldn't want | O zaman bu akşam görüşürüz. Yolun geri kalan kısmında... | You Kill Me-1 | 2007 | |
| to take me down the rest of the way? Maybe later. | ...bana eşlik etmek istemez misin? Belki daha sonra. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Hi. How are the dead this morning? | Selam. Bu sabah ölüler nasıllar? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I'm in a good mood, okay? Not on my time. | Çok iyi havamdayım, tamam mı? Benim mesaimde olmaz. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Patrick Heaney. What happened? | Patrick Heaney. Ne olmuş? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Well, Mr. Heaney had a heart attack | Bay Heaney çok uzun bir merdivenin tam tepesinde... | You Kill Me-1 | 2007 | |
| on top of a long flight of stairs. | ...kalp krizi geçirmiş. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Ouch. | Of of. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Yeah. Wake's tonight. | Evet. Tören bu gece. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| He's got to be flushed, prepped and casketed by 4:00. | Saat 4'e kadar yıkanması, hazırlanması ve tabuta yerleştirilmesi gerekiyor. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I look forward to working with you, Dr. Rainford. | Sizinle çalışmaya başlamayı dört gözle bekliyorum, Dr. Rainford. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Jesus, you're annoying when you're happy. | İsa adına, mutlu olduğun zamanlar çok sinir bozucusun. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Now that is one good looking dead man. | İşte yakışıklı bir ölü diye ben buna derim. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Ah! I'm drinking that. | Hop! Onu ben içiyorum. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| He hasn't looked that alive in years. | Yıllardır bu kadar canlı görünmemişti. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I was working from old pictures. | Eski resimlerine bakarak çalıştım. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| You did this? Mm hmm. | Bunu siz mi yaptınız? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Well, thank you. Thank you very much. | Teşekkür ederim. Size çok teşekkür ederim. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| God bless you. You did good work here. | Tanrı sizi korusun. Burada iyi bir iş çıkarmışsınız. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I'm Walter Fitzgerald. | Ben Walter Fitzgerald. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Frank Falenczyk. | Ben de Frank Falenczyk. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Patrick here was my wife's brother. | Burada yatan Patrick, karımın kardeşiydi. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| She's taking it pretty hard. ( women laughing ) | Onun için bu çok zor. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I can see that. Would you have a drink with us, Frank? | Bunu görebiliyorum. Bizimle bir içki alır mısın, Frank? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| No, thank you. I'm trying to quit. | Hayır, teşekkür ederim. Bırakmaya çalışıyorum. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| I tried that once. Didn't take. | Bunu bir keresinde ben de denemiştim. İşe yaramadı. | You Kill Me-1 | 2007 | |
| When did you start? | Siz ne zaman başladınız? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Not too long ago. What's the difference then? | Çok uzun bir zaman olmadı. O zamanda beri ne fark etti peki? | You Kill Me-1 | 2007 | |
| Have a nip. No, really. Thank you. | Bir yudum alın. Hayır, gerçekten. Teşekkür ederim. | You Kill Me-1 | 2007 |