Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 183032
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Why come to me? You�ve sewn it up! | Neden ben? Kendiniz halledin! | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Get on board. | Gemi kalkıyor! | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Mind if l don�t have a ticket? | Ya biletim yoksa! | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Boss Huang knows all about Ota. | Patron Huang, Ota hakkında herşeyi biliyor. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| You�ve signed with him, and Boss Huang wants in at whatever price. | Anlaşmayı imzaladı, parayı da sorun etmiyor. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Today, we�ll finalize the details. | Bugün, ayrıntıları halledeceğiz. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| NJ is Ota san�s very old friend! | NJ, Ota san'ın çok eski arkadaşıdır. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Right, NJ? | Değil mi, NJ? | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Boss Huang was drinking with the President all night. | Patron Huang, dün bütün gece Başkan'la içki içti. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| He�s resting now. Time is tight. | Şu anda dinleniyor. Zamanımız dar anlayacağınız. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Wait here a moment. | Bir saniye bekleyin. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Boss Huang! | Patron Huang! | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Fly to Tokyo and sign with Ota right away! | Derhal Tokyo'ya uçup, Oto'yla anlaşma imzalamalısın. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Your flight�s being booked. | Uçağını ayarlıyoruz. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Huang used to run game arcades. | Huang oyunlardan anlar. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| He knows Ota�s stuff well. | Ota'nın personelini de iyi bilir. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| As a legislator, he now supports women�s rights and quotas! | Ayrıca meclis üyesi olarak, kadın haklarına destek veriyor. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| ls this gonna make money? | Bu, para getirir mi? | Yi Yi-4 | 2000 | |
| This is along weekend in Japan. | Japonya'ya bu hafta sonu boyunca.. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| The noon flight is full, you�re wait listed. | ..uçaklarda yer kalmamış. Sizi bekleme listesine aldılar. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Shall l book a later flight? You�d get in quite late. | Daha ileri bir zaman için yer ayırayım mı? Biraz gecikeceksiniz ama. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Why not? Go ahead. | Neden olmasın? | Yi Yi-4 | 2000 | |
| lnternational call on Line 2. | 2. hatta uluslararası aramanız var. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| This person has called before. | Telefondaki, sizi daha önce de aramıştı. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| l was away running around on business. | İşyerinde takılıyorum biraz. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| l�ll be in Tokyo tomorrow. | Yarın Tokyo'da olacağım. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Are you sure? | Emin misin! | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Hang on, l�ll check. | Hatta kal, bakıyorum şimdi. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Which hotel am l in? | Hangi otelde kalacağım? | Yi Yi-4 | 2000 | |
| l won�t be your go between! | Aranıza girmeyeceğim bundan böyle! | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Why come to me again? What did l say last time? | Neden geldin tekrar? En son, ne dedim ben sana? | Yi Yi-4 | 2000 | |
| This is for you, Ting Ting. | Bu senin için, Ting Ting. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| l have to go to Tokyo tomorrow. | Yarın Tokyo'ya gitmem gerek. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| The nurse will come in every day. | Bakıcı hergün gelecek, merak etme. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| But... | Ayrıca.. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| You�ll be on your own, okay? | Kendinize iyi bakın, olur mu? | Yi Yi-4 | 2000 | |
| You got here so quickly! | Ne kadar çabuk geldin. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| So many flights everyday from Chicago to Tokyo. | Chicago'dan Tokyo'ya hergün uçak var. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| You are his music. | Sen, onun müziğisin. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| She changed your life. l know. | O, senin hayatını değiştirdi. Biliyorum. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| l met him only twice. | Onunla sadece iki kez karşılaştık. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| l already know eveything. Very easy. | Neredeyse herşeyi biliyorum. Bu, çok kolay. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| When shall we have our meeting? | Toplantımızı ne zaman yapıyoruz? | Yi Yi-4 | 2000 | |
| How long do you plan to stay this time? | Ne kadar kalmayı planlıyorsunuz? | Yi Yi-4 | 2000 | |
| About one week. | Yaklaşık bir hafta. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| One dinner is enogh for our meeting. | Bir akşam yemeği, toplantı yapmak için yeterli. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Hey, you are not in the mood to try the business. | Hey, iş yapmak için uygun durumda değilsin. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Who said that? /l know. l know. | Kim demiş? Biliyorum..Biliyorum. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Don�t worry. Business is later. No problem. | Dert etme. İş, sonra gelir. Problem değil. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Really? /Really. | Ciddi mi? Ciddi. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Shall we visit your father�s school? | Babanın okulunu ziyaret edelim mi? | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Hey, hey! Don�t ask me. | Hey, hey! Bana sormayın. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| You are young people. Young people, always find their own way. | Siz genç insanlarsınız ve gençler, daima kendi yollarını kendileri bulurlar. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| That�s the best way. | Ve, bu en güzel yoldur. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| We�ll change from the green line to the blue. | Yeşil çizgiden mavi çizgiye doğru gideceğiz. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| That�s the exit. | Çıkış orası. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| But the map says this way. | Ama haritaya göre, burası. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| No, that�s the way out. | Hayır, çıkış orada işte. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| The blue line is this way, that�s the Chuo line. | Bu mavi çizgi, Chou oluyor. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| This reminds me of our first date. | Bu, bana ilk randevumuzu hatırlattı. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| l was so nervous l had hiccups, remember? | Çok heyecanlıydım ve hıçkırık tutmuştu, hatırlıyor musun? | Yi Yi-4 | 2000 | |
| l�ve had hiccups since l was a kid whenever l�m nervous... | Çocukluğumdan beri, ne zaman heyecanlansam hıçkırık tutar. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| l was too nervous to ask why! | Ben de çok heyecanlıydım. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| You were too nervous to breathe! | Nefes alamayacak kadar hem de. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| l sweat when l�m nervous, my palms, even my feet! | Heyecanlandığımda, avuç içinden ayaklarıma kadar terlerim ben de. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Rodney and l don�t have children but he loves kids. | Rodney'le çocuğumuz olmadı, ama o, çok sever çocukları. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| He�s on business a lot. | Çok çalışıyor. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| We�re thinking of adopting so l�ll have company. | Evlat edinmeyi düşünüyoruz, yani bir misafirim olacak yakında. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| And you? /Two. | Peki, senin var mı? İki tane. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| A girl in high school and a boy of 8. | Lise çağında bir kızım ve 8 yaşında bir oğlum var. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| She�s growing into a woman. l get jealous... | Kızım büyüyor, ve ben onu kıskanıyorum. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| knowing eventually she�ll be with someone else. | Yakında bir sevgilisi olacağını bilmeme rağmen. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| My son? l want to be his friend. | Oğlumsa.. Onun arkadaşı olmak istiyorum. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| The relationship l always wanted with my father. | Babamla aramızda, hep böyle bir ilişki olsun istedim. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| lt�s almost 10... that�s 8 a.m. in Chicago. | Saat neredeyse 10 olmuş. Chicago'da daha saat 8. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| 9 p.m. in Taipei. | Taipei'de akşam 9. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Let�s find a place for the night. | Akşam kalacak yer ayarlamalıyız. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Look, this is like the crossing near our school. | Bak, burası bizim eski okulun karşı caddesine benziyor. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| That�s gone now. | Mazide kaldı onlar. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| The first time l held your hand... | Elini ilk kez tuttuğumda.. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| we were at a railroad crossing, going to the movies. | ..sinemaya gitmek için, tren yolundan karşıya geçiyorduk. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| l reached for you, ashamed of my sweaty palm. | Sana doğru uzattığımda elimi, terli avuçlarımdan dolayı utanmıştım. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Now, l�m holding your hand again. | Yine tutuyorum elini.. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Only it�s a different place... | Ama, farklı bir yerde.. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| A different time... | Farklı bir zamanda.. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| A different age... | Farklı bir yaşta.. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| But the same sweaty palm. | Ama aynı terli avuçla.. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| A bit too serious. | Fazla ciddiydi. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| You prefer comedies? | Komedileri mi seversin peki? | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Not really, but it didn�t have to be so sad. | Tam değil, aslında üzülmek istemiyorum. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Life is a mixture of sad and happy things. | Hayat, bizi üzen ve mutlu eden şeylerin bir karışımdır. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Movies are so lifelike, that�s why we love them. | Filmler de hayat gibi, o yüzden izlemeyi seviyoruz. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| Then who needs movies? Just stay home and live life! | Peki, neden bir kimse filmlere ihtiyaç duyar? Evde otur ve hayatını yaşa! | Yi Yi-4 | 2000 | |
| My uncle says... | Amcam şöyle der.. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| ��we live three times as long since man invented movies.�� | "Sinema icat edildiğinden beri, hayatı üç kez yaşarız.." | Yi Yi-4 | 2000 | |
| lt means movies give us twice what we get from daily life. | Yani filmler, günlük hayatta yaşadığımızı bize iki kere daha verirler. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| For example, murder. | Örneğin, cinayet. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| We never killed anyone, but we all know what it�s like to kill. | Asla birini öldürmemişizdir, ancak öldürmenin ne olduğunu biliriz. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| That�s what we get from the movies. | İşte bu, bizim filmlerden öğrendiğimizdir. | Yi Yi-4 | 2000 | |
| What good is it to me? Why live at all if life�s so horrible? | Bunun bana ne faydası var ki? O kadar korkunç bir hayatımız olmayabilir de. | Yi Yi-4 | 2000 |