Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 172434
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
What's happening, boy? What's going on, Christopher? | Neler oluyor genç? Neler dönüyor Christopher? | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
That's it? What's it, boy? | Bu kadar yeter mi? N'oluyor genç? | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
I've had enough. | Artık yeter. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
You've had enough? | Artık yeter mi? | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Of you! | Kes artık! | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
I've done nothing but try and keep you calm, | Sizi sakinleştirmeye çalışmaktan başka bir şey yapmadım, | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
...give you the chance to get out of here. | ...size buradan çıkmanız için yollar aradım. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Do you wanna lose your mind? Do you wanna end up like them? | Sen de mi delirmek istiyorsun? Onlar gibi mi olmak istiyorsun? | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
That's what you're aiming for me to be? Like them? | Benim sonumu öyle mi hazırlamıştın? Onlar gibi? | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
I don't care about your story, Grant. | Hikayen umrumda değil, Grant. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
You're pathetic. I don't care if you fry in here. | Hastasın sen. Burada pişsen de umrumda değil. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Who is pathetic now, Christopher? | Şimdi hasta olan kim, Christopher? | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Pettis! I'm coming for your woman. You're gonna talk, bitch, you're gonna talk. | Pettis! Senin kızı halledeceğim. Konuşacaksın orospu, konuşacaksın. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Talk. Christopher. | Konuşsana. Christopher. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Will you talk to me? Will you talk to me? | Konuşacak mısın sen? Konuşacak mısın sen? | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
You're the strongest. | En güçlümüz sensin. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Animal instincts, detective. Only the strongest survive. | Hayvansal içgüdüler, dedektif. En güçlü olan hayatta kalır. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
My experiment happened exactly the way I predicted it. | Deney, tam olarak tahmin ettiğim gibi oldu. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Some will kill themselves, some will kill, some will go insane. | Bazıları intihar edecekti, bazıları cinayet işleyecekti, bazıları da delirecekti. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
It's genetic. The faultier brutest lights not in our stars but in ourselves. | Genetik. En vahşi ışıklar yıldızlardan değil, içimizden geliyor. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
I'm gonna try to see to get the help you need, Raymond. | İhtiyacın olan yardımı alman için uğraşacağım Raymond. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
You got to call Walter. Yes, call Walter. | Walter'ı araman lazım. Evet, Walter'ı ara. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Call Walter, call Walter. | Walter'ı ara, Walter'ı ara. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Call him, call Walter. | Ara onu, Walter'ı ara. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
It's time, Jack. | Zamanı geldi Jack. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Dr. Adams sends his apologies. There is an emegency on one of the wards tonight. | Dr. Adams özür diledi. Koğuşlardan birinde acil bir durum vardı bu gece. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, no problem. | Olabilir, sorun yok. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
I hope he didn't give you too much trouble. | Umarım başınıza çok iş açmamıştır. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
No, he is not bad. Guess he'll ajitate it. | Yo, kötü biri değil. Herhalde duygu sömürüsü yapacaktır. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Can't hold the twitch, hah? | Tiki var yüzünde, değil mi? | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
How long have you been treating him? | Ne zamandır yatıyor hastanede? | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
He signed himself over as a border of state about four months ago. | Yaklaşık dört ay önce sanrı şikayetiyle başvurdu. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Dr. Adams has been treating him aggressively ever since. | O zamandan beri Dr. Adams çok kuvvetli ilaçlar veriyor. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
It's hard to say, he's had a lot of episodes lately. | Zor bir durum, son zamanlarda bir sürü nöbet geçirdi. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
When did he disappear? | Ne zaman ortadan kayboldu? | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
And who... you reported him missing? | Peki kim... siz mi kayıp bildirimini yaptınız? | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
We always wait 24 hours, sir. Hospital policy. | Her zaman 24 saat bekleriz, efendim. Hastane kuralları. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Can't say there's another bit of imagination, hah? | Epey kuvvetli hayalgücü varmış o zaman. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
I can take him now, unless of course, you want to keep him for the night. | Şimdi götürebilirim hastayı, tabii eğer bu gece kalmasını istemiyorsanız. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
No, no. Thanks. | Yo, yo. Teşekkürler. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
You take him with you. | I'm gone. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, good luck. Be careful. | Peki, iyi şanslar. Dikkatli olun. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
No, I'm on the way now. | Yo, şimdi yoldayım. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
No, why? | Yo, niye ki? | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Nothing. | Önemsiz bir şey. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
His vital signs are stable, Dr. Adams. | Yaşam değerleri normal, Dr. Adams. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Thank you, that'll be all. | Teşekkür ederim, şimdilik bu kadar. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
I'm quite upset with you, Raymond. | Beni çok üzdün, Raymond. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Going to the press, that was not part of our arrangement. | Basına gitmek anlaşmamızda yoktu. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
That's ok. Everything is fine now. | Sorun değil. Her şey yolunda şimdi. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Living and touching real human chaos. | İnsanlığın gerçek kaosunda yaşamak, ona dokunmak. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
It was the greatest experience of my life. | Hayatımdaki en muhteşem deneyimdi. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
You get some sleep. | Hadi biraz uyu. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
You don't control him anymore. | Artık onu kontrol edemiyorsun. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
He controls you. | O seni kontrol ediyor. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
Kill him, and come home. | Öldür onu, sonra eve gel. | The Steam Experiment-1 | 2009 | ![]() |
One female in her late thirties and three minors, | Otuzlu yaslarin sonunda bir kadin ve uc ufaklik. Otuzlu yaşların sonunda bir kadın ve üç ufaklık. SALT LAKE CITY POLİS MERKEZİ Otuzlarının sonunda bir kadın ve üç çocuk. Otuzlu yaşların sonunda bir kadın ve üç ufaklık. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Multiple stab wounds and blunt force trauma, | Birkac bicak yarasi ve kaba kuvvet travmasi. Birkaç bıçak yarası ve kaba kuvvet travması. Muhtelif bıçak yaraları ve darbeye bağlı kesikler. Birkaç bıçak yarası ve kaba kuvvet travması. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
What about the ex husband? Court said the wife had a restraining order against him, | Peki ya eski kocasi? Mahkeme kararina gore, adamin... Peki ya eski kocası? Mahkeme kararına göre, adamın... Ya kocası? Mahkemenin dediğine göre karısına yaklaşmama emri varmış. Peki ya eski kocası? Mahkeme kararına göre, adamın... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Dylan Bennet. He spent the night with a bottle of Jack Daniel's. | Dylan Bennet. Geceyi bir Jack Daniel sisesiyle gecirmis. Dylan Bennet. Geceyi bir Jack Daniel şişesiyle geçirmiş. Dylan Bennet. Geceyi bir şişe Jack Daniel'la geçirmiş. Dylan Bennet. Geceyi bir Jack Daniel şişesiyle geçirmiş. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It was his first Christmas without his family, All the more reason, | Ailesinden ayri gecirdigi ilk Noel’mis. Ailesinden ayrı geçirdiği ilk Noel’miş. Ailesi olmadan geçirdiği ilk noelmiş. Al sana neden. Ailesinden ayrı geçirdiği ilk Noel’miş. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Well, you didn't see him when he ID ed his family, | Ailesini teshis ettiginde, onu gormeliydin. Ailesini teşhis ettiğinde, onu görmedin. Ailesini teşhis ederkenki halini bir görmeliydin. Tren çarpmışa benziyordu. Ailesini teşhis ettiğinde, onu görmeliydin. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Looked like he'd been hit by a freight train, | Ona, bir yuk treni carpmis gibi gorunuyordu. Sanki bir yük treni ona çarpmış gibi görünüyordu. Ona, bir yük treni çarpmış gibi görünüyordu. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Seeing his kids like that, All the blood, Yeah, it was definitely a nightmare for him, | cocuklarda oyle gorunuyor. Her yer kan. Onun icin kabus dolu bir gece olmali. Çocuklarını öyle görmek. Kanlar içinde. Kesinlikle onun için bir kabus gibiydi. Çocuklarını o halde görmek. Tüm o kanlar. Onun için kesinlikle bir kâbus olmuştur. Çocuklarda öyle görünüyor. Her yer kan. Onun için kabus dolu bir gece olmalı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
If this guy did it, he gets my vote for a goddamn Academy Award, | Eger bu adam bunu yapmissa, bence akademi odulunu alir. Eğer bunu bu adam yapmışsa, Oscar ödülü için benim oyumu alır. Eğer bunların sorumlusu o adamsa, benim Oscar oyum ona gider. Eğer bu adam bunu yapmışsa, bence akademi ödülünü alır. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Let's say the stepfather, this Grady Edwards did it. | Diyelim ki uvey baba Grady Edwards bunu yapti. Diyelim ki üvey baba Grady Edwards bunu yaptı. Üvey baba, Edwards Grady yaptı farz edelim. Diyelim ki üvey baba Grady Edwards bunu yaptı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
What do we got on him? Nothing. | Onunla ilgili elimizde ne var? Hicbir sey. Onunla ilgili elimizde ne var? Hiçbir şey. Elimizde ne var? Hiçbir şey. Onunla ilgili elimizde ne var? Hiçbir şey. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Said he was from Kansas. | Kansas'li oldugunu soylemisti. Kansas'lı olduğunu söylemişti. Kansas’lı olduğu söylenmişti. Kansas'lı olduğunu söylemişti. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Except we can't find a match in any database, | Bunun haricinde, veritabaninda eslesen bir bilgi bulamadik. Bunun haricinde, veritabanında eşleşen bir bilgi bulamadık. Ama veritabanında hiçbir kaydı bulunamadı. Bunun haricinde, veritabanında eşleşen bir bilgi bulamadık. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
And he stopped the newspaper to have time to disappear, | Kacisina zaman kazanmak icin gazete aboneligini durdurmus. Kaçışına zaman kazanmak için gazete aboneliğini durdurmuş. Gazete aboneliğini iptal ederek ortadan kaybolmak için zaman kazanmış. Kaçışına zaman kazanmak için gazete aboneliğini durdurmuş. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
And we think he might have done this before. | Daha once de bunu yapmis oldugunu dusunuyoruz. Daha önce de bunu yapmış olduğunu düşünüyoruz. Bunu daha önce de yapmış olabileceğini düşünüyoruz. Daha önce de bunu yapmış olduğunu düşünüyoruz. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Three years ago in New Jersey, a wife and three kids, | uc yil once New Jersey'de, 3 cocuklu bir kadin vardi. Üç yıl önce New Jersey'de, 3 çocuklu bir kadın vardı. Üç yıl önce New Jersey'de, bir kadın ve üç çocuk. Üç yıl önce New Jersey'de, 3 çocuklu bir kadın vardı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Gunshot wounds to the back of the head, The stepfather disappeared, | Baslarinda ucer kursun yarasi vardi. uvey baba ise kayiplara karismisti. Başlarının arkasında kurşun yaraları vardı. Üvey baba ise kayıplara karışmıştı. Kafanın arkasında kurşun delikleri. Üvey baba ortalıklarda yok. Başlarında üçer kurşun yarası vardı. Üvey baba ise kayıplara karışmıştı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Lived in a rented room where he met the victims, | Kurbanlariyla tanistigi kiralik bir odada yasamis. Kurbanlarıyla tanıştığı kiralık bir odada yaşamış. Kurbanlarıyla kiralık bir odada tanışmış. Kurbanlarıyla tanıştığı kiralık bir odada yaşamış. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Both rooms were owned by older women, | Her iki oda da yasli kadinlar tarafindan satin alinmis. Her iki oda da yaşlı kadınlara aitmiş. Her iki oda da yaşlı bir bayana ait. Her iki oda da yaşlı kadınlar tarafından satın alınmış. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
One of the women who lives in New Jersey said, | New Jersey'de yasayan kadinlardan birinin dedigine gore... New Jersey'de yaşayan ev sahibinin dediğine göre... New Jersey'li bir bayan,... New Jersey'de yaşayan kadınlardan birinin dediğine göre... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
"He's a wonderful man, always paid his rent on time and in cash, " | ...adam cok iyi biriymis ve kirasini zamaninda oduyormus. ...adam harika biriymiş, kirasını hep zamanında ve nakit ödüyormuş. ..."Harika bir adam, her zaman kirasını vaktinde... ...adam çok iyi biriymiş ve kirasını zamanında ödüyormuş. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
So, of course, she never asked him for any identification, | Bu yuzden kadin, ona kimlik bilgilerini sorma geregi duymamis. Bu yüzden kadın, ona hiç kimlik sormamış. Bu yüzden kadın, ona kimlik bilgilerini sorma gereği duymamış. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
No, he's smart, The Toyota Land Cruiser that we found abandoned? | cok akillica. Terk edilmis olarak bulunan arabanin markasi Toyota Land miydi? Çok akıllı. Terk edilmiş olarak bulduğumuz Toyota Land Cruiser vardı ya. Evet, adam zeki. Terk edilmiş olarak bulunan Toyota Land Cruiser vardı ya? Çok akıllıca. Terk edilmiş olarak bulunan arabanın markası Toyota Land miydi? | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Paid for in cash, No driver's license required for registration, | Parayi nakit odemis. Her hangi bir surucu belgesi kaydina rastlanmadi. Peşin alınmış. Kayıt için ehliyete ihtiyaç duyulmamış. Nakit alınmış. Kayıt için ehliyet de gerekmemiş. Parayı nakit ödemiş. Her hangi bir sürücü belgesi kaydına rastlanmadı. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
No credit cards, no anything, Which means,,, | Kredi karti yok, hicbir iz yok. Yani kimlik tespiti... Kredi kartı yok, hiçbir iz yok. Yani kimlik tespiti... Kredi katı yok, hiçbir şey yok. Bu da demek oluyor ki... Kredi kartı yok, hiçbir iz yok. Yani kimlik tespiti... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
No photo ID required, Always a divorced or widowed situation, | ...yapabilecek bir resim yok. Durumu her zaman ya bosanmis ya da dul. ...yapabilecek bir resim yok. Hep dul ve boşanmışları hedef seçiyor. Elimizde fotoğrafı yok. Her zaman bir boşanma ya da dul durumu. ...yapabilecek bir resim yok. Durumu her zaman ya boşanmış ya da dul. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm telling you, this guy's a monster. | Sana bu adamin bir cani oldugunu soyleyebilirim. Sana bu adamın bir cani olduğunu söyleyebilirim. Bakın, bu adam tam bir cani. Sana bu adamın bir cani olduğunu söyleyebilirim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Even if this is your guy, | Aradigin adam bu olsa bile... Aradığın adam bu olsa bile... Adamınız o olsa bile,... Aradığın adam bu olsa bile... | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
it's been six months, He could be anywhere by now, | ...aradan 6 ay gecti. su an her yerde olabilir. ...aradan 6 ay geçti. Şu an her yerde olabilir. ...üzerinden altı ay geçti. Şu an her yerde olabilir. ...aradan 6 ay geçti. Şu an her yerde olabilir. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Mom, Beth says I can't get these. | Anne, Beth bunlari alamayacagimi soyluyor. Anne, Beth bunları alamayacağımı söylüyor. Anne, Beth şunlardan alamazsın diyor. Anne, Beth bunları alamayacağımı söylüyor. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Sean, we're not getting these. Hey! You two stop arguing. | Sean, bunlari almiyoruz. Hey. Siz ikiniz tartismayi birakin. Sean, bunları almıyoruz. Hey. İkiniz de tartışmayı bırakın. Sean, onlardan almıyoruz. Hey! Kesin birbirinize dalaşmayı. Sean, bunları almıyoruz. Hey. Siz ikiniz tartışmayı bırakın. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Why does she always get to pick the kind of cookies we get? It's not fair! | Neden aldigimiz kurabiyeleri her zaman o seciyor? Bu hic adil degil. Neden aldığımız kurabiyeleri her zaman o seçiyor? Bu hiç adil değil. Alacağımız kurabiyeleri neden hep o seçiyor? Bu hiç de adil değil! Neden aldığımız kurabiyeleri her zaman o seçiyor? Bu hiç adil değil. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Life is not fair. Life is about the woman getting to pick the cookies. | Hayatin kendisi adil degil. Hayat kadinlar icin kurabiye secmekten ibaret. Hayatın kendisi adil değil. Hayat kadınlar için kurabiye seçmekten ibaret. Hayat, adil değildir. Hayat, kadınların kurabiyeleri seçmesidir. Hayatın kendisi adil değil. Hayat kadınlar için kurabiye seçmekten ibaret. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Sorry, they get a little out of control sometimes. | Affedersiniz, bazen kontrolden tamamen cikiyorlar. Affedersiniz, bazen kontrolden tamamen çıkıyorlar. Kusura bakmayın, bazen böyle kontrolden çıkıyorlar. Affedersiniz, bazen kontrolden tamamen çıkıyorlar. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
They're just kids. | Onlar daha cocuk. Onlar daha çocuk. Onlar sadece çocuk. Onlar daha çocuk. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
But the sooner you figure out the cookie deal, the easier your life's gonna be. | Ama yakinda kurabiye konusunda anlasirsin. Bu da hayatini kolaylastirir. Kurabiye işini ne kadar çabuk çözersen, hayatın da o kadar çabuk kolaylaşır. Kurabiye olayını çözdüğünde, hayatı daha kolay yaşayacaksın. Ama yakında kurabiye konusunda anlaşırsın. Bu da hayatını kolaylaştırır. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm just saying. | Yine de soyleyeyim. Demek istiyorum ki; Benden söylemesi. Yine de söyleyeyim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It's a woman's world and we're just guests here. | Burasi kadinlarin dunyasi, bizlerse sadece misafiriz. Dünya kadınların dünyası, bizlerse sadece misafiriz. Burası kadınların dünyası, biz sadece misafirleriz. Burası kadınların dünyası, bizlerse sadece misafiriz. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Wise man. I'd say your wife is very lucky. | cok kibarsin. Esinin cok sansli biri oldugunu soylemeliyim. Çok kibarsınız. Eşinizin çok şanslı biri olduğunu söylemeliyim. Bilge adam. Eşinin çok şanslı olduğunu söyleyebilirim. Çok kibarsın. Eşinin çok şanslı biri olduğunu söylemeliyim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I'm not married anymore. | Artik evli degilim. Artık evli değilim. Artık evli değilim. Artık evli değilim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I still wear it, but I lost my wife and daughter in an accident last year. | Yuzugu hala takiyorum ama esimi ve kizimi gecen yil bir kazada kaybettim. Yüzüğü hala takıyorum ama eşimi ve kızımı geçen yıl bir kazada kaybettim. Yüzüğü takıyorum ama eşimi ve kızımı geçen yıl bir kazada kaybettim. Yüzüğü hala takıyorum ama eşimi ve kızımı geçen yıl bir kazada kaybettim. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
Drunk driver. God, I'm so sorry. | Alkollu bir surucu yuzunden. Tanrim, cok uzgunum. Alkollü bir sürücü yüzünden. Tanrım, çok üzgünüm. Sarhoş sürücü yüzünden. Ah, özür dilerim. Alkollü bir sürücü yüzünden. Tanrım, çok üzgünüm. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
It's okay. | onemli degil. Önemli değil. Önemli değil. Önemli değil. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |
I could use a little help, though. Sure. | Kucuk bir yardim isteyecektim. Tabii. Küçük bir yardım isteyecektim. Tabii. Ufak bir yardıma hayır demezdim ama. Elbette. Küçük bir yardım isteyecektim. Tabii. | The Stepfather-1 | 2009 | ![]() |