Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 171956
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
No. Europe. | Hayır. Avrupa. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Flew bombers, Mosquitos, mostly. | Bombardıman ve savaş uçakları uçurdum. Çoğunlukla hava harp donanmasında görev yaptım. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Bombed the hell out of Manheim. | Manheim'in her yerini bombaladım. Manheim'ın altını üstüne getirdim. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Hell, I would've sunk the Bismark if they'd given me half a chance. | Bismarkta da bu şansı bana tekrar vermiş olsalardı. Fırsat tanısalardı Bismark'ı bile batırırdım. Eğer fırsatını bulsaydım Bismark Zırhlısı'nı da denizin dibine gömerdim. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
I was infantry myself. | Ben de piyadeydim. Ben de piyade askerdim. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Well, sir... you have my sympathy. | Bayım, şimdi saygımı kazandınız. Bayım, sizi gerçekten takdir ettim. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
So, you have a co pilot you work with? | Peki, ko pilotun var mı? Yardımcı pilotun var mı? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Sure do. | Elbette. Elbette var. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Like the book says... | Kutsal kitapta yazdığı gibi... Kutsal kitapta da yazdığı gibi... | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Heavy little buggers, huh? | Bi işe yaramayan ağır zımbırtılar ha? Bayağı ağır tenekeler, öyle değil mi? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Didn't expect to see anybody here. | Burada kimseyi görmeyi beklemiyordum. Burada birileriyle karşılaşmayı beklemiyordum. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
You fellas like chocolate? | Çikolata sever misiniz? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
You eat this stuff? | Bunu yer misiniz? Bundan yer misiniz? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Thanks again. | Teşekkürler. Tekrar teşekkürler. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Why? What d'ya got there? | Neden? Orada bişey mi var? Neden? Ne göstereceksin? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Please... please... come. | Lütfen... lütfen... gel. Lütfen. Lütfen. Gel. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
You got some pelts? | Kürk filan mı var? Hayvan postu mu satacaksın? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
A little white fox? | Beyaz tilki filan? Beyaz tilki kürkü mü? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
What? Wanna do a little trade'n? | Ne yani? Satacak bişeyiniz mi var? Ne? Takas mı yapmak istiyorsun? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Yeah, sure. What the hell. | Elbette. Ne varmış, bi görelim. Tamam, peki. Neden olmasın. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Ah Jesus. | Tanrım. Tanrım! | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Is she your girlfriend? | Kız arkadaşın mı? Sevgiliniz mi? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Your sister? | Kız kardeşin mi? Kız kardeşiniz mi? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Well, ah... she's sick, I can't do anything for her... | Bak... o hasta, Onun için bişey yapamam... Hastalanmış. Yapabileceğim bir şey yok. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
because she's got TB or something. | TB filan kapmıştır. TB'ye yakalanmış. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
You know what tuberculosis is? You... | sen veremin ne olduğunu biliyormusun? sen, götürmek kendinle... Tübreküloz'u biliyor musunuz? Tüberküloz'un ne olduğunu biliyor musun? Sen... | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
No. Not even going straight back. I can't take her. | Hayır hayır. Zaten geri gitmiyorum, onu götüremem. Hayır. Güzergâhım farklı. Onu götüremem. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Take her back to her village. | Onu köyünüze götürün. Onu köyüne geri götür. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
You got a medicine man, or somethin' don't ya? | İlaçlarınız filan vardır, değil mi? Doktorunuz falan vardır, değil mi? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
I mean, the hospitals in Yellowknife are full. | Hem Yellowknife'daki hastaneler de dolu. Yellowknife'daki hastanelerde yer yok. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
She stays. | Onu alamam. Burada kalıyor. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
What d'ya got there? | Nedir o? Ne var orada? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Holy Smokes! | Vay anasını! Şuna bak! | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Lotta money right there. | Bunlar iyi para eder. Bayağı para eder. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Yellowknife | Yellowknife Yellowknife. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Alright. Shit. | Tamam peki, lanet olsun. Tamam. Kahretsin. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
I'm deadhead'n anyway. | Zaten boş gidiyorum. Nasıl olsa boş yerim var. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
But you hurry, alright? Gotta storm brew'n. | Ama acele edin, tamam mı? Fırtına geliyor. Acele edin ama, tamam mı? Fırtına yaklaşıyor. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Give me your government number there... | Bana vatandaş numaranı ver... Bana kimlik numaranı ver... | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Eskimo tag in case I gotta get a hold of ya. | Eskimo etiketini, sana ulaşmamız gerekirse filan. Eskimo rozeti. Size ulaşmam gerekebilir. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
E5254 | E5254 E5254. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Alright. | Tamamdır. Pekâlâ. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
This her stuff? | Bunlar onun mu? Bunlar onun eşyası mı? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Come on. | Hadi bakalım. Hadi. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Ok, here? | Tamam. Yardımcı olayım. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Here you go. | İşte oldu. Bin hadi. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Yellowknife. Yes, yes, Yellowknife. | Yellowknife. Evet, evet, Yellowknife. Yellowknife. Evet, evet, Yellowknife. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
I said I'd take her to Yellowknife. | O'nu Yellowknife'a götüreceğimi söyledim. Onu Yellowknife'a götüreceğimi söyledim. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Come visit her in the spring, bring her a potted plant. | Onu ilkbaharda ziyarete gelin, çiçek filan getirirsiniz. Baharda onu ziyarete gelin, saksı çiçeği falan getirin. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
How you doing over there? You alright? | Nasılsın? İyi misin? Orada havalar nasıl? İyi misin? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Good days and bad days I guess, huh? | Daha iyi günlerim olmuştu diyorsun ha? Başımıza ne zaman neyin geleceği hiç belli olmuyor, değil mi? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
No. I believe not. | Sanırım istemiyorsun. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Come on. It's Nestles. | Hadi ama, Nestle bu. Yapma. Nestle çikolata. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
You know... N E S T L E S | Bilirsin... N E S T L E Duymuşsundur... N E S T L E S | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Nestles makes the very best. | Nestlé en tatlısını yapar. Nestle en iyisini yapar. Nestle ise koy sepete. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Alright. Never mind. | Neyse boşver. Tamam. Boş ver. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
No what? To hell with it. | Bak ne diyeceğim, Boşver gitsin. Bak ne diyeceğim. Canı cehenneme. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
What d'ya say we screw Bathhurst... head straight for home? | Bathhurst'a başka zaman gideriz... Doğruca eve dönelim. Bathhurst'ü es geçip direkt eve dönelim mi, ne dersin? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Get around this miserable weather. | bu uğursuz havayamı geri dönelim. Şu kasvetli havadan kurtulmuş oluruz. Bu kötü havadan da kurtulmuş oluruz. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Funny thing is I was just going there to sell off those grape di soda... | Komik olan ne biliyor musun? oraya kola satmaya gidiyordum... Ben de şu üzüm sularıyla, sodaları satmak için o tarafa gidiyordum. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
maybe scrounge up some ivory. ...glad I got that covered. | karşılığında mors dişi filan almak için. ...Ama o iş halloldu bile. Belki biraz fildişi aşırırım diyordum. Çok şükür buna gerek kalmadı. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Life is funny that way. | Hayat komik gerçekten. Hayatın cilvesi işte. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Shit! | Lanet! Lanet olsun! | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
May Day, May Day, May Day! This is Juliet India November... | May Day, May Day, May Day! Burası Juliet India November... Acil durum, acil durum! Burası Juliet India November... | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
I'm outta fuel. We're going down. | Yakıtım bitti. Düşüyorum. Motorum arızalandı. Yakıtım hızla tükeniyor. Düşüyoruz. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Hang on! | Dayan! Dayan biraz! | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Son of a bitch! Come on! | lanet şey. Hadi lanet olası! Allah’ın belası! Hadi! | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Pull up! | yukarı! Kaldır burnunu! Yüksel! | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Don't stop, you bitch! | Durma, seni lanet olası! Sakın durma, pislik! | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Shit! | Hasiktir! Lanet olsun! | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Shit! | Hasiktir! Kahretsin! | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Son of a bitch! | Lanet olası! Aşağılık alet! | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Son of a bitch! | Orospu çocuğu! Ağzına sıçayım! | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Well, you might as well get out. | ine bilirsin. Sen de çıksan iyi olur. Dışarı çık istersen. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
She's broken! | Bozuldu! Uçak bozuldu! | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
She's smashed to hell, you understand? | dağılmış her şey. anladın mı? İşi bitti, anlıyor musun? Şaftı kaydı, anladın mı? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Don't fly no more. | Artık çalışmaz. Artık uçmaz. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Fish'n. | Balık tutmak mı? Balık mı? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
What the hell kind of fish can you catch in here? | Burada ne tür bi balık yakalanabilir ki? Orada ne tür bir balık bulmayı umuyorsun? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
It's Juliet India November... | Burası Juliet India November... | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Anyone read? Anyone read? | Beni duyan var mı? Duyan var mı? Duyan var mı? Duyan var mı? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Warren, do you copy? | Warren, beni duyuyor musun? Warren, orada mısın? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Bathhurst, Baker Lake. Anyone? | Bathhurst, Baker Lake. Kimse var mı? Bathhurst, Baker Gölü. Kimse var mı? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Oh, hey hey, easy easy with that. | Hey hey, yavaş ol. Hey hey, elindekine dikkat et. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
No, no. Get outta here with that. | Hayır hayır. Onu da alıp çık buradan. Hayır, hayır. Çek onu gözümün önünden. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Oh....no what? | Ah hayır... Ne var biliyor musun? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Just go....go | Git tamam mı? Git hadi... Git. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
You eat it if you're gonna eat it like that. Go. | Tamam yiyeceksen ye ama uzakta. Nasıl hoşuna gidiyorsa öyle ye. Git hadi. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
You speak any English? | İngilizce biliyor musun? İngilizcen var mı? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Yes, no... | evet,hayır? Evet, hayır... Evet, hayır... | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Little bit? | Biraz? Birazcık? | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
I don't know if you understand our situation here, | Bak durumumuzun farkında mısın bilmiyorum, İçinde bulunduğumuz durumu anladın mı bilmiyorum. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
but we're in a hell of a bind. | ama tıkanmış durumdayız. Şu anda elimiz kolumuz bağlı. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Nobody knows where the hell we are. | Hiç kimse hangi cehennemde olduğumuzu bilmiyor. Hangi cehennemde olduğumuzu kimse bilmiyor. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
The reason being is I didn't stick to my flight plan. | Bunun sebebi, uçuş planına sadık kalmamam. Uçuş planına sadık kalmadığım için bu hâle düştük. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
The radio's busted. | Telsiz bozuk. Telsiz arızalandı. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
I can't call out. | Yardım çağıramıyorum. Dışarısıyla haberleşemiyorum. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
Try and fix it in the morning, but... | Yarın sabah tamir etmeye çalışacağım, ama... Sabahleyin tamir etmeye çalışacağım ama... | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
I think my tools are in the bottom of that lake somewhere. | sanırım aletlerim gölün dibinde bir yerlerde olsa gerek. sanırım aletlerim gölün dibinde bi yerde. Alet çantam da sanırım gölün dibinde bir yerlerde. | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |
So I'm just saying, uh... | Ben derim ki... Yani diyeceğim o ki,... | The Snow Walker-1 | 2003 | ![]() |