Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158273
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Look, man, I'm telling you, it's him. | Sana söylüyorum, dostum, bu o. Bak adamım. Söylüyorum işte, adamımız bu. | Takers-2 | 2010 | |
| Except you can't see his face. The guy's got a clean sheet. | Yalnız yüzünü göremiyorsun. Adamın sicili tertemiz. Adamın yüzünü görmemek haricinde. Bu adamın temiz bir sayfası var. | Takers-2 | 2010 | |
| Come on, man, you follow an ex con | Yapma, dostum, eski bir mahkumu takip ediyorsun... Hadi adamım, eski bir suçluyu izleyerek... | Takers-2 | 2010 | |
| who's no good for the bank job to, what, a hot dog stand? | ...ki adamın banka soygunuyla alakası yok, ve nerede, sosisli standında mı? Banka işini mi çözeceksin? Hem de bir sosisçinin önünde mi? | Takers-2 | 2010 | |
| Then he meets somebody... Listen to me. | Sonra biriyle buluşuyor... Beni dinle. Belki birileri buluşuyordur. Beni dinle. | Takers-2 | 2010 | |
| Maybe he meets somebody there, maybe he doesn't. | Orada belki biriyle buluşuyordur, belki de buluşmuyordur. Belki de orada birileriyle buluşacaktı yada buluşmayacaktı. | Takers-2 | 2010 | |
| Maybe he passes something... Look, Hatch, I'm telling you I was there. | Belki de bir şey uzatmıştır... Bak, Hatch, ben de oradaydım. Belki de oradan bir yerlere geçecekti... Bak, Hatch. Sana söylüyorum oradaydım. | Takers-2 | 2010 | |
| ...and buys a hot dog with ketchup and relish, | ...ve oradan ketçaplı ve çeşnili sosis almıştır... ...ketçaplı bir sosis alıp zevkle yiyecekti... | Takers-2 | 2010 | |
| and then, some guy on a motorcycle says... Call me crazy. | ...ardından motosikletli bir adam... İstersen bana deli de. Sonra da motordaki adam... Bana deli diyebilirsin. | Takers-2 | 2010 | |
| "So long," and rides off. | ..."Hoşça kal." diyor ve gidiyor. "Çok gezdim" artık yeter diyecekti. | Takers-2 | 2010 | |
| Come on, man, give a brother a break. Are you kidding me? | Hadi, dostum, kardeşine bir şans ver. Dalga mı geçiyorsun? Hadi adamım, biraz ara ver. Dalga mı geçiyorsun? | Takers-2 | 2010 | |
| Can we still go to the Farmer's Market, Daddy? | Çiftçi Pazarına hâlâ yetişebilir miyiz, baba? Hâlâ Farmer marketine gidebilir miyiz, baba? | Takers-2 | 2010 | |
| Baby, I'm sorry. Geez. | Canım, özür dilerim. Tanrım. Çok üzgünüm, bebeğim. | Takers-2 | 2010 | |
| I can't believe it's this late. We can go eat somewhere else. | Bu kadar geç olduğunu fark etmemişim. Başka bir yerde yiyebiliriz. Bu kadar geç olduğuna inanamıyorum. Başka bir yerde yemek yemeye gidebiliriz. | Takers-2 | 2010 | |
| Just gonna take a few minutes here. Wherever you want. | Burada biraz daha işim var. Sonra nereye istersen. Birkaç dakikalığına buradayım. Sonra da istediğin yere gideriz. | Takers-2 | 2010 | |
| Your daddy loves you very much, you know that, right? | Baban seni çok seviyor, bunu biliyorsun, değil mi? Baban seni çok seviyor, bunu biliyorsun değil mi? | Takers-2 | 2010 | |
| Take care of the real stuff, Jack. | Asıl önemli olana odaklan, Jack. Gerçek işlerle ilgilen Jack. | Takers-2 | 2010 | |
| Hey, how about some pizza, huh? | Pizza yesek nasıl olur? Pizza'ya ne dersin? | Takers-2 | 2010 | |
| I just wanna go home. | Ben eve gitmek istiyorum. Eve gitmek istiyorum. | Takers-2 | 2010 | |
| Well, when'd it happen? | Ne zaman olmuş? Ne zaman oldu? | Takers-2 | 2010 | |
| No, no, no. It's all right. If she comes back, do me a favor, | Hayır, hayır. Geri dönerse, bana bir iyilik yap... Hayır, hayır. Sorun yok. Bana bir iyilik yap, eve gelirse... | Takers-2 | 2010 | |
| you just keep her there, all right, Jimmy, and you call me. | ...onu orada tut, tamam mı, Jimmy? Daha sonra da beni ara. ...onu evde tut tamam mı, Jimmy? Sonra da beni ara. | Takers-2 | 2010 | |
| She doesn't leave the hotel. Do you understand me? | Otelden ayrılmayacak. Beni anladın mı? Otelden çıkmasın. Beni anladın mı? | Takers-2 | 2010 | |
| I left Jimmy some money at the hotel. He didn't put it in the safe. | Otelde Jimmy'ye biraz para bırakmıştım. Ama kasaya koymamış. Otelde Jimmy'e biraz para bıraktım. Parayı kasaya koymamış. | Takers-2 | 2010 | |
| She took it? She's gone and so is the money. Shit! | Almış mı? Parayı da alıp gitmiş. Lanet olsun! Naomi mi almış? Parayı alıp gitmiş. Lanet olsun! | Takers-2 | 2010 | |
| Why? 'Cause you got to find her. | Niye? Çünkü onu bulmak zorundasın. Neden? Çünkü Naomi'yi bulmalısın. | Takers-2 | 2010 | |
| I'll take your time in the tunnel tonight. | Bu gece tüneldeki sıranı ben alırım. Bu gece tünelde ki yerini alacağım. | Takers-2 | 2010 | |
| Thanks. You got it. | Sağ ol. Ne demek. Sağ ol. Sorun değil. | Takers-2 | 2010 | |
| How's it hanging? Funny guy. | Nasıl gidiyor? Komik çocuk. Sarkması nasıl? Komik adam. | Takers-2 | 2010 | |
| All right, come on down. | Tamamdır, aşağı in. Tamam, aşağı gel. | Takers-2 | 2010 | |
| We'll go hot tomorrow morning. | Yarın sabah ortalık ısınacak. Yarın sabah biraz sıcak olacağız. | Takers-2 | 2010 | |
| This is gonna be lovely. | Harika olacak. Bu hoş olacak. | Takers-2 | 2010 | |
| We good? | Durumumuz iyi mi? Tüm işaretler öyle gösteriyor. İyi miyiz? | Takers-2 | 2010 | |
| Any word from Naomi? No. | Naomi'den haber var mı? Hayır. Naomi'den haber var mı? Yok. | Takers-2 | 2010 | |
| This time, I think she's gone. | Sanırım bu sefer gitti. Geri dönecektir. Sanırım, bu sefer ortalardan kayboldu. | Takers-2 | 2010 | |
| What makes you so sure? | Nasıl bu kadar emin oluyorsun? Nasıl emin oluyorsun? | Takers-2 | 2010 | |
| If I had any family left, that's where I'd be. | Eğer bir ailem olsaydı, onların yanında olurdum. Ailemi terk etmek zorunda olsaydım, bende aynen öyle olurdum. | Takers-2 | 2010 | |
| You know, if anything goes wrong tomorrow, we can't let him walk away. | Yarın ters giden bir şey olursa onun çekip gitmesine izin veremeyiz. Biliyorsun, yarın yanlış bir şey olursa, buradan yürüyerek çıkamayız. | Takers-2 | 2010 | |
| He could still hang us for '04. | Yine de 2004 için peşimize takılabilir. Bizim için hâlâ 04 askıda olabilir. | Takers-2 | 2010 | |
| I'll bring the insurance. | Ben sigorta için bir şey getiririm. Sigortayı getireceğim. | Takers-2 | 2010 | |
| There he is. How's it going, Ghost? | İşte geldi. Nasıl gidiyor, Hayalet? İşte geldi. Nasıl gidiyor, Ghost? | Takers-2 | 2010 | |
| I can't call it, gentlemen. | Bilemiyorum, beyler. Söyleyemem, beyefendi. | Takers-2 | 2010 | |
| Yeah. What's happening? | Evet. Ne var ne yok? G? Evet. Ne oldu? | Takers-2 | 2010 | |
| G. Cool. Yeah, man. | İyidir. Evet, dostum. G. Harika. Aynen, adamım. | Takers-2 | 2010 | |
| Feels good to be back in action again. It's like old times, huh? | Tekrar sahalara dönmek güzel geldi. Eski zamanlardaki gibi, ha? Tekrar sahalara dönmemiz iyi olacak. Tıpkı eski zamandaki gibi, değil mi? | Takers-2 | 2010 | |
| So, where we meeting at after the drop? | İş bittikten sonra nerede buluşuyoruz? İş bittikten sonra nerede toplanacağız? | Takers-2 | 2010 | |
| Scott's giving me the information. I'll let you know tomorrow. | Scott haber verecek. Yarın sana da söylerim. Scott bilgiyi bana veriyor. Yarın senin de haberin olur. | Takers-2 | 2010 | |
| "Come sip from the cup of destruction." | "Gel, yıkım kadehimden bir yudum al." "Yıkıma yudumlayalım." | Takers-2 | 2010 | |
| Genghis Khan. Yeah. One of my heroes. | Cengiz Han. Evet. Kahramanlarımdan biri. Cengiz Han. Evet. Kahramanlarımdan birisi. | Takers-2 | 2010 | |
| Saw what he wanted, reached out and took it. | Ne istediğini biliyordu, ona ulaştı ve elde etti. İstediğini gördü, uzandı ve onu aldı. | Takers-2 | 2010 | |
| Like us, tomorrow. | Yarın bizim yapacağımız gibi. Tıpkı, yarın yapacağımız gibi. | Takers-2 | 2010 | |
| Just like us. | Aynı bizim gibi. Tıpkı bizim gibi. | Takers-2 | 2010 | |
| Slow down, slow down. What? Where are you? | Yavaş ol, yavaş. Ne? Sakin ol, sakin ol. Ne? Neredesin? | Takers-2 | 2010 | |
| All right. Wait, no, no, I'm coming. I'm coming. | Tamam. Bekle, ben geliyorum. Ben geliyorum. Tamam. hayır, hayır. Geliyorum. Geliyorum. | Takers-2 | 2010 | |
| Where do I find Processing? | İşlem bölümü nerede, acaba? İşlemleri nerede bulabilirim? | Takers-2 | 2010 | |
| Through the far door. Follow the yellow line. | İlerideki kapı. Sarı çizgiyi takip edin. Dördüncü kapıdan. Sarı çizgiyi izleyin. | Takers-2 | 2010 | |
| Where's Vice? | Dolandırıcılık Bölümü nerede? Ahlâk masası nerede? | Takers-2 | 2010 | |
| Take the stairs to the basement. | Merdivenlerden bodruma inin. Bodruma doğru merdivenleri izleyin. | Takers-2 | 2010 | |
| We got your fax last week about the bank bills, | Geçen hafta çektiğiniz faks elimize ulaştı... Geçen hafta banka hakkında gelen tüm fakslar elimizde... | Takers-2 | 2010 | |
| so when we nailed this scum with a bunch of fresh hundreds, | ...bu üçkağıtçıyı elinde yeni yüzlüklerle yakalayınca sizi arayalım dedik. ...yüzlerce işe yaramaz kişiler bulduğumuzda... | Takers-2 | 2010 | |
| This low life? You gotta be kidding me. | Bu kopuk herif mi? Şaka yapıyor olmalısın. Bu ucuz hayat mı? Dalga geçiyor olmalısın. | Takers-2 | 2010 | |
| He was hustling some stolen shit with his girlfriend when we stopped him. | Onu durduğumuzda kız arkadaşı ile çalıntı mal satıyordu. Bazı çalıntı parçaları elinden çıkarırken kız arkadaşıyla tartışıyordu, bizde onu yakaladık. | Takers-2 | 2010 | |
| None of the bills were marked, but we figure they gotta be from some job. | Paraların hiçbiri işaretli değildi ama soygun parası olabileceğini düşündük. Faturalarının hiçbiri dikkat çekmedi ama, yaptığı işin nereden geldiğini anladılar. | Takers-2 | 2010 | |
| Did you question him? | Onu sorguladınız mı? Ona soru sordunuz mu? | Takers-2 | 2010 | |
| No. He didn't go easy. | Hayır. Adam çetin ceviz. Hayır. Kolay olmuyor. | Takers-2 | 2010 | |
| He's high as hell, too. We decided to let him chill. | Kafası da kıyak. Kendine gelmesini beklemeye karar verdik. Son derece sinirli. Bizde sinirlerinin yatışmasını bekliyoruz. | Takers-2 | 2010 | |
| All right. Let me talk to this guy. | Pekala. Bırakın şu adamla bir de ben konuşayım. Pekala. Hadi bu adamla konuşalım. | Takers-2 | 2010 | |
| All right, I don't have time for this bullshit. Where did you get the bills? | Bu saçmalıklara harcayacak vaktim yok. Paraları nereden aldın? Pekala, bu saçmalığa ayıracak vaktim yok. Faturaları nereden aldın? | Takers-2 | 2010 | |
| I got him! | Ben hallederim. Bende! | Takers-2 | 2010 | |
| I'm not gonna ask you again. Where did you get the bills? | Bir kez daha sormayacağım. Paraları nereden aldın? Yeniden sormayacağım. Faturaları nereden aldın? | Takers-2 | 2010 | |
| It was a loan, man, it was a loan! A loan. Bullshit! | Borç aldım. Borç aldım. Borç, ha. Kimi kandırıyorsun? Ödünç verdim adamım. Ödünç. Ödünç mü verdin? Saçmalık bu. | Takers-2 | 2010 | |
| I want a name. Give me a name. | İsim istiyorum. Parayı verenin ismini söyle. İsim istiyorum. Bana isim ver. | Takers-2 | 2010 | |
| Naomi what? She got a last name? I don't know, man! I just met her. | Naomi ne? Soy adı yok mu? Bilmiyorum. Kızla yeni tanıştım. Naomi ne? Soy adı yok mu? Bilmiyorum adamım! Sadece adını biliyorum. | Takers-2 | 2010 | |
| You bust her, too? | Onu da yakaladınız mı? Evet, adı Naomi Cozier. Kızı da yakaladınız mı? | Takers-2 | 2010 | |
| Cozier? Did you hear that, Hatch? | Cozier mi? Duydun mu Hatch? Evet. Cozier mi? Bunu duydun mu, Hatch? | Takers-2 | 2010 | |
| I ain't going back to no hotel to sit on my own. | O otelde yalnız kalmayacağım. Geri dönüp, otelde yalnız başıma oturmayacağım. | Takers-2 | 2010 | |
| Right, you ain't going back to the hotel, | Evet, otele geri dönmeyeceksin Karayipler'e falan da gitmeyeceksin. Tamam, otele geri dönmezsen... | Takers-2 | 2010 | |
| You're going back to the rehab to start your program again. | Rehabilitasyona gidip tekrar programına başlayacaksın. Rehabilitasyona geri dönüp programa kaldığın yerden devam edeceksin. | Takers-2 | 2010 | |
| Hell, no, I ain't! Yes, you are! | Hayatta gitmem! Evet, gideceksin! Hayır, dönmeyeceğim. Evet, döneceksin! | Takers-2 | 2010 | |
| I'm tired of them nurses and doctors making you stand up | Yabancıların önünde ayağa kaldırıp... Başımda doktor ve hemşirelerin dikilip durmasından... | Takers-2 | 2010 | |
| Every time, you do the same thing! Every time! Two days out of rehab! | Her seferinde aynı şeyi yapıyorsun! Her seferinde! İki gün dayanamıyorsun! Her zaman, aynı şeyi yaptın! Her zaman! Rehabilitasyonun dışındaki iki günde! | Takers-2 | 2010 | |
| Just two days and you're in the police station already. | İki gün geçiyor ve kendini karakolda buluyorsun. İki gün içinde karakola düştün. | Takers-2 | 2010 | |
| Where's the money I gave you? Is it in your veins? | Sana verdiğim paralar nerede? Damarlarında mı? Sana verdiğim para nerede? Damarlarında mı dolaşıyor? | Takers-2 | 2010 | |
| You know, your problem is you're too into my shit. | Senin sorunun, hayatıma çok fazla karışman! Biliyor musun, senin sorunun işlerime bu kadar burnunu sokman. | Takers-2 | 2010 | |
| Let me see your arm. Your shit. You're not into your own shit! | Kollarını göster. Senin hayatın. Hayatın umurunda değil. Kollarını göster. Senin pisliğin! Pisliğin içinde değilsin! | Takers-2 | 2010 | |
| Why don't you get a life? You don't care about me. | Kendine bir hayat kursana. Ben umurunda bile değilim. Neden beni umursamadığın bir hayatın olmuyor? | Takers-2 | 2010 | |
| You wouldn't even let me stay at your apartment. | Dairende kalmama bile izin vermiyorsun. Evet, öyle. Evinde kalmama bile izin vermezken... | Takers-2 | 2010 | |
| You raised me? My crackhead sister raised me? | Sen mi büyüttün? Bağımlı ablam mı büyütmüş beni? Beni küçük mü düşürüyorsun? Çatlak kardeşim ben küçük mü düşürüyor? | Takers-2 | 2010 | |
| Can't even raise yourself. You ungrateful bastard! | Sen kendini bile yetiştiremezsin. Seni nankör piç! Kendini bile küçük düşüremiyorsun. Seni nankör adam! | Takers-2 | 2010 | |
| Shut up. But you ain't worth shit, man. | Kapa çeneni. Hiçbir halta yaramazsın. Kapa çeneni. Buna bile değmezsin, be adam! | Takers-2 | 2010 | |
| I should've let Welfare take you! You're right, you're right. | Welfare'in seni almasına izin vermeliydim. Haklısın, haklısın. Gideyim de biraz huzur bul. Haklısın. Haklısın. | Takers-2 | 2010 | |
| Wonder. | Şaşıyorum. Harika. | Takers-2 | 2010 | |
| Gordon Cozier. Signed for her 20 minutes ago. | Gordon Cozier. 20 dakika önce onu almış. 20 dakika önce onu, Gordon Cozier çıkarmış. | Takers-2 | 2010 | |
| Second time in two days. Yeah, I hear you. | İki günde ikinci kez. Evet, anlıyorum. İki günde ikinci olay. Evet, seni duydum. | Takers-2 | 2010 | |
| Even if we tie those bills to a certain job, it doesn't prove Cozier did anything. | Paralarla soygunu bağdaştırsak bile bu Cozier'in suçlu olduğunu kanıtlamaz. Bu faturaları bulsak bile, Cozier'in bir şey yaptığı anlamına gelmez bu. | Takers-2 | 2010 | |
| Question him now, he lawyers up, splits town. We can blow this case. | Onu şimdi sorgularsak, avukatını çağırır, şehirden ayrılır. Davayı berbat edebiliriz. Sorular sorarız, avukat tutar, şehirden gider. Davayı kaybederiz. | Takers-2 | 2010 | |
| If we can put him in the elevators on the day of the heist, | Vurgun yapılan gün onu asansörde görürsek, onunla konuşacak çok şeyimiz olur. Soygun günü, asansörde olduğunu doğrularsak... | Takers-2 | 2010 | |
| It's time. Let's go, Casanova. | Vakit geldi. Gidelim, Kazanova. Zaman geldi. Hadi. Kazanova. | Takers-2 | 2010 | |
| I'll see you tonight. | Bu gece görüşürüz. Akşama görüşürüz. | Takers-2 | 2010 | |
| I love you. Love you, too. | Seni seviyorum. Ben de seni seviyorum. Seni seviyorum. Bende seni. | Takers-2 | 2010 |