Search
English Turkish Sentence Translations Page 20753
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Meet me upstairs in the penthouse in five minutes. | Beş dakika içinde benimle çatıda buluş. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| We'll talk it out. | Bu konuyu konuşalım. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Move your ass. | Acele et. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Time's running out. | Zaman geçiyor. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| I forgot to tell you. I got some girls. | Sana söylemeyi unuttum. Birkaç kız getirdim. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| How do I get out of here? | Buradan nasıl çıkacağım? | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| You want your supper? | Yemeğini mi istiyorsun? | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Then sit down and do what you're told. | O zaman otur ve sana ne diyorsam onu yap. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| You know the drill. | Ne yapacağını biliyorsun. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| It ain't gonna put itself together. | Bunlar kendi kendine bir araya gelmiyor. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Oh, so that's the game we're playing, huh? | Demek bu oyunu oynayacağız. Bu adam bir seferinde New York'taki bir soygunda tam bir süper star gibiydi. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Shit. Come on. | Kahretsin. Hadi. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Your colt 1911 pistol fully assembled. | 1911 Colt silahın tamamen bir araya getirildi. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Now open the door. | Şimdi kapıyı aç. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Too slow. Do it again. | Çok yavaş. Bir daha yap. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Big jim is asking for you. | Koca Jim seni çağırıyor. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| You have no idea what I live with day in, day out. | Sabah akşam para kazanmak için neler yaptığım hakkında en ufak bir fikrin yok. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| The things I got to do for you and your brother. | Kardeşin ve senin için yapmak zorunda olduğum şeyler. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| The least you can do is clean my guns. | En azından silahlarımı temizle. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Clean my guns. Yeah, yeah, yeah. I heard it before. | Silahlarımı temizle. Evet, evet. Bunu daha önce de duymuştum. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Not fast enough. | Yeterince hızlı değil. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Can you do it faster? | Daha hızlı yapabilir misin? | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| I can do it faster. | Daha hızlı yapabilirim. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Good. 'cause if you don't, | Güzel, çünkü eğer yapmazsan bu şişeyi alıp... | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| And I'm gonna bust it over your melon head. | ...karpuz kafanda parçalayacağım. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| You think you're such a king shit. | Kendini bir bok mu sanıyorsun? | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| You're nothing but a wise ass little prick. | Küçük ukala bir pislikten başka bir şey değilsin. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| You're a bitch. | Sen bir köpeksin. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| You and that retard brother of yours | Sen ve gerzek kardeşin bir boka yaramıyorsunuz. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Irish twins. | İrlandalı ikizler. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Born a year apart because your miserable mick mother | Sefil İrlandalı anneniz doğum kontrolünü beceremediği için bir yıl arayla doğdunuz. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| But, damn, | Ama kahretsin sizi karnından atmak için sabırsızlanıyordu. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Yeah, couldn't wait to get away from you, either. | Evet, senden kurtulmak için de sabırsızlanıyordu. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| She couldn't wait to get away | ...zavallı sarhoş kocasından kaçmak için sabırsızlanıyordu. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| You got a mouth on you. | Bir ağzın var. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| You know whose mouth it is? | Kimin ağzı biliyor musun? | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Your mother's. | Annenin. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| The things she could do with that mouth. | Ağzıyla yapabildiği şeyler. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Well, guess what. | Tahmin et bakalım. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| She couldn't stand the sight of you. | Seni görmeye bile dayanamıyordu. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| She got one look at you boys and she ran. | İkinize de bir kere baktı ve hemen ardından kaçtı. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Now do it again. | Şimdi tekrar yap. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| That's got to be faster. | Bu sefer daha hızlı olmuş olması lazım. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| You really think you can save richard? | Richard'ı kurtarabileceğini mi sanıyorsun gerçekten? | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Well, you can't. | Kurtaramazsın. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Your mother knew what he was just like I know. | Tıpkı benim gibi annen de onun nasıl biri olduğunu biliyordu. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| He was a bad seed. | Arızalı bir tohumdu. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Lighter fluid. | Zippo yakıtı. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Same thing you smelled on your brother that night. | Allah'a emanet. Allah'a emanet. O gece kardeşinin üzerinde aldığın kokunun aynısı. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| No. Richie saved me from that fire. | Hayır, Richie beni o yangından kurtardı. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Right after he set it. | Yangını çıkardıktan hemen sonra. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| I was a lot of things, seth. | Bir çok şey oldum Seth. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| But liar... | Ama yalancı... | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| ...Wasn't one of them. | ...bunlardan biri değildi. Beyler zaman geldi. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Richie betrayed his own blood. | Richie kendi kanından birine ihanet etti. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Seth, wake up! Come on! | Seth, uyan! Hadi! | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| We got to get out of here! | Buradan çıkmalıyız! | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| You really gonna let him get away with that? | Bunun yanına kalmasına gerçekten izin mi vereceksin? | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| "a" for effort, boxman. | Çaban için pekiyi verdim, kurpiyer. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| But I know a gecko when I see one. | Ama bir Gecko'yu gördüğümde tanırım. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| And sooner or later, we all dance with the reaper. | Ve er ya da geç hepimiz Azrail’le dans edeceğiz. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| All right. Come on. Come on. | Pekala. Hadi. Hadi. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| What are we doing in here? | Burada ne yapıyoruz? | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| We need to go back. No, no. | Geri dönmeliyiz. Hayır, hayır. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Hey, don't worry. Don't worry, don't worry. | Merak etme. Merak etme. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| This is the most sacred room in the temple. | Burası tapınaktaki en kutsal oda. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Chances are if we wait here long enough, | Eğer burada beklersek bizim yanımıza gelirler. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| We'll be safe here. Okay. | Burada güvende oluruz. Tamam. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| It really is incredible | Yıllarca hakkında ders verdiğin bir şeyin tam ortasında durmak... | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| And finally be standing in the middle of it. | ...gerçekten inanılmaz bir şey. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Well, I'm glad it's been such a thrill for you. | Senin için heyecan verici olmasına sevindim. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| This place really freaks me out. | Burası beni ürkütüyor. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Oh, well, it shouldn't. | Ürkmene gerek yok. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Human sacrifice has really gotten a bad rap. | İnsan kurban etmek gerçekten kötü bir üne sahip. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| It's not all about the blood. | Tüm mesele kan değildir. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| It's a simple exchange, really. | Mesele basit bir değişimdir. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| A pact... With the gods. | Tanrılarla bir anlaşma. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Where's your sword? They knocked it out of my hand. | Kılıcın nerede? Elimden aldılar. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| How the hell are we gonna get out of here? You don't have a weapon. | Buradan nasıl dışarı çıkacağız o zaman? Senin silahın yok. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Apparently, I can take a bite. | Görünüşe göre ısırık alabiliyorum. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Assuming that's all they want to do is bite. | Tabii tek istedikleri şey ısırmaksa. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| I got a knife. | Bir bıçağım var. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Where the hell's my knife? | Bıçağım nerede? | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Tanner took it. | Tanner almış. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Why the hell would he take your knife? | Tanner neden bıçağını alsın? | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| These people believe that with enough sacrifice... | Bu insanlar yeterince insan kurban ederlerse... | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| ...The vision serpent would grant them | ...Görüş Yılanının onları bir sonraki diyara yükselteceğine inanıyor. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| And it all happens right here. | Tüm bunlar da burada olur. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| He's obsessed. | Takıntılı biri. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Where's the knife? Did you take it? | Bıçak nerede? Sen mi aldın? | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| It belongs to the lords of the night. | Bıçak Gecenin Lordlarına ait. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| He has been the entire time, since the beginning. | En başından beri bunun için uğraşıyormuş. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| You know, when we were in that room, | Aslında o odadayken, sanki Katie'yi o sunağa götürmek için... | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| Out of seeing my katie up on that altar. | ...bir fırsat kolluyordu. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| He took her. | Onu götürdü. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| He wanted to separate us. | Bizi ayırmak istedi. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| I'd all but given up on finding this place. | Her şeyi yaptım ama burayı bulma umutlarım tükenmişti. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| But then ranger gonzalez called me. | Sonra Korucu Gonzalez beni aradı. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| And he sent me on my path. | Ve beni kendi yoluma gönderdi. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 | |
| And along the way, I met a new friend. | Yoldayken de yeni bir arkadaşla tanıştım. | From Dusk Till Dawn-1 | 2014 |