Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 18529
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Happy birthday. I made it. | Mutlu yıllar. Geldim işte. Doğum günün kutlu olsun. Bak, sözümü tuttum. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Yay! ALL: Yay! | Oley! Oley! | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Make a wish, Megan. | Dilek tut, Megan. Bir dilek tut Megan. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Who wants cake? | Kim pasta ister? Kim pasta ister? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
KIDS: I do! | Ben isterim! Ben! Ben istiyorum! Ben istiyorum! | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Line up single file, or no cake for you. | Tek sıra olun, yoksa pasta falan vermem. Tek sıra hâline geçin yoksa pasta masta yok size. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
All right, how many do we have? | Pekâlâ, kaç kişi var bakalım. İlk ben! İlk ben! Pekâlâ, kaç kişiyiz? İlk ben! İlk ben! | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
No, I'm the big guy. | Hayır, en büyüğünüz benim. Arkaya geç! Ben büyüğüm ama. Olmaz, en arkaya geç. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Lollipop Land? | Lolipop Dünyası'na mı? Lolipop Diyarı'na mı? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
I'm 8, Daddy. I'm not a baby anymore. | Sekiz yaşıma girdim, baba. Artık bebek değilim. Sekiz yaşına geldim baba. Artık bebek değilim. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
She's driving to Antarctica to see the penguins. | Penguenleri görmek için Antarktika'ya gidiyor. Antartika'ya gidiyor, penguenleri görmeye. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Really? | Öyle mi? Epey uzağa gidiyormuş. Cidden mi? Orası epey uzak ama. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Why doesn't she just go to the Portland Zoo? | Neden Portland Hayvanat Bahçesi'ne gitmiyor ki? Onun yerine Portland Hayvanat Bahçesi'ne gitse ya? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
They have a lot of penguins there, too. | Orada da çok penguen var. Orada da sürüyle penguen var. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Haven't you ever heard of adventure? | Hiç "macera" diye bir şey duymadın mı? Duydum. Macera diye bir şey duymadın mı sen hiç? Duydum. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
It's gonna take her years. Oh? | Bu macera, yıllarını alacak. Oraya gitmek yıllarını alacak. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Won't she need a suitcase? | Bavula ihtiyacı yok mu? Bavula ihtiyacı olmayacak mı? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
It's an adventure. You don't need a suitcase on an adventure. | Maceraya gidiyor. Macerada bavula gerek olmaz. Macera dedim ya sana. Bavulun ne işi var macerada? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Well, I don't know about you, but if I was going on an adventure, | Seni bilmem ama, ben bir maceraya gidiyor olsaydım yanıma bavul alırdım. Seni bilmem ama ben bir maceraya atılacak olsam eğer... | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
That's 'cause you're a businessman. 1 | İş adamı olduğun için alırdın. Haklısın, bir iş adamıyım. Çünkü sen bir iş adamısın. Haklısın, öyleyim. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
And you're 8 years old. And happy birthday. And I love you. | Sen de sekiz yaşındasın. Mutlu yıllar ve seni seviyorum. Ve sen de sekiz yaşındasın. İyi ki doğdun tatlım, seni seviyorum. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Love you, too, Daddy. | Ben de seni seviyorum, baba. Ben de seni seviyorum baba. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Good night. See you in the morning. | İyi geceler. Sabah görüşürüz. İyi geceler. İyi geceler, sabaha görüşürüz. Sana da iyi geceler. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Nighty night. | Güzelce uyu. İyi uykular. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Sweet dreams. | Tatlı rüyalar. Tatlı rüyalar. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Good night, Dad. | İyi geceler, baba. İyi geceler baba. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Good night, Daddy. Night, buddy. | İyi geceler, baba. Sana da, dostum. İyi geceler babacığım. İyi geceler tatlım. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Hello? JOHN ON PHONE: Hello, Dr. Stonehill? | Alo? Alo, Dr. Stonehill? Alo? Alo, Dr. Stonehill'le mi görüşüyorum? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Are you there? Hello? | Orada mısınız? Alo? Buyurun. Orada mısınız? Alo? Buradayım. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
This is John Crowley. | Ben John Crowley. Mesajlarımı aldınız mı bilmiyorum. Ben John Crowley. Bıraktığım mesajlar size ulaştı mı bilmiyorum. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Who? John... | Kim? John Crow Kim? John | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Jesus. | Tanrı aşkına! Tanrım. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Is this a good time to talk? | Kötü bir zamanda mı aradım? Müsait bir zamanda mı aradım? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Dr. Stonehill? Hello? | Dr. Stonehill? Alo? Dr. Stonehill? Alo? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Asshole. | Hıyar herif. Hıyar mı? Göt herif! Göt herif mi? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
AILEEN: The night nurse just left. | Gece bakıcısı biraz önce gitti. Gece bakıcısı şimdi çıktı. Gece bakıcısı şimdi çıktı. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
What time is it? | Saat kaç? Saat kaç oldu? Saat kaç oldu? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
I missed you. | Seni özledim. Seni özledim. Seni özledim. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
AILEEN: Yeah, let's up her breathing treatments today. | Bugün nefes alma ilaçlarını biraz artıralım. Tamam, bugünlük solunum tedavisinin dozunu artıralım. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
What's going on? | Ne oluyor? Grip oldu herhalde. Neler oluyor? Üşütmüş sadece. Nefes alması zorlaşmış. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Call the doc just to be on the safe side? | Her ihtimale karşı doktoru aradın mı? Evet, haber verdim. Doktora haber verdin, değil mi? Evet, mesaj bıraktım. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Sweetie? I'm gonna go to work, okay? | Tatlım. Ben işe gidiyorum, tamam mı? Tatlım? Ben işe gidiyorum, tamam mı? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Feel better. | Döndüğümde daha iyi ol. Hemencecik iyileş emi. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Bye bye. | Hoşça kal. Hoşça kal. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
PETE: We're already doing great marketing the drug to physicians. | Doktorlara yaptığımız ilaç satışı, zaten yeterli derecede. İlacı doktorlara zaten harika bir şekilde pazarlıyoruz. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
It's our direct marketing to patients we need to beef up. | Hastalara olan ilaç satışını canlandırmamız gerek. Asıl üzerine düşmemiz gereken hastalara nasıl pazarlayacağımız. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Mr. Crowley, I'm really sorry. | Bay Crowley. Çok özür dilerim. Bay Crowley, böldüğüm için çok özür dilerim. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Aileen's on the line, she really needs to speak to you. | Aileen arıyor. Çok acil olduğunu söyledi. Aileen hatta, sizinle çok acele konuşması gerekiyormuş. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Okay, thank you. I'm just gonna... Hey. | Pekâlâ, teşekkürler. Ben bir bakayım. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
We're at the hospital. The doc wants Megan under observation. | Hastaneye geldik. Doktor Megan'ı yatırmak istiyor. Şu an hastanedeyiz. Doktor, Megan'ı müşahede altına almak istiyor. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Is she all right? | İyi mi? Telefonunu yanından ayırma, yeter. O iyi mi? Telefonunu yanından ayırma yeter. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Okay. Can I do something? | Tamam. Yapabileceğim bir şey var mı? Gelişme olursa ararım. Tamam, yapabileceğim bir şey var mı? Bir şey öğrenirsem seni ararım. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
I should really get back to Megan, so I'll call you | Megan'ın yanına dönmem gerek. Bir haber gelir gelmez arayacağım, tamam mı? Şimdi Megan'ın yanına dönmem gerekiyor. Bir şey öğrendiğim anda seni ararım, tamam mı? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Bye. Love you. | Hoşça kal. Seni seviyorum. Tamam, hoşça kal. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Excuse me, please. WOMAN: Sir? | Bakar mısınız lütfen? Beyefendi. Bakar mısınız? Buyrun. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
My daughter, Megan Crowley, | Kızım Megan Crowley, gözetim için yatırılacaktı. Kızım, Megan Crowley müşahede altına alınmak üzere getirilmişti. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Yeah. Actually, they're moving her to the ICU. | Evet. Şu an yoğun bakıma götürülüyor. Evet, şu anda yoğun bakıma naklediyorlar. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Where? That way. | Nerede? Şu taraf. Orası nerede? Şu tarafta. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Aileen. | Aileen. John. Aileen. John. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Has she told you about the trip | Sana Fiona'nın uzaktan kumandalı arabasıyla yapacağı yolcuğu anlattı mı? Fiona'nın uzaktan kumandalı arabasıyla çıktığı yolculuktan bahsetti mi sana? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Yeah, yes, she did. You're right. That's right, sweetie. | Evet, anlattı. Haklısın. Anne haklı, tatlım. Evet, bahsetti. Haklısın tatlım. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
You're gonna see all the penguins, aren't you? | Bütün penguenleri görecek, değil mi? Hem sen de onunla gidersin, beraber bütün penguenleri görürsünüz, ha? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
She might send some postcards or something like that. | Sana kartpostal falan gönderebilir. Belki de sana oradan kartpostal ya da ona benzer bir şeyler yollar. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Lots of good stuff to see along the way... It's okay. | Yolda giderken gördüğü şeyleri yazar. Her şey yolunda. Yol boyunca bir sürü güzel şeyle karşılaşacağına eminim... Yanındayım, tatlım. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
like icebergs and maybe a polar bear. | Buzdağları veya kutup ayıları falan. ...buz dağları olsun, kutup ayıları olsun... | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
How about some seals? | Belki de ayıbalığı? ...belki fok bile görür. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
DR. PRESTON: As you know, Pompe patients suffer muscle deterioration | Bildiğiniz gibi, Pompe hastalarında vücudun her bölgesinde... Bildiğiniz üzere Pompe hastalarında vücutlarının... | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
so this sort of respiratory complication, well, | Ve bu solunum komplikasyonu da... | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Mr. Crowley, Mrs. Crowley, | Bay Crowley, Bayan Crowley. Bay Crowley, Bayan Crowley. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Megan is not responding well. | Megan tedavimize yanıt vermiyor. Megan tedaviye pek iyi yanıt vermiyor. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Okay? Now, we've done everything we can, but she's just... | Anlıyor musunuz? Elimizden gelen her şeyi yaptık. Anlatabiliyor muyum? Elimizden gelen her şeyi yaptık ama o hâlâ... | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
There's nothing more we can do. I'm sorry. | Fakat yapabileceğimiz başka bir şey yok. Çok üzgünüm. Yapabileceğimiz başka bir şey yok. Üzgünüm. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
As you know, she was already well past the life expectancy, | Bildiğiniz gibi, Pompe çocuklar için verilen yaşama süresini geçti bile. Bildiğiniz üzere, Pompe çocukları için öngörülen yaşama süresini doldurdu bile. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
After all, it's not just her lungs, okay? | Sonuçta, sorun sadece akciğerinde değil. Sonuçta sorun tek akciğerlerinde değil. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
and would've become fatally enlarged. | ...ve ölümcül derecede büyüyecekler. ...ölümcül düzeyde büyümüş olabilirdi. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Now, I wish that we had a drug to treat Pompe, | Keşke Pompe için bir ilacımız olsaydı. Fakat ne yazık ki, yok. Keşke Pompe'yi tedavi edebilecek bir ilacımız olsaydı ancak ne yazık ki yok. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
I'm so very sorry. | Çok üzgünüm. Çok ama çok üzgünüm. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Look, maybe... | Belki de Megan'ın çektiği eziyetin sona ereceğini bilerek huzur bulabilirsiniz. Bakın belki de... | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Maybe you can find some small comfort | ...Megan'ın acılarının sonunda dineceğini bilmek sizi biraz olsun rahatlatır. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Megan? Help! | Megan? Yardım edin! Megan? Yardım edin! | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Help! Help! AILEEN: Megan? | Yardım edin! Yardım edin! Megan? Yardım edin! Yardım edin! Megan? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
JOHN: Help! Help! | Yardım edin! Yardım edin! | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Baby girl, can you hear me? | Bebeğim, beni duyuyor musun? Tatlım, beni duyabiliyor musun? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Please, someone come help! NURSE 1: 321! | Lütfen biri yardım etsin! 321! Lütfen biri yardıma gelsin! 321 nolu oda! | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Megan Crowley, room 321, please! Code Blue! | Megan Crowley, oda 321, lütfen! Mavi alarm! Megan Crowley, 321 nolu oda, lütfen! Mavi alarm! | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Baby girl, Mama's here, all right? Let's go! Page Dr. Heder. | Bebeğim, anne burada, tamam mı? Dr. Heder'i çağırın. Tatlım, annen yanında, tamam mı? Başlıyoruz! Dr. Heder'ı çağırın. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
NURSE 1: Asystole! Yeah, right through here. | Asistoli mevcut. Hemen bakıyorum. Asistoli durumu. Evet, bu taraftan. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
AILEEN: Can you hear my voice? Can you hear Mama? | Beni duyuyor musun? Anneyi duyuyor musun? Sesimi duyabiliyor musun? Anneciğini duyabiliyor musun? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
DOCTOR 1: Starting compressions. | Kalp masajına başlıyorum. Oksijeni kesiyorum. Kalp masajına başlıyorum. Oksijeni kesiyorum. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Over here, please quickly. AILEEN: Hang in there, Megan. | Buradan, acele et. Dayan Megan. Bu taraftan. Lütfen, acele edin. Dayan Megan. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
JOHN: Aileen? Some room right there. | Aileen? Müdahale ediyoruz. Aileen? Şuradaki odada. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
DOCTOR 2: Let us in, all right? | Bize bırakın, olur mu? | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Please, Mrs. Crowley, let... Stop it! | Lütfen Bayan Crowley Bırak beni! Bayan Crowley, lütfen, bırakın Kes şunu! | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Let us help her! | Bırakın yardım edelim! Bırakın ona yardım edelim! | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Please... Megan! Aileen. | Lütfen. Megan! Aileen. Lütfen... Megan! Aileen. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
DOCTOR 2: Epinephrine, 0.1 mils per kig. NURSE 1: Got it. | Epinefrin, 0.1 ml/kg. Anlaşıldı. 0.1 ml/kg epinefrin. Tamam. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
DOCTOR 1: Still no pulse. No reading. | Hâlâ tepki yok. Göstergelerde hareket yok. Hâlâ nabız alamıyorum. Bir değişiklik yok. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
NURSE 1: 0.1 epi. It's all right. | 0.1 ml epinefrin. İyi olacak. 0.1 epinefrin. İyileşecek. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
Come on, Megs. Come on. Come on. IV push. | Hadi Meg. Hadi. Hadi. Damardan ver. Hadi Meg, hadi. Damardan ver. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |
DOCTOR 1: Okay, just give the epi a couple seconds. | Pekâlâ, epinefrini yavaş yavaş ver. Hâlâ tepki yok. Epinefrini yavaş yavaş ver. Hâlâ nabız yok. | Extraordinary Measures-1 | 2010 | ![]() |