Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 177386
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Yes. It was early last Thursday evening. | Evet. Geçen perşembe akşamı erken saatlerdeydi. Evet. Perşembe akşamı erken saatlerdeydi. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I took the money out from the safe for him. | Onun için kasadan parayı çıkardım. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| A cancellation fee of 4.5 Million yen bound in rubber bands. | Anlaşmanın iptal ücreti olarak, lastik bantlarla bağlı 4,5 milyon yen. Anlaşma iptali için lastik bantlar içinde 4.5 milyon yen ödedim. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| He counted every note. | Hepsini tek tek saydı. Kuruşu kuruşuna saydı. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I haven't seen him since. | O zamandan beri onu görmedim. Onu o zamandan beri görmüyorum. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| What's your full name? | Tam adın nedir? Tam ismin nedir? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| It's Nobuyuki Shamoto. | Nobuyuki Shamoto. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Say that again! | Tekrar söyle! Bir daha söyle! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I'm Nobuyuki Shamoto. | Nobuyuki Shamoto. Ben Nobuyuki Shamoto. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Shut up, idiot! | Kapa çeneni aptal! Kes sesini salak! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I'm asking you where he's gone! | Sana nereye gittiğini soruyorum! Nereye gittiğini soruyorum! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Early last Thursday evening, | Geçen perşembe akşamı erken saatlerde... Geçen perşembe akşamı erken saatlerde,... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I took 4.5 million out of the safe for him... | ...kasadan onun için 4,5 milyon yen aldım. ...ona kasadan 4.5 milyon yen çıkardım... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You've already told me that! | Bunu zaten anlatmıştın! Bana bunları zaten anlattın! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You keep repeating it! | Tekrarlayıp duruyorsun! Tekrar etmeye devam ediyorsun! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I think you're lying! | Sanırım yalan söylüyorsun! Bence yalan söylüyorsun! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Don't bully him, please. | Onu korkutmayın lütfen. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Listen, Mr. Amazon. | Dinleyin Bay Amazon. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Do you know that my brother didn't really trust you? | Kardeşimin gerçekte sana hiç güvenmediğini biliyor muydun? Abimin size gerçekten inanmadığını biliyor muydunuz? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| He didn't? That comes as a bit of a shock... | Öyle mi? Bu benim için biraz sürpriz oldu. Öyle mi? Bu biraz şaşırtıcı geliyor... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I heard you tried to sell a cheap fish for big money. | Senin ucuz bir balığı büyük fiyatlara satmaya çalıştığını duydum. Ucuz bir balığı büyük meblağlara satmaya çalıştığınızı duydum. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| That's what everybody says. | Herkesin söylediği bu. Herkes böyle söylüyor. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| The truth is, Mr. Yoshida wasn't prepared to accept its value. | Gerçek şu ki, Bay Yoshida, onun değerini kabul etmeye razı olmamıştı. Gerçek ise Bay Yoshida bunu hiç kabul etmek istememişti. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| It's the usual mix up. | Olağan bir anlaşmazlık. Normal bir anlaşmazlık. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Where is the money? It's just as Shamoto here explained. | Para nerede? Shamoto'nun şimdi açıkladığı gibi... Para nerede? Shamato'nun az önce açıkladığı gibi. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| After expenses, 4.5 million was returned to Mr. Yoshida. | ...giderlerden sonra, 4,5 milyon yen Bay Yoshida'ya geri verildi. Giderlerden sonra 4.5 milyon yen Bay Yoshida'ya geri verildi. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| That I haven't heard! | Bunu duymadım! İşte bunu duymamıştım! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You returned 4.5 million to him! | Ona 4,5 milyon mu verdiniz? Ona 4.5 milyon verdiniz! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You're a crook, you bastard! | Sen bir hırsızsın, bir piç kurususun! Seni hırsız piç! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| 5 million! 10 million for a fish! | Bir balık için 10 milyon! 5 milyon! Balık başına 10 milyon! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You must be out of your mind. | Aklını oynatmış olmalısın. Aklını kaybetmiş olmalısın. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Old man. | Yaşlı adam. Moruk. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You're too old for make believe. | Bizi inandırmak için çok yaşlısın. İkna etmek için çok yaşlısın. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Let's drop this stupid fish bullshit. | Şu aptal balık saçmalığını bırakalım. Şu boktan balık muhabbetini bırakalım. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| It isn't bullshit. | Bu saçmalık değil. Boktan değil. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Look at me! | Bana bir baksanıza. Bana bak! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I've been trading fish for years, I'm a pro! | Yıllardır balık ticareti yaparım, ben bir profesyonelim. Yıllardan beri balık ticareti yapıyorum, ben bir profosyonelim! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I know exactly how much value a fish has! Right, Mr. Shamoto? | Bir balığın değerinin ne olacağını kesinlikle bilirim. Değil mi, Bay Shamoto? Tabii ki bir balığın ne kadar edeceğini biliyorum! Öyle dğil mi Bay Shamoto? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Good ones are expensive. | İyi olanlar pahalıdır. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Just like the carp market. | Tıpkı sazan borsası gibi. Sazan piyasası gibi. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I'm an honest fish trader. Right, Mr. Shamoto? | Ben dürüst bir balık tüccarıyım. Doğru değil mi, Bay Shamoto? Ben dürüst bir balık ticaretçisiyim. Değil mi Bay Shamoto? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Oh, Honey! | Sevgilim! Ah, tatlım! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Don't worry. | Kusura bakma. Endişelenme. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Oh, how melodramatic. | Ne kadar duygusal. Ne kadar melodramatik. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| It's not about the money! | Bu para ile ilgili değil! Sözkonusu para değil! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Where has Yoshida gone? | Yoshida nereye gitti? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| We don't have the answer to that question! | Bu soruya cevap alamadık! Bu sorunun cevabını bilmiyoruz! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| We're as puzzled as you are! | Biz de sizin gibi şaşkınız! Biz de sizin kadar şaşkınız! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Please listen to us. | Lütfen bizi dinleyin. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Why has my brother disappeared? | Benim kardeşim neden kayboldu? Neden abim ortadan kayboldu? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| He was last seen coming here with money. | En son parayla buraya gelirken görülmüş. En son görüldüğünde buraya parayla geliyordu. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You can't deny that, can you? | Bunu inkâr edemezsiniz, değil mi? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I certainly did take him to the sushi bar but... | Onu kesinlikle bir sushi bara götürdüm ama... Onu bir suşi bara götürdüm ama... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| How would I know where he went after that? | ...ondan sonra nereye gittiğini nasıl bilebilirim? Ordan sonra nereye gittiğini nereden bileyim? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| He's a grown man. | O yetişkin bir adam. O yetişkin birisi. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| A grown man sometimes takes off for a couple of days. | Yetişkin bir adam, bazen birkaç gün için çıkıp gider. Yetişkin insanlar bazen birkaç gün için kaybolurlar. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| And he might even have secrets he doesn't share with his family. | Ve hatta ailesiyle bile paylaşmadığı sırları olabilir. Sırrı olsa bile ailesiyle paylaşmaz. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| What are you driving at? | Ne demek istiyorsun? Ne demeye çalışıyorsun? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| That's going too far, Skipper. | Çok ileri gittin, kaptan. Bu çok ileri gitmeye başladı Skipper. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Yes, it's very offensive. | Evet, çok ağır kaçtı. Evet, çok ağır oldu. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| OK, I admit that it was unnecessary. | Tamam, bunun gereksizlik olduğunu kabul ediyorum. Tamam, bunun gereksiz olduğunu kabul ediyorum. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I apologize for that but... | Bunun için özür diliyorum fakat Bunun için sizden özür diliyorum... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Let me ask you a question, Skipper. | Size bir soru soracağım, kaptan. Sana bir soru sorayım Skipper. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Is that okay? | Sorun yok değil mi? Sorun yok, değil mi? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Sir, I want you to look me in the eye and answer me. | Şimdi, gözlerimin içine bakmanı ve bana cevap vermeni istiyorum. Efendim, şimdi gözlerimin içine bakıp bana cevap vermenizi istiyorum. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Is it true that you know nothing? | Hiçbir şey bilmediğin doğru mu? Hiçbir şey bilmediğiniz doğru mu? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I see... you really don't know anything. | Anlıyorum. Gerçekten bir şey bilmiyorsun. Anlıyorum... siz gerçekten birşey bilmiyorsunuz. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| He says he doesn't know. Now what? | Hiçbir şey bilmediğini söylüyor. Şimdi ne olacak? Birşey bilmediklerini söylüyorlar. Şimdi ne yapalım? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Anyhow... | Yine de... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| it's no use arguing whether he knows something or not. | ...onun bir şey bilip bilmediğini tartışmanın bir yararı yok. bir şey bilip bilmediğini tartışmak gereksiz olur. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Mr. Murata denies any knowledge and that's what we've got. | Bay Murata, herhangi bir bilgisi olmadığını söylüyor ve elimizde olan sadece bu. Elimizde olan tek şey Bay Murata'nın bir şey bilmediği. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I'm not condoning his careless remark earlier | Daha önce dikkatsizce sarf ettiği sözleri görmezden gelmiyorum... Onun dikkatsizce söylediği sözleri gözardı etmiyorum ama... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| but Mr. Yoshida might be off having fun somewhere. | ...ancak Bay Yoshida belki de bir yerlerde eğleniyor olabilir. ...Bay Yoshida biryerlerde eğleniyor olabilir. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| We don't know, do we? | Bilmiyoruz, değil mi? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I say we should all combine our efforts | Çabalarımızı birleştirmemiz ve olabileceği... Diyorum ki güçlerimizi birleştirip... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| and look in places he might be. | ...her yere bakmamız gerektiğini söylüyorum. ...bir yerlerde olabileceğine bakmalıyız. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| He might just show up tonight! | Belki de bu gece ortaya çıkabilir. Belki bu akşam ortaya çıkar! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| We'll certainly do our utmost | Elbette elimizdeki imkânlarla,... Elbette onu bulmak için elimizden... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| to help find him with the means available to us. | ...onu bulmak için elimizden geleni yapacağız. ...gelen herşeyi yapacağız. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| That said... | Yani... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| With nothing left to discuss, we should end this meeting... | ...tartışacak bir şey kalmadığına göre bu toplantının bitmesi gerekiyor. Tartışacak birşey kalmadığına göre... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Right? | Degii mi? Değil mi? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I really don't know anything. If I hear anything, I'll call you. | Gerçekten hiçbir şey bilmiyorum. Bir şey duyarsam, sizi ararım. Gerçekten birşey bilmiyorum. Eğer birşeyler duyarsam, sizi ararım. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Thank you for coming. | Geldiğiniz için teşekkürler. Geldiğiniz için teşekkür ederiz. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You scared the shit out of them! It should be okay... | Onları çok kötü korkuttun! Sorun olmaması gerek. Onları çok fena korkuttun! İyi gitmesi lazım... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| If things go wrong, we'll just make them invisible. | Eğer sorun olursa, onları da ortadan kaldırırız. Eğer işler iyi gitmezse yalnızca onları ortadan kaldırırız. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Good bye, Skipper. | Hoşçakal, kaptan. Güle güle Skipper. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You know, Mr. Shamoto... | Biliyor musunuz Bay Shamoto,... Bilirsin Bay Shamoto... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Shamoto. You weren't that bad today! | ...Shamoto. Bugün o kadar da kötü değildin. Shamoto. Bugün o kadarda kötü değildin! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I wouldn't give you an A+, but you deserve a B . | Sana "A+" vermezdim, ama "B "yi hak ediyorsun. Sana "A+" vermem ama, bir "B "yi hakediyorsun. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You can go home. Good work. | Eve gidebilirsin. İyi işti. Evine gidebilirsin. Hayırlı işler. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Perk up, girls! | Neşelenin kızlar! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Nothing to it! Smile! | Hiçbir şey yok! Gülümseyin! Korkacak birşey yok! Gülümseyin! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Keep it up! | Devam edin! Böyle devam edin! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Naughty! Don't get caught. | Yaramaz! Yakalanma sakın. Yaramaz! Yakalanmayasın. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| It's fine. | Her şey yolunda. Sorun yok. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Okubo, drive. | Okubo, sür. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Yes, sir. | Peki efendim. Evet efendim. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Nobuyuki Shamoto? | Nobuyuki Shamoto? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Who are you? | Siz kimsiniz? Kimsiniz? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 |