Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 177385
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Burn fire! It'll send your soul off! | Ateşte yan! Ruhunu göndereceğim senin! Yan ateş! Bu senin ruhunu gönderecek! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You have to be happy... | Mutlu olmak için. Mutlu olmak zorundasın... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| And make Taeko happy... | Ve Taeko'yu mutlu etmek için. ...ve Taeko'yu mutlu etmek... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Aiko wants to be happy. Too. | Aiko da mutlu olmak istiyor. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| We all want to be happy., understand? | Hepimiz mutlu olmak istiyoruz, anlıyor musun? Hepimiz mutlu olmak istiyoruz, anladın mı? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| for canceling the deal. | ...4,5 milyon verdin. ...milyon teklif ettin. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| He got his cancellation payout minus expenses. | Ama, ödeme yapmadığı için iptal edilen harcamaları var. Ama ödeme yapmadığından dolayı iptal edilmiş harcamaları var. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| for canceling the deal, he counted it note by note, | ...Bay Yoshida'ya 4,5 milyon verdim, parayı tek tek saydı. ...için 4.5 milyon yen verdim, kuruşu kuruşuna saydı. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Sorry? | Efendim? Anlamadım? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Don't you feel like making him invisible? | Onu ortadan kaldırmayı canın çekmiyor mu? Onu ortadan kaldırmak hoşuna gitmez mi? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Do you think he's a whole lot of trouble? | Pek çok sorunu olduğunu düşünmüyor musun? Belâ yığını olduğunu düşünmüyor musun? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Be honest. It's okay with me. | Dürüst ol. Benim için sorun değil. Dürüst ol. Aramızda kalacak. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You figure this is some kind of trap? | Bunun bir çeşit tuzak olduğunu mu düşünüyorsun? Bunun bir çeşit şaka oldupunu mu düşünüyorsun? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Don't worry, this is not Murata's scheme. | Merak etme, bu Murata'nın çevirdiği bir dolap değil. Endişelenme, bu Murata'nın bir entrikası değil. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Sooner or later, the man's history. | Er ya da geç olacak olan, insanoğlunun tarihi. Er ya da geç foyası ortaya çıkacak. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You'd be wise to leave him and tag along with me. | Onu bırakıp benim peşime takılman akıllıca olur. Onu bırakıp benimle çalışman mantıklı olur. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| His shop will soon be my shop. | Onun dükkânı yakında benim olacak. Dükkanı yakında benim dükkanım olacak. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Her parents used to own the shop. | Onun ailesinin de kendi dükkânı vardı. Ailesinin de kendi dükkanı vardı. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Aiko is sick and tired of Murata. You know what I mean? | Aiko Murata'dan bıkıp usandı. Ne demek istediğimi anlıyor musun? Aiko, Murata'dan çok sıkıldı. Ne demek istediğimi anladın mı? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| We'll get him when the time comes. | Zamanı gelince onu halledeceğiz. Zamanı gelince onu aklayacağız. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I'm counting on your help! | Senin yardımına güveniyorum! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| We'll do him in together. | Onu birlikte geberteceğiz. Bu işi beraber yapacağız. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You'll feel so much better when that happens. | Bu olduğu zaman kendini çok daha iyi hissedeceksin. Bu iş bitince çok daha iyi hissedeceksin. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Weren't you listening to me, Goddammit. | Lanet olsun, beni dinlemiyor muydun? Beni dinlemiyor muydun, Allah kahretsin. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Yes, sir. | Dinliyordum efendim. Evet efendim. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| If you were, why don't you answer? | Eğer öyleyse, neden cevap vermedin? Dinliyorduysan neden cevap vermedin? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Sorry! | Özür dilerim. Üzgünüm! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Pull yourself together. | Toparla kendini. Kendine çeki düzen ver. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Or you'll be the one who becomes invisible. | Yoksa sen de kaybolursun. Yoksa sen de ortadan kaybolanlardan olursun. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Cut it out please. I mean it. | Kes şunu lütfen. Ciddiyim. Kes şunu. Kes dedim! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Hi, Honey! | Merhaba hayatım! Merhaba tatlım! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Hi, Taeko. | Selam, Taeko. Merhaba Taeko. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| This is my wife Taeko. | Bu, eşim Taeko. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Nice to meet you, I'm Tsutsui. | Memnun oldum, ben Tsutsui. Tanıştığımıza memnun oldum, ben Tsutsui. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I'm Murata's legal counselor. | Murata'nın yasal danışmanıyım. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Your husband sure makes a great business partner for Murata. | Kocanızın Murata için harika bir iş ortağı olduğuna emin olun. Kocanızın Murata'yla ortak olması harika oldu, emin olun. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I'm Okubo. Mr. Tsutsui let me... to... to drive, thank you. | Ben Okubo. Bay Tsutsui bana... arabasını... kullandırtıyor, teşekkürler. Ben Okubo. Bay Tsutsui bana... arabasını... kullanmama izin veriyor, teşekkür ederim. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You can hardly speak, fool! | Zorlukla konuşabiliyorsun, aptal! Zar zor konuşuyorsun seni aptal! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Oh, I didn't know you were here! | Burada olduğunuzu bilmiyordum! Burda olduğunu bilmiyordum! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You shouldn't have! Thank you! | Gerek yoktu! Teşekkür ederim! Hiç zahmet etmeseydin! Teşekkür ederim! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Can I offer you something? | Size bir şey ikram edebilir miyim? Size birşey ikram edeyim mi? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Don't trouble yourself, we're going in a minute. | Kendinizi yormayın, hemen gideceğiz. Takma kafana, bir dakika içinde gideceğiz. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| These fish are cute! | Bu balıklar çok şirin! Bu balıkalr çok şirin! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Aren't they? | Öyleler, değil mi? Değil mi? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| And they're livelier than ours. | Ve bizimkilerden daha canlılar. Ve ayrıca bizimkilerden daha canlı. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You have a pretty wife. | Güzel bir karın var. Çok şirin bir karınız var. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I'm going to make them swim this way. | Onları bu şekilde yüzdürüyorum. Onları böyle yüzdürüyorum. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Don't give her any trouble. | Onun başını belaya sokma. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Shamoto, you hear me? | Shamoto, beni duyuyor musun? Shamoto, beni duydun mu? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Mrs. Shamoto, we're off. | Bayan Shamoto, biz gidiyoruz. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| But you've just arrived! | Fakat yeni geldiniz! Ama daha yeni geldiniz! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| We'll come again. I'll see you soon. | Yine geliriz. Yakında görüşürüz. Tekrar geleceğiz. Görüşürüz. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I had a good time. | İyi vakit geçirdim. İyi zaman geçirdim. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Visit us any time. | İstediğiniz zaman yine gelin. Bize de gelin. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| They're all such fun. | Hepsi çok eğlenceliler. O kadar eğlenceliler ki. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Looks like things are going OK with Mr. Murata. | Bay Murata'yla her şey yolunda gidiyor gibi görünüyor. Bay Murata için herşey iyi gidiyor gibi görünüyor. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Let's go to the planetarium. Now? | Gökevine gidelim. Şimdi mi? Hadi planetaryuma gidelim. Şimdi mi? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Is anything wrong? Come on. | Bir sorun mu var? Haydi. Sorun mu var? Hadi. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Wait a second. | Bekle bir saniye. Bir saniye bekle. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Come on, don't worry. | Haydi, tasalanma. Hadi ama, endişelenme. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I have to lock up! | Kilitlemem gerek. Dükkanı kilitleyeyim! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Never mind that. I'll lock up the shop. | Boşver. Dükkânı kilitleyeyim. Boşver gitsin. Dükkanı kilitleyeyim. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Thank you for visiting our planetarium. | Gökevimizi ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederiz. Planetaryumumuzu ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederiz. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| We hope you enjoy the winter night sky. | Umarız ki, kış gecesi gökyüzünü seviyorsunuzdur. Umarız ki kış gecesi gökyüzünü seversiniz. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Our blue planet, Earth | Bizim mavi gezegenimiz olan Dünya... Mavi gezegenimiz, Dünya... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| was born 4.6 billion years ago. | ...4,6 milyar yıl önce meydana geldi. ...4.6 milyon yıl önce meydana geldi | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| And 4.6 billion years from now | Ve şu andan itibaren 4,6 milyar yıl sonra... Ve şu andan itibaren Dünya 4.6 milyon... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Earth will end its life. | ...Dünyanın ömrü sona erecek. ...yıl sonra yaşamını yitirecek. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I remember... | Hatırlıyorum. Hatırladın mı? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| This is where we had our first date. | İlk buluşmamız burada olmuştu. İlk kez burada buluşmuştuk. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I was kind of embarrassed to come here. | Buraya gelirken hep utanırdım. Buraya geldiğim için hayal kırıklığına uğramıştım. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I'd never known anybody who loved stars. | Başka birilerinin de yıldızları sevdiğini hiç bilmezdim. Birilerinin yıldızları sevdiğini bilmiyordum. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I realised then that you were romantic... | Sonradan senin romantik olduğunu fark ettim. O zaman romantik olduğunu anlamıştım... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I'd never dated a man like that. | Asla böyle bir adamla çıkmamıştım. Hiç böyle bir adamla çıkmamıştım. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I was kind of excited. | Çok heyecanlanmıştım. Çok heyecanlıydım. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| And very happy... | Ve çok mutluydum. Ve çok mutlu... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| That's what I remembered. | İşte hatırladıklarım bunlar. Bunları hatırlayabiliyorum. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| 2:08pm, Friday, January 30 | 14:08, Cuma, 30 Ocak 30 Ocak 2009, Cuma, 14:08 | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Are they here? | Geldiler mi? Burdalar mı? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Shamoto, don't screw up! | Shamoto, sakın her şeyi mahvetme! Shamoto, sakın batırma! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Will you be OK? | Yapabilecek misin? İyi olacak mısın? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I can't hear you! | Seni duyamıyorum. Seni duyamıyorum! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| This is Mr. Murata. | Bu, Bay Murata. Bu Bay Murata. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Thank you all for coming to... | Geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim. Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Where's my brother? That's all I want to hear. | Kardeşim nerede? Bütün duymak istediğim bu. Abim nerde? Tüm bilmek istediğim bu. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| What do you mean by that? | Ne demek istiyorsunuz? Neyi kastetmeye çalışıyorsun? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| You heard him, asshole! | Onu duydun, pislik herif! Onu duydun seni pislik! | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Don't play games with me. | Benimle oyun oynamayın. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Mr. Amazon. | Bay Amazon. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| He came to see you with a lot of money | Kardeşim size yüklü bir parayla geldi... Sizi çok parayla görmeye geldi ve... | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| and now he's disappeared. Something's not right. | ...ve şimdi ortadan kayboldu. Bir şeyler doğru gitmiyor. ...şimdi kayboldu Ters giden birşeyler var. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Well, yes, I met him. | Evet, onunla bir araya geldik. Şey, evet, onu tanırdım. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Your asking me what happened? | Bana, neler olduğunu mu soruyorsunuz? Ne olduğunu bana mı soruyorsunuz? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I fixed him up. | Onunla buluşma ayarladık. Onunla randevulaştık. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| How? I treated him to Sushi Katsu. | Nasıl? Onu Sushi Katsu'da ziyafete götürdüm. Nasıl? Onu Sushi Katsu'ya götürdüm. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I have the receipts. | Makbuzları var. Evrakları var. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| I'll see the receipts later. | Daha sonra makbuzları gösteririm. Evraklara sonra bakacağım. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| And then what did you do? | Peki sonra ne yaptınız? Peki ya sonra ne yaptınız? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Ever since then I've been with Shamoto here, my business partner. | Sonra iş ortağım Shamoto'yla birlikte buraya geldim. Sonra iş ortağım Shamato'yla buraya geldik. | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 | |
| Isn't that right, Mr. Shamoto? | Doğru değil mi, Bay Shamoto? Değil mi Bay Shamoto? | Tsumetai nettaigyo-3 | 2010 |