Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158243
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| W alk away. | Uzaklaş. | Taken-18 | 2002 | |
| W hy don't you just fade away? | Neden yok olup gitmiyorsun? Sen proje için bir engelsin. | Taken-18 | 2002 | |
| W OMAN: Oh, my God. | Tanrım. | Taken-18 | 2002 | |
| Mr. Mills, how are you?. I'm fine. | Bay Mills, nasılsınız? İyiyim, teşekkürler. Bay Mills, nasılsınız? İyiyim. Bay Mills, nasılsınız? İyiyim. | Taken-19 | 2008 | |
| How are you?. Fine. | Sen nasılsın? İyiyim. Sen nasılsın? Süperim. Sen nasılsın? Süperim. | Taken-19 | 2008 | |
| I suppose you wanna see it again?. lf you don't mind. | Sanırım tekrar bakmak istiyorsunuz. Sakıcası yoksa. Bir kez daha görmek için geldiniz galiba? Sakıncası yoksa. Bir kez daha görmek için geldiniz galiba? Sakıncası yoksa. | Taken-19 | 2008 | |
| You know where it is. Oh, yeah. | Nerede olduğunu biliyorsunuz. Evet. Yerini biliyorsunuz. Elbette. Yerini biliyorsunuz. Elbette. | Taken-19 | 2008 | |
| If I charged you a dollar every time you came to examine the machine... | Bu aleti incelemek için buraya her gelişinizde bir dolar alsaydım... Makineyi her incelemeye gelişinizde sizden bir dolar almış olsaydım... Makineyi her incelemeye gelişinizde sizden bir dolar almış olsaydım... | Taken-19 | 2008 | |
| ...you'd probably own it. It's the one all the pros use. | ...muhtemelen almış kadar olurdunuz. Bütün profesyoneller bunu kullanıyor. ...şimdiye çoktan sizin olurdu. Bütün ünlüler bunu kullanıyor. ...şimdiye çoktan sizin olurdu. Bütün ünlüler bunu kullanıyor. | Taken-19 | 2008 | |
| Mariah Carey. Beyonce. Gwen Stefani. | Mariah Carey. Beyoncé. Gwen Stefani. Mariah Carey. Beyonce. Gwen Stefani. Mariah Carey. Beyonce. Gwen Stefani. | Taken-19 | 2008 | |
| Really?. Who's Beyonce?. | Gerçekten mi? Beyoncé kim? Sahi mi? Beyonce de kim oluyor? Sahi mi? Beyonce de kim oluyor? | Taken-19 | 2008 | |
| Just kidding. I'll take it. | Şaka yaptım. Alıyorum. | Taken-19 | 2008 | |
| Excuse me, sir. The adult party's in the front. | Affedersiniz efendim. Yetişkinlerin partisi ön tarafta. Affedersiniz, bayım. Yetişkinlerin partisi ön tarafta. Affedersiniz, bayım. Yetişkinlerin partisi ön tarafta. | Taken-19 | 2008 | |
| I'm Kim's father. Excuse me, I work for her father. | Ben Kim'in babasıyım. Üzgünüm ama ben babasına çalışıyorum. Ben, Kim'in babasıyım. Ben, Kim'in babasıyım. | Taken-19 | 2008 | |
| Her real father. It's okay, Cyril. I got it. | Gerçek babasıyım. Tamam Cyril. Ben ilgilenirim. Öz babasıyım. Tamamdır, Cyril. Ben ilgilenirim. Öz babasıyım. Tamamdır, Cyril. Ben ilgilenirim. | Taken-19 | 2008 | |
| Hello, Bryan. Lenore. | Merhaba Brian. Lenore. Merhaba, Bryan. Lenore. Merhaba, Bryan. Lenore. | Taken-19 | 2008 | |
| I just wanted to give Kim her present. | Kim'e hediyesini vermek istedim. Kim'in hediyesini vermek için geldim. Kim'in hediyesini vermek için geldim. | Taken-19 | 2008 | |
| We're letting the kids have their space. | Çocukları rahat bırakmak istedik. Çocuklar kendi aralarında eğleniyor. Çocuklar kendi aralarında eğleniyor. | Taken-19 | 2008 | |
| Put it with the others. I wanna give it to her myself. | Hediyeni şuraya koyabilirsin. Kendim vermek istiyorum. Şuraya bırakabilirsin. Kendim vermek istiyorum. Şuraya bırakabilirsin. Kendim vermek istiyorum. | Taken-19 | 2008 | |
| Still having trouble following the rules. Oh, come on, Lennie. | Hâlâ kurallara uymama huyun aynı. Yapma ama Lennie. Kurallara uymaya bir türlü alışamadın gitti. Kurallara uymaya bir türlü alışamadın gitti. | Taken-19 | 2008 | |
| I've asked you not to call me that. Excuse me. Lenore. | Bana öyle seslenmemeni söylemiştim. Affedersin. Lenore. Bana o şekilde hitap etme demiştim. Özür dilerim. Lenore. Bana o şekilde hitap etme demiştim. Özür dilerim. Lenore. | Taken-19 | 2008 | |
| Dad! Oh, my darling. | Baba! Hayatım. Baba! Canım benim. Baba! Canım benim. | Taken-19 | 2008 | |
| Hi. Hello, my sweet. | Merhaba. Merhaba tatlım. Selam. Merhaba, bir tanem. Selam. Merhaba, bir tanem. | Taken-19 | 2008 | |
| Happy birthday. I was telling your father... | Nice senelere. Ben de babana hediye konusunu... Mutlu yıllar. Hediye faslını nasıl ayarladığımızı... Mutlu yıllar. Hediye faslını nasıl ayarladığımızı... | Taken-19 | 2008 | |
| ...how we arranged the presents. Here. | ...nasıl ayarladığımızı anlatıyordum. Bu senin. ...babana anlatmaya çalışıyordum. Al bakalım. ...babana anlatmaya çalışıyordum. Al bakalım. | Taken-19 | 2008 | |
| It's bad manners to open the one... | Bir tanesini açıp da diğerlerini açmamak... Bunu açıp da diğerlerini açmamak... Bunu açıp da diğerlerini açmamak... | Taken-19 | 2008 | |
| ...and not the others. Go on. Open it. | ...hoş bir davranış olmaz. Haydi. Açsana. ...yakışık almaz. Hadi. Açsana. ...yakışık almaz. Hadi. Açsana. | Taken-19 | 2008 | |
| Cool. A karaoke machine?. | Çok güzel. Karaoke mi? Harika. Karaoke aleti mi? Harika. Karaoke aleti mi? | Taken-19 | 2008 | |
| Well, I figured she wants to be a singer. When she was 1 2, Bryan. | Şarkıcı olmak istediğini farkettim. O, 12 yaşındaykendi Bryan. Şarkıcı olmak istiyordu diye aklımda kalmış. Şarkıcı olmak istiyordu diye aklımda kalmış. | Taken-19 | 2008 | |
| We've moved on. Thank you, Daddy. | Çok şey değişti. Teşekkür ederim babacığım. Köprünün altından çok sular aktı. Teşekkür ederim, babacığım. Köprünün altından çok sular aktı. Teşekkür ederim, babacığım. | Taken-19 | 2008 | |
| My pleasure. | Ne demek. Rica ederim. Rica ederim. | Taken-19 | 2008 | |
| I still wanna be a singer. Don't tell Mom. You got it. | Hâlâ şarkıcı olmak istiyorum. Anneme söyleme. Tamamdır. Hâlâ şarkıcı olmak istiyorum. Sakın anneme söyleme. Hâlâ şarkıcı olmak istiyorum. Sakın anneme söyleme. | Taken-19 | 2008 | |
| Here. One for the book. | Dur. Albüm için bir tane çekeyim. Albüm için bir poz alalım. Albüm için bir poz alalım. | Taken-19 | 2008 | |
| We have a professional photographer. Big smile, sweetie. | Profesyonel bir fotoğrafçımız var. Gülümse bi'tanem. İşinin ehli bir fotoğrafçımız var. Kocaman bir gülücük ver, bebeğim. İşinin ehli bir fotoğrafçımız var. Kocaman bir gülücük ver, bebeğim. | Taken-19 | 2008 | |
| That's my girl. | İşte benim kızım. Aferin benim kızıma. Aferin benim kızıma. | Taken-19 | 2008 | |
| Oh, my God. Oh, my God! | Aman Tanrım! Aman Tanrım! Aman Yarabbi. Aman Yarabbi! Aman Yarabbi. Aman Yarabbi! | Taken-19 | 2008 | |
| Oh, my God! Oh, my God! Oh, my God! | Aman Tanrım! Aman Tanrım! Aman Tanrım! Aman Yarabbi! Aman Yarabbi! Aman Yarabbi! Aman Yarabbi! | Taken-19 | 2008 | |
| Oh, my Stuart! | Tanrım! Stuart! Stuart! Stuart! | Taken-19 | 2008 | |
| Stuart, I love you! I love you! I love you! | Stuart, seni seviyorum! Seni seviyorum! Seni seviyorum! | Taken-19 | 2008 | |
| Happy birthday, sweetie. | Doğum günün kutlu olsun tatlım. "Mutlu yıllar, tatlım." "Mutlu yıllar, tatlım." | Taken-19 | 2008 | |
| Oh, Stuart, you're impossible. I know. | Stuart, inanılmaz birisin. Biliyorum. Stuart, inanılmaz birisin. Elimde değil. Stuart, inanılmaz birisin. Elimde değil. | Taken-19 | 2008 | |
| Hey, Bryan. Stuart. | Doğum günün kutlu olsun tatlım. Merhaba Bryan. Stuart. Merhaba, Bryan. Stuart. Merhaba, Bryan. Stuart. | Taken-19 | 2008 | |
| She's not a little girl anymore, huh?. I guess not. | Artık küçük bir kız değil, değil mi? Sanırım değil. Koca kız oldu artık, öyle değil mi? Öyle galiba. Koca kız oldu artık, öyle değil mi? Öyle galiba. | Taken-19 | 2008 | |
| Will you join us for lunch?. No, thanks. | Yemekte bize katılacak mısın? Hayır, teşekkürler. Yemeğe kalacak mısın? Hayır, teşekkür ederim. Yemeğe kalacak mısın? Hayır, teşekkür ederim. | Taken-19 | 2008 | |
| I just wanted to be here to wish her a happy birthday. | Sadece doğum gününü kutlamak için gelmek istedim. Kızımın doğum gününü yüz yüze kutlamak istedim sadece. Kızımın doğum gününü yüz yüze kutlamak istedim sadece. | Taken-19 | 2008 | |
| Good to see you, Bryan. You too. | Görüştüğümüze sevindim Bryan. Ben de. Seni gördüğüme sevindim, Bryan. Ben de seni. Seni gördüğüme sevindim, Bryan. Ben de seni. | Taken-19 | 2008 | |
| Hey. Hey. | Hey! Hey. Selamlar. Selamlar. Selamlar. Selamlar. | Taken-19 | 2008 | |
| You forgot. | Unuttun. Unutmuşsun. Unutmuşsun. | Taken-19 | 2008 | |
| Come on in. | İçeri gelin. İçeri geçin. İçeri geçin. | Taken-19 | 2008 | |
| It's not like I didn't call to remind you. Third Saturday in May?. | Hatırlatmak için aramama gerek yok sandım. Mayıs'ın üçüncü cumartesisi. Hatırlatmak için seni aramadım da değil yani. Hatırlatmak için seni aramadım da değil yani. | Taken-19 | 2008 | |
| Red meat, red wine?. Sound familiar?. He probably had a lot on his mind. | Kırmızı et, kırmızı şarap? Tanıdık mı? Herhâlde aklı başka şeylerle dolu. Kırmızı et, kırmızı şarap. Kafana dank etti mi? Kırmızı et, kırmızı şarap. Kafana dank etti mi? | Taken-19 | 2008 | |
| Yeah, the busy life of a retiree. Every day a new adventure. | Evet, bir emeklinin yoğun hayatı. Her gün yeni bir macera. Tabii ya, emeklinin başını kaşıyacak vakti yok. Tabii ya, emeklinin başını kaşıyacak vakti yok. | Taken-19 | 2008 | |
| What does a retiree do, anyway?. Take naps?. Play golf?. | Bir emekli ne yapar ki? Siesta mı yapar? Golf mü oynar? Emekliler bu devirde ne yapıyor? Uyukluyor mu? Golf mü oynuyor? Emekliler bu devirde ne yapıyor? Uyukluyor mu? Golf mü oynuyor? | Taken-19 | 2008 | |
| Hit on rich widows?. That takes care of the morning. | Zengin dulları avlamaya mı çalışır? Böylece her sabahı kurtarabilir. Zengin dullara mı sarkıntı oluyor? Sabahki meşguliyetin nedeni anlaşıldı. Zengin dullara mı sarkıntı oluyor? Sabahki meşguliyetin nedeni anlaşıldı. | Taken-19 | 2008 | |
| Yeah, well, come on, guys. You know why I'm here. | Yapmayın ama çocuklar. Neden burada olduğumu biliyorsunuz. Üstüme gelmeyin, beyler. Neden burada olduğumu biliyorsunuz. Üstüme gelmeyin, beyler. Neden burada olduğumu biliyorsunuz. | Taken-19 | 2008 | |
| Yeah, how's that going?. | Evet, nasıl gidiyor? Doğru ya, durumlar nasıl? Doğru ya, durumlar nasıl? | Taken-19 | 2008 | |
| Okay. We had her birthday today. | Tamam. Bugün onun doğum günüydü. Bugün doğum gününü kutladık. Bugün doğum gününü kutladık. | Taken-19 | 2008 | |
| Can you believe my Kimmy's 1 7?. | Kimmy'min 17'sine geldiğine inanabiliyor musunuz? Kimmy'nin 17 yaşına bastığına inanabiliyor musunuz? Kimmy'nin 17 yaşına bastığına inanabiliyor musunuz? | Taken-19 | 2008 | |
| Seventeen?. | 17 mi? 17 mi dedin? 17 mi dedin? | Taken-19 | 2008 | |
| To Kim. Lennie still got a hard on for you?. | Kim'e! Lennie hâlâ sana karşı sert mi? Kim'e içelim. Lennie sana hâlâ dikleniyor mu? Kim'e içelim. Lennie sana hâlâ dikleniyor mu? | Taken-19 | 2008 | |
| She's not Lennie anymore. She's Lenore. | Kimmy nasıl? İyi. Artık Lennie değil. Lenore oldu. O artık Lennie değil. Lenore. O artık Lennie değil. Lenore. | Taken-19 | 2008 | |
| Oh, she's still got a hard on. | Hâlâ sert yani. Diklendiği kesin. Diklendiği kesin. | Taken-19 | 2008 | |
| And the husband?. The same. Perfect. | Ya kocası? Aynı. Bay mükemmel. Ya kocası? Aynı terane. Mükemmel. Ya kocası? Aynı terane. Mükemmel. | Taken-19 | 2008 | |
| Dig deep enough, there's always shit. We can dig if you want us to dig. | Yeterince kazarsan, her zaman bir bok bulursun. Kazmamızı istersen kazarız. Yeterince derine inersen, pisliğe her zaman ulaşırsın. Yeterince derine inersen, pisliğe her zaman ulaşırsın. | Taken-19 | 2008 | |
| What, you think he hasn't done it already?. | Sence bunu çoktan yapmamış mıdır? Bay detay meraklısı? Buna teşebbüs etmedi mi sanıyorsunuz? Bay İnce Eleyip Sık Dokuyan. Buna teşebbüs etmedi mi sanıyorsunuz? Bay İnce Eleyip Sık Dokuyan. | Taken-19 | 2008 | |
| Thank you, Bernie. | Sağ ol, Bernie. | Taken-19 | 2008 | |
| How's Kimmy?. Good. She's good. | Kimmy nasıl? İyi. İyi. Kimmy nasıl? İyi. Onu çok iyi gördüm. Kimmy nasıl? İyi. Onu çok iyi gördüm. | Taken-19 | 2008 | |
| Yeah?. She sleep over yet?. | Öyle mi? Daha seninle kalmaya gelmedi mi? Öyle mi? Sende yatıya kalabiliyor mu? Öyle mi? Sende yatıya kalabiliyor mu? | Taken-19 | 2008 | |
| Well, let's say we're working on it. | Hayır. Ayarlamaya çalışıyoruz diyelim. Bunun için uğraşıyoruz diyelim. Bunun için uğraşıyoruz diyelim. | Taken-19 | 2008 | |
| She appreciate the fact that you've given up your life... | Ona yakın olabilmek için... Ona daha yakın olabilmek için hayatından vazgeçmeni... Ona daha yakın olabilmek için hayatından vazgeçmeni... | Taken-19 | 2008 | |
| ...in order to be closer to her?. | ...takdir ediyor mu? | Taken-19 | 2008 | |
| What a life, huh?. | Harika bir hayat, değil mi? Ne hayat ama, değil mi? Ne hayat ama, değil mi? | Taken-19 | 2008 | |
| Hey, remember Beirut after the chief disappeared?. | Hey, şef ortadan kaybolduktan sonra Beyrut nasıldı, hatırlıyor musunuz? Beyrut'ta komutanın kayboluşundan sonra yaşananları hatırlıyor musunuz? Beyrut'ta komutanın kayboluşundan sonra yaşananları hatırlıyor musunuz? | Taken-19 | 2008 | |
| Bry was in deep with that crazy sheik from Hezbollah?. | Bry o Hizbullah'lı manyak şeyhle işbirliği yapıyordu. Bry, psikopat Hizbullah şeyhiyle başını derde sokmuştu ya? Bry, psikopat Hizbullah şeyhiyle başını derde sokmuştu ya? | Taken-19 | 2008 | |
| The guy said he'd get us inside then disappeared. | Adam bizi içeri sokacağını söyleyip kaybolmuştu. Adam bizi içeri sokacağını söylemiş, sonra da ortadan kaybolmuştu. Adam bizi içeri sokacağını söylemiş, sonra da ortadan kaybolmuştu. | Taken-19 | 2008 | |
| We're scrambling to get the hell out... | Oradan, öldürülmeden kaçıp gitmek için... Enselenmeden nasıl kurtuluruz diye... Enselenmeden nasıl kurtuluruz diye... | Taken-19 | 2008 | |
| ...before we get taken down and where are you?. | ...binbir yol denerken, sen neredeydin? ...kıçımızı yırtarken sen neredeydin? ...kıçımızı yırtarken sen neredeydin? | Taken-19 | 2008 | |
| I promised never to miss her birthday. | Ona hiçbir doğum gününü kaçırmayacağıma dair söz vermiştim. Hiçbir doğum gününü kaçırmayacağıma dair kızıma söz vermiştim. Hiçbir doğum gününü kaçırmayacağıma dair kızıma söz vermiştim. | Taken-19 | 2008 | |
| Yeah, that went down well at Langley... | Evet, helikopterle 9000 mil uçup... Langley'deyken dersini almadın galiba? Langley'deyken dersini almadın galiba? | Taken-19 | 2008 | |
| ...when they found out you flew the coop... | ...kızının doğum gününe katıldığını öğrendiklerinde... Görevi ekip, çocuğunun doğum günü için... Görevi ekip, çocuğunun doğum günü için... | Taken-19 | 2008 | |
| ...to attend your child's birthday 9000 miles away. | ...Langley'dekilerin çok hoşuna gitmişti. ...14.000 kilometre öteye gitmiştin ya hani? ...14.000 kilometre öteye gitmiştin ya hani? | Taken-19 | 2008 | |
| Where did you say your next posting was?. | Ondan sonraki ataman nereye olmuştu? Bir sonraki görev için nereye atanmıştın? Bir sonraki görev için nereye atanmıştın? | Taken-19 | 2008 | |
| The Arctic Circle spying on penguins, I believe it was. | Kuzey kutbu. Penguenlere casusluk yapmak içindi galiba. Kuzey Kutup Dairesi'ndeki penguenleri gözetleyecektin sanırım. Kuzey Kutup Dairesi'ndeki penguenleri gözetleyecektin sanırım. | Taken-19 | 2008 | |
| No, penguins live in Antarctica. | Hayır, penguenler Antartika'da yaşar. Penguenler Antarktika'da yaşıyor. Penguenler Antarktika'da yaşıyor. | Taken-19 | 2008 | |
| Actually, it was Alaska. What's your point, Sam?. | Aslında Alaska'ydı. Ne demeye çalışıyorsun Sam? ...Kimmy'le kaybettiğin zamanı telafi etmeye çalışman bizce harika. Görev yerim Alaska'ydı aslında. Ne demeye çalışıyorsun, Sam? Görev yerim Alaska'ydı aslında. Ne demeye çalışıyorsun, Sam? | Taken-19 | 2008 | |
| My point is we have an open space. Say the word, it's yours. | Demek istediğim şey, boş yerimiz var. Kelimeyi söyle, senin olsun. Demem o ki, takımda bir kişilik boş yer var. İstediğin anda senindir. Demem o ki, takımda bir kişilik boş yer var. İstediğin anda senindir. | Taken-19 | 2008 | |
| Who likes theirs rare?. | Kim az pişmiş istiyor? Kimlerinki az pişmiş olsun? Kimlerinki az pişmiş olsun? | Taken-19 | 2008 | |
| Guys. See you, Bryan. | Çocuklar. Görüşürüz Bryan. Beyler. Görüşürüz, Bryan. Beyler. Görüşürüz, Bryan. | Taken-19 | 2008 | |
| Good night, guys. See you, Bry. | İyi geceler çocuklar. Görüşürüz Bryan. İyi geceler, beyler. Görüşürüz, Bry. İyi geceler, beyler. Görüşürüz, Bry. | Taken-19 | 2008 | |
| Hey, look, look, look. All kidding aside... | Hey, bak, bak. Şaka bir yana... Dinle bak, dinle. Şaka bir yana,... Dinle bak, dinle. Şaka bir yana,... | Taken-19 | 2008 | |
| ...it's a great thing trying to make up for lost time with Kimmy. | ...Kimmy'yle kaybettiğiniz zamanı telafi etmeye çalışmak çok güzel bir şey... ...Kimmy'nin yanında olmadığın zamanları telafi etmeye çalışman çok güzel bir şey. ...Kimmy'nin yanında olmadığın zamanları telafi etmeye çalışman çok güzel bir şey. | Taken-19 | 2008 | |
| But tomorrow's job?. Right here. | ...ama yarınki iş? İşte önünde duruyor. Ama yarınki iş. Burada olacak. Ama yarınki iş. Burada olacak. | Taken-19 | 2008 | |
| Four hours' work, 2500 bucks... | Dört saatlik iş, 2500 papel. Dört saatlik iş için 2500 doları cebe indireceğiz. Dört saatlik iş için 2500 doları cebe indireceğiz. | Taken-19 | 2008 | |
| ...just for taking some pop diva to and from her concert. | Sadece bir pop yıldızını konserine götürüp geri getireceğiz. Kıytırık bir pop divasını konsere götürüp getireceğiz. Kıytırık bir pop divasını konsere götürüp getireceğiz. | Taken-19 | 2008 | |
| We're one short. A singer?. | Bir kişi eksiğiz. Şarkıcı mı? | Taken-19 | 2008 | |
| I don't know if you'd call her a singer. More like a cash cow. | Ona şarkıcı der misin, bilmiyorum. Daha çok altın yumurtlayan tavuk. Şarkıcı sınıfına girer mi bilemem. Sağmalık inek desek daha doğru olur. Şarkıcı sınıfına girer mi bilemem. Sağmalık inek desek daha doğru olur. | Taken-19 | 2008 | |
| Twenty million records sold already and she's not even 25. | Şimdiden 20 milyon albüm sattı ve daha 25'inde bile değil. Albümü şimdiden yirmi milyon sattı. Üstelik daha 25 yaşında bile değil. Albümü şimdiden yirmi milyon sattı. Üstelik daha 25 yaşında bile değil. | Taken-19 | 2008 | |
| Job's a piece of cake. | İş, çocuk oyuncağı. Bu iş çantada keklik. Bu iş çantada keklik. | Taken-19 | 2008 | |
| We get her there and back. Inside, they've got their own people. | Götürüp geri getireceğiz. İçeride, kendi adamları var. Konser alanına götüreceğiz ve eve geri getireceğiz. Konser alanına götüreceğiz ve eve geri getireceğiz. | Taken-19 | 2008 | |
| Okay. Okay. Okay?. | Tamam. Tamam. Tamam mı? Peki. Peki. Peki mi dedin? Peki. Peki. Peki mi dedin? | Taken-19 | 2008 |