• tr flag Türkçe
    • en flag İngilizce

Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 147829

İngilizce Türkçe Film Adı Film Yılı Ayrıntılar
Oh, just a letter. Oh, sadece bir mektup. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
To John? Yes... John'a mı? Evet... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
No. Hayır. ...hayır. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I was lying awake, and I couldn't get it out of my head, Uyanık uzanıyordum, ve aklımdan bir türlü çıkaramadım, Uzanıyordum ve bir türlü aklımdan çıkmıyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Why Edward hasn't come to see us, so I decided to invite him directly. Edward neden bizi görmeye gelmedi, o yüzden onu davet etmeye karar verdim. Neden Edward bizi görmeye gelmiyor diye, sonunda onu davet etmeye karar verdim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Mamma, you mustn't do that. Anne, bunu yapmamalısın. Anne bunu yapmamalısın. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Now, why ever not? He is our friend, our true friend, but, Niçin?O bizim arkadaşımız, gerçek arkadaşımız, ama, Niçin? O bizim arkadaşımız, gerçek arkadaşımız, ama, Neden? O bizim gerçek dostumuz. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
perhaps he felt he didn't have sufficient invitation belki gelişini açıklayacak Belki gelmesi için yeterince davet almadığını düşünüyordur. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
to justify his coming... bir davet olmadığından... Teşvik etmeli. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
He is a little shy and diffident... No. Biraz utangaç ve mahcup... Hayır. Biraz utangaç ve çekingen... Hayır. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
He knows he is welcome and he said he would come soon. Hoş karşılancağını biliyor ve yakında geleceğini söyledi. Hoş karşılanacağını biliyor. Ve yakında geleceğini söyledi. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
So... If he delays, or if he does not come at all, O zaman... Eğer geç kalırsa, ya da hiç gelmezse, Eğer geç kalırsa, ya da hiç gelmezse... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
then it must be with good reason. o zaman iyi bir sebebi olmalı. ...o zaman iyi bir sebebi olmalı. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
What reason could he possibly have not to come and visit us? Gelip bizi ziyaret etmemesi için ne gibi bir sebebi olabilir ki? Bizi ziyaret etmemesi için ne gibi iyi bir sebebi olabilir? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I don't know, but there must be some explanation. Bilmiyorum, ama bir açıklaması olmalı. Bilmiyorum ama bir açıklaması olmalı. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
And I beg you, Mamma, not to embarrass him by pressing the invitation upon him. Ve sana yalvarıyorum, Anne, davetle baskı yaparak onu utandırma. Sana yalvarıyorum anne, sürekli davet edip baskı yaparak onu utandırma. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
We would not want him to come here reluctantly or unwillingly. Onun buraya istemeden gelmesini istemeyiz. Onun buraya istemeden yada zorla gelmesini istemeyiz. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I am sure Edward would never be unwilling or reluctant to see us. Eminim Edward bizi görmek için asla isteksiz olamaz. Edward'ın asla zorla yada isteksiz gelmeyeceğine eminim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Then please let him alone to come in his own good time. O zaman lütfen bırak da kendisi için uygun bir zamanda gelsin. O zaman bırak kendisi için uygun bir zamanda gelsin. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Good night, Mamma. İyi geceler, Anne. İyi geceler anne. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
"For I have learned to look on nature Not as in the hour of thoughtless youth" "Doğaya bakmayı öğrendiğim için, sadece düşüncesiz gençlik saatlerinde değil" "Doğaya bakmayı öğrendiğim için, sadece düşüncesiz gençlik zamanları gibi değil." Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
"But hearing oftentimes the still, sad music of humanity..." "Ama sık sık insanlığın üzgün, sakin sesini duymak için..." "Ama sık sık insanlığın üzgün, sakin sesini duymak için." Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Willoughby taught me that. Willoughby öğretti bunu bana. Bunu Willoughby öğretti. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Perhaps it would be easier if you tried not to think of him so much. Belki onu bu kadar düşünmemeye çalışsan senin için daha kolay olurdu. Onu bu kadar düşünmesen senin için daha kolay olurdu. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
How could I do that? Bunu nasıl yapabilirim? Bunu nasıl yapabilirim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
He is with me all the time. He is in me, Elinor. O her zaman benimle.O benim içimde, Elinor. Sürekli benimle birlikte. O benim içimde, Elinor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
You are so strange sometimes. Bazen çok garip oluyorsun. Bazen çok tuhaf oluyorsun. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I sometimes wonder what it can be like to be you. Bazen senin gibi olmak nasıl olurdu diye düşünüyorum. Bazen senin gibi olmak nasıl olur merak ediyorum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Very dull, no doubt. Çok duygusuz, kuşkusuz. Çok sıkıcı kuşkusuz. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Look! Someones's coming. Bak! Biri geliyor. Bak, biri geliyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It is Willoughby! I know it is! Marianne, wait! Willoughby! O olduğunu biliyorum! Marianne, bekle! Bu Willoughby! Biliyorum o! Marianne, bekle! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I don't think it's him. Elinor, it is Willoughby! O olduğunu sanmıyorum. Elinor, gelen Willoughby! O olduğunu sanmıyorum! Elinor gelen Willoughby! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I knew how soon he would come! Erken geleceğini biliyordum! Erkenden geleceğini biliyordum! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It's Edward! Gelen Edward! Bu Edward! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Wait for me! Beni bekle! Beni bekleyin! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I can only stay one night, but I hope I'll be none the less welcome for that. Sadece bir gece kalabilirim,ama umarım bu misafirperverliğinizi etkilemez. Sadece bir gece kalabilirim, ama umarım bu misafirperverliğinizi etkilemez. Sadece bir gece kalabilirim, ama umarım bu beni ağırlamanızı etkilemez. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Have you come straight from London? Direk Londra'dan mı geldin? Londra'dan mı geliyorsun? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
No, I have been in Devonshire a fortnight. Hayır, geçen gece Devonshire'daydım. Hayır, iki hafta Devonshire'da kaldım. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Yes, I was visiting some old friends... near Plymouth. Evet, bazı eski arkadaşları ziyaret ediyordum...Plymouth yakınında. Plymouth yakınında bazı arkadaşları, ziyaret ettim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
For my sins. Günahlarım yüzünden. Günah çıkarıyordum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Not a joyful visit, then? No. Keyifli bir ziyaret değildi,o zaman? Hayır. Keyifli bir ziyaret değildi, o zaman? Hayır. Keyifli olmasa gerek? Hayır. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Though I have no one to blame for that but myself. Gerçi bunun için kendimden başkasını suçlayamam. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I'm very happy to see you again. And I you. Sizi tekrar gördüğüme çok sevindim. Ben de sizi. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
So how does Devonshire suit? Pekala Devonshire size uyuyor mu? Peki Devonshire'da hayat nasıl? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Plenty of pleasant walks, I should think. Bolca güzel yürüyüşler. Keyifli yürüyüşlere çıkıyorsunuzdur bol bol. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Do you have good company? Are the Middletons pleasant? İyi arkadaşlarınız var mı? Middleton'lılar sizi memnun ediyor mu? Eşlik eden birileri var mı? Middleton'lar cana yakın mı? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
No, not at all. We couldn't be more unfortunately situated. Hayır, hiç de değil.Yerleşme konusunda daha şanssız olamazdık. Hayır. Daha kötü bir yere gelemezdik. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Marianne, how can you say that? Marianne, bunu nasıl söyleyebilirsin? Marianne bunu nasıl söylersin? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
The Middletons have been very kind to us. Sir John is the friendiest host. Middleton'lılar bize çok nazik davrandılar. Sör John gördüğüm en sevecen ev sahibi. Middleton'lar bize karşı çok nazikler. Sir John gördüğüm en sevecen ev sahibi. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Have you forgotten how many pleasant days we've enjoyed at Barton? Barton'da geçirdiğimiz güzel günleri unuttun mu? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
No, nor how many painful moments! Hayır, ne de acı veren anları! Hayır, acı verenleri de unutmadım! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
We're all sad just now because Willoughby's gone. Willoughby gitti diye hepimiz üzgünüz. Willoughby buradan ayrıldığı için hepimiz üzgünüz. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Ah, right. I see. Ah, tamam. Anlıyorum. Tabi, anlıyorum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
So, Edward, what are your mother's intentions for you at present? Pekala, Edward, annenin senin için planları neler şu anda? Edward, annenin senin için planları neler şu anda? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Are you still to be a great orator in spite of yourself? Kendine rağmen hala büyük bir hatip olacak mısın? Hala politikacı olman için zorluyor mu? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
No, I think even she is convinced now that I'm not destined for public life. Hayır, hatta düşünüyorum da şimdi benim o tarz hayata ait olmadığıma inandı. Hayır, hatta benim öyle sosyal bir hayata ait olmadığıma ikna oldu. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
My brother Robert is the man for that. Kardeşim Robert bu işin adamı. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
So how are you going to distinguish yourself? Pekala , nasıl sivrileceksin? Pekala, nasıl sivrileceksin? Sen nasıl sivrilmeyi düşünüyorsun? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I shan't attempt it at all. I have no wish to be distinguished. Bunu yapmaya yeltenmeyeceğim bile. Sivrilmek gibi bir niyetim yok. Bunun için uğraşmayacağım. Sivrilmek gibi bir niyetim yok. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
You are distinguished to us, Edward. Bizim için değerlisin, Edward. Bizim için öylesin, Edward. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
And in any case, what have wealth or grandeur to do with happiness? Ve ne de olsa, zenginliğin ve büyüklüğün mutlulukla ne ilgisi var? Hem ayrıca, zenginliğin ve büyüklüğün mutlulukla ne ilgisi var? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Wealth has a good deal to do with it, I think. Zenginliğin oldukça alakası var, bence. Bence zenginliğin oldukça ilgisi var. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Elinor, for shame! Are we not happy? Elinor,ne ayıp!Biz mutlu değil miyiz? Elinor, ne ayıp! Biz mutlu değil miyiz? Elinor ne ayıp! Biz mutlu değil miyiz? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Have we not been happy here, and we as poor as the gypsies? Burada mutlu olmadık mı, çingeneler kadar fakirken bile? Çingeneler kadar fakirken bile mutlu olmadık mı? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Yes, and I think we might've been even happier if we had a little more money. Evet, ve bence biraz daha paramız olsaydı daha bile mutlu olabilirdik. Evet, ama biraz daha paramız olsaydı biraz daha mutlu olabilirdik. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I wish someone would give us all a thousand pound each! Keşke biri hepimize biner pound verseydi! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Yes, that would be very welcome. Elinor, you have no soul! Evet,bu çok hoş olurdu. Elinor, senin hiç kalbin yok! Evet, bu çok hoş olurdu. Elinor, senin hiç kalbin yok! Evet, bu harika olurdu. Elinor ne kadar ruhsuzsun! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Perhaps not, but I flatter myself I do have a little sense. Belki yok, ama biraz mantığım olduğu konusunda övünebilirim. Belki, ama biraz aklım olduğu konusunda övünebilirim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
What do you think, Edward? Ne düşünüyorsun, Edward? Ne düşünüyorsun Edward? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Do you believe money has anything to do with happiness? Paranın mutlulukla ilgisi olduğuna inanıyor musun? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Money can solve some problems, certainly. Para sorunları çözebilir,kesinlikle. Para sorunları çözebilir, kesinlikle. Para elbette bazı sorunları çözebilir. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
For others, it's completely useless. Diğerlerine gelince, tamamen yararsız. Diğerleri içinse, tamamen faydasız. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Edward? You seem unhappy. Edward? Mutsuz görünüyorsun. Edward. Mutsuz görünüyorsun. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Do I? Forgive me. I am... Öyle mi? Affedin. Ben... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
prone to these dark moods from time to time. zaman zaman karamsarlaşırım. ...arada bir böyle karamsar hale bürünüyorum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Perhaps I should not have come here at all. Belki buraya hiç gelmemeliydim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
But I did want to see you all. Ama hepinizi görmek istedim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
And we are very happy that you have come. Ve biz de geldiğin için çok mutluyuz. Biz de geldiğin için çok mutluyuz. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
We were waiting and waiting for you to come. Senin gelmeni bekliyorduk. Hep senin gelmeni bekliyorduk. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I am sorry that it took me so long. Bu kadar uzun sürdüğü için özür dilerim. Bu kadar uzun sürdüğü için üzgünüm. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I never saw you wear a ring before, Edward. Daha önce yüzük taktığını görmemiştim, Edward. Daha önce yüzük taktığını görmemiştim Edward. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Is that your sister's hair? Bu kızkardeşinin saçı mı? Kız kardeşinin saçı mı? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I thought her hair had been lighter. Onun saçının daha açık renkli olduğunu sanıyordum. Onun saçı daha açık renk sanıyordum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Yes, it is Fanny's hair. Evet, Fanny'nin saçı. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
The setting casts a different shade on it, I suppose. Mücevher yuvası üzerine ayrı bir gölge düşürüyor, sanırım. Montür üstüne gölge düşürüyor, sanırım ondan. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I thought it was Thomas... Thomas olduğunu düşünmüştüm... Seni Thomas sandım... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
our servant. He's gone to the village. hizmetçimiz. Köye gitti. ...uşağımız. O köye gitti. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I saw the logs. I enjoy this work. Ağaç kütüklerini gördüm. Bu işi seviyorum. Kütükleri gördüm. Bu işi seviyorum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
A man can relieve his feelings. Bir erkek hislerini açığa vurabiliyor. Erkek hislerini açığa vurabiliyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
And you have very little help here. Ve burada çok az yardım görüyorsun. Hem çok az yardımcınız var. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
We manage. Yes, but if only... İdare ediyoruz. Evet, ama keşke... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
What is it? Nothing. Sorun ne? Hiçbir şey. Ne oldu? Hiç. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Nothing I can speak of. Söyleyebileceğim bir şey değil. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Goodbye! Goodbye! Güle güle! Güle güle! Güle güle! Hoşça kalın! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
That was your hair in Edward's ring, wasn't it? Edward'ın yüzüğündeki senin saçındı,değil mi? Edward'ın yüzüğündeki senin saçındı, değil mi? Edward'ın yüzüğündeki senin saçın, değil mi? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It did look like my hair... Benim saçıma benziyordu... Benim saçıma benziyordu. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
... but he never asked me for a lock of it, Marianne. ...ama benden hiç saçımı istemedi, Marianne. Ama benden hiç saçımı istemedi Marianne. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I am sure he still loves you as much as ever. Eminim seni eskisinden çok seviyor. Eminim seni eskisinden daha çok seviyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Did he say anything to you? Did he speak of his love for you? Sana bir şey dedi mi? Seni sevdiğini söyledi mi? Sana bir şey dedi mi? Seni sevdiğini söyledi mi? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
What did he come here for, if not to propose to you? Buraya ne için geldi,eğer sana evlenme teklif etmediyse? Buraya ne için geldi, eğer sana evlenme teklif etmediyse? Sana evlenme teklif etmeyecekse neden buraya geldi? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 147824
  • 147825
  • 147826
  • 147827
  • 147828
  • 147829
  • 147830
  • 147831
  • 147832
  • 147833
  • …
  • »
  • »»
Kısıtlı Mod:   
  • Katkıda Bulun
  • Hakkımızda
  • Sorumluluk Reddi
  • İletişim