Search
English Turkish Sentence Translations Page 19749
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| So, um, will you start riding the bus again? | Peki... otobüse tekrar binmeye başlayacak mısın? | Flipped-1 | 2010 | |
| I don't know. I haven't been up there since... | Bilmiyorum. O günden beri oraya gitmedim... | Flipped-1 | 2010 | |
| It doesn't look so bad anymore. It's all cleared away. | Artık, o kadar da kötü görünmüyor. Tamamen kaldırıldı. | Flipped-1 | 2010 | |
| Well, um, I better get ready for school. | Pekâlâ. Okul için hazırlansam iyi olacak. | Flipped-1 | 2010 | |
| Guess I'll see you there. | Sonra görüşürüz o zaman. | Flipped-1 | 2010 | |
| Maybe Bryce was right. | Belki de, Bryce haklıydı. | Flipped-1 | 2010 | |
| Maybe it was time I started riding the bus again. | Belki de, artık otobüse binmenin vakti gelmişti. | Flipped-1 | 2010 | |
| After all, didn't he just tell me he wanted me to? | Sonuçta bana az önce, otobüse binmemi istediğini söylemedi mi? | Flipped-1 | 2010 | |
| Could it be that Bryce Loski actually misses me? | Gerçekten de, Bryce Loski beni özlemiş olabilir miydi? | Flipped-1 | 2010 | |
| Juli? What are you still doing here? | Juli? Ne yapıyorsun burada hâlâ? | Flipped-1 | 2010 | |
| I was just thinking. | Öylesine düşünüyordum. | Flipped-1 | 2010 | |
| It's pickup day. The cans are in front. | Çöp toplama günü. Çöp kutuları ön tarafta. | Flipped-1 | 2010 | |
| I know. You need some help? | Biliyorum. Yardım ister misin? | Flipped-1 | 2010 | |
| No. Maybe I'll do it later. | Hayır. Sanırım sonraya bırakacağım. | Flipped-1 | 2010 | |
| Are those my eggs? | Onlar benim yumurtalarım mı? | Flipped-1 | 2010 | |
| Yeah. Yeah, I dropped them. | Evet. Onları yere düşürdüm. | Flipped-1 | 2010 | |
| They're not broken. | Kırık falan değiller. | Flipped-1 | 2010 | |
| Why are you throwing them away? | Neden onları atıyorsun ki? | Flipped-1 | 2010 | |
| Don't you want them? | Yoksa onları istemiyor musun? | Flipped-1 | 2010 | |
| It wasn't me. My dad didn't think it was worth the risk. | Ben değil. Babam risk almaya değmeyeceğini düşünüyor. | Flipped-1 | 2010 | |
| Risk? What risk? | Risk mi? Ne riski? | Flipped-1 | 2010 | |
| Salmonella. | Salmonella. | Flipped-1 | 2010 | |
| What? He's afraid of being poisoned? | Ne? Zehirlenmekten mi korkuyor. | Flipped-1 | 2010 | |
| Well, Juli, I mean, look at your back yard. It's a complete mess. | Juli, demek istediğim, bahçenize bir bak. Pislik içinde. | Flipped-1 | 2010 | |
| It's, like, covered in turds. | Her tarafı bok götürüyor. | Flipped-1 | 2010 | |
| That's not true. I clean up after my girls every day. | Bu doğru değil. Her gün, tavuklarımın pisliğini temizliyorum. | Flipped-1 | 2010 | |
| We just didn't wanna hurt your feelings. | Sadece seni kırmak istemedik. | Flipped-1 | 2010 | |
| Have you always thrown them away? | Şimdiye kadar onları hep çöpe mi atıyordunuz? | Flipped-1 | 2010 | |
| You know, Mrs. Steuby and Mrs. Helms pay me for my eggs. | Aslında Bayan Steuby ve Bayan Helms, yumurtalar için bana para veriyorlar. | Flipped-1 | 2010 | |
| They do? They pay me 60 cents a dozen. | Veriyorlar mı? Düzinesine 60 sent veriyorlar. | Flipped-1 | 2010 | |
| It didn't take me long to realize... | Juli Baker'la olan eski sorunlarıma... | Flipped-1 | 2010 | |
| ...that I'd traded in my old problems with Juli Baker... | ...tamamen yenilerini eklediğimi... | Flipped-1 | 2010 | |
| ...for a whole set of new ones. | ...anlamak uzun sürmedi. | Flipped-1 | 2010 | |
| It was actually worse having her mad at me than having her annoy me. | İşi aslı, bana kızgın olması, beni çileden çıkarmasından daha kötüydü. | Flipped-1 | 2010 | |
| The way she ignored me was a constant reminder... | Beni görmezden gelme şekli, ahmağın teki olduğumu... | Flipped-1 | 2010 | |
| ...that I'd been a jerk. | ...her daim yüzüme vuruyordu. | Flipped-1 | 2010 | |
| Then one day I was coming home from playing basketball with Garrett... | Garrett'la basketbol oynadıktan sonra, eve geldiğim gün... | Flipped-1 | 2010 | |
| ...and things got weird. | ...işler daha da garipleşti. | Flipped-1 | 2010 | |
| Don't be so timid. Come on, you won't hurt them. | O kadar ürkek olma. Hadi, onlara zarar vermezsin. | Flipped-1 | 2010 | |
| Like this? Yeah, that's it. | Böyle mi? Evet, aynen öyle. | Flipped-1 | 2010 | |
| My grandfather. | Büyükbabam. | Flipped-1 | 2010 | |
| All I ever saw him wear was slippers. Now, where did he get those work boots? | Daha önce hep terlik giyerken görmüştüm onu. | Flipped-1 | 2010 | |
| I couldn't stop looking over there. | Oraya bakmaktan kendimi alamıyordum. | Flipped-1 | 2010 | |
| And the more I looked, the madder I got. | Ne kadar baktıkça da, o kadar sinirleniyordum. | Flipped-1 | 2010 | |
| My grandfather had already said more to Juli in one hour... | Büyükbabam, daha şimdiden burada kaldığı süre içerisinde... | Flipped-1 | 2010 | |
| ...than he'd said to me in the whole time he'd been living with us. | ...bana söylediklerinden daha fazlasını Juli'ye söyledi. | Flipped-1 | 2010 | |
| I was pretty sure I'd never seen him laugh. | Daha önce onu gülerken görmediğime oldukça eminim. | Flipped-1 | 2010 | |
| And what was his deal with Juli Baker? | Ve Juli Baker ile aralarında ne vardı? | Flipped-1 | 2010 | |
| Hi, Grandpa. | Merhaba büyükbaba. | Flipped-1 | 2010 | |
| Juli told me about the eggs. | Juli, bana yumurtalardan bahsetti. | Flipped-1 | 2010 | |
| You know, Bryce... | Biliyor musun Bryce... | Flipped-1 | 2010 | |
| ...one's character is set at an early age. | ...insanın kişiliği, küçük yaşlarda oluşmaya başlar. | Flipped-1 | 2010 | |
| I'd hate to see you swim out so far you can't swim back. | Geri dönemeyecek kadar uzaklara yüzmene üzülüyorum. | Flipped-1 | 2010 | |
| It's about honesty, son. | Dürüstlük, evlat. | Flipped-1 | 2010 | |
| Sometimes a little discomfort in the beginning... | Bazen, yolun başında biraz zahmete girmek... | Flipped-1 | 2010 | |
| ...can save a whole lot of pain down the road. | ...sonradan oluşabilecek birçok sıkıntıyı önleyebilir. | Flipped-1 | 2010 | |
| When it came to holding a grudge, Juli Baker was truly impressive. | Konu, kin beslemeye geldiğinde, Juli Baker gerçekten de etkileyiciydi. | Flipped-1 | 2010 | |
| All week I tried to approach her at school. | Bütün hafta boyunca, okulda ona yaklaşmaya çalıştım. | Flipped-1 | 2010 | |
| She'd always find some way to duck me. | Her zaman benden kaçınmanın bir yolunu buluyordu. | Flipped-1 | 2010 | |
| And whenever she was in her yard, Grandpa was always there with her. | Ve ne zaman bahçede olsa, büyükbabam da onunla birlikte olurdu. | Flipped-1 | 2010 | |
| Finally, one Saturday I saw my opening. | Nihayet bir Pazar günü, elime fırsat geçti. | Flipped-1 | 2010 | |
| My grandfather had gone into town to buy some Bengay. | Büyükbabam, kas gevşetici almak için kasabaya inmişti. | Flipped-1 | 2010 | |
| I guess the yard work was starting to get to him. | Sanırım, bahçe işi onu yormaya başlamış olmalı. | Flipped-1 | 2010 | |
| It's looking real good. | Gerçekten güzel görünüyor. | Flipped-1 | 2010 | |
| Thanks. Chet did most of it. | Teşekkürler. Çoğunu Chet yaptı. | Flipped-1 | 2010 | |
| I'm sorry for what I did. | Yaptıklarım için özür dilerim. | Flipped-1 | 2010 | |
| I just don't get it, Bryce. Why didn't you just tell me? | Bir türlü anlamıyorum Bryce. Neden sadece söylemedin? | Flipped-1 | 2010 | |
| I don't know. It was dumb. | Bilmiyorum. Aptallık ettim. | Flipped-1 | 2010 | |
| And I shouldn't have said anything about your yard, either. | Ayrıca, bahçeniz hakkında da hiçbir şey söylememeliydim. | Flipped-1 | 2010 | |
| Maybe it's all for the best. | Belki de, her şey en iyisi içindir. | Flipped-1 | 2010 | |
| I mean, look, I learned so much from Chet, it's amazing. | Yani, bir bak. Chet'ten çok şey öğrendim. İnanılmaz bir şey. | Flipped-1 | 2010 | |
| I don't even have grandparents anymore. | Büyük ebeveynlerim artık yaşamıyorlar bile. | Flipped-1 | 2010 | |
| I feel sorry for him. | Ona üzülüyorum. | Flipped-1 | 2010 | |
| He misses your grandma. | Büyükanneni özlüyor. | Flipped-1 | 2010 | |
| Can you believe it? He says I remind him of her. | İnanabiliyor musun? Bana, onu anımsattığımı söyledi. | Flipped-1 | 2010 | |
| What? I know. That's what I said. | Ne? Biliyorum. Ben de öyle söyledim. | Flipped-1 | 2010 | |
| But he meant it in a nice way. Something about her spirit. | Ama iyi anlamda söyledi. Büyük annenin maneviyatıyla ilgili bir şey. | Flipped-1 | 2010 | |
| Good luck with the grass. I'm sure it'll come up great. | Çimenler için kolay gelsin. Eminim çok güzel olacaklar. | Flipped-1 | 2010 | |
| I guess I'll see you around. | Sanırım sonra görüşürüz. | Flipped-1 | 2010 | |
| While Juli's acceptance of my apology was not all that I'd hoped for... | Juli'nin özrümü kabul etmesi beklediğim gibi değildi... | Flipped-1 | 2010 | |
| ...at least the eggs thing was finally behind me. | ...ama en azından yumurta konusunu geride bıraktık. | Flipped-1 | 2010 | |
| The first time in months I could truly enjoy Bonanza. | Aylardan beri ilk defa Bonanza'dan zevk alabiliyordum. | Flipped-1 | 2010 | |
| Where you going and why you dressed like that? | Nereye gidiyorsun, neden öyle giyindin? | Flipped-1 | 2010 | |
| Skyler's. | Skyler. | Flipped-1 | 2010 | |
| Matt and Mark are bringing over recording stuff and they're gonna make a demo. | Matt ve Mark kayıt cihazları falan getirip demo hazırlayacaklar. | Flipped-1 | 2010 | |
| Demo? Like they know how to make a demo. | Demo mu? Demo nasıl yapılır biliyorlar da sanki. | Flipped-1 | 2010 | |
| You don't even know them. I don't have to. I know the type. | Onları tanımıyorsun bile. Tanımam gerekmiyor. Tiplerinden belli. | Flipped-1 | 2010 | |
| You don't know anything. Don't talk to me like that. | Bir şey bildiğin yok. Benimle bu şekilde konuşma. | Flipped-1 | 2010 | |
| I'm late. Be back by 11. | Geç kaldım. 11'de evde ol. | Flipped-1 | 2010 | |
| Yep. Everything was back to normal. | Evet. Her şey normale döndü. | Flipped-1 | 2010 | |
| Is that girl working you too hard? | Şu kız seni çok mu çalıştırıyor? | Flipped-1 | 2010 | |
| That girl's name is Juli. And, no, she isn't working me too hard. | O kızın ismi Juli. Ve hayır, beni çok çalıştırmıyor. | Flipped-1 | 2010 | |
| You've developed quite a soft spot for her, huh? | Onun için hassas duygular edinmişsin demek? | Flipped-1 | 2010 | |
| No, Patsy. Just wanna find out why your father has the energy... | Hayır Patsy. Babanın, yabancı insanlarla arkadaş olacak enerjisi varken... | Flipped-1 | 2010 | |
| ...to befriend a complete stranger... | ...kendi torunuyla neden basketbol oynamıyor... | Flipped-1 | 2010 | |
| ...when he won't throw a baseball around with his own grandson. | ...onu öğrenmeye çalışıyorum. | Flipped-1 | 2010 | |
| It's okay, Dad. No, it's not okay. | Önemli değil baba. Hayır, önemli. | Flipped-1 | 2010 | |
| Juli reminds him of Grandma. | Juli, ona büyükannemi hatırlatıyor. | Flipped-1 | 2010 | |
| Of Renee? Heh. | Renee'i mi? | Flipped-1 | 2010 | |
| You know why the Bakers haven't fixed their yard? | Baker'lar neden bahçelerini düzenlemediler, biliyor musun? | Flipped-1 | 2010 |