Search
English Turkish Sentence Translations Page 19134
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Sweet lady, fair virgin..." | Tatlı hanımefendi, açık tenli bakire... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
There's a customer. | Sen neyden bahsediyorsun? Javier, müşteri geldi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
"I dare not gaze full upon thy countenance | Senin burada olduğunu tamamen unutmuştum. İnanılır gibi değil. "Güzelliğiyle kör olacağım korkusuyla, çehresine bakmaya cesaret edemem." | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
"But I implore thee, speak once thy name." | "Ama sana yalvarıyorum, bir kere adını söyle." | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Well? Yeah, that's good. | Evet? Çok iyiydi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
"Yeah, good"? Good job. | İyi miydi? Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That's your criticism? Were you listening? | Derin eleştirin bu mu? Dinliyor muydun? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yes, but I want to help the customer now. | Evet, dinliyordum ama müşteriye de hizmet etmem lazım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I hope you're more help to her than you were to me. | Umarım ona benden daha çok yardımcı olursun. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Enjoy your mochaccino. | Afiyet olsun. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Sharon Wilkins from the Homeowners' Association called three times. | Ev Sahipleri Derneğinden Sharon Wilkins 3 defa aradı. Merhaba! | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Right. Thanks. | Tamam. Sağ ol. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Congratulations. You got your own stalker. | Tebrikler. Bir takipçin var artık. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey, things with you and Felicity are pretty good, right? | Hey, Felicity'yle aranız gayet iyi, değil mi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah, they're fine. I thought so. | Evet, gayet iyi. Ben de öyle düşünmüştüm. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No, wait. What does that mean? You thought so? | Hayır, dur. "Ben de öyle düşünmüştüm" ne demek? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I wanna call Julie. Julie? | Ne var? Yok bir şey. Julie'yi aramak istiyorum. Julie mi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Julie Emrick? Yeah. That's the one. | Julie Emrick'i mi? Evet. Onu. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's just that ever since this thing happened with | Felicity'yle çıkmaya başladığınızdan... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
you and Felicity, I can't stop thinking about her. | ...beri onu aklımdan çıkartamıyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Wow. I didn't know you guys talked. Yeah. We email. | Konuştuğunuzu bilmiyordum. Evet. E mail'leşiyoruz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And I've had her number in my wallet for months. | Kızımıza saldırmak için buraya gelmedik. Dört yıldır söylüyorum. Telefon numarası aylardır cüzdanımda. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And I've always had this thing for her. | Finasayklin. Ne yazdığını görüyorum. Nedir ki? Ondan hep hoşlanmışımdır. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You know how those things go. They never go away. | Nasıldır bilirsin. Hiç unutamazsın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And Julie's... I mean, she's interested? | Peki, Julie... Julie de senle ilgileniyor mu? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't know. I think... | Bilmiyorum. Bence | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
When she writes she says she wishes she had someone like me in her life, so... | Bana yazdığında hayatında benim gibi biri olmasını istediğini söylüyor | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Who wouldn't want you in their life? | Kim hayatından seni istemez ki? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You're great. You're smart. You're funny. | Harika birisin. Akıllısın. Esprilisin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You're scaring me. You dress well. Sorry. | Beni korkutuyorsun. İyi giyiniyorsun. Pardon. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Anyway... her number's just sitting in my wallet. | Neyse... numarası cüzdanımda böylece duruyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Waiting. | Bekliyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's the break up box, isn't it? | Ayrılık kutusu değil mi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah. I haven't seen Tracy since we decided to call of the wedding. | Evet. Düğünü iptal ettiğimizden beri Tracy'yi görmedim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I thought he should have his stuff. | Eşyalarını vermeliyim dedim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's the saddest part. It's like a little grave for your love. | En üzücü kısmı bu. Aşkın için küçük bir mezar gibi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I was wondering if I could ask you a favor | Senden bir iyilik isteyebilir miyim acaba? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
and if it's a bad time because you're in heartbreak hotel, I understand. | Ve eğer kalbin kırık diye kötü bir dönem geçiriyorsan, anlarım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No, I'm fine. What do you nedd? I want to audition for Man | Hayır, iyiyim. Ne vardı? Man of La Mancha seçmelerine... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
of La Mancha, and I need feedback. Okay. | ...katılmak istiyorum ve görüşlerine ihtiyacım var. Tamam. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It won't take long, I promise. It'll take your | Çok uzun sürmez, söz veriyorum. Yemin ederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
mind off your troubles. Javier, I said yes. | Ayrıca kafanı da boşaltır. Javier, tamam dedim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Really? Wow, I gotta start listening better. | Hoşça kal, Owen. Hoşça kal. Öyle mi? Daha iyi dinlemeye başlamalıyım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay. I just need some help with this scene. | Tanrım, keşke bu gece beraber takılabilsek. Pekâlâ. Bir sahnede yardıma ihtiyacım var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What's your song? Impossible Dream. | Hangi şarkı? Impossible Dream. ...işten çıkartmak için olur. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And your dance? What dance? I don't have a dance. | Ve dansın? Ne dansı? Dansım filan yok. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You want the lead, don't you? | Başrolü istiyorsun, değil mi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
To do that you have to be a triple threat: Actor, singer, dancer. | Başrol için 3 özelliğe de sahip olman lazım: Aktör, şarkıcı, dansçı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Wow. Do you really think I can get Don Quixote? | Gerçekten Don Kişot rolünü alabileceğimi düşünüyor musun? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It doesn't matter what I think, you have to know it. | Her şeyin düzeleceğini bilmen gerekiyor. Tamam mı? Benim ne düşündüğüm önemli değil, senin bilmen gerekiyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So come back here tomorrow and wow me with a complete audition. | Yarın gel ve dört başı mamur bir gösteriyle beni hayran bırak. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Song, scene, dance. You do that, Don Quixote will be yours. | Babam yüzünden. Refleks gibi bir şey. Şarkı, sahne, dans. Yaparsan, Don Kişot senindir. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Wow. This is fantastic. You're like Sancho Panza, his faithful sidekick. | Şahane oldu. Sadık kankası Sancho Panza gibisin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm nobody's sidekick and don't you forget it. | Ben kimsenin kankası değilim, sakın unutma. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay. Right. I'm just gonna go practice my dance moves. | O zaman ders çalışma seansımızdan ona bahsetmişsindir, değil mi? Tamam. Peki. Gidip dans hareketlerimi çalışacağım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No, Dad. I'm not kidding. Yes, I'm pre med now. | Hayır, baba. Şaka yapmıyorum. Evet, tıbba hazırlıktayım artık. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm excited too. | Ben de çok heyecanlıyım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Right. I was thinking about that as well and | Önümüzdeki birkaç gün çok yoğun geçecek çünkü... Evet. Ben de aynı şeyi düşünüyorum ve... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
unless you're uncomfortable paying for it... | ...eğer ödemek konusunda kendini rahatsız hissediyorsan | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That would be great. | Bil Bilmiyorum. Sadece bu mantıklı geliyor. Harika olur. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
The great thing about time travel is that | Zaman yolculuğunun en güzel tarafı... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
it's easy to solve a lot of old problems. | ...bir sürü eski derdi çözmenin çok kolay olması. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Like tuition, for example. | Okul ücreti mesela. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But then again it doesn't solve everything. | Ama yine de her şeyi çözmüyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Organic chemistry? You just made it. | Organik kimya mı? Zor bela yetiştin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Door locks on the hour. | Kapı tam saatinde kilitlenir. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Books away. We're starting with a quiz. | Kitapları kaldırın. Bir testle başlıyoruz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
The structure and bonding of molecules. | Moleküllerin yapısı ve zincirleri. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I haven't had a chance to tell you. I'm pre med now. | Söylemeye fırsatım olmadı. Artık ben de tıbba hazırlık okuyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Since when? I know it's confusing. | Ama bana kiralayacaklarına emin değilim. Kiralarlar. Ne zamandan beri? Kafanın karıştığını biliyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Ben, organic chemistry's a requirement. | Ben, organik kimya zorunlu derslerden biri. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But you had to be in this class? I didn't know you were in here. | Ama bu sınıfta mı olman gerekiyor? Senin burada olduğunu bilmiyordum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Eyes front, people. This means you. | Önünüze bakın. Seni kastediyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Books away. | Kitaplar kalksın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey. I'll change classes. | Hey, sınıfı değiştiririm. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I knew I'd done the right thing, breaking | Ondan ayrılarak doğru şeyi yaptığımı... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
up with him, but, still, it's hard. | ...biliyorum ama yine de çok zor geliyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
We were together so long and maybe it's like... | Çok uzun zaman beraberdik ve belki... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Maybe it's like in chemistry | ...belki tıpkı kimyada olduğu gibi bazı elementler birbirinden etkileniyordur. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No matter what the conditions. | Şartlar ne olursa olsun. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Wow. Last time I was here was, what, three years ago. | Vay canına. En son buraya geldiğimde 3 yıl önce... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I swear that's the same bottle of ketchup. | ...yemin ederim ki aynı ketçap dolaptaydı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That's what they taught us in music school. | Konservatuarda bize bunu öğrettiler. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Condiment conservation. It's preparing for being a starving artist. | Çeşni muhafazası. Nefesi kokacak bir sanatçı olmaya hazırlık. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Everything just takes a little longer than you think. | Her şey sandığından biraz daha fazla vakit alıyor, hepsi bu. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
That is... That is my demo CD. | O... demo CD'im. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You made a CD? Yeah. | CD mi yaptın? Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey, you know what's on there? That piece you helped me with. | Hey, içinde ne var biliyor musun? Bana yardım ettiğin parça. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Remember? The fugue. Yeah. | Hatırladın mı? Füg. Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Turned out really well, all things considered. | Efendim? Her şeye rağmen gayet iyi oldu. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I can't believe you and Felicity are still together. I think it's great. | Felicity'yle hâlâ beraber olduğunuza inanamıyorum. Harika bir şey bence. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah. It's not "still." It just happened a couple of weeks ago. | Evet. "Hâlâ" değil ama. Birkaç hafta önce başladı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It sort of came out of left field. | Aniden oluverdi diyebiliriz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But you're happy about it? It's what you want. | Eğer istediğin buysa, elbette anlıyorum ama... Ama mutlusun değil mi? Yani istediğin bu. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Definitely. What about you? You've gotta be with someone. | Kesinlikle. Ya sen? Mutlaka biri olmalı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No. Not anymore. | Hayır. Artık yok. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I was engaged, but it didn't work out. | Nişanladım ama yürümedi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm sorry. His loss. | Üzüldüm. Kendi kaybı. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Seeing you... | Seni görmek... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
...it's just like home. | ...yuvaya dönmek gibi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |