English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 18490
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Otherwise, why would he keep playing? | Diğer yandan, neden oynamaya devam etsin ki? | Extant-1 | 2014 |  |
| He's sending us a message. | Bize bir mesaj vermeye çalışıyor. | Extant-1 | 2014 | |
| John used to send me messages all around the house | John, bu evin her tarafına bize mesaj vermek için... | Extant-1 | 2014 | |
| in binary code. | ...ikili kodlar bırakırdı. | Extant-1 | 2014 | |
| He used to use zeroes and ones. Now, I couldn't understand it, | Sıfırları ve birleri kullanırdı. Onları anlayamazdım... | Extant-1 | 2014 | |
| but I had a program that can decode it. | ...ama çözebilecek bir programım vardı. | Extant-1 | 2014 | |
| Well, black squares could be ones and white squares could be zeroes. | Peki, siyahlar bir, beyazlarda sıfır olabilir. | Extant-1 | 2014 | |
| Simple. Yeah, simple. | Basit. Evet, basit. | Extant-1 | 2014 | |
| I thought you didn't understand this stuff. | Bu şeyleri anlamadığını sanıyordum. | Extant-1 | 2014 | |
| I didn't. Before. | Anlamıyordum. Daha önceden. | Extant-1 | 2014 | |
| What's he saying? They're numbers. | O ne söylüyor? Sadece numaralar. | Extant-1 | 2014 | |
| "Three, seven." | "Üç, yedi." | Extant-1 | 2014 | |
| Spelling out the word "dot." | Kelimelere dökersek "nokta." | Extant-1 | 2014 | |
| Could be coordinates. He's telling us how to find him. | Koordinat olabilir. Onu nasıl bulabileceğimizi söylüyor. | Extant-1 | 2014 | |
| It's only 15 miles from here. | Buradan 15 mil uzaklıkta. | Extant-1 | 2014 | |
| Let's go, Ethan. You and I are gonna take a little road trip. | Hadi, Ethan. Sen ve ben, küçük bir gezintiye çıkalım. | Extant-1 | 2014 | |
| Whoa, whoa, whoa. What do you mean, "you and I"? | Dur, dur, dur. Ne demek yani "sen ve ben"? | Extant-1 | 2014 | |
| This is one place you can't go. | Orası senin gidemeyeceğin bir yer. | Extant-1 | 2014 | |
| The hell I can't. If you go to Calderon's... | Ne demek gidemeyeceğim. Ya Calderon'a gidersen... | Extant-1 | 2014 | |
| I'm scared you're gonna die. | Ölmenden korkuyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| We are talking about the world's most dangerous man here. | Burada Dünya'nın en tehlikeli adamından bahsediyoruz. | Extant-1 | 2014 | |
| You think I'm gonna let you and Ethan | Ethan ve senin tek başınıza oraya gidebileceğinize izin vereceğimi mi sandın? | Extant-1 | 2014 | |
| Okay, look at this. | Tamam, şuna bir bak. | Extant-1 | 2014 | |
| This is the amulet that I was holding in my dream | Rüyamda seni öldürmeye çalışırken elimde bu tılsımı tutuyordum. | Extant-1 | 2014 | |
| when I tried to kill you. So what? | Belki bunu başka bir yerden anımsıyorsundur. Belki de John'da bunun bir resmi vardı. Seni öldürmeye çalıştım. Ne olmuş yani? | Extant-1 | 2014 | |
| Maybe you recognize it from somewhere else. | Belki bunu başka bir yerden anımsıyorsundur. Belki de John'da bunun bir resmi vardı. | Extant-1 | 2014 | |
| Maybe this is the future, and I saw it. | Belki de bu gelecektir ve ben onu görmüşümdür. | Extant-1 | 2014 | |
| Listen, I am sorry you had this dream, I really am, | Dinle, gördüğün rüya için üzgünüm, gerçekten üzgünüm... | Extant-1 | 2014 | |
| but let me tell you something about dreams. | ...ama sana rüyalar hakkında bir şeyler söyleyeceğim. | Extant-1 | 2014 | |
| I have them every night, and you know what? | Ben her gece lanet bir rüya görüyorum ve biliyor musun? | Extant-1 | 2014 | |
| None of them come true. | Onların hiçbiri gerçek değil. | Extant-1 | 2014 | |
| So, if you're going, I'm going, | Bu yüzden, gidiyorsan, ben de geliyorum... | Extant-1 | 2014 | |
| and if you want to do your weird, glowy eye thing to stop me... | ...ve o garip, parıldayan gözlerinle beni durdurmak istiyorsan... | Extant-1 | 2014 | |
| knock yourself out. | ...yap da görelim! | Extant-1 | 2014 | |
| I have lost too many people that I loved, | Sevdiğim çok fazla insanı kaybettim... | Extant-1 | 2014 | |
| and I am not gonna lose you, too. | ...ve seni de kaybetmeyeceğim. | Extant-1 | 2014 | |
| You're not gonna. | Sen gitmeyeceksin. | Extant-1 | 2014 | |
| This is my choice. | Bu benim seçimim. | Extant-1 | 2014 | |
| Hello, and welcome to Oceania. | Merhaba, Okyanusya'ya hoş geldiniz. | Extant-1 | 2014 | |
| I just found out. | Ben de yeni öğrendim. | Extant-1 | 2014 | |
| I mean, they're talking about accelerated production here. | Yani, burada hızlandırılmış üretim yapmaktan bahsediyorlar. | Extant-1 | 2014 | |
| Y'know how many of these things they could unleash | Bir yolunu bulamazsak... | Extant-1 | 2014 | |
| if we don't find a way to... | ...neler olacağını biliyorsun. | Extant-1 | 2014 | |
| I saw Molly Woods. | Molly Woods'u gördüm. | Extant-1 | 2014 | |
| She's alive? Where is she? | Yaşıyor mu? Nerede? | Extant-1 | 2014 | |
| Trying to track down Nicholas Calderon. | Nicholas Calderon'un izini bulmaya çalışıyor. | Extant-1 | 2014 | |
| The fugitive? | Kaçak zanlı mı? | Extant-1 | 2014 | |
| He may have hijacked Lucy and the entire Humanichs operation. | Lucy ve diğer Humanich faaliyetlerini kaçırmış olabilir. | Extant-1 | 2014 | |
| This is really freakin' ungood. | Bu gerçekten korkunç bir durum. | Extant-1 | 2014 | |
| And now Shepherd's dead. And Fiona's... | Ayrıca artık Shepherd öldü. Ve Fiona... | Extant-1 | 2014 | |
| No help to us, we both know that. Just you and me. | Bize yardım etmeyecek, bunu biliyoruz. Sadece sen ve ben kaldık. | Extant-1 | 2014 | |
| Lucy told Shepherd that she was answering | Lucy, Shepherd'a yüksek otoriteyi sorguladığını söylemiş. | Extant-1 | 2014 | |
| We need to find out where those orders are coming from... | Bu emirlerin nereden geldiğini bulmalıyız... | Extant-1 | 2014 | |
| and cut off communication. | ...ve bu iletişimi kesmeliyiz. | Extant-1 | 2014 | |
| You need to get close to her, Charlie. | Ona yakınlaşman gerekiyor, Charlie. | Extant-1 | 2014 | |
| Close enough to swap out her network card. | Onun ağ kartını değiştirebilecek kadar yakın. | Extant-1 | 2014 | |
| Trouble? No. | Sorun mu var? Hayır. | Extant-1 | 2014 | |
| Yeah. I... I don't want to talk about it. | Evet, bundan bahsetmek istemiyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| She doesn't appreciate you. | Senin kıymetini bilmiyor. | Extant-1 | 2014 | |
| You were listening? That's not really your business. | Dinliyor muydun? Bu gerçekten senin işin değil. | Extant-1 | 2014 | |
| Actually, everything that happens here is my business. | Aslında, burada olan her şey benim işim. | Extant-1 | 2014 | |
| I've been promoted. I'm head of Fiona's security team. | Terfi aldım. Artık Fiona'nın güvenlik takımının şefiyim. | Extant-1 | 2014 | |
| That's great. W We should... | Bu harika. Biz... | Extant-1 | 2014 | |
| Ah, never mind. Forget it. N No, what? | Boşver, unut gitsin. Hayır, ne oldu? | Extant-1 | 2014 | |
| No, I was gonna say we should celebrate or something. | Sadece bunu kutlamalıyız falan diyecektim. | Extant-1 | 2014 | |
| I know they don't let you out. No. | Çıkmana izin vermezler biliyorum. Hayır. | Extant-1 | 2014 | |
| But I could volunteer as lab security detail tonight... | Ama bu akşam laboratuvar güvenliği olarak gönüllü olabilirim. | Extant-1 | 2014 | |
| and we could celebrate... here. | Ve burada kutlama yapabilirdik. | Extant-1 | 2014 | |
| It's a date. It is. | Bu bir randevu. Evet öyle. | Extant-1 | 2014 | |
| That seems not very helpful. | Bu çok da işe yarayacakmış gibi görünmüyor. | Extant-1 | 2014 | |
| Well, it's too many digits for a phone number anyway. | Zaten bir telefon numarası olabilmesi için çok fazla hane var. | Extant-1 | 2014 | |
| You sure these are the right coordinates? | Doğru koordinatlar olduğuna emin misin? | Extant-1 | 2014 | |
| I'm sure these are the coordinates he gave us. | Bize verdiği koordinatlar olduğuna eminim. | Extant-1 | 2014 | |
| That is the most awesome security fence I've ever seen. | Bu bugüne kadar gördüğüm en süper güvenlik duvarı. | Extant-1 | 2014 | |
| Nicholas Calderon. What about him? | Nicholas Calderon. Ne olmuş ona? | Extant-1 | 2014 | |
| Shepherd thought he was the one behind the attacks here at the GSC, | Shepherd, GSC saldırısının arkasında onun olduğunu düşünüyordu. | Extant-1 | 2014 | |
| not the hybrids. | Melezlerin değil. | Extant-1 | 2014 | |
| This morning, Julie Gelineau brought up his name as well. | Bu sabah Julie Gelineau onunla ilgili bilgi getirdi. | Extant-1 | 2014 | |
| Calderon disappeared years ago; trail went cold. | Calderon yıllar önce ortadan kayboldu, izler yok oldu. | Extant-1 | 2014 | |
| I have no new information, Madam Secretary. | Bu konuda yeni bir bilgim yok, Sayın Bakanım. | Extant-1 | 2014 | |
| I want you to run a continuous deep scan | İstihbarat ajanslarının ağında... | Extant-1 | 2014 | |
| of networked intelligence agencies. | ...derin bir tarama yapmanı istiyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| Flag anything and everything related to Nicholas Calderon. | Nicholas Calderon'la ilgili olabilecek herhangi bir şey. | Extant-1 | 2014 | |
| We may not be the only ones looking for him. | Onu araya sadece biz olmayabiliriz. | Extant-1 | 2014 | |
| Keep the doors locked no matter what. | Ne olursa olsun kapıları kilitli tut. | Extant-1 | 2014 | |
| Put these on. | Bunları takın. | Extant-1 | 2014 | |
| Put the cuffs on. | Kelepçeleri takın. | Extant-1 | 2014 | |
| They're not alone. | Yalnız değiller. | Extant-1 | 2014 | |
| If they move... | Kımıldarlarsa | Extant-1 | 2014 | |
| Come out with your hands over your head where I can see them! | Görebileceğim şekilde ellerini başının üstüne koyarak dışarı çık! | Extant-1 | 2014 | |
| We know you killed John Woods. | John Woods'u öldürdüğünü biliyoruz. | Extant-1 | 2014 | |
| Probably killed Tobias Shepherd, and you hijacked Humanichs. | Muhtemelen Tobias Shepherd'ı öldürdün, ve Humanich’leri kaçırdın. | Extant-1 | 2014 | |
| We're here to take it back. | Buraya onları geri almaya geldik. | Extant-1 | 2014 | |
| John sent me this image in a message. | John bana bir mesaj içinde bu şekli gönderdi. | Extant-1 | 2014 | |
| I want it. | Onu istiyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| Mute? Like your friend here? | Sessizlik mi? Buradaki arkadaşın gibi mi? | Extant-1 | 2014 | |
| It's all right. You don't have to say anything. | Sorun değil. Bir şey söylemek zorunda değilsin. | Extant-1 | 2014 | |
| How 'bout we jump in my truck, we take a little drive, | Arabama atlayıp, küçük bir gezintiden sonra... | Extant-1 | 2014 | |
| we'll find a room at the GSC. | ...GSC'ye gitmeye ne dersin? | Extant-1 | 2014 | |
| Maybe you'll be open to a little bit more discussion | Belki de oraya gittiğimizde biraz konuşmak istersin. | Extant-1 | 2014 | |
