English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 18481
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| All right, that is a huge "what if," Molly. | Pekâlâ, büyür bir "eğer" bu, Molly. | Extant-1 | 2014 |  |
| Well, he sent me a message, JD. I heard voices, | Bana bir mesaj gönderdi, JD. Sesler duydum. | Extant-1 | 2014 | |
| and that has to mean something. | ...ve bunun bir şeyler ifade etmesi gerekiyor | Extant-1 | 2014 | |
| I'm hearing voices right now, too, | Şu anda da sesler duyuyorum ve bana brandayı araba tekrar geçir diyor. | Extant-1 | 2014 | |
| You know, lots of species communicate without words. | Bir çok tür kelimeler olmadan iletişim kurar. | Extant-1 | 2014 | |
| Bats, ants, dolphins. | Yarasalar, karıncalar, yunuslar. | Extant-1 | 2014 | |
| I think what I need to do here is just figure out how to find his signal. | Bence yapmam gereken şey sinyalini nasıl bulabileceğim. | Extant-1 | 2014 | |
| I guess we're going for a ride. | Gezmeye gidiyoruz galiba. | Extant-1 | 2014 | |
| The upload's gonna take a couple of hours. | Yükleme bir kaç saat sürecek. | Extant-1 | 2014 | |
| Let me show you what we've developed. | Hadi ne geliştirdiğimizi göstereyim sana. | Extant-1 | 2014 | |
| A.I., open viewing port. Opening viewing port. | A.I., görme deliğini aç. Görme deliği açılıyor. | Extant-1 | 2014 | |
| 100 Humanichs physically ready. | 100 Humanich fiziksel olarak hazır. | Extant-1 | 2014 | |
| All they need is your neural algorithm. | Sinirsel algoritmana ihtiyaçları var. | Extant-1 | 2014 | |
| My experiential upload is going into all of those Humanichs? | Deneysel yüklemem bütün Humanich'lere uygulanacak mı? | Extant-1 | 2014 | |
| When we first created the program, | Bu programı ilk oluşturduğumuzda, her bir Humanich eşsiz olarak tasarlanmıştı. | Extant-1 | 2014 | |
| Shaped by their own experiences. | Kendi deneyimlerine göre şekilleniyorlardı. | Extant-1 | 2014 | |
| Like Ethan. | Ethan gibi. | Extant-1 | 2014 | |
| But with the alien threat, the plan changed. | Ama uzaylı tehdidi nedeniyle, plan değişti. | Extant-1 | 2014 | |
| And you proved effective, so... Well, will I still be me? | Ve etkili olduğunu kanıtladın, yani... Ben yine ben mi olacağım? | Extant-1 | 2014 | |
| Will they all be me? | Hepsi ben mi olacak? | Extant-1 | 2014 | |
| Their experiences will make them unique, but... | Deneyimleri onları eşsiz yapacak, ama... | Extant-1 | 2014 | |
| their baseline is all your algorithm, | ...temel hatları senin algoritman olacak, sen. | Extant-1 | 2014 | |
| Lucky them. | Şanslılarmış. | Extant-1 | 2014 | |
| All right, you ready? | Pekâlâ, hazır mısın? | Extant-1 | 2014 | |
| Upload commencing. | Yükleme başlıyor. | Extant-1 | 2014 | |
| Sir, we've gone deep into our systems. | Efendim, sistemi karış karış aradık. JD Richter diye biri görünmüyor. | Extant-1 | 2014 | |
| No phone records, no real estate purchases. | Telefon kaydı yok, gayrimenkul alımı yok. | Extant-1 | 2014 | |
| His car doesn't have a tracker. He's gone MIA. | Arabasında izleyici yok. Şu anda kayıp. | Extant-1 | 2014 | |
| Look, he's Patrol Special, a cop. They should be able to find him, no? | Bak, o bir Devriye Dedektifi, bir polis. Onu bulabiliyor olmalılar, değil mi? | Extant-1 | 2014 | |
| When his license was revoked, he must have ditched the software. | Lisansı iptal edildiğinde yazılımdan kurtulmuş olmalı. | Extant-1 | 2014 | |
| You know, we've been driving around for a while. | Uzun süredir yoldayız. | Extant-1 | 2014 | |
| Are you getting anything, any hint of a signal? | Hiç sinyal belirtisi alıyor musun? Hayır. | Extant-1 | 2014 | |
| Maybe I'm... | Belki... | Extant-1 | 2014 | |
| I'm doing it wrong. I don't know. | ...yanlış yapıyorumdur. Bilmiyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| All right, what's another way to send a message? | Pekâlâ, mesaj göndermenin başka bir yolu da nedir? | Extant-1 | 2014 | |
| You got Morse code, smoke signal... | Mors alfabesi, duman işareti... | Extant-1 | 2014 | |
| graphene drive. | ...grafen sürücü. | Extant-1 | 2014 | |
| Now, they sent me a message... | Bana bir mesaj gönderdiğine göre ben de ona bir mesaj gönderebilirim. | Extant-1 | 2014 | |
| What's that? My files from the GSC. | Bu nedir? GSC'deki dosyalarım. | Extant-1 | 2014 | |
| I found a message encoded in their DNA. | DNA'larına şifrelenmiş bir mesaj buldum. | Extant-1 | 2014 | |
| This is information encoded in the junk. | Bu çöpe şifrelenmiş bilgi. | Extant-1 | 2014 | |
| They sent a message from their home planet. | Kendi gezegenlerinden bir mesaj göndermişler. | Extant-1 | 2014 | |
| Listen. What does it say? | Dinle. Ne diyor? | Extant-1 | 2014 | |
| I have this really cool game that we could play. | Burada oynayabileceğimiz çok güzel bir oyun var. | Extant-1 | 2014 | |
| Soon you'll get to meet your sister. | Çok yakında kız kardeşinle tanışacaksın. | Extant-1 | 2014 | |
| About what happened with Molly. | Molly'ye olanlar hakkında. | Extant-1 | 2014 | |
| I know things must be really confusing. | Yaşananlar gerçekten kafa karıştırıcı olabilir. | Extant-1 | 2014 | |
| And I want you to know that I love you. | Seni sevdiğimi bilmeni istiyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| And Molly loves you, too. | Ve Molly de seni seviyor. | Extant-1 | 2014 | |
| I'm not sure what I'm supposed to say. | Ne söylemem gerektiğini bilmiyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| Say what you feel. | Ne hissediyorsan onu söyle. | Extant-1 | 2014 | |
| You reprogrammed me not to feel. | Hissetmemem için beni yeniden programladın. | Extant-1 | 2014 | |
| And I can restore your program back to what it was at any time. | Programını istediği zaman eski hâline getirebilirim. | Extant-1 | 2014 | |
| You can feel all those old feelings again, | Tüm o eski hislere yeniden sahip olabilirsin... | Extant-1 | 2014 | |
| your memories of Molly. | ...Molly'yle olan anılarına. | Extant-1 | 2014 | |
| If that's what you want. | İstediğin buysa. Acı çekecek miyim? | Extant-1 | 2014 | |
| Sometimes pain is okay if it means you get to know the truth. | Bazen gerçeği öğrenmeni sağlıyorsa acı iyi bir şey olabiliyor. | Extant-1 | 2014 | |
| I already know. Molly can't take care of me. | Zaten biliyorum. Molly bana bakamaz. | Extant-1 | 2014 | |
| Unless that's a lie, too. | Bu da yalan değilse. | Extant-1 | 2014 | |
| Why would she lie about that? You lied. | Neden yalan söylesin ki? Sen yalan söyledin. | Extant-1 | 2014 | |
| I guess that's just what humans do, huh? | Sanırım bu insanların yaptığı bir şey. | Extant-1 | 2014 | |
| Can I take these pieces home? I can use them to fix my old car. | Bu parçaları eve götürebilir miyim? | Extant-1 | 2014 | |
| Then I'll have two. | O zaman iki arabam olur Elbette. | Extant-1 | 2014 | |
| This is the highest point within a 50 mile radius. | Burası 50 millik yarı çap içindeki en yüksük nokta. | Extant-1 | 2014 | |
| I don't know biology, | Biyolojiden anlamam ama radyo frekanslarını, ne kadar yükseğe çıkarsan... | Extant-1 | 2014 | |
| the less interference with the signal. | ...sinyalin o kadar az kesintiye uğradığını falan bilirim. | Extant-1 | 2014 | |
| Well, I just hope he's listening. | Umarım dinliyordur. | Extant-1 | 2014 | |
| All right, let me take a look at this. | Pekâlâ, şuna bir bakayım. | Extant-1 | 2014 | |
| Come on, we're friends. Drop trou. | Hadi ama, arkadaşız. İndir pantolonu. | Extant-1 | 2014 | |
| Oh, Molly. This is infected. | Molly. Bu enfeksiyon kapmış. | Extant-1 | 2014 | |
| We're gonna have to clean that and redress it. | Temizleyip değiştirmemiz lazım. Tamam. | Extant-1 | 2014 | |
| I'm gonna warn you: this is gonna sting. | Seni uyarıyorum: Canını yakacak. | Extant-1 | 2014 | |
| Oh. I told you. | Söylemiştim. | Extant-1 | 2014 | |
| You actually sound like you know what you're talking about. | Aslında neyden bahsettiğini biliyor gibisin. | Extant-1 | 2014 | |
| D minus in biology but an A plus in combat triage. | Biyolojiden eksi D alıyorsun ama yaralı sınıflandırmasından artı A ile geçmişsin. | Extant-1 | 2014 | |
| Well, I see you brought a lot of Second Kuwait back with you. | İkinci Kuveyt Savaşı'ndan çok şey öğrendiğini görüyorum. | Extant-1 | 2014 | |
| Radios, first aid. | Radyolar, ilk yardım. Başka ne öğrendin? | Extant-1 | 2014 | |
| Nothing useful. | Faydalı şeyler öğrenmedim. | Extant-1 | 2014 | |
| JD! | JD! | Extant-1 | 2014 | |
| Yeah. I'm okay. | Evet. İyiyim. | Extant-1 | 2014 | |
| Maybe it's like doing a crossword puzzle. | Çapraz bulmaca çözmek gibi bir şey olabilir. | Extant-1 | 2014 | |
| You know when you get stuck on a word, | Bir kelimeye takıldığında yüzünü yana çevirip aklına gelen cevabı verirsin. | Extant-1 | 2014 | |
| You do crossword puzzles? No. | Bulmaca çözer misin? Hayır. | Extant-1 | 2014 | |
| So you were up there, huh? | Demek oradaydın? | Extant-1 | 2014 | |
| 13 months. | 13 ay. | Extant-1 | 2014 | |
| You know, I got my first telescope when I was seven. | İlk teleskopumu yedi yaşımdayken almıştım. | Extant-1 | 2014 | |
| I was obsessed with that thing. | O şeye takıntım vardı. | Extant-1 | 2014 | |
| I knew there had to be something else out there. | Orada başka bir şeylerin olmak zorunda olduğunu biliyordum. | Extant-1 | 2014 | |
| Be careful what you wish for. | İstediklerine dikkat et. | Extant-1 | 2014 | |
| What was it like? | Nasıl bir şeydi? Yukarıda o kadar süre tek başına olmak? | Extant-1 | 2014 | |
| It was better than I ever thought it would be. | Düşündüğümden daha çok iyiydi. | Extant-1 | 2014 | |
| I didn't have to lie up there. | Orada yalan söylemek zorunda kalmıyordum. | Extant-1 | 2014 | |
| I didn't have to... | Orada... | Extant-1 | 2014 | |
| pretend to be somebody that I wasn't. | ...olmadığım birisi numarası yapmıyordum. | Extant-1 | 2014 | |
| I could just... | Sadece... | Extant-1 | 2014 | |
| be. | ...vardım. | Extant-1 | 2014 | |
| I envy that. | Kıskandım buna. | Extant-1 | 2014 | |
| I wish I could just... | Keşke ben de sadece... | Extant-1 | 2014 | |
| be. | var olsam. | Extant-1 | 2014 | |
| Pretty sure I failed as a father. | Baba olarak başarısız olduğuma kesinlikle eminim. | Extant-1 | 2014 | |
