Search
English Turkish Sentence Translations Page 173262
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Yes. A dybbuk. Yes. | Evet. Kötü ruh. Evet. Evet. Dybbuk. Evet. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Well, as for dybbuks, there really is no such thing, Miss Beldon. | Evet, gerçekte kötü ruh diye bir şey yoktur, Bayan Beldon. Dybbuklar'a gelince, aslında böyle bir şey yoktur, Bayan Beldon. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
At least, not outside the realms of folklore. | En azından, eski kültürlerin dışında. En azından, halk arasında bilinmezler. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
You have to understand, back in the Middle Ages, | Şunu anlamalısınız, Ortaçağda... Anlaman gerekiyor, Orta Çağ öncesi... | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
things like spirits and demons were really just a catchall | ...ruhlar ve iblisler geniş kapsamlı olarak doğru teşhis koyma yeteneğine... ...ruhlar ve şeytanlar geniş kapsamlı şeylerdi... | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
for conditions people weren't capable of properly diagnosing. | ...sahip olmayan insanların kullandığı fenomenlerdi. ...insanların durumunu doğru dürüst teşhis edemiyorlardı. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Mental illness, as we know it, didn't exist back then. | Bildiğimiz kadarıyla o zamanlar akıl hastalıkları bulunmamıştı bile. O zamanlar bildiğimiz akıl hastalığı yoktu. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
I'm not mentally ill, okay? What's happening to me is real. | Akıl hastası değilim, tamam mı? Bana olanlar gerçek. Ben akıl hastası değilim, tamam mı? Başıma gelenler gerçek. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Even assuming it is, what you're asking is beyond my expertise. | Öyle olduğunu farz etsek bile istediğiniz ihtisasımın ötesinde bir şey. Öyle olduğunu varsaysak bile, benden istediğin şey uzmanlık alanımın ötesinde. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
I've never performed an exorcism before, I wouldn't even know where to begin. | Hiç şeytan çıkarma ayini gerçekleştirmedim. Nereden başlanır onu dahi bilmiyorum. Daha önce hiç şeytan çıkarmadım, nereden başlayacağımı bile bilmiyorum. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Well, you could read the book. It would tell you what to do. | Kitabı okuyabilirsiniz. Yapmanız gerekenler yazılı. Kitabı okuyabilirsiniz. Ne yapacağınızı ben söylerim. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
And then what? | Peki sonra ne olacak? Sonra ne olacak? | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
For a religious ceremony to be effective, | Dini ayinin etkili olabilmesi için... Dini bir seremoninin işe yaraması için... | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
the person asking for help has to actually believe | ...yardım isteyen kişinin ruhani çareye... ...yardım isteyen kişinin talep ettiği dini yardıma... | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
in the spiritual aid they're calling upon. | ...üst seviyede inancı olması gerekir. ...inanması gerekir. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
And I'm guessing you don't believe. | Sanırım siz de inanmıyorsunuz. Senin inandığını sanmıyorum. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Maybe I could do a little research. I could make some calls. | Belki küçük bir araştırma yapıp bir kaç arama yapabilirim. Küçük bir araştırma yapabilirim. Birkaç kişiyi arayabilirim. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
What about your book? Can you translate it for me? | Peki ya kitabınız? Tercüme edebilir misiniz? Kitap ne olacak? Benim için tercüme edebilir misiniz? | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Listen. My life depends on this. | Dinle. Hayatım buna bağlı. Bakın. Hayatım buna bağlı. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
So please. Please help me. | Lütfen. Lütfen bana yardım edin. O yüzden lütfen. Lütfen yardım edin. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It is the hand of Miriam. It may offer some protection. | Bu Miriam'ın eli. Koruma sağlar. Bu Miriam'ın elidir. Seni koruyabilir. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Stay away from mirrors. | Aynalardan uzak dur. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
If you have any in your home you must destroy them. | Eğer evinde varsa onları kırıp atmalısın. Evinde varsa hepsini yok et. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Burn the pieces of broken mirror and then bury what remains. | Ayna parçalarını yak ve sonra da arta kalanları göm. Kırılan ayna parçalarını yak sonra da arta kalanları göm. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Bells, wind chimes, these are signs that the spirit is near. | Zillerin ve rüzgâr çanlarının çalması ruhun yakınlarda olduğuna delalet eder. Ziller, rüzgâr süsleri, bunlar ruhun yaklaştığını gösterebilir. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
You must be vigilant, Casey. | İhtiyatlı olmalısın, Casey. Tedbirli olmalısın, Casey. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It will seek to isolate you. | Seni tecrit etmenin yolunu arayacaktır. Seni mahsur bırakmaya çalışacaktır. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
To weaken your resolve. | Zayıf yönünü bulmak için. Azmini kırmaya çalışacaktır. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Can it be killed? | Öldürülebilir mi? | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It's already dead. | O zaten ölü. Zaten ölü. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
The best you can hope for is to drive it back again. | Onu geri göndermekten başka umut edeceğin bir şey yok. Yapabileceğin en iyi şey onu geri gönderebilmeyi umut etmektir. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
There's no use in trying to understand it, Casey. | Onu anlamaya çalışmanın bir faydası yok, Casey. Anlamaya çalışmanın faydası yok, Casey. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It's not human any more. | O artık insan değil. Artık insan değil. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It is an outsider now. | Şimdi bir yabancı. Artık bir yabancı. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It is no longer of this universe. | Artık bu âlemden biri değil. Artık bu âlemden değil. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Oh, my God. Sweetie, are you okay? | Aman Tanrım. Hayatım, iyi misin? Aman Tanrım. Tatlım, iyi misin? | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
He doesn't want you to help her. | Ona yardım etmeni istemiyor. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
If you try to help her, he'll kill you. | Eğer yardım etmeye kalkarsan, seni öldürecek. Ona yardım etmeye çalışırsan, seni öldürecek. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Fuck off, you little shit. | Siktir git, küçük pislik. Defol git, küçük pislik. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Oh, my God, Casey, I hit that kid from across the street with my car, | Aman Tanrım, Casey, arabamla karşıdan karşıya geçen o çocuğa çarptım. Aman Tanrım, Casey, arabamla karşıdan karşıya geçen çocuğa çarptım... | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
but then he was okay. I don't know. I don't know. | Fakat durumu iyiydi. Bilmiyorum. Bilmiyorum. ...sonra çocuk iyileşti. Bilmiyorum. Bilmiyorum. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Something is seriously wrong with that kid. | Çocukta yanlış olan bir şeyler var. Çocukta çok tuhaf bir şey vardı. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Case, your eyes are getting worse. | Case, gözlerin kötüleşiyor. Case, gözlerin daha kötüleşiyor. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Case? Dude, what's going on? | Case? Dostum, neler oluyor? Case? Hayatım, neler oluyor? | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
You haven't been to class, you're not returning my phone calls. | Derslere girmiyor telefonlarıma cevap vermiyorsun. Derste yoktun, telefonlarıma cevap vermiyorsun. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
What happened to the mirror? I broke it. | Aynaya ne oldu? Kırdım. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Because Sofi told me to. | Çünkü, Sofi kırmamı söyledi. Çünkü kırmamı Sofi söyledi. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Case, that hag from the old people's home? She's my grandmother, Romy. | Case, şu huzur evindeki cadı mı? O büyükannem, Romy. Case, yaşlılar evindeki büyücü kadın mı? O benim büyükannem, Romy. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
She told me the truth about everything. | Bana gerçekleri anlattı. Bütün gerçekleri anlattı. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It's real. Everything that has been happening is real. | Bu gerçek. Meydana gelen her şey gerçek. Gerçek. Olan her şey gerçek. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It's some kind of ghost or demon or something. | O bir tür hayalet ya da iblis gibi bir şey. Bir çeşit hayalet ya da şeytan ya da öyle bir şey. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
And it tried to take over my brother, and that's why my mother went crazy. | Kardeşimin bedenini ele geçirmeye çalıştı. Ve bu da annemi delirtti. Kardeşimi ele geçirmeye çalışmış, annem bu yüzden delirmiş. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
She knew that it would eventually come after me. | Sonunda benim de peşime düşeceğini biliyordu. Annem er geç onun peşime düşeceğini biliyormuş. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It wants to be reborn into this world. Case... | Dünyaya yeniden gelmek istiyor. Case... Bu dünyaya tekrar gelmek istiyor. Case... | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Listen to me, right now. | Şimdi beni dinle. Şimdi beni iyi dinle. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
You have to stay away from me. | Benden uzak durmalısın. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
What? It is not safe to be around me any more. | Ne? Artık çevremde dolaşmak hiç güvenli değil. Ne? Yanımda olman artık güvenli değil. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
No, no, no. I am your best friend, okay? | Hayır, hayır, hayır. En iyi arkadaşınım, tamam mı? Yo, yo, yo. Ben senin en iyi arkadaşınım, tamam mı? | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
And I am not gonna just abandon you. | Ve seni yüz üstü bırakmayacağım. Ve seni terk etmeyeceğim. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Okay? It's okay. | Tamam mı? Her şey yolunda. Tamam mı? Bir şey olmayacak. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
I am thankful to you, Eternal King, | Ruhumu bedenime geri gönderen... Sana minnettarım, Ebedi ve Ezeli Kral... | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
who has mercifully returned my soul within me. | ...merhametli ulu Tanrım sana minnettarım. ...merhamet edip beni ruhumla geri dönderdin. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Your faithfulness is great. Amen. | Güvenilirliğin ululardan yüce. Âmin. Güvenilirliğin muazzam. Âmin. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Miss Beldon? | Bayan Beldon? | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Miss Beldon, Sofi wanted you to have this. | Bayan Beldon, Sofi bunu almanızı istemişti. Bayan Beldon, Sofi bunu almanızı istedi. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
In case anything happened. Thank you. | Herhangi bir şey olma olasılığına karşı. Teşekkürler. Bir şey olduğu takdirde. Teşekkür ederim. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Dear Casey, | Sevgili Casey... | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
it has fallen upon you to finish what began in Auschwitz. | ...Auschwitz'de başlayan işi bitirme görevi sana kaldı. ...Auschwitz'de başlayan şeyi bitirmek sana düştü. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Be careful. The dybbuk feeds on fear. | Dikkatli ol. Kötü ruh korkuyla beslenir. Dikkatli ol. Dybbuk korkudan beslenir. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It has a taste for our family's blood now. | Ailemizin kan tadını da almış durumda. Şu an aile kanımızın tadına baktı. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
And it won't rest until it's had its revenge. | ...ve intikamını alana kadar durup dinlenmeyecektir. Ayrıca intikamını alana kadar durmayacaktır. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
I tried to stop it, and your mother did as well, | Buna bir son vermeye çalıştım ve annen de bunun için uğraş verdi... Onu durdurmaya çalıştım, annen de öyle... | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
but she lost the battle. She gave in to her fear. | ...fakat savaşı kaybetti. Korkularını kabullendi. ...ama annen savaşı kaybetti. Korkusuna teslim oldu. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Whatever happens, don't let it turn you against yourself. | Her ne olursa olsun, seni sana karşı kullanmasına izin verme. Ne olursa olsun, sana hakim olmasına izin verme. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It will seek to isolate you | Dostlarına ve ailene saldırarak... Arkadaşlarına, ailene saldırarak... | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
by attacking your friends, your family. | ...seni onlardan koparmak isteyecek. ...seni yalnız bırakmaya çalışacaktır. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
But it is you that it most desires. | Fakat istediği tek şey sensin. Ama en çok istediği sensin. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Get out of here! Go! | Git buradan! Git! Defol buradan! Yürü git! | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Maybe it's not even really after you. | Belki de gerçekten seni takip bile etmiyordur. Belki de senin peşinde değildir. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It killed my mother. You don't know that. | Annemi öldürdü. Bunu bilmiyorsun. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Yes, I do. And now, it's killed Sofi, too. | Evet, biliyorum. Şimdi de Sofi'yi öldürdü. Evet, biliyorum. Şimdi de, Sofi'yi öldürdü. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It's gonna take everybody that I love away from me. | Sevdiğim herkesi tek tek elimden alıyor. Sevdiğim herkesi benden alacak. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
That's what it does. It's gonna wear me down, | Yapacağı şey, benim için geldiğinde, ona karşı... Yaptığı bu. Beni yavaş yavaş bitirecek... | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
and then, when I don't have any strength left to fight it, | ...savaşacak takatim kalmayana... ...sonra da mücadele edecek gücüm kalmadığında... | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
that's when it's gonna come for me. | ...kadar beni yıpratacak. ...işte o zaman benim için gelecek. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
I don't know, maybe you should leave town. No, no, it wouldn't help. | Bilmiyorum, belki de şehirden gitmelisin. Hayır, hayır, bunun bir yararı olmaz. Bilmiyorum, belki de kasabayı terk etmelisin. Hayır, hayır faydası olmaz. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
It's gonna follow me wherever I go. It's gonna kill me, Romy. | Nereye gidersem gideyim takip edecek. Beni öldürecek, Romy. Nere gidersem gideyim peşimi bırakmayacaktır. Beni öldürecek, Romy. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Hold on for a second, dude, someone's at my door. | Bir saniye bekle, dostum. Kapıda biri var. Bir saniye, hayatım, kapıda biri var. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
No, no, no. Don't answer that. | Hayır, hayır, hayır. Cevap verme. Yo, yo, yo. Kapıya bakma. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Casey? Mark! | Casey? Mark! | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Meet me at Romy's house. Something's wrong. | Benimle Romy'in evinde buluş. Ters bir şeyler var. Romy'nin evinde buluşalım. Bir sorun var. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
What? What are you... Do it! Go! | Ne? Sen ne... Yap şunu! Git! Ne? Ne oldu... Buluşalım! Yürü! | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
The doorway is open. What? | Geçiş kapısı açıldı. Ne? Geçit açık. Ne? | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Romy! What? What? | Romy! Ne? Ne? Romy! Ne oldu? Ne oldu? | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
She's not answering the door. | Cevap vermiyor. Kapıya bakmıyor. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Go back! Around back! Come on, come on, come on! | Arka tarafa! Arkaya dolaşalım! Hadi, hadi, hadi! Arkaya geçelim! Arkaya dolanalım! Hadi, hadi, hadi! | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
I told you not to help her. Please. Please. | Sana yardım etme demiştim. Lütfen. Lütfen. Sana ona yardım etme demiştim. Lütfen. Lütfen. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
All right, let's go. Here, come on. | Pekâlâ, gidelim. Kalk, hadi. Pekâlâ, hadi gidelim. Buradan, hadi. | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
Romy! | Romy! | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |
No! Mark, stop! Stop! | Hayır! Mark, dur! Dur! | The Unborn-1 | 2009 | ![]() |