English
TurkishSearch
English Turkish Sentence Translations Page 173257
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Complete freedom of speech, of the press. | Tam bir konuşma ve basın özgürlüğü. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 |  |
| Emancipation from the Russians. That's all we wanted. | Rusların baskısından kurtulmak. Bütün istediğimiz bu. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| And you think the Russians will let us emancipate? | Rusların özgürleşmemize izin vereceğini mi düşünüyorsunuz? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| What can they do? | Ne yapabilirler? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Nothing, Doctor. Nothing! | Hiçbir şey doktor. Hiçbir şey! | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Keep on writing. Thanks, but surgery's easier. | Yazmaya devam edin. Sağolun, ama cerrahlık daha kolay. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Take me to them. To whom? | Beni onlara götür. Kimlere? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| To the other women. | Öbür kadınlara. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Take me to them when you make love to them. | Onlarla seviştiğinde, beni onlara götür. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I'll undress them for you. | Senin için onları soyarım. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I'd like to. | Bunu istiyorum. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I'll give them a bath, and I'll bring them to you. | Onları güzelce yıkar, koynuna sokarım. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I'll do anything you like. | Hoşuna gidecek her şeyi yaparım. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Other women's bodies will be our playthings. | Öbür kadınların vücutları bizim oyuncağımız olur. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Tereza, what are you talking about? | Tereza, sen neden bahsediyorsun? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I know you see other women. I know it. | Başka kadınlarla birlikte olduğunu biliyorum. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| You can't hide it from me. | Benden saklayamazsın. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Every day I try to tell myself: | Her gün kendime şöyle demeye çalışıyorum... | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| "Well, it's nothing. | ''Bu bir şey ifade etmez ki. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| "It's not important. | ''Önemli değil. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| "He's just playing around. He can't resist it. | ''Sadece gönül eğlendiriyor. Elinde değil. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| "But he loves me. I know he loves me. I'm sure about that. He loves me. | ''Ama beni seviyor. Beni sevdiğini biliyorum. Bundan eminim. Beni seviyor. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| "He loves me! " | ''Beni seviyor!'' | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| But I can't stand it. | Ama dayanamıyorum. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I tried hard. I just can't. | Çok denedim. Dayanamıyorum. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Take me to them. Don't leave me alone! | Beni onlara götür. Beni yalnız bırakma! | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Tereza, calm down. | Tereza, sakin ol. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Stop talking. Try to sleep. You need some sleep now. | Konuşma artık. Uyumaya çalış. Uyuman gerek. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I know you're tired of me. | Benden bıktığını biliyorum. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Tereza, stay there. Karenin! | Tereza, orada kal. Karenin! | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I'm going to Switzerland. Where? | İsviçre'ye gidiyorum. Nereye? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| To Geneva. | Cenevre'ye. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Good luck! Be careful! | Sana da iyi şanslar! Dikkatli olun! | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| What country are you from? The Netherlands. | Hangi ülkedensiniz? Hollanda. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Good. Take these. | Güzel. Bunları alın. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Have them published, please. | Lütfen bunları yayımlatın. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Tereza! | Tereza! | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Have you gone mad? | Aklınızı mı yitirdiniz? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Don't you realize that we love you? | Sizi sevdiğimizin farkında değil misiniz? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| That we always loved you? | Sizi her zaman sevdik. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| That we came to protect you? | Sizi korumak için geldik. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| To protect? | Korumak mı? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| To protect us from what? | Bizi neden korumak için? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Did you give your pictures to foreigners? | Fotoğraflarınızı yabancılara verdiniz mi? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Do you realize that you could be shot for that? | Bu yüzden kurşuna dizilebileceğinizin farkında değil misiniz? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| They are identifying people from our photographs. | Fotoğraflarımızı kullanarak insanları teşhis ediyorlar. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Is it your camera? No. | Bu sizin fotoğraf makineniz mi? Hayır. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I'm sure it's yours. Who is this man? | Sizin olduğundan eminim. Bu adam kim? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Never seen him before. | Onu hiç görmedim. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| It's you! No. | O sizsiniz! Hayır. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I'm sure it's you! Definitely not. | Sizsiniz, eminim! Kesinlikle hayır. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| The invasion of our country... | Ülkemizin istilası... | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| constitutes a clear act of aggression... | bağımsız bir ülkeye karşı yapılmış... | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| against an independent country. | bir saldırıdan başka bir şey değildir. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Our Czech people had the right and the duty... | Bu saldırıya karşı savaşmak, Çek halkının... | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| to fight against the aggressor. | hakkı ve görevidir. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| People who don't have the courage... | Ellerine silah alıp savaşmaya... | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| to fight with arms in their hands do not deserve freedom. | cesareti olmayan bir halk özgürlüğü hak etmez. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| So why did you emigrate? Go back and fight. | Öyleyse, siz neden göç ettiniz? Geri dönüp savaşın. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| It's very easy for you here to tell other people to fight. | Burada durup başka insanlara savaşmalarını söylemek kolay. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| One day, everybody will be asked: | Bir gün hepimize şu sorulacak... | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| "What did you do against the Communist regime?" | ''Komünist rejime karşı ne yaptınız?'' | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Excuse me, I wanted to ask you something. | Afedersiniz, size bir şey sormak istiyorum. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| What do you want to ask? Why did you do that back there? | Ne sormak istiyorsunuz? Neden içeride öyle davrandınız? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Why do you want to know? | Bunu neden öğrenmek istiyorsunuz? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Who are you? My name is Franz. | Kimsiniz? Adım Franz. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I came to that meeting to listen. | Toplantıyı dinlemek için geldim. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| No, I'm not from the police. I'm a professor at the university. | Hayır, polis falan değilim. Üniversitede profesörüm. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I have nothing in common with these people. | Bu insanlarla ortak hiçbir yanım yok. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| The only things that hold them together... | Onları bir arada tutan tek şey... | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| are the defeats and reproaches they address to one another. | birbirlerine yönelttikleri suçlama ve serzenişler. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| It's hard to be in exile. | Sürgün hayatı zordur. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| People feel abandoned. They feel a lack of understanding. | Sürgünler kimsesizdir, anlaşılmadıklarını düşünürler. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| They feel at a loss and lonely. | Kendilerini kaybolmuş ve yalnız hissederler. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Your country is occupied. Are you indifferent to that? | Ülkeniz işgal edildi. Buna karşı duyarsız mısınız? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I can't stand pointing fingers and raised fists. | Başkalarının suçlanmasına ve sıkılmış yumruklara dayanamıyorum. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| So what do you want to do? | Öyleyse, ne istiyorsunuz? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I want to go to lunch. I'm hungry. | Yemeğe gitmek istiyorum. Karnım acıktı. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| When I was a student in Paris... | Paris'te öğrenciyken... | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I liked the demonstrations, the marches, the crowds, the shouting.... | gösterilere, yürüyüşlere, kalabalığa, slogan atmalara bayılırdım. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I liked to be part of it. | Bunların parçası olmak isterdim. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| The whole world looked like a grand march to me... | Bütün dünya, daha iyi bir geleceğe doğru durmadan ilerleyen... | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| ever onward to a better world. | büyük bir yürüyüş gibi gelirdi bana. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Me, too. I marched every year. Really? | Ben de her yıl yürüyüşe katılırdım. Öyle mi? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Yes, but I was forced to march. | Evet, ama ben buna mecburdum. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Everybody was. | Herkes mecburdu. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| The May Day parade, all the girls dressed the same. | 1 Mayıs yürüyüşünde bütün kızlar aynı giyinirdi. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Everybody smiling, everybody throwing flowers. | Herkes gülümser, çiçek atardı. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I could never keep in step. | Asla uygun adım yürüyemezdim. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| The girls behind me would purposely step on my heels. | Arkamdaki kızlar kasıtlı olarak topuklarıma basardı. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| What happened to your country is a tragedy. | Ülkenin başına gelenler, bir trajedi. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| You think so? Of course. | Öyle mi düşünüyorsun? Elbette. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| There was hope. They killed it. | Bir umut vardı. Onu yok ettiler. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| You're not going to become boring, are you? | Sıkıcı laflar etmeyeceksin, değil mi? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Waiter? | Garson... | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Can you stop that noise? Noise? | Şu gürültüyü kapatır mısınız? Gürültü mü? | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Yes. What you call music. | Evet. Müzik dediğiniz şeyi. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| I'll have to ask the manager. | Müdüre sorayım. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Everywhere music's turning into noise. | Her yerde müzik gürültüye dönüşüyor. | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
| Look. These plastic flowers.... | Bak. Plastik çiçekler... | The Unbearable Lightness of Being-1 | 1988 | |
