• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 173261

English Turkish Film Name Film Year Details
Okay? Yes. Tamam mı? Tamam. Tamam mı? Evet. The Unborn-1 2009 info-icon
Hey, kids! Are we faded yet? Merhaba, çocuklar! Daha yorulmadık mı? Selam, gençler! Kaçıyor muyuz? The Unborn-1 2009 info-icon
We're trying, but I'm gonna go to the bar, if you girls want anything. Deniyoruz fakat kızlar eğer bir şey istiyorsanız bara gidiyorum. Kaçmaya çalışıyoruz, ama bir şey istiyorsanız bara gidiyorum. The Unborn-1 2009 info-icon
I will have a vodka and Red Bull. Me, too. Votka ve Red Bull istiyorum. Ben de. Ben votka ve Red Bull alayım. Ben de. The Unborn-1 2009 info-icon
Why can't I meet a nice guy like that? Neden ben de böyle hoş bir çocukla tanışamıyorum? Ben neden böyle yakışıklı bir erkekle çıkamıyorum? The Unborn-1 2009 info-icon
Please, I set you up with Craig Finch and you totally blew him off. Lütfen, Craig Finch'le randevu ayarladım, onu sepetledin. Lütfen ama, sana Craig Finch'i ayarlamıştım sen de adamın canını sıkmıştın. The Unborn-1 2009 info-icon
You wouldn't even talk to him. Onunla konuşmadın bile. Sen olsan onunla konuşmazdın bile. The Unborn-1 2009 info-icon
Well, that's because he's too dramatic. Şey, çünkü çok heyecanlıydı. Öyle olurdu çünkü adam çok etkileyici. The Unborn-1 2009 info-icon
Somebody, help me! Biri bana yardım etsin! The Unborn-1 2009 info-icon
Casey! Case! Hey, hey, hey! What happened? Casey! Case! Ne oldu? Casey! Case! Hey, hey, hey! Ne oldu? The Unborn-1 2009 info-icon
Are you okay? Huh? İyi misin? İyi misin? Ha? The Unborn-1 2009 info-icon
Hey, girlie. You okay? Merhaba, kızım. İyi misin? Selam, fıstık. İyi misin? The Unborn-1 2009 info-icon
Who? My mother. Kimi? Annemi. The Unborn-1 2009 info-icon
You were drinking. You were buzzed. It was just a hallucination, you know? Sarhoştun. Kafan güzeldi. Sadece bir halüsinasyondur, anlıyor musun? İçmiştin. Yorulmuştun. Halüsinasyondu sadece, değil mi? The Unborn-1 2009 info-icon
This was different. She was there. Bu farklıydı. Buradaydı. Bu farklıydı. Oradaydı. The Unborn-1 2009 info-icon
What if the same thing that happened to my mother is happening to me? Peki ya anneme olan şey bana da olursa? Ya annemin başına gelen şeylerin aynısı benim de başıma geliyorsa? The Unborn-1 2009 info-icon
What if I end up like she did? Peki ya sonum onun ki gibi olursa? Ya annem gibi sonum ölümle biterse? The Unborn-1 2009 info-icon
Have you talked to your dad about it? He's out of town. Babanla konuştun mu? Şehir dışında. Bu konuyu babanla görüştün mü? Babam şehir dışında. The Unborn-1 2009 info-icon
Casey, you are not going to end up like her, okay? Casey, sonun onun ki gibi olmayacak, tamam mı? Casey, sonun onun gibi olmayacak, tamam mı? The Unborn-1 2009 info-icon
How do you know? You can't have it both ways, Romy. Nereden biliyorsun? İki yolu birden seçemezsin, Romy. Nerden biliyorsun? İki yönden de anlayamazsın, Romy. The Unborn-1 2009 info-icon
Either I'm actually crazy, or something's coming after me, Ya tam olarak delirdim ya da beni bir şey takip ediyor... Ya gerçekten deliyim, ya da peşimde bir şey var... The Unborn-1 2009 info-icon
and if that's the case, then... Then I have to protect myself. ...o halde bu durumda kendimi korumak zorundayım. ...durum buysa...o zaman kendimi korumam lazım. The Unborn-1 2009 info-icon
Okay. Put a pair of scissors underneath your pillow with the two points open. Tamam. Yastığının altına açık şekilde bir makas koy. Tamam. Yastığının altına açılmış bir şekilde makas koy. The Unborn-1 2009 info-icon
Something my grandmother used to do, she said it keeps evil spirits away. Ananemin kullandığı bir yöntemdir. Bunun ruhları uzak tuttuğunu söylemişti. Büyük annem böyle yapardı, kötü ruhları uzak tutacağını söylerdi. The Unborn-1 2009 info-icon
You're a freak, Romy. Kafayı yemişsin, Romy. Manyaksın sen, Romy. The Unborn-1 2009 info-icon
Yes, but isn't that why you love me? Evet, ama zaten bu yüzden beni sevmiyor musun? Evet, ama beni bu yüzden sevmiyor musun? The Unborn-1 2009 info-icon
Good night. Good night, hooker. İyi geceler. İyi geceler, sürtük. İyi geceler. İyi geceler, kaltak. The Unborn-1 2009 info-icon
Hello? I need to speak with you. Alo? Seninle konuşmalıyım. Alo? Seninle konuşmam lazım. The Unborn-1 2009 info-icon
I'm sorry for what happened before, but there are things you need to know. Olanlar için üzgünüm, fakat bilmen gereken şeyler var. Olanlar için üzgünüm, ama bilmen gereken şeyler var. The Unborn-1 2009 info-icon
It's after midnight. This can't wait. Saat gece yarısı oldu. Bekleyemez. Vakit gece yarısını geçiyor. Bekleyemem. The Unborn-1 2009 info-icon
I lied about knowing your mother. Annen hakkında yalan söyledim. Anneni tanımadığım konusunda sana yalan söyledim. The Unborn-1 2009 info-icon
She did come to see me, just before she died. Ölmeden evvel beni ziyarete gelmişti. Ölmeden evvel beni görmeye gelmişti. The Unborn-1 2009 info-icon
Oh, my God. You're the woman she was talking about. Aman Tanrım. Bahsettiği kadın sizsiniz. Aman Tanrım. Bahsettiği kadın sensin. The Unborn-1 2009 info-icon
You're her mother. Yes. Onun annesisiniz. Evet. Annesi sensin. Evet. The Unborn-1 2009 info-icon
Why did you lie to me earlier? Daha önce bana neden yalan söyledin? Neden önce yalan söyledin? The Unborn-1 2009 info-icon
I'm sorry, I was just so startled. Üzgünüm, çok korkmuştum. The Unborn-1 2009 info-icon
Your mother never told me you were a twin. Annen, bir ikizin olduğunu söylememişti. İkizin olduğunu annen söylememişti. The Unborn-1 2009 info-icon
But when I saw your eyes today, I knew. Fakat bugün gözlerini gördüğümde, anladım. Ama gözlerini gördüğümde, anlamıştım. The Unborn-1 2009 info-icon
The boy in that reflection, that was your great uncle. Aynada gördüğün çocuk senin büyük dayındı. Aynada gördüğün çocuk, annenin dayısıydı. The Unborn-1 2009 info-icon
My twin brother, Barto. İkiz kardeşim, Barto. The Unborn-1 2009 info-icon
He died in 1944, when we were together in Auschwitz. Auschwitz'de birlikteyken 1944 yılında öldü. 1944 yılında Auschwitz'de öldüğünde birlikteydik. The Unborn-1 2009 info-icon
We were taken to see the doctor in charge. Muayene edilmek üzere doktora götürüldük. Nezaret altında doktora gitmiştik. The Unborn-1 2009 info-icon
A man who was obsessed with twins. İkizlere takıntılı olan bir adama. İkizlere kafayı takmış bir adamdı. The Unborn-1 2009 info-icon
He was very handsome. Very polite. Çok yakışıklı ve kibar biriydi. Çok yakışıklı, çok nazikti. The Unborn-1 2009 info-icon
We thought we'd been rescued. Kurtarıldığımızı sanmıştık. Kurtulduk diye düşünmüştük. The Unborn-1 2009 info-icon
The Nazis believed that twins could unravel the mysteries of genetics. Naziler ikizlerin genetiğin esrarını çözebileceklerine inanıyorlardı. Naziler, ikizlerin genetiğin gizemini çözebileceğine inanıyordu. The Unborn-1 2009 info-icon
They conducted experiments on us. Üzerimizde deneyler yaptılar. Üstümüzde deneyler yaptılar. The Unborn-1 2009 info-icon
Horrible experiments that blurred the line between science and occult. Bilim ile doğaüstü arasındaki bulanık çizgide korkunç deneyler. Bilimle gizem arasındaki çizgiyi bulanıklaştıran korkunç deneylerdi. The Unborn-1 2009 info-icon
One of their obsessions was eye colour. Takıntılı olduğu bir şeyde göz rengiydi. Takıntılarından biri göz rengiydi. The Unborn-1 2009 info-icon
By trial and error, they attempted to fabricate blue eyes from brown. Deneme yanılmayla, kahverengiden mavi gözler üretmeyi deniyorlardı. Deneme yanılma yoluyla, kahverengi gözlerden mavi gözler yapmaya kalkıştılar. The Unborn-1 2009 info-icon
The injections were painful. Yapılan iğneler çok acı vericiydi. Yaptıkları iğneler acı vericiydi. The Unborn-1 2009 info-icon
Some caused blindness. Bazıları körlüğe neden oluyordu. Bazıları körlüğe yol açtı. The Unborn-1 2009 info-icon
Some caused death. Bazıları da ölüme. The Unborn-1 2009 info-icon
Two days later, he came back, except... İki gün sonra, kardeşim geri döndü... The Unborn-1 2009 info-icon
It wasn't really Barto. Gerçek Barto'dan yoksun olarak. ...ama gerçek Barto değildi artık. The Unborn-1 2009 info-icon
A doorway had been opened. Bir kapı aralanmıştı. Geçit açılmıştı. The Unborn-1 2009 info-icon
Something else was inhabiting his body. Vücudunun içinde başka bir şey vardı. Bedenine başka bir şey girmişti. The Unborn-1 2009 info-icon
Have you ever heard of a dybbuk? Hiç kötü ruh diye bir şey duydun mu? Dybbuk diye bir şey duydun mu? The Unborn-1 2009 info-icon
It is the soul of a dead person that has been barred from entering heaven. Cennette girmesi yasaklanmış olan birinin ruhu. Cennete girmesi yasaklı ölmüş bir insanın ruhudur. The Unborn-1 2009 info-icon
So it endlessly wanders the borderlands between the worlds, Bu yüzden iki dünyanın sınırları arasında, yeni bir beden... Böylece devamlı âlemlerin sınırlarında gezer durur... The Unborn-1 2009 info-icon
trying to find a new body. ...bulmak için durmadan dolaşır. ...yeni bir beden bulmaya çalışır. The Unborn-1 2009 info-icon
Some people are doorways. Bazı insanlar geçiş kapısıdır. Geçitte biri var. The Unborn-1 2009 info-icon
Yes. Especially twins. Evet, özellikle de ikizler. Evet. Özellikle ikizler. The Unborn-1 2009 info-icon
Because what is a twin but another kind of mirror? Ayna dışında başka bir ikizi olduğu için mi? Çünkü bir ikiz, bir çeşit aynadan başka nedir ki? The Unborn-1 2009 info-icon
And mirrors have always been doorways to the other world. Aynalar her zaman diğer dünyaya açılan bir kapı olmuştur. Aynalar da öbür âleme açılan kapılardır. The Unborn-1 2009 info-icon
From the moment he came back, I knew it wasn't Barto. Geri döndüğünde onun Barto olmadığını biliyordum. Döndüğü andan itibaren, onun Barto olmadığını anlamıştım. The Unborn-1 2009 info-icon
A dybbuk had crossed over and taken his place. Kötü ruh bu tarafa geçip kardeşimin yerini aldı. Bir Dybbuk bu tarafa geçmiş ve onun yerini almıştı. The Unborn-1 2009 info-icon
It had used his body to enter our world. Vücudunu dünyamıza girmek için kullandı. Dünyamıza girmek için onun bedenini kullanmıştı. The Unborn-1 2009 info-icon
It's been trying to find its way back ever since. O andan itibaren bu tarafa geçiş yolu bulmaya çalışıyor. O andan beri geri gelmenin yollarını bulmaya çalışıyor. The Unborn-1 2009 info-icon
Casey. The dybbuk's blood is on our hands now. Casey. Artık kötü ruhun kanı bizim ellerimizde. Casey. Artık elimize Dybbuk kanı bulaştırdık. The Unborn-1 2009 info-icon
This thing, this entity, it tried to take hold of your unborn twin! Bu şey, bu varlık doğmamış kardeşini ele geçirmeye çalıştı! Bu şey, bu varlık, senin doğmamış ikizini ele geçirmeye çalışmış. The Unborn-1 2009 info-icon
And when it couldn't have him, it turned its gaze to the other child. Ona sahip olamadığında gözünü diğer çocuklara dikti. Onu ele geçiremeyince de, gözünü başka çocuklara çevirmiş. The Unborn-1 2009 info-icon
It's been circling you ever since you were born, Casey. Doğduğundan beri senin etrafında, Casey. Sen doğduğundan beri peşinde dönüp duruyor, Casey. The Unborn-1 2009 info-icon
Why didn't this start happening before? Neden daha önce başlamadı? Neden daha önce olmaya başlamadı? The Unborn-1 2009 info-icon
It takes time for it to make its way from the other side. Diğer taraftan geçiş yapmak zaman alan bir şeydir. Öbür taraftan geçmek için yolunu bulması zaman alıyor. The Unborn-1 2009 info-icon
It enters our world in stages. Always it inhabits the helpless creatures first, Dünyamıza kademeli olarak girer. Dünyamıza kademeli olarak geçiyor. Genellikle önce aciz yaratıklara yerleşiyor... The Unborn-1 2009 info-icon
from insect to animal, slowly making its way up the ladder of life forms. ...haşaratlardan hayvanlara geçer. Yavaşça yaşam formları arasında yol alır. ...böcekten hayvana, yaşam merdivenin basamaklarını yavaş yavaş oluşturuyor. The Unborn-1 2009 info-icon
But a twin is what it most desires. How do I stop it? Fakat en çok arzu ettiği ikizlerden birini ele geçirmektir. Ama en çok bir ikizi ister. Nasıl durdurabilirim? The Unborn-1 2009 info-icon
Your mother asked the same question. Annen de aynı soruyu sordu. Annen de aynı soruyu sormuştu. The Unborn-1 2009 info-icon
I told her about the Sefer ha marot, the Book of Mirrors, Annene şeytan çıkarma ayinlerinin olduğu Aynalar Kitabı... Ona, içinde kovma ayinleri olan Aynaların Kitabı... The Unborn-1 2009 info-icon
which includes the rites of exorcisms. ...Sefer ha marot'dan bahsetmiştim. ...Sefer Ha Marot'tan bahsetmiştim. The Unborn-1 2009 info-icon
There is a rabbi who may be able to help you. Sana yardımı dokunabilecek bir Yahudi din adamı var. Sana yardımcı olabilecek bir haham var. The Unborn-1 2009 info-icon
Joseph Sendak. Find him. Joseph Sendak. Onu bul. Joseph Sendak. Bul onu. The Unborn-1 2009 info-icon
Please exercise care when handling the manuscript. El yazmasını kullanırken lütfen dikkatli olun. Lütfen el yazmasına dokunurken dikkat edin. The Unborn-1 2009 info-icon
I guess most of you know me. Each day is a struggle, you know? Sanırım çoğunuz beni tanıyordur. Her gün bir mücadeledir, değil mi? Sanırım çoğunuz beni tanıyorsunuz. Her günün bir mücadele olduğunu biliyorsunuz, değil mi? The Unborn-1 2009 info-icon
I keep trying to do that searching thing. Make a moral inventory of myself. Bunu araştırmaya devam ediyorum. Donanımıma ahlaki destek sağlıyor. Araştırma işini devam ettirmeye çalışıyorum. Moral kaynağım oluyor. The Unborn-1 2009 info-icon
Be fearless. Well, that's all we can ask. Korkusuz ol. Hepimizin istediği bu. Korkusuz oluyorsunuz. Sorabileceklerimiz bu kadar. The Unborn-1 2009 info-icon
Thank you for sharing, Rick. Paylaştığın için teşekkürler, Rick. Paylaştığın için teşekkür ederim, Rick. The Unborn-1 2009 info-icon
All right, it looks like we're about finished for the day. Pekâlâ, görünüşe göre bugünlük bitirdik. Pekâlâ, günü bitirmek üzereyiz gibi görünüyor. The Unborn-1 2009 info-icon
We'll pick up where we left off next week. Gelecek hafta kaldığımız yerden devam ederiz. Haftaya kaldığımız yerden devam ederiz. The Unborn-1 2009 info-icon
If I'm not mistaken, Henry's up to bat on doughnut duty. Eğer yanılmıyorsam, vaftiz çöreği dağıtma sırası Henry'deydi. Yanılmıyorsam, Henry'nin çörek görevi var. The Unborn-1 2009 info-icon
Go easy on us, will you, Henry? Throw in a few low fat muffins. Bize bir kıyak geçer misin, Henry? Bir kaç yağsız kek getir. Bize nazik davranırsın, değil mi Henry? Az yağlı birkaç çörek yeriz. The Unborn-1 2009 info-icon
Excuse me, are you Rabbi Sendak? Yes. Affedersiniz, siz Haham Sendak mısınız? Evet. Affedersiniz, Haham Sendak siz misiniz? Evet. The Unborn-1 2009 info-icon
Well, the right hand text is Hebrew, so I can. It's from the Kabbalah. Evet, metin güvenilir bir İbranice ise, okuyabilirim. Bu Kabala'dan. İbranice sağ el yazısı olduğundan okuyabilirim. Kabala'dan. The Unborn-1 2009 info-icon
Jewish mysticism. Yahudi mistisizmi. Yahudi tasavvufu. The Unborn-1 2009 info-icon
How did you come by this? Bu nereden buldun? Bunu nerden buldunuz? The Unborn-1 2009 info-icon
Look. I know that this is gonna sound crazy, believe me. Bakın. Bunun çılgınca geldiğini biliyorum, bana inanın. Bakın. Bunun size anormal geleceğini biliyorum, bana inanın. The Unborn-1 2009 info-icon
But I need an exorcism performed. Fakat şeytan çıkarma ayinine ihtiyacım var. Ama şeytan çıkarmak istiyorum. The Unborn-1 2009 info-icon
I'm being haunted by something. I've... Bir şey tarafından ele geçirildim. Bana bir şey musallat oldu. The Unborn-1 2009 info-icon
A dyb... A dyb... A dybbuk. Kötü... Kötü... Kötü ruh. Dyb... Dyb... Dybbuk. The Unborn-1 2009 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 173256
  • 173257
  • 173258
  • 173259
  • 173260
  • 173261
  • 173262
  • 173263
  • 173264
  • 173265
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact