Search
English Turkish Sentence Translations Page 172963
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Oh, hiya. How are you? | Selam Nasılsın? Oo, selamlar. Nasılsın? Selam Nasılsın? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Good. Good. | İyi. Güzel. İyi. İyi. İyi. Güzel. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Uh... listen, are you free next week | Dinle, gelecek hafta bir yerlere gitmek... Aa... dinle. Önümüzdeki hafta seyahat için Dinle, gelecek hafta boş musun | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
to go away? | ...için müsait misin? müsait olur musun? bir yerlere gitmek için? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It's kind of a tour, tour of the North, | Bir tür tur, Kuzey Turu... Bir tür tur, Kuzey turu. Bir tür tur, Kuzey Turu, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
restaurant tour, really good restaurants. | ...restoran turu, gerçekten iyi restoranlar var. Restoranlara, gerçekten güzel restoranlara yapılacak bir tur. restaurant turu, gerçekten iyi restaurantlar var. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Right. Why me? | Haklısın. Peki neden ben? Evet. İyi de neden ben? Doğru. Neden ben? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Well, Mischa is unavailable. | Şey, Mischa müsait değil. Şey, Mischa uygun değil. Şey,Mischa müsait değil. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
You've met Mischa, haven't you? | Mischa'yla tanışmıştın, değil mi? Mischa ile tanışmıştın değil mi? Mischa'yla tanıştın,öyle değil mi? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Uh, is she your assistant? | Ah senin asistanın. Ah, senin yardımcın olan mı? Ah o senin asistanın. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
No, that's Emma. | Hayır, o Emma. Yo, o Emma. Hayır,o Emma. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
No. No, Mischa's my girlfriend. | Hayır. Hayır, Mischa benim kız arkadaşım. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Oh, yeah, yeah, the Australian girl. | Ah, evet evet, Avustralyalı kız. Ah, doğru, doğru ya. Avusturalyalı kız. Ah,evet evet., Avustralyalı kız. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
No. God, no. That was ages ago. No. | Hayır Tanrım olamaz. O yıllar önceydi. Hayır, Tanrım, hayır. O çok önceydi. Hayır Tanrım olamaz. O yıllar önceydi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Anyway, it doesn't matter. | Her neyse önemli değil. Aman her neyse, fark etmez. Her neyse önemli değil. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Mischa can't come, and I don't want to go alone. | Mischa gelemiyor ve ben de yalnız gitmek istemiyorum. Mischa gelemiyor, ve ben de yalnız gitmek istemiyorum. Mischa gelemiyor, ve ben de yalnız gitmek istemiyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I've asked other people, but they're all too busy, | Birçok kişiye sordum, fakat onlar da çok meşgul... Başkalarına da sordum, ama hiçbiri de müsait değildi. Bir çok kişiye sordum, fakat onlar da çok meşgul, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
so, you know, do you want to come? | ...anlıyor musun? Gelmek ister misin? İşte, bilirsin, gelmek istiyor musun? yani anlıyor musun? Gelmek ister misin? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Uh... well, don't know, really. | Şey, gerçekten bilmiyorum. Ah, şey... Emin değilim, gerçekten. Şey,gerçekten bilmiyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'd have to ask Sally. | Sally'e sormam gerekir. Sally'e danışmam lazım. Sally'e sormam gerekir. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'm not asking you to go on holiday with me | Senden benimle tatile gelmeni ya da... Sana benimle tatil yapmayı teklif etmiyorum. Senden benimle tatile gelmeni ya da | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
or anything weird. | ...başka bir şey yapmanı istemiyorum. Ya da başka tuhaf bir şey. başka bir şey istemiyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It's for The Observer Magazine. | Bu Gözetmen Dergisi için. The Observer dergisi için. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
They're gonna pay for everything, | Her şeyi onlar ödeyecek. Her şeyi ödeyecekler. Onlar her şeyi ödeyecekler. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and there's a small fee, which I'll split with you 60 40. | Ayrıca seninle paylaşacağım, küçük de bir ücret var. ve yüzde 60'a 40 bölüşeceğimiz ufak da bir ücreti olacak. ve seninle paylaşacağım 60 40, küçük de bir ücret var. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
When is it? | Ne zaman? Ne zaman peki? Ne zaman? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Next Monday. | Önümüzdeki Pazartesi. Tamam. Önümüzdeki pazartesi. Önümüzdeki Pazartesi. Tamam | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Rob, Steve's here. | Rob, Steve burada. Rob, Steve geldi. Rob, Steve burada. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
All right? Hey, yeah. | Tamam mısın? Tamamım. İyi misin? Selam, evet. Tamam mı? Tamam. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Hi, Steve. We're off. | Merhaba, Steve. Yola çıkıyoruz. Merhaba, Steve. Hazırız. Merhaba, Steve. Biz kapalıyız. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Hello. Hi. | Merhaba, selam. Selam. Merhaba. Merhaba, Selam. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Ah, you know Sally and Chloe. | Sally ve Chloe'yi tanıyor muydun? Ah, Sally ve Chloe'yi tanıyorsun. Sally ve Chloe'yi tanıyor musunuz? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yeah, yes. Hi. Hello. Hi. Nice to see you. | Evet. Selam. Selam. Selam. Seni görmek güzel. Hı hıh, evet. Selam. Merhaba. Selam. Seni görmek güzel. Evet. Selam. Selam. Selam. Seni görmek güzel. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Very good. | Çok iyi. Oldukça iyiyim. Çok iyi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Nice to see you. Hello. | Seni gördüğüme sevindim. Merhaba. Seni gördüğüme memnun oldum. Merhaba. Seni gördüğüme sevindim. Merhaba. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
What is that? | Bu da nedir? O da ne öyle? Bu da nedir? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
This, just pickax handles. | Bunlar, kazma kolları. Bu, sadece balta. Bunlar,sadece kazma kolları. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Seriously? Climbing gear. | Ciddi misin? Tırmanma eşyaları. Ciddi misin sen? Tırmanma donanımı. Ciddi misin? Tırmanma eşyaları. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Yeah, just in case we... We're climbing? | Şey yaparız diye... Tırmanıyor muyuz? Evet, belki şey yaparken... Tırmanırken? Şey yaparız diye... Tırmanıyor muyuz? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Got you a set of crampons too. | Bir çift tırmanma demiri de aldım. Bir çift de krampon aldım sana. Bir çift tırmanma demiri de aldım. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'll ring you, okay? | Seni çaldıracağım tamam mı? Seni haberdar ederim, tamam mı? Seni çaldıracağım tamam mı? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Oh, yes, please do. I love you. | Tamam, çaldırırsın. Seni seviyorum. Oh, evet, lütfen. Seviyorum seni. Tamam,çaldır. Seni seviyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Look after mummy. Give me a kiss. | Annenin arkasından bak. Bana bir öpücük ver. Annene iyi bak. Bana da bir öpücük ver bakalım. Annenin arkasından bak. Bana bi' öpücük ver. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Have fun. | Keyfinize bakın. Eğlenmeye bak. Eğlenin. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
[whispering] Give him a kiss. | Babana bir öpücük ver. Öpücük ver ona. Ona bir öpücük ver. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
If you haven't heard anything from me in five days, | Benden beş gün içerisinde haber alamazsan... Eğer beş gün benden haber alamazsan, Benden beş gün içerisinde haber alamazsan | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
alert the authorities. | ...derhal yetkililere bildir. yetkililere bildir. yetkililere bildir. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'll send out a search party. Drive safely. | Bir arama ekibi göndereceğiz. Dikkatli sür. Arama ekibi gönderirim. Dikkatli sür. Bir arama ekibi göndereceğiz. Dikkatli sür. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Okeydoke. Bye bye. | Anlaşıldı. Hoşça kal. Tam mam. Bye bye. Anlaşıldı. Bye bye. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Have a good time. Give a little wave to you. | İyi vakit geçirin. El salla. İyi eğlenceler. El sallıyorum. İyi vakit geçirin. El salla. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I give a little wave to you. | El sallıyorum... El sallıyorum. El sallıyorum... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
No? | Hayır mı? Hayır? Hayır? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I'm gonna give another little wave to you. | Bir el daha sallayacağım... Bir kere daha el sallayacağım. Bir el daha sallayacağım... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Oh, I'm going. Bye bye. Bye. Bye. | Gidiyorum güle güle. Güle güle. Oh, tamam gidiyorum. Bye bye. Bye. Bye. Gidiyorum bye bye. Bye. Bye. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Bye bye. | Hoşça kal. Bye bye. Bye bye. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Can you say good bye to Dad? | Babana güle güle der misin? Babacığına hoşçakal diyecek misin? Babana güle güle der misin? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Say good bye. Are you gonna wave? | Güle güle de. El sallayacak mısın? Hoşçakal de bakalım. El de sallayacak mısın arkasından? Güle güle de. El sallayacak mısın? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I thought we'd go M1, M6, come off at junction 31, | 31. kavşaktan M1, sonra da M6'ya döneceğimizi düşünmüştüm. 31. kavşaktan dönüp, Çevre yolumdan gideceğimizi sanıyordum 31.Kavşaktan M1,M6'ya döneceğimizi düşünmüştüm. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and there's a short drive on the A59 to Clitheroe. | Ve de A59 Clitheroe'ya kestirme bir yol var. ve orada da A59'da Clitheroe'ye kestirme var. ve A59 Clitheroe'ya kestirme bir yol var. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
From there, it's a very short hop to Whitewell. | Oradan Whitewell'a çok kısa bir yol var. Oradan, ver elini Whitewell'e. Oradan Whitewell'a çok kısa bir yol var. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
And how long will that take? | Ne kadar sürecek? Ve ne kadar sürecek? Ve ne kadar sürecek? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
About four hours. Four hours? | Yaklaşık dört saat. Dört saat mi? Yaklaşık dört saat. Dört saat? Yaklaşık dört saat. Dört saat mi? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
That's not very much. | Çok fazla değil. Hiç de uzun bir süre değil. Çok fazla değil. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Why aren't we using sat nav? | Navigasyonu neden kullan mıyoruz? Neden uydu haritasını kullanmıyoruz ki? Navigasyonu neden kullan mıyoruz? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I've always liked maps. | Haritaları hep sevmişimdir. Her daim klasik haritaları sevmişimdir. Haritaları hep sevmişimdir. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
When we would go on holiday as kids, | Ben çocukken tatile gittiğimizde... Biz çocukken pikniğe gittiğimizde, Ben çocukken tatile gittiğimizde | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
my dad would plan the route, you know, | ...babam yönü hesaplardı... babam rotayı planlardı, bilirsin, babam yönü planlardı anlıyor musun, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and show us on the map what the route was, | ...ve bize haritada hangi yöne gideceğimizi gösterirdi. Ve bize harita üzerinde rotayı gösterirdi. ve bize haritada hangi yöne gideceğimizi gösterirdi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and we'd all follow it, you know? | Ve biz de onu takip ederdik anlıyor musun? Ve biz de takip ederdik, bilirsin! Ve biz de onu takip ederdik anlıyor musun? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It was great. | Harikaydı. Ne güzeldi. Ben çocukken tatile gittiğimizde Harikaydı. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
The good news is, I've found the M1. | İyi haber şu ki M1'i buldum. İyi haber: Çevre yolunu buldum! İyi haber şu ki M1'i buldum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I wouldn't have had you down as having a four wheel drive. | Dört çeker araban olduğunu hiç düşünmedim. Günün birinde dört çeker bir taşıtının olacağına hayatta inanmazdım. Dört çeker araban olduğunu düşünemezdim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It's not mine. | Bu benim değil ki. Benim değil ki. Bu benim değil. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Mischa thought it would be good. | Mischa bunun iyi olduğunu düşünürdü. Mischa uygun gördü. Mischa bunun iyi olduğunu düşünürdü. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
She thought it would be useful in the Lake District, | Bunun Lake District'te kullanışlı olacağını düşünürdü. Yorkshire Dales'teki District gölünde O bunun Lake District'te kullanışlı olacağını düşünürdü, | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
the Yorkshire Dales. | Yorkshire vadisi. işimize yarayabileceğini söyledi Yorkshire vadisi. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
You know, it's not like down south, Rob. | Rob bilir misin bu güneye inmek gibi değil. Bilirsin oralar güneye benzemez Rob. Rob bilir misin bu güneye inmek gibi değil. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
There's a lot of bumpy roads up there. | Orada bir çok engebeli yol var. Akıl almayacak kadar fazla engebeli yollar var orada. Orada bir çok engebeli yol var. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Where... why isn't she here? | Nerede... Neden o burada değil? Nerede? O niye burada değil hem? Nerede...Neden o burada değil? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
'Cause she's... she had to go back to America. | Çünkü o... Amerika'ya geri dönmek zorundaydı. '' Çünkü Amerika'ya gitti, gitmesi gerekti. Çünkü o... Amerika'ya geri dönmek zorundaydı. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Oh, dear. | Yazık. Hey yavrum! Yazık. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Have you... you haven't separated? | Ayrıldınız mı? Siz, aa, siz ayrılmadınız mı? Ayrıldınız mı? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It's in limbo, you know? It's in limbo. | O muallakta. Muallakta biliyor musun? Sallantıda işte, bilirsin? Sallantıda. O muallakta. Muallakta biliyor musun? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
So is it all over? | Yani her şey bitti mi? Ee, yani bitti? Yani her şey bitti mi? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
No. I don't know. I don't know. | Hayır, bilmiyorum. Bilmiyorum. Hayır. Bilmiyorum. Bilmiyorum. Hayır,bilmiyorum. Bilmiyorum. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It's just... it's all... | Sadece, her şey... Yalnızca, hepsi... Sadece,her şey... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Well, let's go here. Let's get some breakfast here. | Peki, iuraya gidelim mi? Kahvaltılık bir şeyler alırız oradan. Hey, şuraya gidelim. Hadi gidip biraz kahvaltı yapalım. Peki,buraya gidelim mi? Kahvaltılık bir şeyler alalım buradan? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Ah, oh, no, let's not. | Hayır. Olmaz. Ah, oo, hayır, gitmeyelim. Yok. Olmaz.. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
I've been up since half past 5:00 with Chloe, | En son Chloe ile birlikte beş buçukta yedim. Sabahın beş buçuğundan beri ayaktayız Chloe ile, En son Chloe'la beş buçukta yedim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
and I've not eaten a single thing. | Ve başka hiçbir şey yemedim. ve ağzıma tek bir şey koymadım. Ve başka hiç bir şey yemedim. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
You could write about it. | Bir şeyler söyleyebilirdin. Bununla ilgili yazabilirsin. Bir şeyler söyleyebilirdin. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Why don't you review the food and say, | Neden yemekleri gözden geçirmiyoruz ve... Neden yemeğe yorum yapıp Neden yemekleri gözden geçirmiyoruz ve... | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
"I'm staring off by talking about what real people eat"? | "Konuşmama gerçek insanlar ne yer ile başlıyorum"? "Gerçek insanların neler yediği hakkında konuşarak uzaklara dalıyorum,'' demiyorsun "Konuşmama gerçek insanlar ne yer ile başlıyorum"? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
No, that's been done. | Hayır, o olmuştu. Hayır, daha önce denendi bu. Hayır,o oldu. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
That's been done before. | Bundan önce oldu. Daha önce denendi. Bundan önce oldu. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
It's 2010. Everything's been done before. | 2010'dayız... Her şey önceden oldu. 2010'dayız. Yapılmayan bir şey kalmadı. 2010'dayız.. Her şey önceden oldu. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
All you can do is do something someone's done before | Yapabildiğin tek şey başkalarının önceden yaptıklarını yapmak. Yapabileceğin tek şey bir başkasının daha önceden yaptığı bir şeyi yeniden yapmak. Yapabildiğin tek şey başkalarının önceden yaptıklarını yapmak. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
but do it better or differently. | Fakat onu daha iyi veya farklı yap. Elbette daha farklı ya da iyi bir biçimde. fakat onu daha iyi veya farklı yap. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
To some extent, that's correct. | Yükselt, bu doğru. Bir açıdan doğru. Yükselt, bu doğru. | The Trip-2 | 2010 | ![]() |
Why are we listening to this? | Bunu neden dinlemiyoruz? Ne diye bunu dinliyoruz ki? Bunu neden dinlemiyoruz? | The Trip-2 | 2010 | ![]() |