Search
English Turkish Sentence Translations Page 170106
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Your mistake forced us to silence Jane. | Bu hatan bizi Jane'i susturmak zorunda bıraktı. Senin hatan yüzünden Jane’i Susturmak zorunda kaldık. Bu hatan bizi Jane'i susturmak zorunda bıraktı. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| If you think the rest of the elders | Eğer ihtiyarların geri kalanının şu an bu kasabaya... Eğer diğer yaşlıların, Eğer ihtiyarların geri kalanının şu an bu kasabaya... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| aren't paying attention to this town right now, you're a fool. | ...ilgi göstermediğini düşünüyorsan aptalsın demektir. Bu şehri göz altına almadığını Düşünüyorsan salaksın. ...ilgi göstermediğini düşünüyorsan aptalsın demektir. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I think we just need to lay low with the crystal for a little while. | Bir süreliğine kristalle dikkat çekmememiz gerektiğini düşünüyorum. Bence cristalle birlikte biraz Sessiz sakin takılmalıyız. Bir süreliğine kristalle dikkat çekmememiz gerektiğini düşünüyorum. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Fine. That's probably a good idea. | İyi. Bu muhtemelen iyi bir fikir. Pekala. Bu muhtemelen iyi bir fikir. İyi. Bu muhtemelen iyi bir fikir. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| You may have the crystal, but you still need me. | Kristal sende olabilir ama hâlâ bana ihtiyacın var. Cristal elinde olabilir, Ama hala bana ihtiyacın var. Kristal sende olabilir ama hâlâ bana ihtiyacın var. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Let's not forget that. | Bunu unutmayalım. Bunu unutmamalısın. Bunu unutmayalım. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| You look magnificent. | Harika görünüyorsun. Harika gözüküyorsun. Harika görünüyorsun. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Thanks. | Sağ ol. Teşekkür ederim. Sağ ol. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Hey, grandma, | Büyük anne... Hey, Anneanne, Büyük anne... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I found this family tree inside the parchment. | ...bu aile ağacını parşömenin içinde buldum. Bu parşömenin içinde aile ağacımızı buldum. ...bu aile ağacını parşömenin içinde buldum. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Do you know anything about the Blackwell family line? | Blackwell soyu hakkında bir bildiğin var mı? Blackwell soyu hakkında bir şey biliyor musun? Blackwell soyu hakkında bir bildiğin var mı? | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| What's wrong? Nothing. | Sorun ne? Yok bir şey. Ne oldu ki? Yok bir şey. Sorun ne? Yok bir şey. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I don't know. I'm sorry. What did you say? | Bilmiyorum. Üzgünüm. Ne demiştin? Bilmiyorum. Üzgünüm. Ne sormuştun? Bilmiyorum. Üzgünüm. Ne demiştin? | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I asked you if you knew anything | John Blackwell'in aile ağacı hakkında bir şey bilip bilmediğini sormuştum. John Blackwell’in aile soyu hakkında John Blackwell'in aile ağacı hakkında bir şey bilip bilmediğini sormuştum. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| about John Blackwell's family tree. | Bir şey biliyormusun diye. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I never met anyone in that family. | O aileden daha önce kimseyle tanışmadım. O aileden kimseyle tanışmadım. O aileden daha önce kimseyle tanışmadım. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| And your mother never talked about them. | Annen de onlardan hiç bahsetmedi. Ve annen onlardan hiç bahsetmedi. Annen de onlardan hiç bahsetmedi. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Oh. Ok. | Peki. Oh. Tamam. Peki. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Would you get the door, please? | Kapıya bakar mısın lütfen? Kapıya bakarmısın, lütfen? Kapıya bakar mısın lütfen? | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I need to find my purse. | Çantamı bulmam gerek de. Çantamı bulmalıyım. Çantamı bulmam gerek de. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| For stealing those from our garden? | Onları bahçemizden çaldığın için mi? Bunları bahçemizden çaldığın İçin mi? Onları bahçemizden çaldığın için mi? | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Ok, two things. | Tamam, iki şey için. Tamam, iki şey hakkında. Tamam, iki şey için. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I feel something between the two of us, too. | Ben de aramızda bir şey hissetmiştim. Bende ikimiz arasında Bir şeyler hissediyorum. Ben de aramızda bir şey hissetmiştim. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I'm just not totally sure how to deal with it. | Sadece nasıl davranacağım konusunda pek emin değildim. Ama bununla nasıl başa çıkacağımdan Emin değilim. Sadece nasıl davranacağım konusunda pek emin değildim. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Well, what you've been trying so far | Yardımı dokunacaksa, şimdiye kadar yaptıklarının pek işe yaramadı. En azından şu ana kadar denediklerin, Yardımı dokunacaksa, şimdiye kadar yaptıklarının pek işe yaramadı. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| hasn't worked, if that helps. | Bir işe yaramadı, Eğer yardımı olacaksa. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I know. And I'm sorry. | Biliyorum ve üzgünüm. Biliyorum. Ve özür dilerim. Biliyorum ve üzgünüm. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| You just sort of took me by surprise | Tanıştığımızdan beri ilk kez hazırlıksız yakaladın da. Tanıştığımızdan beri beni hep, Sürpriz içinde bıraktın. Tanıştığımızdan beri ilk kez hazırlıksız yakaladın da. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I know it's probably too late, | Muhtemelen artık çok geç biliyorum... Farkındayım belk biraz geç Olacak fakat, Muhtemelen artık çok geç biliyorum... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| but I'd be honored to go to the fundraiser with you tonight. | ...ama bu hayır gecesine seninle gitmekten şeref duyarım. Seninle birlikte partiye gitmekten Onur duyarım. ...ama bu hayır gecesine seninle gitmekten şeref duyarım. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Hi. Can I get two more, please? A red and a white? | Merhaba. İki tane daha alabilir miyim lütfen? Bir kırmızı, bir beyaz. Merhaba. İki tane daha, Lütfen? Kırmızı ve beyaz. Merhaba. İki tane daha alabilir miyim lütfen? Bir kırmızı, bir beyaz. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| You're looking very nice this evening. | Bu gece çok hoş görünüyorsun. Bu gece çok güzel görünüyorsun. Bu gece çok hoş görünüyorsun. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Thank you, Charles. | Teşekkürler Charles. Teşekkür ederim, Charles. Teşekkürler Charles. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Are you all right? | Sen iyi misin? İyiyim. Sen iyi misin? Sen iyi misin? İyiyim. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Just enjoying watching Amelia have fun. | Sadece Amelia'nın eğlenişini izlemenin keyfini sürüyorum. Amelianın eğlendiğini gördüğüme seviniyorum. Sadece Amelia'nın eğlenişini izlemenin keyfini sürüyorum. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| You mean Cassie. | Cassie demek istedin herhalde. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Remember, you're supposed to keep an eye on Jake, | Unurma buraya Jake'i izlemeye geldin... Unutma, Jake’e göz kulak olman Gerekiyor, Unurma buraya Jake'i izlemeye geldin... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| not Diana. | ...Diana'yı değil. Diana’ya değil. ...Diana'yı değil. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| You want a drink or something? | İçki falan istiyor musun? İçki filan istermisin? İçki falan istiyor musun? | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| As long as we're here. | Hazır buradayken. Burada olduğumuza göre. Hazır buradayken. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Sure. How about something with an olive? | Olur. Zeytinli bir içkiye ne dersin? Tabii ki. İçinde zeytin olan bir şeye Ne dersin? Olur. Zeytinli bir içkiye ne dersin? | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| How about whatever I can con the bartender into giving me? | Barmenin bana en iyisini vermesi için kandırmama ne dersin? Peki barmeni bize vermeye ikna Edebileceğim herhangi bir şeye ne dersin? Barmenin bana en iyisini vermesi için kandırmama ne dersin? | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| And try not to let Jake get away while I'm gone. | Ben yokken, Jake'i gözden kaçırmamaya çalış. Ve ben yokken Jake’in uzaklaşmasına İzin verme. Ben yokken, Jake'i gözden kaçırmamaya çalış. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| We're going to dance. | Dans edeceğiz. Sahi mi? Dans edeceğiz. Dans edeceğiz. Sahi mi? | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I'm trying to... | Annemin benim yaşımdayken, süslü püslü giyinmiş... Ben annemi... Annemin benim yaşımdayken, süslü püslü giyinmiş... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Picture my mother here when she was my age, | Benim yaşıyken burada dans edişini Resmetmeye çalışıyorum, | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| all dressed up, dancing. | Güzelce giyinmiş, Dans ederken. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Maybe with my father. | Belki de babamla ediyordu. Belkide babamla. Belki de babamla ediyordu. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Since we found that family tree today, | O aile ağacını bulduğumuzdan beri babamı düşünüyorum. Bugün o aile ağacınızı Bulduğumuzdan beri, O aile ağacını bulduğumuzdan beri babamı düşünüyorum. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I can't stop thinking about him. | Babamı düşünmeden edemiyorum… | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I never told my mom this, | Bunu anneme hiçbir zaman söylemedim çünkü onu üzeceğini biliyordum... Anneme bundan hiç bahsetmedim, Bunu anneme hiçbir zaman söylemedim çünkü onu üzeceğini biliyordum... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| because I knew it would upset her, | Çünkü onu üzeceğini biliyordum, | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| but when I was little, | ...ama küçükken... Ama küçükken, ...ama küçükken... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I created an imaginary version of my father. | ...babamın hayali bir versiyonunu kafamda yarattım. Babamın hayali bir şeklini yarattım. ...babamın hayali bir versiyonunu kafamda yarattım. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| And I would just talk to him all the time. | Durmadan onunla konuşurdum. Ve sürekli onla konuşurdum. Durmadan onunla konuşurdum. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I made up all the things that | Bana ondan hiç söz etmedi diye tüm bunları uydurdum... Bana bahsetmediği onca şeyi, Bana ondan hiç söz etmedi diye tüm bunları uydurdum... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| she never told me about him... | Kendim uydurdum... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| where he was from, the kind of foods he liked, | ...nereli olduğunu, ne tür yemeklerden hoşlandığını... Nereden olduğunu, Sevdiği yemekleri, ...nereli olduğunu, ne tür yemeklerden hoşlandığını... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| what kind of tea he would drink at tea parties. | ...çay günlerinde hangi çayı içtiğini. Çay partilerinde hangi Çayı içtiğini. ...çay günlerinde hangi çayı içtiğini. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| How proud he was of me. | Benimle ne kadar gurur duyduğunu. Benimle nasıl gurur duyduğunu… Benimle ne kadar gurur duyduğunu. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Look who I'm talking too. | Kime anlatıyorum ben. Konuştuğum kişiye bak. Kime anlatıyorum ben. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| You lost both your parents at the same time. | Sen ebeveynlerini aynı anda kaybettin. Sende aileni benimkiyle aynı Zamanda kaybettin. Sen ebeveynlerini aynı anda kaybettin. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I talked to Nick once. | Ben Nick ile bir sefer konuştum. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Before... | Önceden... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| he told me that this blonde girl moved next door | Yan tarafa taşınan sarışın kız, | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| into the Blake house... | Blake’lerin evine... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| short, sad. | Küçük, üzgün... Kısa, üzgün. Küçük, üzgün... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| But strong. | ...ama kuvvetli. Ama güçlü. ...ama kuvvetli. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| A survivor. | Bir savaşçı. Ona hayran kalmıştı. Sapa sağlam kalan. Bir savaşçı. Ona hayran kalmıştı. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| He admired her. | Ona hayran olmuştu. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I guess he was talking about you. | Sanırım senden bahsediyordu. Tahminimce senden bahsediyordu. Sanırım senden bahsediyordu. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Nothing. | Yok bir şey. Hemen dönerim. Yok birşey. Yok bir şey. Hemen dönerim. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| You're the only girl I know here that I'm not related to. | Burada ilişkim olmayan tek kız sensin. Benim akraba olmadığım buradaki tek Kız sensin. Burada ilişkim olmayan tek kız sensin. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Any chance you'd want to dance? | Benimle dans etme şansım var mı? Benimle dans etmeyi istemen için Hiçbir şans var mı? Benimle dans etme şansım var mı? | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Oh, I don't know. | Bilmem. Oh, bilmiyorum ki. Bilmem. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Don't know how? I'll show you. Come on. | Nasıl edeceğini bilmiyor musun? Sana gösteririm, hadi. Nasıl bilmiyorsun? Sana göstereyim. Hadi. Nasıl edeceğini bilmiyor musun? Sana gösteririm, hadi. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| What are you doing here? | Burada ne arıyorsun? Seni bulmaya geldim. Burada ne yapıyorsun? Burada ne arıyorsun? Seni bulmaya geldim. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I spoke to the council, | Konsey ile görüştüm... Konsey ile konuştum, Konsey ile görüştüm... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| and there's more going on than you know. | ...ve senin bildiğinden fazlası yaşanıyor. Ve bildiğinden çok şey oluyor. ...ve senin bildiğinden fazlası yaşanıyor. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| We're taking Cassie with us. | Cassie'yi bizimle götürüyoruz. Cassieyi bizle birlikte götürüyoruz. Cassie'yi bizimle götürüyoruz. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| And we're leaving tonight. | Bu gece ayrılıyoruz. Ve bu gece gidiyoruz. Bu gece ayrılıyoruz. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| We're bringing Cassie with us? | Cassie'yi yanımızda mı götürüyoruz? Cassie’yi bizle birlikte mi götürüyoruz? Cassie'yi yanımızda mı götürüyoruz? | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| You are. From here, where no one will notice. | Sen götürüyorsun. Buradan, kimsenin fark etmeyeceği bir yere. Sen götürüyorsun. Buradan, kimsenin Anlamayacağı bir şekilde. Sen götürüyorsun. Buradan, kimsenin fark etmeyeceği bir yere. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Kidnapping's the kind of thing that might set her off. | Kaçırmak onu ateşleyebilecek türden bir şey. Kaçırmak onu kızdırıp, Kara büyüyü ortaya çıkartabilir. Kaçırmak onu ateşleyebilecek türden bir şey. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| That's why I'm coming to you. | Bu yüzden sana geldim. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| She won't leave her friends. | Dostlarını bırakmayacaktır. Arkadaşlarını yalnız bırakmayacaktır. Dostlarını bırakmayacaktır. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| She will for you. | Senin için bırakır. Senin için yapacaktır. Senin için bırakır. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Find a way. | Bir yolunu bul. Onu konseye getir. Bir yolunu bul. Bir yolunu bul. Onu konseye getir. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Bring her to the council. | Kızı konseye götür. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Unless you can't. | Tabii getiremeyeceksen... Eğer başaramayacaksan. Tabii getiremeyeceksen... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| In which case, you need to tell me right now. | ...bunu bana şimdi söylemelisin. Bunu bana şimdi söylemen gerekiyor. ...bunu bana şimdi söylemelisin. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| Of course I can. | Elbette yapabilirim. Tabii ki de yapabilirim. Elbette yapabilirim. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| The council thinks it's too dangerous to leave her here. | Konsey onu burada bırakmanın çok riskli olduğunu düşünüyor. Konsey onu burada bırakmanın çok Tehlikeli olduğunu düşünüyor. Konsey onu burada bırakmanın çok riskli olduğunu düşünüyor. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| They want to use her power to our advantage, | Onun gücünü kendi faydalarına kullanmak istiyorlar... Onun gücünü bizim avantajımız İçin kullanmayı düşünüyorlar, Onun gücünü kendi faydalarına kullanmak istiyorlar... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| just like we have with you... | ...aynen seninle yaptığımız gibi... Tıpkı senin bizimle olman gibi... ...aynen seninle yaptığımız gibi... | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| fighting fire with fire. | ...ateşe karşı ateşle savaşıyoruz. Ateşe ateşle karşılık vermek. ...ateşe karşı ateşle savaşıyoruz. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| That's what you said. | Sen demiştin bunu. Senin dediğin gibi. Sen demiştin bunu. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| I'll find a way to get her out of here and to the boat. | Onu buradan çıkartıp tekneye getirmenin bir yolunu bulacağım. Onu buradan çıkartıp bot a getirmenin Bir yolunu bulacağım. Onu buradan çıkartıp tekneye getirmenin bir yolunu bulacağım. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 | |
| You're back. I'm pleasantly surprised. | Döndün. Şaşırttın beni. Geri dönmüşsün. Mutlu bir biçimde şaşırdım. Döndün. Şaşırttın beni. | The Secret Circle Balcoin-1 | 2011 |