Search
English Turkish Sentence Translations Page 169812
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| So, never mind that he was dating Laura. | Laura'yla çıktıklarını görmezden gelsen bile... Yani Laura ile çıktığını umursamadı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| The girls were roommates. | ...onlar oda arkadaşıydı. Kızlar oda arkadaşıydı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| So then you think that Tom started dating Lila | Yani sen diyorsun ki, Tom Lila'yla çıkmaya başladı, Yani sence Tom Lila ile birlikte olmaya başladı... | The Romantics-1 | 2010 | |
| because he coveted her parents' fortune? | ...çünkü ailesinin mirasına göz dikmişti? ...çünkü ailesinin servetine göz dikmişti öyle mi? | The Romantics-1 | 2010 | |
| OK. You just made that sound like an episode of Dynasty. | Tamam. "Soylu Hanedan"ın bir bölümü anlatır gibi konuştun. Kulağa "Yalan Rüzgârı" gibi geliyor olabilir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| But that's what you're saying, right? No. | Ama dediğin bu değil mi? Hayır. Demek istediğin bu ama değil mi? Hayır. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'm just noting the dates. You're an idiot. | Sadece zamanlamaya dikkat çekiyorum. Aptalsın. Sadece ilişkileri belirtiyorum. Sen bir aptalsın. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'm not an idiot. I'm just saying. | Aptal değilim. Sadece söylüyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You're just saying something really shitty about our friend. | Arkadaşımız hakkında hoş olmayan sözler sarf ediyorsun. Arkadaşımız hakkında kötü şeyler söylüyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'm just saying that I think Lila's lifestyle appealed to Tom | Diyorum ki belki de, Lila'nın göğüsleri nasıl senin dikkatini çektiyse, Lila'nın yaşam tarzı Tom'u cezbediyor. | The Romantics-1 | 2010 | |
| just like Lila's perfect tits appeal to you. | ...yaşam biçimi de Tom'un dikkatini çekmiştir. Tıpkı Lila'nın göğüslerinin seni cezbettiği gibi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Oh, I'm sure those appeal to Tom as well. | Eminim onlar Tom'un da dikkatini çekmiştir. Eminim onlar Tom'u da cezbediyordur. | The Romantics-1 | 2010 | |
| He's not here. No. Doesn't seem to be. | Burada değil. Evet. Görünen o. Burada değil. Görünüşe göre öyle. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Where do you think he is? That's a very good question. | Nerededir sence? Çok güzel bir soru! Sence nerededir? Güzel soru. | The Romantics-1 | 2010 | |
| That's one I need a drink to consider. | Düşünmek için bir içkiye ihtiyacım var. Düşünmek için içmem gereken bir soru. | The Romantics-1 | 2010 | |
| This must be really hard for you. | Bu senin için oldukça zor olmalı. Senin için gerçekten zor olmalı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You drive halfway to the North Pole | Kuzey Kutbu'nun yarısı kadar yol kat ederek... Var oluşunu yok eden... | The Romantics-1 | 2010 | |
| to watch the love of your life | ...hayatının aşkını, ...hayatının aşkını evlenirken görmek için... | The Romantics-1 | 2010 | |
| marry the bane of your existence. | ...varlığının belasıyla evlenmesini izlemeye geldin. ...bir dünya yol aşıp geliyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And this is how they thank you? | Ve sana bu şekilde mi teşekkür ediyorlar? Sana böyle mi teşekkür ediyorlar? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Honestly, Chip, I'm not in the mood. | Doğrusu Chip, havamda değilim. Chip, Havamda değilim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It's ironic. Asking you, of all people, to convince the groom | Çelişkili. Senden, damadı... İronik. Herkes senden damadı düğüne gelmesi için... | The Romantics-1 | 2010 | |
| to show up for this wedding. | ...düğüne gelmesi için ikna etmen. ...ikna etmeni bekliyor. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I wish I could be there for the reunion. | Keşke toplantıda orada olabilseydim. Keşke bir araya geldiklerinde orada olsam. | The Romantics-1 | 2010 | |
| "Oh, Tom. I thought you were lost." | "Tom, kayboldun sandım." "Tom. Kayboldun sandım. " | The Romantics-1 | 2010 | |
| "Oh, Laura! I was! Until I found you." | "Laura! Öyleydim, ta ki seni bulana dek." "Laura! Seni bulana kadar öyleydim. " | The Romantics-1 | 2010 | |
| Aren't you supposed to be wearing some sort of ankle bracelet now? | Ayak bileği kelepçesi takman gerekmiyor muydu senin? Ayak kelepçesi takıyor olman gerekmiyor mu senin? | The Romantics-1 | 2010 | |
| That's funny! | Bak bu komik! Bak bu komikti! | The Romantics-1 | 2010 | |
| No, they just made me do some community service. | Hayır, topluma hizmet etmemi istediler. Sadece toplum hizmeti ile cezalandırıldım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Ankle bracelet! | Ayak bileği kelepçesi! Ayak kelepçesi ha! | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'm gonna keep going and see if he overshot the house. | Ben aramaya devam edip eve bir bakayım, oraya da mı uğramamış. Evin oralarda mı diye bakmaya gidiyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You're not worried? | Sen endişelenmiyor musun? Endişelenmiyor musun? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Not at all. Wedding day jitters is a universal affliction. | Hem de hiç. Düğün günü sıkıntıları olağandır. Pek değil. Düğün zamanı sıkıntılar normaldir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Did you freak out the night before your wedding? | Düğün gecenden önceki gece sende mi çıldırdın? Düğününden önceki gece sen de mi delirdin? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yeah. I spent the night before my wedding in a closet. | Evet. Düğünümden önceki geceyi tuvalette geçirdim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Of course, Tripler locked me in it. | Tabii, beni kilitleyen Tripler'dı. Tabii, beni oraya Tripler kilitledi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Darn. I hope Laura's OK. | Kahretmesin! Umarım Laura iyidir. Lanet olsun. Umarım Laura iyidir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| She's fine. Chip was kind of a nightmare. | O iyi. Chip tam anlamıyla bir kabustu. O iyi. Chip tam bir kâbustu. | The Romantics-1 | 2010 | |
| No worse than usual. | Olağan. Beklenenden kötü değildi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And you don't think we should tell Lila? | Sence Lila'ya söylememeli miyiz? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Why worry her for no reason? | Yok yere neden endişelendirelim? Sebepsiz yere neden endişelendirelim ki? | The Romantics-1 | 2010 | |
| God, I could have sworn I got another bottle. | Tanrım, yemin edebilirim bir başka şişe daha olduğuna. Tanrım, burada bir şişe daha vardı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Where are you hiding from me? | Nereye saklanıyorsun. Nereye kayboldu bu? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Jackpot. | Buldum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| So when's the big date again? | Büyük gün ne zamandı? Büyük gün ne zaman? | The Romantics-1 | 2010 | |
| We haven't quite figured that out yet. | Daha netleştirmedik. Daha tam kararlaştıramadık. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You excited? Very. | Heyecanlı mısın? Bayağı. Heyecanlı mısın? Çok. | The Romantics-1 | 2010 | |
| No, I figure I know what I'm in for. | Hayır, neye bulaştığımın farkındayım. Hayır, neyin içinde olduğumun farkındayım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| We've been together for almost ten years. | Neredeyse 10 yıldır bir aradayız. Neredeyse 10 yıldır beraberiz. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Are we that old? | O kadar yaşlandık mı yahu? O kadar yaşlandık mı be? | The Romantics-1 | 2010 | |
| And besides, if you and Trip are any indication, | Ayrıca, sen ve Trip'e bakarsam, Ayrıca, sen ve Trip'e bakarsak, | The Romantics-1 | 2010 | |
| married life is bliss. | ...evlilik bahtiyarlık. ...evlilik saadettir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You do have a sense of humor! | Sağlam bir mizah anlayışın var. Espri anlayışın var demek! | The Romantics-1 | 2010 | |
| To your glittering future. | Şaşalı geleceğine. Şaşalı geleceğine. Parlak geleceğine. | The Romantics-1 | 2010 | |
| To your glittering future. | Parlak geleceğine. | The Romantics-1 | 2010 | |
| To our glittering futures. To our... yeah. | Şaşalı geleceklerimize. Her ikimizin de... Parlak geleceğimize. Bizim... Evet. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I'm already regretting this. | Şimdiden pişman oldum. Şimdiden pişman olmaya başladım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You're dancing on the coke. | Güzel dans ediyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You can never regret the dancing. Ever. | Dans ettiğine asla pişman olamazsın. Asla. | The Romantics-1 | 2010 | |
| All right, how do you wanna dance? Show me your dance moves. | Pekâlâ, nasıl dans etmek istersin? Dansını göster bana. Pekâlâ, nasıl dans etmek istersin? Hareketini göster. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Show me your dance moves. All right, well, it's a Kid 'N Play. | Hareketlerini göster. Kid 'N Play'in hareketi. Hareketlerini göster. Pekâlâ, bu Kid 'N Play hareketi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Oh, my God! And that's the start, | Aman Allah'ım! Bu daha başlangıç, Aman Tanrım! Bu daha başlangıç, | The Romantics-1 | 2010 | |
| but there's more. I can't believe you can do that. | ...ama fazlası var. Bunu yapabildiğine inanamıyorum. ...fazlası da var. Bunu yapabildiğine inanamıyorum. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I can do a lot of things. Do it again. | Birçok şey yapabilirim. Tekrarla. Birçok şey yapabilirim. Bir daha yap. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I don't wanna do it again because... Just do it one more time. | Tekrarlamak istemiyorum çünkü... Bir kerecik daha. Bir daha yapmak istemiyorum... Bir kere daha yap. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You won't be as impressed anymore. That is so cool. | Bundan sonrasında etkilenmeyeceksin. Olsun. ...çünkü etkilenmeyeceksin. Çok güzeldi. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I really, really loved it. | Gerçekten ama gerçekten çok beğendim. Gerçekten bayıldım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Hey, hey, hey, Laura! | Hey, hey, hey. Laura! Laura! | The Romantics-1 | 2010 | |
| I should go and let everyone know that you're OK. | Gidip herkese iyi olduğunu söylemeliyim. Gidip herkese iyi olduğunu haber vereyim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Laura, just come here for a minute. Just come here. | Laura, bir dakikacık gel. Sadece gel. Laura, bir dakika buraya gel. Buraya gel. | The Romantics-1 | 2010 | |
| We've been really worried about you. Please, just... | Senin için çok endişelendik. Lütfen... Senin için endişelendik. Lütfen... | The Romantics-1 | 2010 | |
| Nobody knows that I'm out here. | Kimse burada olduğumu bilmiyorum. Burada olduğumu kimse bilmiyor. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yeah, nobody knows that you're out here. | Kimse burada olduğunu bilmiyor. Burada olduğunu kimse bilmiyor. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I don't... maybe we can just hang out for a minute. | Ben... belki bir dakikalığına birlikte takılabiliriz. Belki bir kaç dakika beraber olabiliriz. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Nobody's gonna know the difference. | Kimse fark etmeyecektir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I don't know. Just thought that I would swim halfway across the bay | Bilmiyorum. Düşündüm ki kıyı boyunca biraz yüzersem... Bilmiyorum. Düşündüm de belki kıyı boyunca yüzersem... | The Romantics-1 | 2010 | |
| at the chance to be alone with you. | ...seninle yalnız kalma şansını yakalayabilirim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You're so full of it. I'm totally serious. | Çok mantıksız. Ciddiyim. İnanmadım. Çok ciddiyim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| So, you excited about tomorrow? | Yarın için heyecanlı mısın bakalım? Yarın için heyecanlı mısın? | The Romantics-1 | 2010 | |
| What's your song? My song? | Şarkın nedir? Şarkım mı? Şarkını seçtin mi? Ne şarkısı? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Your wedding song? Your first dance at your wedding. | Düğün şarkın? Düğünündeki dans edeceğin ilk parça. Düğün şarkısı? İlk dans edeceğin şarkı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| I don't know. Lila picked it. | Bilmiyorum. Lila seçti. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Well, you're gonna have to dance anyway. You realize this. | Nasıl olsa sen de dans edeceksin. Farkında ol. Sen de dans edeceksin. Bunun farkına var. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And everyone will be watching. Yeah, well, I can hold my own. | Ve herkes sizi izliyor olacak. Durdurana aşk olsun. Herkes izliyor olacak. Buna katlanabilirim. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Well, let's see it. Well... | Görelim bakalım. Pekâlâ. Göreceğiz. Pekâlâ. | The Romantics-1 | 2010 | |
| OK. | Nasıl istersen. | The Romantics-1 | 2010 | |
| No. | Hayır. Olmadı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| No? No. | Hayır mı? Hayır. Olmadı mı? Olmadı. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Maybe you should show me. | Belki de sen göstermelisin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You're gonna teach me something. | Belki bana bir şeyler öğretirsin. Bana bir şeyler öğretebilirsin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Come on. | Hadi. Hadi gel. | The Romantics-1 | 2010 | |
| So, what do I do? | Ne yapıyorum? Ne yapacağım? | The Romantics-1 | 2010 | |
| Try not to step on her feet. | Ayağına basmamaya çalış. Onun ayağına basmamaya çalış. | The Romantics-1 | 2010 | |
| Yeah, might annoy Augusta a little bit. | Evet, Augusta'yı biraz incitebilir. Evet, bu Augusta'yı biraz kızdırabilir. | The Romantics-1 | 2010 | |
| And try not to let her lead too much. You don't want to make it obvious. | Ve onun yönlendirmesine pek izin verme. Çok belli olsun istemezsin. Onun kontrol etmesine pek izin verme. Belirgin olsun istemezsin. | The Romantics-1 | 2010 | |
| It's OK, let's not talk about it. | Sorun değil, konuşmayalım bunu istersen. Sorun yok, bunun hakkında konuşmayalım. | The Romantics-1 | 2010 | |
| So, you... | Peki sen... | The Romantics-1 | 2010 | |
| You forgive me? | Affediyor musun? Beni affediyor musun? | The Romantics-1 | 2010 | |
| I wouldn't push your luck. | Şansını zorlama bence. Şansını zorluyorsun. | The Romantics-1 | 2010 | |
| You know, a heads up would've been nice. | İleriye bakarsan daha iyi olur. Başını dik tutsan daha iyi olur. | The Romantics-1 | 2010 |