Search
English Turkish Sentence Translations Page 169759
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Its waters came from the eternal snows of the Himalayas... | Suları, Himalayalar'ın sonsuz karlarından gelirdi... | The River-2 | 1951 | |
| It flowed slowly between banks of mud and white sand... | Beyaz kumlu ve çamurlu kıyılarının... | The River-2 | 1951 | |
| Jute was the reason we lived in India. | Kendir, Hindistan'da yaşama sebebimizdi. | The River-2 | 1951 | |
| I want to buy a kite. | Bir uçurtma almak istiyorum. | The River-2 | 1951 | |
| In the dry season, when the river was low... | Kuru mevsimde, nehirin su seviyesinin düşük olduğu zamanda, | The River-2 | 1951 | |
| Still, I think living in India gave us a special flavor. | Yine de... Hindistan'da yaşamak, bize özel bir nitelik kattı sanırım... | The River-2 | 1951 | |
| I don't like spelling. I like turtles. | İmlâ sevmiyorum. Kaplumbağaları seviyorum. | The River-2 | 1951 | |
| Imagine a man who couldn't go to office and sign letters and read the newspaper. | Düşünsene, işyerine gidemeyen, mektup imzalayamayan ve gazete okuyamayan birisini... | The River-2 | 1951 | |
| I don't want to be any of those men. | O adamlardan birisi olmak istemiyorum. | The River-2 | 1951 | |
| I found your shoes in the middle of the stairs. | Ayakkabılarını merdivenin orta yerinde bırakmışsın. | The River-2 | 1951 | |
| It's easy for her to be good. She is good. | İyi olmak onun için kolay bir şey. Çünkü O, iyi biri. | The River-2 | 1951 | |
| And I see myself | Ve ben kendimi... | The River-2 | 1951 | |
| The American! Mr. John's cousin. | Amerikalı! Bay John'un kuzenini. | The River-2 | 1951 | |
| I had a string in my cup of tea this morning. | Kahve fincanımda küçük bir dal parçası görmüştüm bu sabah. | The River-2 | 1951 | |
| I knew. It's always right. Come. Let's have a look at him. | Biliyordum! Her zaman doğru çıkar! Gelin. Gidip bir göz atalım. | The River-2 | 1951 | |
| I hope Nan's stranger plays bridge. | Umarım Nan'ın tanıdığı briç oynamayı biliyordur. | The River-2 | 1951 | |
| to visit his cousin, our neighbor, Mr. John. | kuzenini ziyaret etmek için Amerika'dan geldiğini söylemişti. | The River-2 | 1951 | |
| As they disappeared into Mr. John's yard... | Bay John'un avlusuna girip gözden kaybolurlarken... | The River-2 | 1951 | |
| He's got two legs. I saw them. | İki bacağı var. Gördüm. | The River-2 | 1951 | |
| I love a hero. Heroes don't have pretending legs. | Kahramanları severim. Kahramanların sahte bacağı olmaz. | The River-2 | 1951 | |
| I saw a spider this morning. That's lucky. | Bu sabah bir örümcek gördüm. Bu, şans demektir. | The River-2 | 1951 | |
| If you ask me, he should be invited to your Diwali party. | Bana soracak olursanız, Diwali partinize davet edilmeli. | The River-2 | 1951 | |
| I write the best. I'll write a letter for you all. | En iyi ben yazarım. Hepimizin adına bir mektup yazacağım. | The River-2 | 1951 | |
| I'll ask Mr. John as well. To ask a stranger in April is very bad. | Bay John'u da çağıracağım. Yabancıları Nisan'da çağırmak kötüdür. | The River-2 | 1951 | |
| I'll sign it "Valerie and the Big House Children." | "Valerie ve Büyük Evin Çocukları" diye imzalayacağım. | The River-2 | 1951 | |
| Wait. I've got to put his name. | Durun! Adını yazmalıyım. | The River-2 | 1951 | |
| Our village, Bengal, India, the Eastern Hemisphere and the world! | Köyümüz Hindistan, Bengal, Batı Yarıküre ve Dünya! | The River-2 | 1951 | |
| I'll take it. No, I will. It's my house, and it's my party. | Ben veririm. Hayır, ben. Bu, benim evim ve benim partim. | The River-2 | 1951 | |
| For such an important visit I had to put on my shoes. | Böylesi önemli bir ziyaret için ayakkabılarımı giymek zorundaydım. | The River-2 | 1951 | |
| I'd taken it many times to visit Mr. John. | Bay John'u ziyaret ederken o yolu defalarca kullanmıştım. | The River-2 | 1951 | |
| India had absorbed our neighbor completely. | komşumuz kendisini tamamen Hindistan'a vermişti. | The River-2 | 1951 | |
| His house was full of Indian friends... | Evi, Hint dostları... | The River-2 | 1951 | |
| Indian books and Indian music. | Hint kitapları ve Hint müziği ile doluydu. | The River-2 | 1951 | |
| And he had a daughter a little older than I. | Ve benden biraz küçük bir kızı vardı. | The River-2 | 1951 | |
| I am grown up now. Quick! | Artık büyüdüm. Çabuk! | The River-2 | 1951 | |
| Excuse me. I have to go now. | Özür dilerim, şimdi gitmek zorundayım. | The River-2 | 1951 | |
| I like that Indian greeting more every time I see it. | Bu Hint tarzı selamlamayı her görmemde ondan daha da çok hoşlanıyorum. | The River-2 | 1951 | |
| It's more graceful than a handshake. | El sıkışmaktan daha zarif. | The River-2 | 1951 | |
| Melanie's mother was an Indian. One day she'll discover that. | Melanie'nin annesi Hintliydi. Bir gün bunun farkına varacak. | The River-2 | 1951 | |
| I didn't even know you had a daughter. | Ben bile kızın olduğunu bilmiyordum. | The River-2 | 1951 | |
| In the West you believe we orientals expose our girl children rather than keep them. | Batı'da sizler, biz Doğuluların kız çocuklarını korumaktansa başıboş bıraktığına inanıyorsunuz. | The River-2 | 1951 | |
| Anil was a devoted friend of Mr. John's... | Anil, Bay John'un sadık bir dostu idi... | The River-2 | 1951 | |
| How about the famous Indian bed of nails? My bed is very comfortable. | Peki ya şu ünlü çivili Hint yatağı? Yatağım çok rahattır. | The River-2 | 1951 | |
| I'm a bad host. Hmm. | Ben kötü bir evsahibiyim. | The River-2 | 1951 | |
| It's to ask you to our Diwali party all of you. | Sizi Diwali partimize çağırıyoruz, hepinizi. | The River-2 | 1951 | |
| I can still see the little oil lamps. | Küçük yağ kandillerini hala görebiliyorum. | The River-2 | 1951 | |
| On the darkest night of October, millions oflights burn all over India. | Ekim'in en karanlık gecesinde, Hindistan'ın her yerinde milyonlarca kandil yanar. | The River-2 | 1951 | |
| I'm glad you've come to keep us company. Bogey and I were getting unbearably vain. | Bize arkadaşlık ettiğin için müteşekkirim. Bogey ve ben sıkıntıdan patlıyorduk. | The River-2 | 1951 | |
| If you stay long enough, we'll arrange a camp and get you a shot at a tiger. | Eğer uzun bir süre kalırsanız, bir av düzenleyip sizi kaplan avlamaya götürebiliriz. | The River-2 | 1951 | |
| Oh, I should like that very much. | Bundan çok hoşlanırım. | The River-2 | 1951 | |
| It was a fairy tale come true. | Bu bir peri masalının gerçeğe dönüşmesiydi. | The River-2 | 1951 | |
| Valerie and I pretended not to be aware ofhis presence... | Valerie ve ben, John'un varlığını umursamıyormuş gibi davranıyorduk ama... | The River-2 | 1951 | |
| That is why there are many kinds of temples and images all over India. | İşte bu, Hindistan'da neden bu kadar değişik şekillerde tapınak ve sembol olduğunu açıklar. | The River-2 | 1951 | |
| In our village on that night there were many Kali pujas. | O gece, köyümüzde birçok Kali'ye tapınma ayini vardı. | The River-2 | 1951 | |
| I ought to be knitting socks for my next baby... | Bir sonraki bebeğim için çorap örmem gerek... | The River-2 | 1951 | |
| but I love making fairy crowns. | ama ben perilere layık taçlar yapmayı seviyorum. | The River-2 | 1951 | |
| That's all right. I shall be honored. | Sorun değil. Onur duyarım. | The River-2 | 1951 | |
| Little kitten. I'm not a little kitten. | Küçük kedicik. Ben küçük kedicik değilim. | The River-2 | 1951 | |
| Dance with me, Harriet. I can't bear to be left out. | Dans et benimle Harriet. Dışarıda kalmaya tahammülüm yok. | The River-2 | 1951 | |
| I'll be the man. No, no, no, no. I'll be the man. | Erkek, ben olacağım. Hayır, hayır, ben olacağım. | The River-2 | 1951 | |
| I'm gonna dance with Muffy. | Muffy ile dans edeceğim. | The River-2 | 1951 | |
| I'll wind it up. | Tekrar saralım. | The River-2 | 1951 | |
| Oh. I'll put it on again. | Tekrar açacağım. | The River-2 | 1951 | |
| I'm sorry. I was just coming in. Did you want to go on dancing? | Afedersin, şimdi geliyordum. Dansa devam etmek istemiyor muydun? | The River-2 | 1951 | |
| Sometimes I like to dance, sometimes I don't. | Dans etmeyi bazen severim, bazen de sevmem. | The River-2 | 1951 | |
| I'd like to stay here with you. | Burada seninle oturmak istiyorum. | The River-2 | 1951 | |
| Usually I hate men. | Erkeklerden nefret ederim genellikle... | The River-2 | 1951 | |
| I often think do you know what? that I ought to be a nun. | Çoğu zaman ne düşünürüm, biliyor musun? Bir rahibe olmam gerektiğini... | The River-2 | 1951 | |
| I went to a party last Christmas, and they thought I was 18. | Geçen Noel'de bir partiye gitmiştim, oradaki herkes 18 yaşındayım zannetmişti. | The River-2 | 1951 | |
| What happens when they think you're 18? | 18 yaşında olduğunu düşünseler ne olacak ki? | The River-2 | 1951 | |
| It was very silly. | Çok aptalcaydı. | The River-2 | 1951 | |
| But I liked it. | Ama hoşuma gitti. | The River-2 | 1951 | |
| Maybe I'm dreaming. | Belki hayal kuruyorum. | The River-2 | 1951 | |
| I don't want to dance. Give me a cigarette. | Dans etmek istemiyorum. Bana bir sigara versene. | The River-2 | 1951 | |
| I hate willy nilly. | Mecbur olmaktan nefret ederim. | The River-2 | 1951 | |
| My dear. For a moment I didn't recognize you. | Hayatım, bir an için seni tanıyamadım. | The River-2 | 1951 | |
| You like it? I do. | Hoşuna gitti mi? Evet. | The River-2 | 1951 | |
| I am going to wear a sari always, Father. | Artık her zaman saree giyeceğim, baba. | The River-2 | 1951 | |
| Oh, I do hope I'm loved as much as Cleopatra. | Umarım Kleopatra kadar sevilirim. | The River-2 | 1951 | |
| I shouldn't like to be loved out loud like Cleopatra. | Kleopatra gibi gösterişli sevilmekten hoşlanmam. | The River-2 | 1951 | |
| I should. The louder the better. | Ben hoşlanırım. Ne kadar gösterişli olursa o kadar iyi. | The River-2 | 1951 | |
| I want everyone to know about me... | Herkesin beni tanımasını... | The River-2 | 1951 | |
| and I want to be loved by hundreds of men. | ve yüzlerce adamın bana aşık olmasını istiyorum. | The River-2 | 1951 | |
| I? I don't know. | Ben... Bilmiyorum. | The River-2 | 1951 | |
| Now, now. Don't laugh at me. I | Hayır, hayır bana gülmeyin. | The River-2 | 1951 | |
| I'm trying to be a practical man. | Mantıklı biri olmaya çalışıyorum. | The River-2 | 1951 | |
| If you marry Anil, he can give you so much. | Eğer Anil ile evlenirsen, sana çok şey verebilir. | The River-2 | 1951 | |
| I've put you nowhere. | Seni hiçbir yere bırakamam. | The River-2 | 1951 | |
| Suppose I like to be nowhere. | Hiçbir yerde olmaktan hoşlandığımı varsay. | The River-2 | 1951 | |
| I can't. But you see him every day. | Yapamam. Ama O'nu her gün görüyorsun. | The River-2 | 1951 | |
| I couldn't see him now. | Onunla şimdi görüşemem. | The River-2 | 1951 | |
| I'd better give the poor young man a cup of tea. | Zavallı genç adama bir fincan çay ikram etsem iyi olacak. | The River-2 | 1951 | |
| I don't understand them. | Onları anlamıyorum. | The River-2 | 1951 | |
| Mother, am I beautiful? | Anne, ben güzel miyim? | The River-2 | 1951 | |
| Mother, I want to be outstandingly beautiful. | Anne, çarpıcı ölçüde güzel olmak istiyorum. | The River-2 | 1951 | |
| I didn't realize that this boy was faced with bitter reality | O zamanlar bu genç adamın acı bir gerçeklikle yüzleştiğini ve aptal, küçük bir kız ile... | The River-2 | 1951 | |
| Only now do I understand why he had traveled so far from his home. | Ama tam şimdi, evinden neden bu kadar uzaklara kaçtığını anlıyorum. | The River-2 | 1951 | |
| Oh, hello. I just want to see how you spend your days. | Merhaba. Günlerinizi nasıl geçirdiğinizi görmek istedim. | The River-2 | 1951 | |
| It's just like beautiful flaxen hair. Why don't they keep it like that? | Güzel, lepiska saç gibi sanki. Neden bunu yapmıyorlar ki? | The River-2 | 1951 | |
| Is this your place of meditation? | Burası senin meditasyon yerin mi? | The River-2 | 1951 |