Search
English Turkish Sentence Translations Page 168598
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| that requires an application, You might be interested in. | Bir tek başvurunuza bakar. Belki ilginizi çeker. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| We're aware of all the treatments, for Sim�n's disease. | Simón'un hastalığı için olan bütün tedavilerden haberimiz var. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Now if you don't mind, please leave. | Lütfen, şimdi gidin. Artık gitmenizi isteyeceğim. Lütfen, şimdi gidin. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Sim�n doesn't know, he's adopted, or anything about his illness... | Simón ne evlatlık olduğunu ne de hastalığını biliyor. Simón ne evlatlık olduğunu ne de hastalığını bilmiyor. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Are you planning to bash that old lady's head in? | Yaşlı kadının kafasını dağıtmayı mı planlıyorsun? Kadıncağızın kafasını patlatmayı mı düşünüyorsun? Yaşlı kadının kafasını dağıtmayı mı planlıyorsun? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Go and sleep with Sim�n tonight. | Sen bu gece Simón'un yanında yat. Bu gece Simón ile yat. Sen bu gece Simón'un yanında yat. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Are you awake yet? | Uyanabilir miyim? Kalkabilir miyim? Uyanabilir miyim? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| You're awake now. | Zaten uyanmışsın. Uyanmışsın. Zaten uyanmışsın. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| You go head and get up. | Kalkabilirsin. Kalkabilirsin artık. Kalkabilirsin. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Wendy gets old and she dies? | Wendy yaşlanıp öldü mü? Wendy yaşlanıp ölüyor mu? Wendy yaşlanıp öldü mü? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Wendy gets old, but Peter Pan takes her daughter to Never land. | Wendy yaşlandı, ama Peter Pan onun kızını Varolmayan Ülke'ye götürdü. Wendy yaşlanıyor ama Peter Pan Neverland'a onun kızını götürüyor. Wendy yaşlandı, ama Peter Pan onun kızını Varolmayan Ülke'ye götürdü. Wendy yaşlandı, ama Peter Pan onun kızını Varolmayan Ülke'ye götürdü. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Why doesn't Wendy go with them? | Wendy neden gitmemiş? Wendy niye gitmiyor? Wendy neden gitmemiş? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| If Peter Pan came to get me, would you come us? | Eğer Peter Pan beni götürmeye gelseydi, sen de gelir miydin? Peter Pan beni almaya gelseydi sen de gelir miydin? Eğer Peter Pan beni götürmeye gelseydi, sen de gelir miydin? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| I'm too old to go to Never land. | Varolmayan Ülke'ye gitmek için çok büyüğüm. Ben Neverland'a gitmek için fazla büyüğüm. Varolmayan Ülke'ye gitmek için çok büyüğüm. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| And how long before you die? | Kaç yaşında öleceksin peki? Kaç yaşında öleceksin? Kaç yaşında öleceksin peki? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| What kind of question is that? | Bu nasıl bir soru? Ne biçim bir soru bu? Bu nasıl bir soru? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Not for a long time, not before you get much, much older. | Sen çok çok büyüyene kadar ölmeyeceğim. Sen iyice büyüyüp adam olana kadar ölmeyeceğim. Sen çok çok büyüyene kadar ölmeyeceğim. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| I won't get much older. | Ben büyümeyeceğim. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| I'm not gonna grow up. | Hiç yaşlanmayacağım. Ben yaşlanmayacağım. Hiç yaşlanmayacağım. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Just like Peter Pan? | Peter Pan gibi mi? Peter Pan gibi mi? Yeni arkadaşlarım gibi. Peter Pan gibi mi? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| There's more than one? Six of them. | Birden çoklar mı? 6 tane. Birden fazla mı sayıları? Altı. Birden çoklar mı? 6 tane. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| And they won't grow up either? They can't. | Onlar da büyümeyecekler mi? Büyüyemezler. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| What do they have in their hands? | Ne tutuyorlar bunlar ellerinde böyle? Ellerindekiler ne? Oynamak için hazineler. Ne tutuyorlar bunlar ellerinde böyle? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| It's treasures, they're playing with. | Eşyaları. Oynamak için. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Your friends, they all play together? | Arkadaşların beraber oynuyorlar mı? Arkadaşların birlikte mi oynuyorlar? E, herhâlde. Arkadaşların beraber oynuyorlar mı? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| They steal a treasure from you, | Değerli bir şeyini alıyorlar,... Hazineni, sevdiğin bir şeyi çalıyorlar, sen de aramaya başlıyorsun. Değerli birşeyini alıyorlar,... | The Orphanage-8 | 2007 | |
| That's the game? Treasure Hunt? | Oyun bu mu yani? Eşyaları bulmak mı? Oyun bu mu? Hazine bulmaca? Evet, ipuçlarını takip ederek ama. Oyun bu mu yani? Eşyaları bulmak mı? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Yes, by following the clues you get. | Evet, ama ipuçlarını takip ederek. Evet ama ipuçlarını izlemelisin. Evet, ama ipuçlarını takip ederek. Evet, ama ipuçlarını takip ederek. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| And if you find your treasure, they'll grant you a wish. | Eğer bulabilirsen, sana bir dilek hakkı veriyorlar. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| And do you have any treasure? | Senin sevdiğin bir şey var mı? Senin bir hazinen var mı peki? Özel madeni paralar. Senin sevdiğin birşey var mı? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Yes, special coins. | Özel bozuk paralar. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| An old man left them in the park. I think they're real gold... | Yaşlı bir adam onları parkta bıraktı. Sanırım altınlar... | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Where did you get all this? I found it. | Bunlar nerden çıktı? Buldum. Bunların hepsini nereden aldın? Buldum. Bunlar nerden çıktı? Buldum. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| That's the first ice cream I had, after my tonsils were taken out. | Bademcik ameliyatımdan sonra yediğim ilk dondurma. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Here are the special coins. | Özel bozuk paralar. Özel madeni paralar. Özel bozuk paralar. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| They're not coins, they're your baby teeth. | Bunlar para değil, süt dişleri. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Where'd you find them? I didn't. | Nerden buldun bunları? Şimdi anladın mı? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| That's the first clue. They've got my coins. | Bu ilk ipucu. Bozuk paralarımı aldılar. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| The game has started. | Oyun zaten başladı. Hayır. Oyun zaten başladı. Oyun zaten başladı. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| You didn't do this, right? | Bunları sen ayarladın, değil mi? Bunları sen hazırladın, değil mi? Bunları sen ayarladın, değil mi? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| The jewelry box! | Dikiş kutusu! | The Orphanage-8 | 2007 | |
| The key to the drawer at the kitchen table! | Mutfaktaki anahtar bu. Mutfakta ki anahtar bu. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Those are Daddy's things... | Onlar babanın. Elleme! Dilek kazandım, dilek kazandım! | The Orphanage-8 | 2007 | |
| You're the one who's lying! You say you're my mother, | Sen yalan söylüyorsun! Benim annem olduğunu söylüyorsun... | The Orphanage-8 | 2007 | |
| What friend? Thom�s. | Hangi arkadaşın? Tomás. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Thom�s said I'm just like them. | Tomás benim de onlar gibi olduğumu söyledi. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| We wanted you to be a bit older, before we told you about certain things. | Bazı şeyleri senle konuşmak için biraz büyümeni bekliyorduk. Bazı konuları konuşmak için biraz daha büyümeni bekliyorduk. Bazı şeyleri senle konuşmak için biraz büyümeni bekliyorduk. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| If you want to ask us something, anything, please do... | Eğer bize sormak istediğin bir şey varsa... Bize sormak istediğin bir şey varsa... Eğer bize sormak istediğin birşey varsa... | The Orphanage-8 | 2007 | |
| What about Santa Claus, is he for real, or is that also a lie? | Noel baba da yalan mı? Noel Baba da mı gerçek değil? Noel baba da yalan mı? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Listen, Sim�n... | Simón... | The Orphanage-8 | 2007 | |
| If you heard Mommy and that lady talking... | ...anneni o yaşlı hanımla konuşurken duydun... Annen ile o bayanın konuşmalarını dinledin, zarfı görüp bu oyunu oynadın. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| If I don't take the pills, how long would it be, before I die? | Eğer bunları almazsam ne kadar süre sonra ölürüm? Onları almazsam ne zaman ölürüm? Eğer bunları almazsam ne kadar süre sonra ölürüm? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| But don't worry, we'll take care of you, we won't let you get sick or die. | Merak etme, biz sana bakacağız. Ne hasta olacaksın ne de öleceksin. Merak etme, biz sana bakarız. Hastalanmayacak ya da ölmeyeceksin. Merak etme, biz sana bakacağız. Ne hasta olacaksın ne de öleceksin. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| What is it? Thom�s's little house. | Ne göstereceksin? Tomás'ın küçük evini. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Not now, darling. You can show it to me tomorrow. | Şimdi olmaz, aşkım. Yarın da gösterebilirsin. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Come and see Thom�s's house first. | Gelip Tomás'ın evini göreceksin. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| If you don't want to go downstairs, then don't. | Eğer aşağıya gelmek istemiyorsan, gelme. Aşağıya inmek istemiyorsan inme. Eğer aşağıya gelmek istemiyorsan, gelme. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| There's no one there! We can't stay here! | Kimse yok orada. Burada kalamayız! Orada kimse yok. Burada duramayız! Kimse yok orada. Burada kalamayız! | The Orphanage-8 | 2007 | |
| I'm Pillar. | Ben Pilar. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Pillar is a psychologist. | Kendisi psikolog. Polisle ortak çalışıyor. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| We checked with social services, and they have no one employed... | Maalesef o isimde bir sosyal çalışan bulunmamakta. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Can you describe her for me? | Rica etsem onu tarif edebilir misiniz? Onu tarif edebilir misiniz? Rica etsem onu tarif edebilir misiniz? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| She is around seventy years old with grayish white hair, | 70'lerinde, beyaz saçlı... Yetmiş yaşlarında, beyaz saçlı. 70'lerinde, beyaz saçlı... | The Orphanage-8 | 2007 | |
| pale eyes, and very thick glasses. | ...uçuk gözlü ve kalın gözlükleri olan bir kadındı. Donuk bakışlı. Çok kalın çerçeveli gözlükleri var. ...uçuk gözlü ve kalın gözlükleri olan bir kadındı. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| We will locate her. | Onu kesinlikle bulacağız. Onu bulacağız. Emin olabilirsiniz. Onu kesinlikle bulacağız. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| How can they trust me now, with their kids after this? | Bunca şeyden sonra çocuklarını bana nasıl emanet edecekler? Bana kendi çocuklarını nasıl emanet edebilirler ki artık? Bunca şeyden sonra çocuklarını bana nasıl emanet edecekler? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Take it and put it on now. | Al hadi. Şimdilik sende kalsın, Simón'u bulduğumuzda geri verirsin. Al hadi. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Give it back after we find Sim�n. | Simón'u bulunca geri verirsin. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Their 7 year old boy disappeared | 7 yaşındaki çocuğun kaybolmasının üzerinden neredeyse 6 ay geçti. 7 yaşındaki çocuk evinden kaybolalı 6 ay geçti. 7 yaşında ki çocuğun kaybolmasının üzerinden neredeyse 6 ay geçti. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| because Sim�n is very sick, and needs daily medication. | ...Simón'un hasta ve günlük ilaç tedavisine ihtiyacı olması. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| don't suffer for me. " | "Benim için ağlama." Benim için acı çekme." "Benim için ağlama." | The Orphanage-8 | 2007 | |
| It is not unusual for someone to feel, | Yakınlarımızı kaybettikten sonra, bir şekilde, onların varlıklarını... Bunda garipsenecek bir durum yok. Yakınlarımızı kaybettikten sonra, bir şekilde, onların varlıklarını... | The Orphanage-8 | 2007 | |
| the presence of a loved one after they've passed away. | ...etrafta hissetmemiz çok alışılmadık bir durum değil. Sevdiğiniz bir kişinin ölümünden sonra varlığını hissedebilirsiniz. ...etrafta hissetmemiz çok alışılmadık bir durum değil. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Everyone in this group here, | Sana, bu grupta hepimiz benzer hikâyeler anlatabiliriz. Bu grupta bulunan herkes size benzer hikâyeler anlatabilir. Sana, bu grupta hepimiz benzer hikâyeler anlatabiliriz. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| His friends took him with them. I saw one of them. | Onu arkadaşları aldı. Birini gördüm. Arkadaşları onu götürdüler. İçlerinden birini gördüm. Onu arkadaşları aldı. Birini gördüm. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| He was in our home, at the party. | Evdeydi. Bizim evimizdeydi. Evdeydi. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| I'll do whatever it takes to get my son back. | Oğlumu geri getirmek için her şeyi yapacağım. Oğlumu bulmak için elimden geleni ardıma koymayacağım. Oğlumu geri getirmek için herşeyi yapacağım. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| We went to Benigna's house. We found those pictures... | Benigna'nın evine gittik, bazı resimler bulduk... Benigna'nın evinde bazı fotoğraflar ile eski Süper 8 film makaraları bulduk. Benigna'nın evine gittik, bazı resimler bulduk... | The Orphanage-8 | 2007 | |
| and some old Super 8 home movies. | ...ve eski filmler. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| I like you to take a look at them. | Bunları görmeni istedim. Bir bakmanızı istiyorum. Bunları görmeni istedim. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| Antonia, the principal, with the orphans. | Antonia, müdür, kimsesiz çocuklar. Şuradaki Müdür Antonia, diğerleri de yetimler. Arkadaşlarım. Antonia, müdür, kimsesiz çocuklar. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| And that's me. | Bu da benim. Bu da ben. Bu da benim. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| The woman you saw, | Gördüğün kadın... | The Orphanage-8 | 2007 | |
| she worked at the orphanage. | ...bir ara yetimhanede çalışmış. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| That's impossible, I would've remembered her! | Bu imkânsız. Bunu hatırlardım. Mümkün değil. Öyle olsa hatırlardım. Orada fazla süre kalmamış. Bu imkânsız. Bunu hatırlardım. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| She had a son, named Thom�s. | Tomás adında bir oğlu varmış. Bir oğlu varmış. Tomás. Tomás adında bir oğlu varmış. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| The child was physically deformed, | Çocuk deforme doğmuş. Çocuğun yüzünde deformasyon olduğundan diğerlerinden ayrı tutulurmuş. Çocuk deforme doğmuş. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| she kept him away from the other children. | Diğerlerinden uzakta tutulmuş. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| It was a total shock when they found his body. | Cesedi bulduklarında büyük bir şok yaşamışlar. Cesedi bulmalarıysa tam bir sürpriz olmuş. Cesedi bulduklarında büyük bir şok yaşamışlar. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| I don't understand? | Nasıl yani? | The Orphanage-8 | 2007 | |
| It seems he disappeared while they were playing. | Görünüşe göre oyun oynarken ortadan kaybolmuş. Oyun oynarken kaybolmuş, anlaşılan. Görünüşe göre oyun oynarken ortadan kaybolmuş. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| One of the orphans finely confessed... | Çocuklardan biri ona bir oyun oynadıklarını itiraf etmiş. Yetimlerden biri ona oyun oynadıklarını itiraf etmiş. Çocuklardan biri ona bir oyun oynadıklarını itiraf etmiş. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| They took Thom�s to the cave with them... | Tomás ile mağaralara gitmişler... | The Orphanage-8 | 2007 | |
| once inside, they took his mask off to see if he would come without it on. | ...ve dışarı çıkacak mı diye görmek için maskesini çıkarmışlar. ...dışarı çıkıp çıkmayacağını görmek için maskesini çıkartmışlar. ...ve dışarı çıkacak mı diye görmek için maskesini çıkarmışlar. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| the kids didn't know, he would rather die, then be seen without his mask. | Ama o hiç çıkmamış. Ve boğulmuş. Ama ortaya hiç çıkmamış. Boğularak ölmüş. Ama o hiç çıkmamış. Ve boğulmuş. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| The children weren't blamed. because to them it was only a game. | Çocukların hiçbiri suçlu bulunmadı. Çünkü oyun oynuyorlardı. Çocuklar bir ceza almamışlar, ne de olsa oyun oynuyorlarmış. Çocukların hiçbiri suçlu bulunmadı. Çünkü oyun oynuyorlardı. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| That boy was in our house. | Bu çocuk benim evimdeydi. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| We asked everyone, that was at your opening party. | Partideki herkese tek tek sorduk. Açılış partisindeki herkese tek tek sorduk. Partide ki herkese tek tek sorduk. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| But no one remembered a child wearing a sack mask. | Kimse çuval gibi bir maskesi olan birini hatırlamıyor. Aralarından hiç kimse çuval maskeli bir çocuk hatırlamıyor. Kimse çuval gibi bir maskesi olan birini hatırlamıyor. | The Orphanage-8 | 2007 | |
| E�n, twee, drie, klop op de muur. | Bir, iki, üç, gel beni dürt. Bir, iki, üç, elim sende! Bir, iki, üç, gel beni dürt. | The Orphanage-9 | 2007 |