Search
English Turkish Sentence Translations Page 168593
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| He spoke to the police, and they want to talk to you. | Polislerle konuştu. Onlar da sizle konuşmak istiyor. Polise ifade verdi. Sizinle de konuşmak istiyorlar. Polislerle konuştu. Onlar da sizle konuşmak istiyor. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| He's not in the caves. | Mağaralarda değilmiş. Mağaralarda bulamadılar. Mağaralarda değilmiş. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| But I saw someone, Carlos. | Ama birini gördüm, Carlos. Bir, iki, üç, gel beni dürt. Ama birini gördüm, Carlos. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| You must have imagined it, | O kadar karmaşanın arasında belki de yanılsamaydı gördüğünüz. O heyecanla hayal görmüş olmalısınız. O hengâmede kafanızda kurgulamış olmalısınız. O kadar karmaşanın arasında belki de yanılsamaydı gördüğünüz. O kadar karmaşanın arasında belki de yanılsamaydı gördüğünüz. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Believe me, he wasn't there. | Güvenin bana, orada değildi. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| I'm Pilar. | Ben Pilar. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| I know it's hard, but you must know we're doing all we can | Zor bir durum olduğunu biliyorum, ama oğlunuzu bulmak için elimizden geleni... Sizin için zor, farkındayım, ama oğlunuzu bulmak için elimizden geleni yapıyoruz. Zor bir durum olduğunu biliyorum, ama oğlunuzu bulmak için elimizden geleni... | The Orphanage-1 | 2007 | |
| to locate your son. | ...yaptığımızı da bilmenizi isterim. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Pilar is a psychologist. | Kendisi psikolog. Polisle ortak çalışıyor. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| They're working hard to find Sim�n. | Simón'u bulmak için hummalı şekilde çalışıyorlar. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| I have a few questions. | Size birkaç sorum olacaktı. Size birkaç sorum var. Size birkaç sorum olacaktı. Size birkaç sorum olacaktı. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Your husband told me about the adoption, | Kocanız bana, evlatlık durumundan ve oğlunuzun hastalığından bahsetti. Kocanız bana oğlunuzun hastalığından ve onu evlat edindiğinizden bahsetti. Kocanız bana, evlatlık durumundan ve oğlunuzun hastalığından bahsetti. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| As he was adopted, | Evlatlık söz konusu olduğundan... Evlat edinildiğine göre, bazı ihtimalleri göz önünde bulundurmalıyız. Evlatlık söz konusu olduğundan... | The Orphanage-1 | 2007 | |
| There are possibilities we must consider. | ...göz önüne almamız gereken ihtimaller mevcut. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| What possibilities? | Hangi ihtimaller? Bir akrabası onu kaçırmış olabilir. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| That he has been kidnapped by a relative. | Bir akrabası tarafından kaçırılma ihtimali. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| I heard you recently found | Geçenlerde bahçenizde saklanan bir kadın görmüşsünüz. Arazinize geçenlerde bir kadın izinsiz girmiş diye duydum. Geçenlerde bahçenizde saklanan bir kadın görmüşsünüz. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Benigna Escobedo, a social worker, | Benigna Escobedo, sosyal hizmetli. Benigna Escobedo, sosyal görevli. Birkaç gün önce gelmişti. Benigna Escobedo, sosyal hizmetli. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| came a few days ago. | Birkaç gün önce gelmişti. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| We can find no social worker | Maalesef o isimde bir sosyal çalışan bulunmamakta. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Could you describe her? | Rica etsem onu tarif edebilir misiniz? Onu tarif edebilir misiniz? Rica etsem onu tarif edebilir misiniz? | The Orphanage-1 | 2007 | |
| She was about seventy, with white hair, | 70'lerinde, beyaz saçlı... Yetmiş yaşlarında, beyaz saçlı. 70'lerinde, beyaz saçlı... | The Orphanage-1 | 2007 | |
| pale eyes, very thick glasses. | ...uçuk gözlü ve kalın gözlükleri olan bir kadındı. Donuk bakışlı. Çok kalın çerçeveli gözlükleri var. ...uçuk gözlü ve kalın gözlükleri olan bir kadındı. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| We will find her. | Onu kesinlikle bulacağız. Onu bulacağız. Emin olabilirsiniz. Onu kesinlikle bulacağız. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| How can they trust me with their kids after this? | Bunca şeyden sonra çocuklarını bana nasıl emanet edecekler? Bana kendi çocuklarını nasıl emanet edebilirler ki artık? Bunca şeyden sonra çocuklarını bana nasıl emanet edecekler? | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Let's do something. | Şöyle bir şey yapalım. Şöyle yapalım. Ninemin Aziz Anthony kolyesini tak. Şöyle birşey yapalım. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Wear my grandmother's Saint Anthony medal. | Sen büyük annemin Saint Anthony Madalyonunu tak. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| To bring us good luck. | Bize şans getirmesi için. İyi şans getirir. Bize şans getirmesi için. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| You don't believe that. | Ama sen buna inanmazsın. Evet, ama sen inanıyorsun. Sen bunlara inanmıyorsun. Kesinlikle. Ama sen inanıyorsun. Ama sen buna inanmazsın. Evet, ama sen inanıyorsun. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Take it now. | Al hadi. Şimdilik sende kalsın, Simón'u bulduğumuzda geri verirsin. Al hadi. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Give it back when we find Sim�n. | Simón'u bulunca geri verirsin. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Sim�n S�nchez's parents feel more and more forsaken. | Simón Sánchez'in ailesi git gide ümitlerini kesmeye başlıyorlar. Simón Sánchez'in ailesi gitgide umutlarını yitiriyor. Simón Sánchez'in ailesi git gide ümitlerini kesmeye başlıyorlar. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| The 7 year old boy disappeared | 7 yaşındaki çocuğun kaybolmasının üzerinden neredeyse 6 ay geçti. 7 yaşındaki çocuk evinden kaybolalı 6 ay geçti. 7 yaşında ki çocuğun kaybolmasının üzerinden neredeyse 6 ay geçti. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| The situation is even more desperate | Ümitlerin git gide azalmasının bir sebebi de... | The Orphanage-1 | 2007 | |
| because Sim�n is ill and needs daily medication. | ...Simón'un hasta ve günlük ilaç tedavisine ihtiyacı olması. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| My son disappeared 6 months ago. | Oğlum 6 aydır kayıp. Oğlum 6 ay önce kayboldu. Oğlum 6 aydır kayıp. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| His name is Sim�n. | Adı Simón. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| There are posters everywhere. You may have seen them. | Her yerde posterleri var. Belki görmüşsünüzdür. Her tarafa ilanlar astık. Mutlaka görmüşsünüzdür. Her yerde posterleri var. Belki görmüşsünüzdür. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| We've tried everything, | Her şeyi denedik... Her yolu denedik, Her şeyi denedik... Herşeyi denedik... | The Orphanage-1 | 2007 | |
| but not one clue, | ...ama ne bir iz, ne de ipucu bulabildik. ...ama ne bir ipucuna... ...ama ne bir iz, ne de ipucu bulabildik. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| not even a trace. | ...ne de bir ize rastladık. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| My son had imaginary friends. | Oğlumun hayali arkadaşları vardı. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| We never paid much attention but... | Onu hiç ciddiye almadık ama... Fazla üzerine düşmedik o vakitler, ama... Onu hiç ciddiye almadık ama... | The Orphanage-1 | 2007 | |
| I have the feeling they're in the house. | ...sanırım onlar evimizde. Evin içinde olduklarını düşünüyorum. ...sanırım onlar evimizde. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| I saw my daughter. | Ben kızımı gördüm. Ben de kızımı gördüm. Ben kızımı gördüm. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| A year after her death. | Ölümünden bir sene sonra. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| It was at night, we were asleep. | Geceydi ve uyuyorduk. Gece vaktiydi, uykudaydık. Geceydi ve uyuyorduk. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| I woke up and, | Aniden uyandım ve... Kalktım ve neden bilmiyorum onun odasına doğru yöneldim. Aniden uyandım ve... | The Orphanage-1 | 2007 | |
| without knowing why, I went to her room. | ...nedenini bilmeden odasına gittim. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| And there she was. | Ve oradaydı. Ve orada duruyordu. Ve oradaydı. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Smiling. Calm. | Gülümsüyor ve rahat görünüyordu. Sakince gülümsüyordu. Gülümsüyor ve rahat görünüyordu. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| It was her way of telling me: | Bu bana kendisini ifade ediş şekliydi: Benimle öyle durarak konuşuyordu. Bu bana kendisini ifade ediş şekliydi: | The Orphanage-1 | 2007 | |
| "I'm fine, I'm safe, | "Ben iyiyim ve güvendeyim." "İyiyim, güvendeyim. "Ben iyiyim ve güvendeyim." | The Orphanage-1 | 2007 | |
| don't suffer for me." | "Benim için ağlama." Benim için acı çekme." "Benim için ağlama." | The Orphanage-1 | 2007 | |
| It is not unusual to feel, in some way, | Yakınlarımızı kaybettikten sonra, bir şekilde, onların varlıklarını... Bunda garipsenecek bir durum yok. Yakınlarımızı kaybettikten sonra, bir şekilde, onların varlıklarını... | The Orphanage-1 | 2007 | |
| the presence of a loved one after their death. | ...etrafta hissetmemiz çok alışılmadık bir durum değil. Sevdiğiniz bir kişinin ölümünden sonra varlığını hissedebilirsiniz. ...etrafta hissetmemiz çok alışılmadık bir durum değil. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| All of us in this group | Sana, bu grupta hepimiz benzer hikâyeler anlatabiliriz. Bu grupta bulunan herkes size benzer hikâyeler anlatabilir. Sana, bu grupta hepimiz benzer hikâyeler anlatabiliriz. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| You don't understand. | Beni anlamıyorsunuz. Anlamıyorsunuz. Beni anlamıyorsunuz. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| My son is not dead. | Benim oğlum ölmedi. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| His friends took him. I saw one of them. | Onu arkadaşları aldı. Birini gördüm. Arkadaşları onu götürdüler. İçlerinden birini gördüm. Onu arkadaşları aldı. Birini gördüm. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| He was at home. | Evdeydi. Bizim evimizdeydi. Evdeydi. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| I'll do whatever it takes to recover my son. | Oğlumu geri getirmek için her şeyi yapacağım. Oğlumu bulmak için elimden geleni ardıma koymayacağım. Oğlumu geri getirmek için herşeyi yapacağım. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| I'm not crazy, | Ben deli değilim. Ben delirmedim. Ben deli değilim. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| believe me. | İnanın bana. İnanın. İnanın bana. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| I know what I'm saying. | Ne dediğimin farkındayım. Ağzımdan çıkanı kulağım duyuyor. Ne dediğimin farkındayım. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| It's her. | Bu o. Bu o. Eve gelen kadın! Bu o. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| The woman who came to the house. | Evimize gelen kadın. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Benigna? | Benigna? | The Orphanage-1 | 2007 | |
| We went to Benigna's house. We found some pictures | Benigna'nın evine gittik, bazı resimler bulduk... Benigna'nın evinde bazı fotoğraflar ile eski Süper 8 film makaraları bulduk. Benigna'nın evine gittik, bazı resimler bulduk... | The Orphanage-1 | 2007 | |
| and old Super 8 films. | ...ve eski filmler. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| I'd like you to see them. | Bunları görmeni istedim. Bir bakmanızı istiyorum. Bunları görmeni istedim. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Are any of the faces familiar? | Tanıdık gelen bir yüz var mı? Bu kişilerden tanıdıklarınız var mı? Tanıdık gelen bir yüz var mı? | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Antonia, the principal, the orphans. | Antonia, müdür, kimsesiz çocuklar. Şuradaki Müdür Antonia, diğerleri de yetimler. Arkadaşlarım. Antonia, müdür, kimsesiz çocuklar. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Mart�n. She liked to be called Mart�n. | Bu Martín. Martín olarak çağrılmak hoşuna giderdi. Bu Martín. Martín, diye çağrılmayı severdi. Bu Martín. Martín olarak çağrılmak hoşuna giderdi. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| V�ctor... I think his name was Guillermo. | Víctor... Bunun adı da Guillermo'ydu sanırım. Víctor. Buradakinin ismi de Guillermo'ydu galiba. Víctor... Bunun adı da Guillermo'ydu sanırım. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| That's Alicia, she was blind. | Bu da Alicia, kördü. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| And this is me. | Bu da benim. Bu da ben. Bu da benim. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Benigna? | Benigna mı? Benigna mı? Gördüğünüz bu kadın yetimhanede çalışıyormuş. Benigna mı? | The Orphanage-1 | 2007 | |
| The woman you saw | Gördüğün kadın... | The Orphanage-1 | 2007 | |
| worked at the orphanage. | ...bir ara yetimhanede çalışmış. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| That's impossible. I'd remember! | Bu imkânsız. Bunu hatırlardım. Mümkün değil. Öyle olsa hatırlardım. Orada fazla süre kalmamış. Bu imkânsız. Bunu hatırlardım. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| She wasn't there very long. | Uzun süre orada değildi. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| She had a son. Tom�s. | Tomás adında bir oğlu varmış. Bir oğlu varmış. Tomás. Tomás adında bir oğlu varmış. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| The child was deformed, | Çocuk deforme doğmuş. Çocuğun yüzünde deformasyon olduğundan diğerlerinden ayrı tutulurmuş. Çocuk deforme doğmuş. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| he was kept away from the others. | Diğerlerinden uzakta tutulmuş. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| No one knew. | Kimse bunu bilmiyormuş. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| It was a total shock when they found the body. | Cesedi bulduklarında büyük bir şok yaşamışlar. Cesedi bulmalarıysa tam bir sürpriz olmuş. Cesedi bulduklarında büyük bir şok yaşamışlar. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| It seems he disappeared while playing. | Görünüşe göre oyun oynarken ortadan kaybolmuş. Oyun oynarken kaybolmuş, anlaşılan. Görünüşe göre oyun oynarken ortadan kaybolmuş. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| CHILD�S BODY FOUND ON BEACH | "Çocuğun Cesedi Sahilde Bulundu." | The Orphanage-1 | 2007 | |
| Shortly after your adoption. | Senin evlatlık verilmenden kısa bir süre sonra. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| One of the orphans confessed | Çocuklardan biri ona bir oyun oynadıklarını itiraf etmiş. Yetimlerden biri ona oyun oynadıklarını itiraf etmiş. Çocuklardan biri ona bir oyun oynadıklarını itiraf etmiş. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| They went into the caves with Tom�s | Tomás ile mağaralara gitmişler... | The Orphanage-1 | 2007 | |
| and took his mask off to see if he'd come out. | ...ve dışarı çıkacak mı diye görmek için maskesini çıkarmışlar. ...dışarı çıkıp çıkmayacağını görmek için maskesini çıkartmışlar. ...ve dışarı çıkacak mı diye görmek için maskesini çıkarmışlar. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| But he never emerged. He drowned. | Ama o hiç çıkmamış. Ve boğulmuş. Ama ortaya hiç çıkmamış. Boğularak ölmüş. Ama o hiç çıkmamış. Ve boğulmuş. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| They found his body at low tide. | Cesedi denizin alçalması sonucu bulmuşlar. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| The children weren't blamed. They were only playing. | Çocukların hiçbiri suçlu bulunmadı. Çünkü oyun oynuyorlardı. Çocuklar bir ceza almamışlar, ne de olsa oyun oynuyorlarmış. Çocukların hiçbiri suçlu bulunmadı. Çünkü oyun oynuyorlardı. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| That boy was in my house. | Bu çocuk benim evimdeydi. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| We asked everyone at the opening party. | Partideki herkese tek tek sorduk. Açılış partisindeki herkese tek tek sorduk. Partide ki herkese tek tek sorduk. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| No one remembers a child with a sack mask. | Kimse çuval gibi bir maskesi olan birini hatırlamıyor. Aralarından hiç kimse çuval maskeli bir çocuk hatırlamıyor. Kimse çuval gibi bir maskesi olan birini hatırlamıyor. | The Orphanage-1 | 2007 | |
| I can't sleep through the night. | Gözüme bir türlü uyku girmiyor. Geceleri gözüme uyku girmiyor. | The Orphanage-2 | 2007 |