Search

English Turkish Sentence Translations Page 167997

English	Turkish	Film Name	Film Year	Details
l could be whatever you want.	Ne istersen öyle olurum.	The Notebook-2	2004
You just tell me what you want and l'll be that for you.	Bana sadece ne istediğini söyle ben de senin için öyle olayım.	The Notebook-2	2004
l could be that.	O da olurum.	The Notebook-2	2004
Umm... l don't think so.	Hiç sanmıyorum.	The Notebook-2	2004
Well, what l can l do to change your mind?	Peki, fikrini değiştirmek için ne yapabilirim?	The Notebook-2	2004
Look what did l tell you? Come on.	Bak... ben sana ne dedim? Hadi.	The Notebook-2	2004
l need to talk to you for a second.	Bir saniye konuşmalıyız.	The Notebook-2	2004
Yes, l remember. Yeah.	Evet, hatırlıyorum. Evet.	The Notebook-2	2004
lt's nice to see you again. You too.	Seni tekrar görmek güzel. Seni de.	The Notebook-2	2004
And l know l look great, so could we please go see this movie?	Ben de harika görünüyorum, artık girip şu filmi izleyebilir miyiz?	The Notebook-2	2004
You come back here, Li'l Abner.	Gel buraya, Li'I Abner.	The Notebook-2	2004
You ain't gonna catch me, Daisy Mae !	Beni yakalayamazsın, Daisy Mae!	The Notebook-2	2004
lt's Sadie Hawkins Day, l'm supposed to catch you!	Bugün Sadie Hawkins Günü, seni yakalamam gerek!	The Notebook-2	2004
l'm faster than you.	Senden daha hızlıyım.	The Notebook-2	2004
l'll get you!	Seni yakalayacağım!	The Notebook-2	2004
l'm going get...	Seni...	The Notebook-2	2004
Here l come!	İşte geliyorum!	The Notebook-2	2004
Huh? Oh, l get it.	Ne? Ah, anladım.	The Notebook-2	2004
You guys do love each other. Don't do anything l wouldn't do.	Siz ikiniz birbirinizi seviyorsunuz. Benim yapmayacağım bir şey yapma.	The Notebook-2	2004
l haven't seen a movie in ages.	Yıllardır sinemaya gitmemiştim.	The Notebook-2	2004
Not since l was a little kid.	Küçüklüğümden beri.	The Notebook-2	2004
No, l, uh...	Hayır, ben...	The Notebook-2	2004
l'm busy, you know, l don't have a lot of time.	Meşgulüm, bilirsin işte, pek vaktim yok.	The Notebook-2	2004
l have a very strict schedule.	Çok sıkı bir programım var.	The Notebook-2	2004
l get up in the morning breakfast, math tutor, Latin tutor, lunch,	Sabah kalkarım... Kahvaltı, matematik dersi, Latince dersi, öğle yemeği...	The Notebook-2	2004
tennis lessons, dance lessons sometimes both	tenis dersleri, dans dersleri... bazen ikisi birden...	The Notebook-2	2004
French tutor, piano lesson, then l eat dinner.	Fransızca dersi, piyano dersi, sonra akşam yemeği yerim.	The Notebook-2	2004
And after dinner l spend time with my family.	Yemekten sonra ailemle vakit geçiririm.	The Notebook-2	2004
And then l l catch up on some reading.	Sonra da... Biraz kitap okurum.	The Notebook-2	2004
We're applying to all these colleges	Tüm şu fakültelere başvuruyoruz...	The Notebook-2	2004
umm... Radcliffe, Sarah Lawrence those are the ones we want.	Radcliffe, Sarah Lawrence... istediklerimiz bunlar.	The Notebook-2	2004
You just said, ''The ones that we want.''	Biraz önce, "istediklerimiz bunlar" dedin.	The Notebook-2	2004
Don't be rude. l'm sorry.	Kabalaşma. Özür dilerim.	The Notebook-2	2004
l don't know, l mean all those things	Bilmiyorum, yani tüm bunlar...	The Notebook-2	2004
l just told ya.	Anlattım ya.	The Notebook-2	2004
l just always figured you were kinda...	Sadece sen hep gözümde şey gibiydin...	The Notebook-2	2004
l am free.	Ben özgürüm.	The Notebook-2	2004
Well, l am.	Ama öyleyim.	The Notebook-2	2004
Come here, l want to show you something.	Buraya gel, sana bir şey göstermek istiyorum.	The Notebook-2	2004
My Dad and l used to come out here	Babam ve ben eskiden buraya gelir...	The Notebook-2	2004
Because l don't know will you just get up?	Çünkü...Ne bileyim... Kalkar mısın lütfen?	The Notebook-2	2004
You asked me what l do for me.	Bana kendim için ne yaptığımı sormuştun.	The Notebook-2	2004
What now? l love to paint.	Neymiş? Resim yapmayı seviyorum.	The Notebook-2	2004
Most of the time, l have all these thoughts bouncing around in my head.	Çoğu zaman kafamın içinde bir sürü düşünce dönüp durur.	The Notebook-2	2004
But l like this song.	Ama bu şarkıyı severim.	The Notebook-2	2004
Southern summers	Kestane ağaçlarının... Güney yazları...	The Notebook-2	2004
Armed with warnings and doubts,	Tehlikeler ve şüphelerle çevrili olan...	The Notebook-2	2004
l like this kind of story. Go on.	Böyle hikayeleri seviyorum. Devam edin.	The Notebook-2	2004
''Beautiful dripping fragments.	"Damla damla harikulade parçalar.	The Notebook-2	2004
as l happen to call them to me.	"onları kendime çağıracak olduğumda.	The Notebook-2	2004
that l always carry. And that all men carry.''	her zaman yanımda taşırım. Tüm erkekler yanlarında taşır."	The Notebook-2	2004
l'm sorry, l didn't mean to interrupt.	Özür dilerim, bölmek istemezdim.	The Notebook-2	2004
Allison, l'm glad to meet you.	Allison, tanıştığıma sevindim.	The Notebook-2	2004
Well Mr. Calho What, am l old or something?	Bay Calhoun mu...? Neyim ben, yaşlı falan mı?	The Notebook-2	2004
What is this you got? Umm, l uh, l just	O ne elindeki? Ee, şey, ben...	The Notebook-2	2004
l brought you something.	Size bir şey getirdim..	The Notebook-2	2004
Well, l know just where we can put that, thank you.	Bunu nereye koyacağımızı biliyorum, teşekkürler.	The Notebook-2	2004
El Whitman.	El... Whitman.	The Notebook-2	2004
Dad So well, you did.	Baba... Ben de... evet, kekeçtin.	The Notebook-2	2004
l didn't know that. God. l stammered.	Bunu bilmiyordum. Tanrım. Kekemeydim.	The Notebook-2	2004
So, l got him to read me poetry out loud.	Ben de ona yüksek sesle şiir okuturdum.	The Notebook-2	2004
lt wasn't very pretty at first,	Başlarda pek parlak değildi...	The Notebook-2	2004
Yeah, l thought so. Huh?	Evet, ben de öyle düşündüm. Ne?	The Notebook-2	2004
l'm a Tennyson man, myself, but he likes Whitman	Ben bir Tennyson hayranıyım, ama o Whitman'ı sever...	The Notebook-2	2004
For some reason, l don't know.	Nedendir bilinmez.	The Notebook-2	2004
lt was an improbable romance.	Bu imkansız bir aşktı.	The Notebook-2	2004
Do you think in another life, l could have been a bird?	Sence bir başka hayatta bir kuş olabilir miydim?	The Notebook-2	2004
l think l could.	Bence olabilirdim.	The Notebook-2	2004
Say l'm a bird.	Kuş olduğumu söyle.	The Notebook-2	2004
Don't do it. Say l'm a bird.	Yapma şunu. Kuş olduğumu söyle.	The Notebook-2	2004
lf you're a bird, l'm a bird.	Sen bir kuşsan, ben de bir kuşum.	The Notebook-2	2004
Two two... two...	İki... iki... iki...	The Notebook-2	2004
...three! No! l can't.	...üç! Hayır! Yapamam.	The Notebook-2	2004
Get in! l'm sorry. Come on, chicken.	Gir dedim! Özür dilerim. Hadi, tavuk.	The Notebook-2	2004
Get in the water. l can't.	Gir şu suya. Yapamam.	The Notebook-2	2004
One... Come on, jump.	Bir... Hadi atla.	The Notebook-2	2004
l don't understand what you're talking about.	Söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum.	The Notebook-2	2004
ln fact, they rarely agreed on everything. They fought all the time.	İşin aslı, nadiren aynı fikirde oldular. Sürekli kavga ettiler.	The Notebook-2	2004
Okay, l have to go.	Pekala, gitmeliyim.	The Notebook-2	2004
No. Yes, l do.	Hayır. Evet, gitmeliyim. Seni seviyorum. Hayır! Evet, evet.	The Notebook-2	2004
Daddy. Oh, Daddy you're	Baba. Ah, baba, sen...	The Notebook-2	2004
l didn't see you there.	Orada olduğunu görmedim.	The Notebook-2	2004
l want to meet this young man.	Bu delikanlıyla tanışmak istiyorum.	The Notebook-2	2004
This bug goes ''Daddy, l don't understand.''	Çocuk demiş ki: "Baba, anlamıyorum."	The Notebook-2	2004
He goes, ''Well, in theory, we're both millionaires, but in reality,	O da demiş ki: "İşte, teoride ikimiz de milyoneriz ama gerçekte...	The Notebook-2	2004
we live with a bunch of whores.''	bir grup fahişeyle yaşıyoruz."	The Notebook-2	2004
Olivier, please remove the the liquor decanter from in front of my husband.	Olivier, lütfen şu... likör sürahisini kocamın önünden alır mısın?	The Notebook-2	2004
l think he's had a little too much to drink.	Sanırım içkiyi biraz fazla kaçırdı.	The Notebook-2	2004
l don't get it. Pay attention.	Anlamadım. Dikkat et.	The Notebook-2	2004
l work at the lumber yard with Fin.	Fin'le birlikte kereste deposunda çalışıyorum.	The Notebook-2	2004
Mainly milling and receiving logs and stripping the bark.	Genelde odun alıyor ve işliyoruz. Ağaç kabuğu sıyırıyoruz.	The Notebook-2	2004
lf you don't mind my asking, uh, how much do you make at your job?	Sormamın sakıncası yoksa, işinizden ne kadar alıyorsunuz?	The Notebook-2	2004
Uh, how much money do l make?	Ne kadar mı para kazanıyorum?	The Notebook-2	2004
Yeah, it's not much, but l don't need a lot.	Evet, çok değil, ama fazlasına da ihtiyacım yok.	The Notebook-2	2004
And l l save most of it.	Ve ben... Çoğunu da biriktiriyorum.	The Notebook-2	2004
lt's getting pretty serious, huh?	Gayet ciddileşiyor, değil mi?	The Notebook-2	2004
l just got the letter. l was going to tell you.	Mektubu yeni aldım. Sana söyleyecektim.	The Notebook-2	2004
Let the children have fun without bringing in the Spanish lnquisition.	Ahiret sorgusunu bir yana bırak da çocuklar eğlensinler.	The Notebook-2	2004
l do know another joke about the Nun and the full standing bishop.	Rahibe ve piskoposla ilgili bir fıkra daha biliyorum.	The Notebook-2	2004
l'm leaving the table if you tell another joke.	Bir fıkra daha anlatırsan masadan kalkarım.	The Notebook-2	2004