Search
English Turkish Sentence Translations Page 165032
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Okay, this is Mexico City, Paris, Hong Kong, Tokio. | Tamam, bunlar, Meksika, Paris, Hong Kong, Tokyo. Pekâlâ, bunlar Mexico City, Paris, Hong Kong ve Tokyo kayıtları. Pekâlâ, bunlar Mexico City, Paris, Hong Kong ve Tokyo kayıtları. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
There was a meeting of the Corn Refiners Association in Florida last week. | Geçen hafta da Florida'da mısır üreticilerinin bir toplantısı vardı. Geçen hafta Florida'da Mısır Rafinerileri Birliği'nin toplantısı yapıldı. Geçen hafta Florida'da Mısır Rafinerileri Birliği'nin toplantısı yapıldı. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Mick and Terry went to that one. | Mick ve Terry de ona gitti. Mick ve Terry de o toplantıya katıldı. Mick ve Terry de o toplantıya katıldı. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
They were doing the regular meeting during the day, and at night... | Gündüz normal görüşmeleri yapıyorlar ve gece de... Gün boyunca normal toplantılarını yaparken geceleri rakip firmalarımızla... Gün boyunca normal toplantılarını yaparken geceleri rakip firmalarımızla... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...they'd get together with our competitors and work out how to fix the prices. | ...rakiplerimizle toplanıp fiyatların ayarlanmasını konuşuyorlar. ...bir araya gelip fiyatları nasıl belirleyecekleri üzerinde tartışıyorlar. ...bir araya gelip fiyatları nasıl belirleyecekleri üzerinde tartışıyorlar. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Watch. In about six months, the price of a liter of soda pop... | İzleyin. 6 ay içinde, soda'nın 1 litresi... Göreceksiniz. 6 ay içinde, gazozun litre fiyatında yaklaşık... Göreceksiniz. 6 ay içinde, gazozun litre fiyatında yaklaşık... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...is gonna be about 5 cents more. | ...5 sent kadar artacak. ...5 sentlik bir artış olacak. ...5 sentlik bir artış olacak. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Well, when's the next meeting? | Bir dahaki toplantı ne zaman? Sonraki toplantı ne zaman? Sonraki toplantı ne zaman? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
January. Somewhere in Asia. | Ocak'ta. Asya'da bir yerde. Ocak ayında, Asya'da. Ocak ayında, Asya'da. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Mark, I gotta ask you. Why are you doing this? | Mark sana sormam gerekiyor. Bunu neden yapıyorsun? Mark, sormadan edemeyeceğim. Bunu neden yapıyorsun? Mark, sormadan edemeyeceğim. Bunu neden yapıyorsun? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
We know you lied about the phone line, and you're afraid of that. | Telefon hattı hakkında yalan söylediğini ve bundan korktuğunu biliyoruz. Telefon hattı konusunda yalan söylediğini ve bundan korktuğunu biliyoruz. Telefon hattı konusunda yalan söylediğini ve bundan korktuğunu biliyoruz. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
But now you're telling us all this other stuff out of the blue. Got to ask you why. | Ama şimdi, bize diğer tüm pis işleri anlatıyorsun. Sormak zorundayım, neden? Ama şimdi de damdan düşer gibi anlatmaya başladın bize. Sebebini sorabilir miyim? Ama şimdi de damdan düşer gibi anlatmaya başladın bize. Sebebini sorabilir miyim? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Well, because things are going on I don't approve of. | Dönen bu tezgahlar ile gurur duymuyorum çünkü. Çünkü yapılan şeyleri tasvip etmiyorum. Çünkü yapılan şeyleri tasvip etmiyorum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Now, I'm a biochemist. I'm a technical guy. | Ben bir biyokimyacıyım. Teknik bir elemanım. Ben bir biyokimyagerim. Teknik işlerden anlarım. Ben bir biyokimyagerim. Teknik işlerden anlarım. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
And they pull me into the business side... | Beni işin döndüğü kısım çektiler... Beni işin teknik olmayan kısmına getirdiklerindeyse... Beni işin teknik olmayan kısmına getirdiklerindeyse... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...and suddenly I find out all these things are going on that are illegal. | ...ve bir anda yasal olmayan bir sürü iş döndüğünü gördüm. ...yürütülen işlerin yasal olmadığını öğrendim. ...yürütülen işlerin yasal olmadığını öğrendim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
If I want to grow with ADM, I gotta learn the business side. | ADM'de yükselmek istiyorsam, işin dönüşünü de öğrenmeliydim. Yola ADM ile devam edeceksem işin bu tarafını da öğrenmem gerekiyordu. Yola ADM ile devam edeceksem işin bu tarafını da öğrenmem gerekiyordu. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
And so suddenly, I'm lying. They're making me lie to people. | Ve birden, yalan söylüyor oldum. İnsanlara yalan söyletiyorlar. Ama bu çok ani olunca ben de yalan söyledim. Beni yalan söylemeye onlar zorluyor. Ama bu çok ani olunca ben de yalan söyledim. Beni yalan söylemeye onlar zorluyor. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I lie to you. | Size yalan söyledim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I mean, I feel real bad about that. | Yani, bundan çok rahatsız oluyorum. Sonuç olarak, bundan çok rahatsızım. Sonuç olarak, bundan çok rahatsızım. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
You look at yourself as wearing a white hat and they're wearing black hats? | Kendinize bir bakın, siz beyaz şapka takarken onlar siyah takıyorlar. Kendine sütten çıkmış ak kaşık gözüyle bakarken,... Kendine sütten çıkmış ak kaşık gözüyle bakarken,... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Absolutely. Something like that. | Kesinlikle, bunun gibi bir şey. Kesinlikle. Onun gibi bir şey. Kesinlikle. Onun gibi bir şey. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
When I was a kid, my folks died in an automobile accident. | Ben çocukken ailem bir araba kazasında öldü. Ailemi küçükken trafik kazasında kaybettim. Ailemi küçükken trafik kazasında kaybettim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I was maybe 6 years old and a wealthy man from Ohio adopted me. | 6 yaşında falandım ve Ohio'dan zengin bir adam beni evlat edindi. Henüz 6 yaşındaydım ve Ohio'lu varlıklı birisi beni evlat edindi. Henüz 6 yaşındaydım ve Ohio'lu varlıklı birisi beni evlat edindi. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Guy owned amusement parks. He did very well for himself. | Lunaparkları olan bir adam. Kendini geliştirmişti. Eğlence parkları işletiyordu. Yeterince iyi kazanıyordu. Eğlence parkları işletiyordu. Yeterince iyi kazanıyordu. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I caught a big break there, real big break. I went to a good school and all. | Orada kalsam köşeyi dönerdim, hakikaten dönerdim. İyi bir okula gittim. Büyük bir fırsat yakalamıştım, çok büyük... Büyük bir fırsat yakalamıştım, çok büyük... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Now I adopted two kids of my own. I'm trying to do the right thing here. | Şimdi ben de iki tane evlat edindim. Burada doğru olanı yapmaya çalışıyorum. Şimdi iki tane evlatlık çocuğum var. Şimdi iki tane evlatlık çocuğum var. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Well, Mark... | Pekala, Mark... Pekâlâ, Mark... Pekâlâ, Mark... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...do you think you'd be wiling to go a few steps further in helping us? | ...bu işte bize daha fazla yardım edebilecek misin? ...bize yardımcı olmak için birkaç adım atmaya tamamen gönüllü müsün? ...bize yardımcı olmak için birkaç adım atmaya tamamen gönüllü müsün? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
What does that mean? | Bu ne demek oluyor? Bu da ne demek? Bu da ne demek? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Would you... | Mikrofon... Üstüne dinleme cihazı... Üstüne dinleme cihazı... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...be willing to wear a wire? | ...takar mısın? ...yerleştirilmesine razı mısın? ...yerleştirilmesine razı mısın? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
We don't have any other sources at this time. We... | Şu anda başka kaynağımız yok. Senin... Bu sefer başka hiçbir kaynağımız yok. Bu sefer başka hiçbir kaynağımız yok. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
We need your help. | Senin yardımına ihtiyacımız var. Yardımına ihtiyacımız var. Yardımına ihtiyacımız var. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
We'll be there with you all the way. It won't be easy. | Her zaman senin yanında olacağız. Bu kolay olmayacak. Her zaman yanında olacağız. Bu kolay olmayacak. Her zaman yanında olacağız. Bu kolay olmayacak. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I'll use my beeper to signal you when it's time to set up a meeting. | Buluşma ayarlamak için sana sinyal göndereceğim. Toplantı ayarlama vakti geldiğinde çağrı cihazımdan sana sinyal göndereceğim. Toplantı ayarlama vakti geldiğinde çağrı cihazımdan sana sinyal göndereceğim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
When you hear this... | Bunu duyduğunda... Bu sesi duyduğunda,... Bu sesi duyduğunda,... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
You know. Right? | ...beni... Anladın mı, tamam mı? Anladın mı, tamam mı? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...you call me. | ...arayacaksın, tamam mı? ...beni arayacaksın. ...beni arayacaksın. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
He's watched closely at work... | İşte yakından takip ediliyor... Çalışırken çok yakından takip ediliyor... Çalışırken çok yakından takip ediliyor... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...and there's reason to believe that ADM has bugged his home. | ...ve evine dinleme cihazı koyulduğuna yönelik şüphelerimiz var. ...ve ADM'nin evini dinlemek isteme sebebi de gayet inandırıcı. ...ve ADM'nin evini dinlemek isteme sebebi de gayet inandırıcı. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
He's under a great deal of pressure. I mean, you gotta feel for the guy. | Büyük bir baskı altında. Bu adamı anlamanız gerekiyor. Büyük bir baskı altında. Yani, bu çocuğun durumunu anlamalısın. Büyük bir baskı altında. Yani, bu çocuğun durumunu anlamalısın. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
He tells us the truth one day... | Dün bize doğruyu söyledi... Bir gün bize doğruyu söylüyor... Bir gün bize doğruyu söylüyor... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...and wakes up the next with two lives instead of one. | ...ve bugün bir yerine iki hayatı var. ...ve ertesi gün uyandığında artık iki kişi oluyor. ...ve ertesi gün uyandığında artık iki kişi oluyor. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Well, the good news is he decided to wake up and tell the truth. | İyi haber şu ki, uyanıp bize doğruyu söylemek istedi. İyi haber ise uyanıp bize doğruyu söylemeye karar vermesi. İyi haber ise uyanıp bize doğruyu söylemeye karar vermesi. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
There are these butterflies in Central America. | Orta Amerika'da kelebekler vardır. Orta Amerika'da bir çeşit kelebek türü yaşar. Orta Amerika'da bir çeşit kelebek türü yaşar. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
They're blue and orange and yellow and have poison in their wings. | Renkleri mavi, turuncu ve sarıdır ve kanatlarında zehir taşırlar. Mavi, turuncu ve sarı renkli olup kanatlarında zehir vardır. Mavi, turuncu ve sarı renkli olup kanatlarında zehir vardır. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Just enough poison to stop a bird heart. | Bir kuşun kalbini durdurmaya yetecek kadar zehir. Bir kuşun kalbini durduracak seviyede. Bir kuşun kalbini durduracak seviyede. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
But the birds know this somehow, so they don't eat them. | Ama kuşlar bunu bir şekilde bilirler ve onları yemezler. Ama kuşlar her nasıl oluyorsa bunu bilir ve onları yemezler. Ama kuşlar her nasıl oluyorsa bunu bilir ve onları yemezler. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
But there are other ones, butterflies... | Turuncu, mavi ve sarı olan başka... Ama başka kelebekler de vardır, yine turuncu, mavi ve sarı renkte... Ama başka kelebekler de vardır, yine turuncu, mavi ve sarı renkte... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...they're orange, blue and yellow too, but no poison wings. | ...bir kelebek türü daha vardır ama zehirsizdir. ...ama onların kanatlarında zehir yoktur. ...ama onların kanatlarında zehir yoktur. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
They're just flying around, looking dangerous, getting by on their looks. | Etrafta uçuşup, tehlikeli gözükürler ve görüntüleri sayesinde yaşarlar. Görünüşlerinden elde ettikleri tehlikeli görünümle etrafta rahatça uçuşurlar. Görünüşlerinden elde ettikleri tehlikeli görünümle etrafta rahatça uçuşurlar. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hey, Mark. | Mark. Selam, Mark. Selam, Mark. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hi, Brian. Ready to make the call? | Merhaba, Brian. Aramayı yapmaya hazır mısın? Merhaba, Brian. Görüşme yapmaya hazır mısın? Merhaba, Brian. Görüşme yapmaya hazır mısın? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hey, wait up, dipshit. We're gonna do it here? | Bekle lanet olası. Burada mı yapacağız? Beni beklesene, geri zekâlı. Burada mı yapacağız? Beni beklesene, geri zekâlı. Burada mı yapacağız? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
We can't get a room. There's problems with that. | Bir oda tutamıyoruz. Problem yaşıyoruz. Oda ayarlayamadık. Bir sorunla karşılaştık. Oda ayarlayamadık. Bir sorunla karşılaştık. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I don't know, it just kind of seems, you know, awkward. | Bilmiyorum bu çok şey görünüyor. Garip. Bilemiyorum, sanki bu biraz tuhaf oldu. Bilemiyorum, sanki bu biraz tuhaf oldu. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
It's the best I can do right now. | Şu anda yapabileceğimin en iyisi bu. Şu anda elimden gelenin en iyisi bu. Şu anda elimden gelenin en iyisi bu. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hold the microphone against the receiver and I'll hold the recorder. | ...mikrofonu alıcıya doğru tut, kayıt cihazını ben tutarım. Mikrofonu alıcıya tutman yeterli, ben de kayıt cihazını tutacağım. Mikrofonu alıcıya tutman yeterli, ben de kayıt cihazını tutacağım. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
009... | 009... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...454... | ...454... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...58822. | ...58822. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
No, no, put it on the receiver. Mr. Yamamoto, please. | Hayır, hayır, alıcıya tut. Bay Yamamoto, lütfen. Hayır, hayır, alıcıya yaklaştır. Bay Yamamoto, lütfen. Hayır, hayır, alıcıya yaklaştır. Bay Yamamoto, lütfen. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
The receiver. | Alıcıya. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I have it on the receiver. On the receiver, where you hear. | Alıcı da zaten. Alıcıya, duyduğun yere. Zaten alıcıya tutuyorum. Duyduğun kısma. Zaten alıcıya tutuyorum. Duyduğun kısma. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I'm on hold. | Beklemeye aldılar. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hello, Mr. Yamamoto. It is Mark Whitacre. | Merhaba, Bay Yamamoto. Ben Mark Whitacre. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hi, sir. How are you? | Merhaba, efendim. Nasılsınız? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
No, I'm doing a lot of traveling this week, a lot of traveling. | Hayır, bu hafta sürekli seyahat edeceğim. Çok fazla. Hayır, bu hafta pek çok seyahatim olacak, çok fazla. Hayır, bu hafta pek çok seyahatim olacak, çok fazla. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
How are sales? | Satışlar nasıl? Satışlar nasıl gidiyor? Satışlar nasıl gidiyor? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Certainly we need to, in terms of our... | Kesinlikle, büyük müşterilerimiz... Kesinlikle büyük tüketici... Kesinlikle büyük tüketici... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
In terms of our big customers... | ...için güzel bir fiyat... Büyük tüketici bağlamında... Büyük tüketici bağlamında... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...we definitely need to be thinking about a good price, yes? | ...düşünmemiz gerekiyor değil mi? ...kesinlikle iyi bir fiyat düşünüyoruz, değil mi? ...kesinlikle iyi bir fiyat düşünüyoruz, değil mi? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
It's better to maintain a price of $2.50 in other countries... | Diğer ülkelerde 2.50 doları korumak... Diğer ülkelerde 2.50 dolar iken... Diğer ülkelerde 2.50 dolar iken... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...and $1.05 for the United States, and just like that, there it is: price fixing. | ...ve Amerika'da 1.05'e satmak en iyisi. İşte bu kadar, fiyat belirlemek. ...Amerika da 1.05 dolar olması daha iyi. İşte al sana fiyat belirleme. ...Amerika da 1.05 dolar olması daha iyi. İşte al sana fiyat belirleme. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Well, this is great, Mark. This verifies everything you've been saying. | Bu çok güzel, Mark. Bu, söylediğin her şeyi doğruluyor. Bu gerçekten harika, Mark. Tüm bunlar söylediklerini kanıtlıyor. Bu gerçekten harika, Mark. Tüm bunlar söylediklerini kanıtlıyor. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Thank you. Thank you so much. Yeah. Absolutely. | Teşekkürler. Çok teşekkürler. Evet, rica ederim. Teşekkürler. Çok sağ ol. Ne demek. Rica ederim. Teşekkürler. Çok sağ ol. Ne demek. Rica ederim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I like an indoor pool. Year round usage. | Kapalı havuzları severim. Bütün yıl kullanabilirsiniz. Kapalı havuzları çok seviyorum. Yıl boyunca kullanabiliyorsun. Kapalı havuzları çok seviyorum. Yıl boyunca kullanabiliyorsun. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I like the steam off it in the winter. Very mysterious, that steam. | Kışın üzerindeki buhar hoşuma gidiyor. Oldukça gizemli. Kışın buhar iyidir. Ne güzel şey şu buhar. Kışın buhar iyidir. Ne güzel şey şu buhar. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Well, Marty... | Marty... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...when you started work at ADM, how much money did you want? | ...ADM için çalışmaya ne zaman başladın, ne kadar istedin? ...ADM'de işe başlarken ne kadar maaş istemiştin? ...ADM'de işe başlarken ne kadar maaş istemiştin? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I wanted 50 grand. | 50.000 dolar istedim. 50 bin dolar. 50 bin dolar. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
But I went and told Terry, "We can't get this guy for less than 75." | Ben de Terry'e gidip ''Bu adamı 75.000'den aza alamayız'' diyordum. Ama ben Terry'e demiştim ki: "Bu adamla 75 binden aşağı anlaşamayız." Ama ben Terry'e demiştim ki: "Bu adamla 75 binden aşağı anlaşamayız." | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Yeah. I got it for you. You were the first I hired. | Evet. Ben senin için hallettim. İlk işe aldığım adam sensin. Evet. Bunu ben ayarladım. İşe aldığım ilk kişisin. Evet. Bunu ben ayarladım. İşe aldığım ilk kişisin. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
You've always been really generous with me. And I appreciate it. | Biliyorum Mark. Bana karşı hep cömerttin. Minnettarım. Bana karşı her zaman çok cömert davrandın. Bunun için sana minnettarım. Bana karşı her zaman çok cömert davrandın. Bunun için sana minnettarım. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Here's what I want you to do. | Yapmanı istediğim şey şu. Senden istediğim şey şu. Senden istediğim şey şu. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I want you to write down a name. | Bir isim yazmanı istiyorum. Bir isim not etmeni istiyorum. Bir isim not etmeni istiyorum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Okay. What's the name? | Tamam, neymiş? Peki. Neymiş bu isim? Peki. Neymiş bu isim? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Nordkron Chemie. | Nordkron Chemie. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
What is that, like, a Nigerian name or something? | Ne bu? Nijerya ismi falan mı? Bu ne böyle, Nijeryalı ismi falan mı? Bu ne böyle, Nijeryalı ismi falan mı? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I like my hands. I think they're probably my favorite part of my body. | Ellerimi severim. Vücudumda en çok sevdiğim yerlerdir. Ellerimi severim. Sanırım, vücudumun en beğendiğim kısmı ellerim. Ellerimi severim. Sanırım, vücudumun en beğendiğim kısmı ellerim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I think that can be used to my advantage in social situations. | Sanırım sosyal durumlarda bu benim avantajım. Sanırım bu sosyal ilişkilerde benim için bir avantaj olabilir. Sanırım bu sosyal ilişkilerde benim için bir avantaj olabilir. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
If I can get people focused on my hands, I can get a good result in a meeting. | İnsanların ellerime odaklanmasını sağlayabilirsem... İnsanların ellerime yoğunlaşmalarını sağlayabilirsem... İnsanların ellerime yoğunlaşmalarını sağlayabilirsem... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Eye contact is real important too. | Göz teması da çok önemli tabi. Tabii göz teması kurmak da önemli. Tabii göz teması kurmak da önemli. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hey, I'm gonna check messages. | Ben mesajlarımı kontrol edeceğim. Ben bir mesajlarımı kontrol edeyim. Ben bir mesajlarımı kontrol edeyim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
My phone died. I was on with the plant. | Pardon, telefonum çekmiyor. Sanırım bina yüzünden. Kusura bakmayın çocuklar, telefonumun şarjı bitti. Fabrikayla görüşüyordum. Kusura bakmayın çocuklar, telefonumun şarjı bitti. Fabrikayla görüşüyordum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Is there a payphone, a public but kind of...? | Ödemeli bir telefon var mı? Ankesörlü falan? Buralarda ankesörlü telefon falan var mı? Buralarda ankesörlü telefon falan var mı? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Across the lobby. Right. | Lobinin sonunda. Tamam. Lobinin hemen karşısında. Peki, sağ olun. Lobinin hemen karşısında. Peki, sağ olun. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Mark, this is important bioproduct stuff. I know. | Mark, biyoürünler çok önemli. Biliyorum. Hadi, Mark, bu biyoürün işleri çok önemli. Biliyorum. Hadi, Mark, bu biyoürün işleri çok önemli. Biliyorum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hi, Dave. How's Holly doing? | Merhaba Dave, Holly nasıl? Merhaba, Dave. Holly nasıl? Merhaba, Dave. Holly nasıl? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |