Search
English Turkish Sentence Translations Page 165030
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
What are they, two for one for another week? | Ne yani, bir kişi için haftada iki tane mi? Neydi o, iki al bir öde, öteki hafta öde mi? Neydi o, iki al bir öde, öteki hafta öde mi? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Diagonal bands of color hanging around your neck. | Boynunuza asılı duran renkli, diyagonal kayışlar. Boynunun etrafına dolanan renkli bir kurdele altı üstü. Boynunun etrafına dolanan renkli bir kurdele altı üstü. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
They never put the nice Brioni ties on sale. | Güzel Brioni kravatlarından satmıyorlar. Çok hoş bir Brioni kravatını hiçbir zaman indirime koymazlar zaten. Çok hoş bir Brioni kravatını hiçbir zaman indirime koymazlar zaten. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I should just get all my ties in Paris... | Kravatlarımı Paris'ten alıp... Tüm kravatlarımı Paris'ten alıp... Tüm kravatlarımı Paris'ten alıp... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...wear them once or twice and shove them in a duty free bag. | ...1 2 defa takıp duty free torbasına tıkmalıyım. ...bir iki kez kullandıktan sonra gümrüksüz poşetine geri sokuşturmalıyım. ...bir iki kez kullandıktan sonra gümrüksüz poşetine geri sokuşturmalıyım. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Nobody gets stopped at customs for ties. | Hiç kimse gümrükte kravat almak için dolaşmaz. Kravatlar için gümrükte kimseyi alıkoymazlar. Kravatlar için gümrükte kimseyi alıkoymazlar. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I can help with that. | Bunu halledebilirim. Bu konuda yardımcı olabilirim. Bu konuda yardımcı olabilirim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
So... | Yani... Pekâlâ... Pekâlâ... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...that's it, then. | ...bu kadar öyleyse. ...hepsi bu kadar. ...hepsi bu kadar. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Listen. Why don't...? Ahem. | Dinle, neden... Dinle. Neden... Dinle. Neden... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I'd like to come out tomorrow, get on that phone. | Yarın gelip şu telefona bakmak istiyorum. Yarın uğrayıp telefonunuza kayıt cihazı kurmayı çok isterim. Yarın uğrayıp telefonunuza kayıt cihazı kurmayı çok isterim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Great. No problem. | Harika. Problem değil. Harika. Sorun değil. Harika. Sorun değil. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Thank you for your time. Thank you. | Zaman ayırdığınız için teşekkürler. Ben teşekkür ederim. Sana bir şey söylersem, Mick ve Dwayne'e yetiştirir misin? Zaman ayırdığınız için sağ olun. Teşekkürler. Zaman ayırdığınız için sağ olun. Teşekkürler. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
You told the truth, Mark. That's all you can do. | Doğruyu söyledin Mark. Tüm yapabileceğin bu. Doğruyu söyledin, Mark. Yapabileceğin tek şey buydu. Doğruyu söyledin, Mark. Yapabileceğin tek şey buydu. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I never even had the chance. | Başka şansım olmadı. Hiç şansım olmadı ki. Hiç şansım olmadı ki. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
They were watching me the whole time. | Sürekli beni izlediler. Gözleri hep benim üzerimdeydi. Gözleri hep benim üzerimdeydi. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Cheviron was in the room. | Cheviron da odadaydı. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Mick Andreas gets the vice president of the United States as his godfather. | Mick Andreas'ın vaftiz babası, aynı zamanda ABD Başkan Yardımcısı. Mick Andreas, büyükbabasının ABD başkan yardımcısı olduğu bir ailede doğar. Mick Andreas, büyükbabasının ABD başkan yardımcısı olduğu bir ailede doğar. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
He goes to Richard Nixon's house for Thanksgiving. | Şükran Günü için Richard Nixon'ın evine gidiyor. Minnettarlığını göstermek için Richard Nixon'ın evine gider. Minnettarlığını göstermek için Richard Nixon'ın evine gider. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
It's not like his parents died in a car accident... | Ailesi 3 yaşındayken araba kazasında ölmüş... Hiç de 3 yaşında ailesini araba kazasında kaybedip... Hiç de 3 yaşında ailesini araba kazasında kaybedip... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...and he ended up in an orphanage. | ...ve yetim kalmış. ...yetimhanede yetişmiş biri gibi değildir orada. ...yetimhanede yetişmiş biri gibi değildir orada. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Mick's dad wrote a check to the Nixon campaign. | Mick'in babası Nixon kampanyasına çek yazarak destek vermiş. Mick'in babası Nixon'ın kampanyası için bir çek yazmıştır zamanında. Mick'in babası Nixon'ın kampanyası için bir çek yazmıştır zamanında. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
It wound up in the account of the Watergate burglars. | Ve bu para Watergate hırsızlarının hesabına yatmış. O para da Watergate hırsızlarının banka hesaplarında yerini almıştır. O para da Watergate hırsızlarının banka hesaplarında yerini almıştır. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Did he admit it? I don't think so. | Bunu kabul ediyor mu? Hiç sanmıyorum. Bunu itiraf etmiş miydi? Hiç sanmıyorum. Bunu itiraf etmiş miydi? Hiç sanmıyorum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Besides, ADM probably owns the FBI. | Ayrıca, muhtemelen ADM, FBI'ın da sahibi. Ayrıca, muhtemelen ADM, FBI'ı da parmağında oynatıyordur. Ayrıca, muhtemelen ADM, FBI'ı da parmağında oynatıyordur. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
They probably wanted me to move into Dwayne's old house... | Bu işi kabul ettiğimde, muhtemelen, benim Dwayne'in eski evine taşınmamı istediler... Büyük ihtimal Dwayne'nin eski evine taşınmamı istiyorlar... Büyük ihtimal Dwayne'nin eski evine taşınmamı istiyorlar... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...because they got it wired like in a Crichton novel. | ...çünkü olayı Crichton romanı gibi kurgulamışlar. ...çünkü Crichton romanlarındaki gibi evi komple kayıt cihazlarıyla döşediler. ...çünkü Crichton romanlarındaki gibi evi komple kayıt cihazlarıyla döşediler. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Marty Allison called. | Marty Allison aradı. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
And Sid Hulse wants to know if you can have dinner at 7:00 instead of 7:30. | Ve Sid Hulse, yemeği 7 yerine 7.30'da yiyebilir miyiz diye sordu? Bir de Sid Hulse, akşam yemeğini 7:30 yerine 7:00'de yiyip yiyemeyeceğinizi sordu. Bir de Sid Hulse, akşam yemeğini 7:30 yerine 7:00'de yiyip yiyemeyeceğinizi sordu. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Great earrings, Ginger. | Küpelerin çok güzel, Ginger. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Bet you can see those shining from space. | Parıltıları uzaydan bile görünüyordur. Parıltısının uzaydan göründüğüne eminim. Parıltısının uzaydan göründüğüne eminim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Mark got them abroad. | Mark yurtdışından getirdi. Mark yurtdışından almıştı. Mark yurtdışından almıştı. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I can't remember where. | Nereden olduğunu hatırlamıyorum. Neresi olduğunu hatırlayamıyorum. Neresi olduğunu hatırlayamıyorum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Nigeria? | Nijerya? Nijerya mıydı? Nijerya mıydı? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Not funny, Sid. | Komik değildi, Sid. Hiç komik değil, Sid. Hiç komik değil, Sid. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
You're telling me. | Bir de bana sor. Külahıma anlat. Külahıma anlat. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
So, Sid, you're off tomorrow? | Sid, yarın diyorsun yani? Pekâlâ, Sid, yarın izinli misin? Pekâlâ, Sid, yarın izinli misin? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Where to? | Nereye? Nereye gidiyorsun? Nereye gidiyorsun? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
West Coast swing. | Batı sahil kesimine. West Coast Swing'te dans etmeye. West Coast Swing'te dans etmeye. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Gotta get up there. Kick some Japanese butt. | Oraya gidip, Japonların kıçlarını tekmelemem gerekiyor. SAAT 22:00'de FBI GELİYOR. SAAT 22:00'de FBI GELİYOR. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I'm not gonna see you for weeks? | Yani seni haftalarca görmeyeceğiz? Yani birkaç hafta görüşemeyecek miyiz? Yani birkaç hafta görüşemeyecek miyiz? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Maybe longer if I get lost in the Ginza. | Ginza'da kaybolursam belki daha fazla. Ginza'da kaybolursam daha da uzun sürebilir. Ginza'da kaybolursam daha da uzun sürebilir. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Have a great trip, Sid. | İyi yolculuklar, Sid. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Just tell them everything. | Onlara her şeyi söyle. Anlat onlara her şeyi. Anlat onlara her şeyi. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
We'll leave. | Gidebiliriz. Başka yere gideriz. Başka yere gideriz. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I don't like what this company is doing to you. | Bu şirketin sana yaptıklarından hoşlanmıyorum. Bu şirketin sana yaptıkları hoşuma gitmiyor. Bu şirketin sana yaptıkları hoşuma gitmiyor. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
This is a chance to start somewhere new. | Bu başka bir yerde yeniden başlamak için bir şans. Her şeye yeniden başlamak için bir fırsat bu. Her şeye yeniden başlamak için bir fırsat bu. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Remember, you said Mexico? | Meksika'dan bahsediyordun. Meksika demiştin, hatırlıyor musun? Meksika demiştin, hatırlıyor musun? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I may tell them at some point. But now, I gotta toe the company line here. | Belki zamanı gelince söylerim. Ama şimdi evdeki şirket hattının icabına bakmalıyım. Bir kısmını söyleyebilirim onlara, ama şu an şirketin kurallarına uymalıyım. Bir kısmını söyleyebilirim onlara, ama şu an şirketin kurallarına uymalıyım. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...if you don't tell them, I will. | ...sen söylemezsen, ben söylerim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I can't. | Yapamam. Söyleyemem. Söyleyemem. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hello. Please. | Merhaba, içeri gelin. Merhaba. Buyurun. Merhaba. Buyurun. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Agent Shepard, my wife, Ginger. | Ajan Shepard, eşim, Ginger. Ajan Shepard, eşim Ginger. Ajan Shepard, eşim Ginger. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Ma'am. I know it's late. | Bayan, biliyorum geç oldu. Bayan. Saat geç oldu farkındayım. Bayan. Saat geç oldu farkındayım. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I'll be out of your hair in a minute. | 1 dakika içinde yakanızdan düşeceğim. Birkaç dakikaya yakanızdan düşerim. Birkaç dakikaya yakanızdan düşerim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Great. Maybe a cup of coffee for Agent Shepard? | Harika. Ajan Shepard için bir bardak kahve? Harika. Ajan Shephard için bir fincan kahve iyi olur. Harika. Ajan Shephard için bir fincan kahve iyi olur. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Just show me where the line in question... | Şu hattın nerede olduğunu gösterin yeter. Hattın nerede olduğunu gösterirseniz... Hattın nerede olduğunu gösterirseniz... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
It's that one over there. | Şurada. Hemen şuradaki. Hemen şuradaki. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
There should be a TV show about a guy who calls home and he's there. | Yeni bir dizi çekmeliler. Bir gün, evden kendi telefonunu arayan bir adam. ...bittiğinde ADM'de hala yerim olacağını düşünmüşümdür. Ev telefonunu arayan ve yine kendi açan bir adam hakkında TV programı olmalı. Yeni bir dizi çekmeliler. Bir gün, evden kendi telefonunu arayan bir adam. Ev telefonunu arayan ve yine kendi açan bir adam hakkında TV programı olmalı. Yeni bir dizi çekmeliler. Bir gün, evden kendi telefonunu arayan bir adam. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
He answers, he's talking to himself, only it's someone else. | Cevap veriyor, başkasıyla konuşurmuş gibi kendi kendine konuşuyor. Telefonu açar ve kendiyle konuşur. Kendinden başkası yoktur. Telefonu açar ve kendiyle konuşur. Kendinden başkası yoktur. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
He's somehow divided into two and the second one of him drives away. | Sanki 2'ye bölünmüş gibi. Ve 2. kişilik basıp gidiyor. Bir şekilde iki kişi oluverir. İkincisi başından defeder birinciyi. Bir şekilde iki kişi oluverir. İkincisi başından defeder birinciyi. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
The show is about him trying to find the guy. | Ve şovun geri kalanı da, diğerinin, gideni bulmaya çalışmasıyla geçiyor. İşte program da onun adamı bulması hakkındadır. İşte program da onun adamı bulması hakkındadır. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I'll give you a call tomorrow. We can test it out. | Sizi yarın ararım, çalışıyor mu bir deneriz. Seni yarın ararım, cihazı test ederiz. Seni yarın ararım, cihazı test ederiz. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Great. Great. Okay. Thank you for coming by. | Harika. Harika. Tamam. Geldiğiniz için teşekkürler. Harika. Harika. Tamam. Uğradığınız için teşekkürler. Harika. Harika. Tamam. Uğradığınız için teşekkürler. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Good night, Mrs. Whitacre. | İyi geceler, Bayan Whitacre. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Are you gonna say something, or am I? Don't. | Söyleyecek misin, ben mi söyleyeyim? Yapma. Sen mi söyleyeceksin yoksa ben mi? Sakın yapma. Sen mi söyleyeceksin yoksa ben mi? Sakın yapma. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Brian? | Brian? Brian. Brian. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hey, got a minute? | Bir dakikan var mı? Zamanın var mıydı? Zamanın var mıydı? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Can I talk to you in the car? | Arabada konuşabilir miyiz? Seninle arabada konuşabilir miyiz? Seninle arabada konuşabilir miyiz? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Sure. | Tabi. Baskı resmimi gördünüz mü? Elbette. Elbette. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
We could go back inside if you want. | İstersen içeriye gidebiliriz. İstersen eve dönebiliriz. İstersen eve dönebiliriz. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
They might have it bugged. We're safer out here. | İçeri dinleme cihazı koymuş olabilirler. Burada güvendeyiz. Dinliyor olabilirler. Burası daha güvenli. Dinliyor olabilirler. Burası daha güvenli. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Bugged? | Dinleme cihazı mı? Dinliyorlar mı? Dinliyorlar mı? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Us? | Bizimkiler mi? Biz mi? Biz mi? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
All right, there's things I know. If I decide to tell you... | Pekala, bildiğim bir şeyler var. Sana söylersem... Pekâla, bildiğim bazı şeyler var. Sana söylemeye karar verseydim... Pekâla, bildiğim bazı şeyler var. Sana söylemeye karar verseydim... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...could I be prosecuted? | ...yargılanır mıyım? ...bana dava açılma durumu olur muydu? ...bana dava açılma durumu olur muydu? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I cannot provide you with immunity, but any information... | Sana dokunulmazlık garantisi veremem... Sana dokunulmazlık sağlayamam, ama davaya... Sana dokunulmazlık sağlayamam, ama davaya... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...about your involvement in criminal activity... | ...ama suça iştigal ettiğine dair... ...adının karışması durumunda vereceğin her bilgi... ...adının karışması durumunda vereceğin her bilgi... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...would be discussed in a favorable light with the U.S. Attorney's office. | ...her itiraf, savcılık ofisinden sana geri dönecektir. ...savcılık tarafından olumlu karşılanacaktır. ...savcılık tarafından olumlu karşılanacaktır. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Okay. Everything I told you yesterday about Nakawara was true. Absolutely. | Tamam. Size dün Nakawara ile ilgili söylediğim her şey doğruydu. Pekâlâ, dün Nakawara'yla ilgili sana anlattıklarımın hepsi gerçek. Kesinlikle. Pekâlâ, dün Nakawara'yla ilgili sana anlattıklarımın hepsi gerçek. Kesinlikle. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Except one thing. He never called me on my business line. | Bir şey hariç. Beni hiçbir zaman iş hattından aramadı. Bir şey dışında. Beni iş hattımdan hiçbir zaman aramadı. Bir şey dışında. Beni iş hattımdan hiçbir zaman aramadı. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Well, why did you tell me that he did? | O halde neden öyle söyledin? Peki bana neden öyle söyledin? Peki bana neden öyle söyledin? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Before I spoke with you yesterday, I was coached by the guys at ADM... | Dün, sizinle konuşmadan önce, ADM’ deki adamlar... Dün seninle konuşmadan önce, ADM'dekiler size ev hattımdan değil de... Dün seninle konuşmadan önce, ADM'dekiler size ev hattımdan değil de... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...to tell you that he called on my business line, not my home line. | ...size iş hattından aradığını söylememi istediler. ...iş hattından arandığım şeklinde söylemem için tembihledi. ...iş hattından arandığım şeklinde söylemem için tembihledi. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
What I'm about to tell you, it involves something very large. | Size söyleyeceğim şeyin arkasında daha büyük bir şey var. Anlatmak üzere olduğum şeyler, çok önemli konular içeriyor. Anlatmak üzere olduğum şeyler, çok önemli konular içeriyor. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
This Nakawara extortion thing is nothing compared to it, nothing at all. | Nikawara'nın zorbalığı bunun yanında hiç kalır. Nakawara'nın para sızdırmaya çalışması... Nakawara'nın para sızdırmaya çalışması... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
This involves price fixing in the lysine business. | İşin içinde, lisin fiyatlarını belirlemek var. Mesele lizin'in fiyatının belirlenmesinde. Mesele lizin'in fiyatının belirlenmesinde. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Now... Wait, hang on. | Şimdi... Bekle, bir saniye. Şimdi... Bekle, dur biraz. Şimdi... Bekle, dur biraz. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Take some notes. | Not almam lazım. Not almalıyım. Not almalıyım. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Okay, go on. Price fixing in the lysine business. | Tamam, devam et. Lisin fiyatlarını belirlemek. Pekâlâ, devam et. Lizin işinde fiyat belirleme. Pekâlâ, devam et. Lizin işinde fiyat belirleme. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I have been in several meetings with our Japanese and Korean competitors... | Son aylarda Japonya ve Kore'deki rakiplerimizle, amacı... Son birkaç aydır tek amacı fiyatları belirlemek olan Japon ve Koreli... Son birkaç aydır tek amacı fiyatları belirlemek olan Japon ve Koreli... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...over the last few months, where the sole purpose was to fix the prices. | ...fiyat belirlemek olan bir çok toplantıya katıldım. ...rakip firmalarla görüşmeler yapıyorum. ...rakip firmalarla görüşmeler yapıyorum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
ADM made me go to those meetings. | ADM beni bu toplantılara yolladı. Beni bu görüşmelere gitmeye ADM zorladı. Beni bu görüşmelere gitmeye ADM zorladı. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
See, that's why they wanted me to lie. | İşte bu yüzden yalan söylememi istediler. Anladın mı? Yalan söylememi de bu yüzden istediler. Anladın mı? Yalan söylememi de bu yüzden istediler. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Because the Nakawara calls came in on my home line... | Nakawara da beni ev telefonumdan aradı... Çünkü Nakawara ve bu fiyat belirleme... Çünkü Nakawara ve bu fiyat belirleme... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...but so do the calls from the people we're fixing prices with. | ...fiyatı belirlediğimiz diğer insanlar da. ...konusunda görüştüğümüz adamlar aynı hat üzerinden beni arıyor. ...konusunda görüştüğümüz adamlar aynı hat üzerinden beni arıyor. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
They don't want you to hear those. | Bunları duymanızı istemiyorlar. Bu konuşmaları sizin duymanızı istemiyorlar. Bu konuşmaları sizin duymanızı istemiyorlar. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
They instructed me to tell you the Nakawara calls came in on my ADM line. | Bana Nikawara’nın ADM hattını kullanarak aramaya yaptığını söylettiler. Bu yüzden size Nakawara ile ADM hattı üzerinden konuştuğumu söylememi istediler. Bu yüzden size Nakawara ile ADM hattı üzerinden konuştuğumu söylememi istediler. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
But I realized that once you guys started digging around in the records... | Ama sizin olayı araştırmak için kayıtları incelediğinizi öğrenince... Ama sonra kayıtları iyice incelemeye başladığınızda Japonlarla... Ama sonra kayıtları iyice incelemeye başladığınızda Japonlarla... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...you'd see I have all these calls to Japan. | ...Japonya'dan gelen diğer aramaları da göreceğinizi fark ettim. ...yaptığım tüm bu görüşmeleri de duyacağınızı fark ettim. ...yaptığım tüm bu görüşmeleri de duyacağınızı fark ettim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |