Search
English Turkish Sentence Translations Page 165031
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Right? That's what scared me. Nobody's got more calls than me. | Tamam mı? Beni korkutan bu oldu. Benim arandığım kadar kimse aranmıyor. Yanılıyor muyum? Bu da beni korkuttu. Benden başka hiç kimse görüşme yapmıyor. Yanılıyor muyum? Bu da beni korkuttu. Benden başka hiç kimse görüşme yapmıyor. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
So if you figure out the price fixing thing, I'd be the fall guy. | Fiyat belirleme işini konuştuğumu anlasaydınız, ben suçlu duruma düşecektim. Yani, bu fiyat belirleme olayını fark ettiğinizde ipe çekilecek olan bendim. Yani, bu fiyat belirleme olayını fark ettiğinizde ipe çekilecek olan bendim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Who told you to participate in these price fixing talks? | Bu fiyat belirleme konuşmalarını yapmanızı kim istedi? Bu fiyat belirleme konuşmalarına katılmanızı sizden kim istedi? Bu fiyat belirleme konuşmalarına katılmanızı sizden kim istedi? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I'm operating under the direction of Mick and Dwayne Andreas. | Mick ve Dwayne Andreas'ın yönlendirmeleriyle hareket ediyorum. Mick ve Dwayne Andreas'ın yönetimi altında çalışıyorum. Mick ve Dwayne Andreas'ın yönetimi altında çalışıyorum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
He seems like a real good guy. | İyi bir adama benziyor. Çok iyi bir adama benziyor. Çok iyi bir adama benziyor. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I hope he doesn't mind me calling him Brian instead of Agent Shepard. | Umarım ona Ajan Shepard yerine Brian dememe kızmaz. Umarım kendisine Ajan Shephard yerine Brian dememe aldırış etmemiştir. Umarım kendisine Ajan Shephard yerine Brian dememe aldırış etmemiştir. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I might even try Bri out. | Bri bile diyebilirdim aslında. Bakarsın Bri diye de kısaltırım. Bakarsın Bri diye de kısaltırım. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
This must be very different for him... | Bir banka soyguncusu ya da uyuşturucu... Banka soyguncusu ya da bir torbacı yerine... Banka soyguncusu ya da bir torbacı yerine... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...talking to a guy like me instead of a bank robber or a drug dealer. | ...satıcısı yerine benimle konuşmak onun için oldukça değişik olmalı. ...benim gibi biriyle konuşmuş olması onun için çok farklı bir şey olmalı. ...benim gibi biriyle konuşmuş olması onun için çok farklı bir şey olmalı. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I could see us fishing or whatever. | Bizi balığa giderken hayal edebiliyorum. Birlikte balık tuttuğumuzu hayal edebiliyorum. Birlikte balık tuttuğumuzu hayal edebiliyorum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
What a good listener. You don't meet one of those every day. | İyi bir dinleyici. Her gün böyle insanlarla tanışamıyorsun. Çok iyi bir dinleyici. Bu günlerde böyleleriyle pek karşılaşamıyorsunuz. Çok iyi bir dinleyici. Bu günlerde böyleleriyle pek karşılaşamıyorsunuz. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
What happened last night? | Dün gece ne oldu? Günaydın. Dün gece ne oldu? Günaydın. Dün gece ne oldu? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
What do you mean? Nothing. Well, they put a... | Ne demek istiyorsun? Hiçbir şey. Telefona... Nasıl yani? Hiçbir şey. İşte, telefona... Nasıl yani? Hiçbir şey. İşte, telefona... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...recorder on the phone. | ...bir kayıt cihazı taktılar. ...kayıt cihazını yerleştirdiler. ...kayıt cihazını yerleştirdiler. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
That's it? | O kadar mı? Bu kadar mı? Bu kadar mı? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
He said when Nakawara calls... | Nakawara aradığında düğmeye basmamı... Nakawara aradığında, sadece anahtarı... Nakawara aradığında, sadece anahtarı... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...I just flip a switch and record the conversation. | ...ve konuşmayı kaydetmemi söyledi. ...çevireceğim ve konuşmayı kaydedeceğim. ...çevireceğim ve konuşmayı kaydedeceğim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Yeah? | Evet? Efendim? Efendim? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Oh. Put her through. Make sure you do it. | Tamam, bağla. Kayıt ettiğinden emin ol. Bağla. Yaptığından emin ol. Bağla. Yaptığından emin ol. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
They have ways of checking up. | Gözüm üzerinde. Kontrol için birkaç numaraları vardır. Kontrol için birkaç numaraları vardır. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Sure thing. | Tabi. Tamamdır. Tamamdır. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hi, hon. | Merhaba, tatlım. Selam tatlım. Selam tatlım. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Slow down, honey, slow... | Sakin ol, tatlım, yavaş. Yavaşla, tatlım, yavaşla... Yavaşla, tatlım, yavaşla... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
What? | Ne? Buyur? Buyur? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
A pound of bacon, a peanut butter sandwich, some vitamins. | 1 kilo pastırma, bir fıstık ezmeli sandviç, vitaminler. Yarım kilo domuz pastırması, fıstık ezmeli sandviç, vitaminler. Yarım kilo domuz pastırması, fıstık ezmeli sandviç, vitaminler. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Anything that ADM has a hand in, it's all fixed. That's what he's telling me. | ADM'in elini attığı her şey, sabitlenmiş. Bana söylediği buydu. ADM'nin ürettiği her şeyin fiyatı belirlenmiş. ADM'nin ürettiği her şeyin fiyatı belirlenmiş. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I mean, basically... | Yani, kısacası... Yani, aslında... Yani, aslında... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I mean, everyone in this country is a victim of corporate crime... | ...bu ülkedeki herkes, kahvaltısını bitirdiği anda... ...bu ülkedeki herkes daha kahvaltısını bitiremeden... ...bu ülkedeki herkes daha kahvaltısını bitiremeden... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...by the time they finish breakfast. | ...organize bir suçun kurbanı oluyor. ...bir şirket suçunun kurbanı oluyor. ...bir şirket suçunun kurbanı oluyor. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
You think the automobile companies can't make a car... | Otomobil şirketleri, bir galon benzinle 100 mil giden bir... Araba şirketleri 4,5 litre benzinle 160 km yol alabilecek bir... Araba şirketleri 4,5 litre benzinle 160 km yol alabilecek bir... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...that gets 100 miles to the gallon? | ...araba yapamazlar mı sanıyorsunuz? ...araba yapamaz mı zannediyorsunuz? ...araba yapamaz mı zannediyorsunuz? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
You think the networks don't know who'll win the World Series... | TV şirketleri, sezon başlamadan kimin dünya şampiyonu olacağını... Televizyon şebekelerinin daha Beyzbol Serileri başlamadan kimin kazanacağını... Televizyon şebekelerinin daha Beyzbol Serileri başlamadan kimin kazanacağını... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...before the season starts? | ...bilmiyor mu sanıyorsunuz? ...bilemeyeceğini mi sanıyorsunuz? ...bilemeyeceğini mi sanıyorsunuz? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Paranoid is what people who are trying to take advantage... | Paranoya, bazı insanların gardınızı... Paranoya, çıkar sağlamak isteyen insanların... Paranoya, çıkar sağlamak isteyen insanların... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...call you to get you to drop your guard. | ...düşürmek için yaptıkları denemelerdir. ...gardınızı düşürmek için haykırmasıdır. ...gardınızı düşürmek için haykırmasıdır. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I read that in an in flight magazine. | Bunu uçuş sırasında bir dergide okumuştum. Bunu uçaktaki bir dergide okumuştum. Bunu uçaktaki bir dergide okumuştum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
One potential problem I see moving ahead with ADM is this guy Cheviron. | ADM'in ileride karşısına çıkabilecek bir tehlike de, şu Cheviron denen adam. ADM'de sorun yaratabilecek potansiyel kişinin Cheviron olacağını düşünüyorum. ADM'de sorun yaratabilecek potansiyel kişinin Cheviron olacağını düşünüyorum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
He wants to be kept in on the loop on everything that we're doing. | Yaptığımız her işin içinde olmak istiyor. Yaptığımız her şeyin içinde olmak istiyor. Yaptığımız her şeyin içinde olmak istiyor. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I want to meet Mark Whitacre. | Mark Whitacre ile tanışmak istiyorum. Mark Whitacre'le tanışmak istiyorum. Mark Whitacre'le tanışmak istiyorum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
You said they were only gonna tap one line. One line. | Sadece tek hattın dinleneceğini söylemiştiniz. Tek hat. Tek bir hattın dinlemeye alınacağını söylemiştin. Tek bir hattın. Tek bir hattın dinlemeye alınacağını söylemiştin. Tek bir hattın. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
They are only monitoring one line. That is not true. | Sadece bir hattı dinliyorlar. Bu doğru değil. Zaten tek bir hattı takibe aldılar. Doğru değil bu. Zaten tek bir hattı takibe aldılar. Doğru değil bu. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
That is absolutely not true. I just got off the phone with my wife. | Bu kesinlikle doğru değil. Az önce telefonda karımla konuştum. Kesinlikle doğru değil. Az önce telefonda karımla görüştüm. Kesinlikle doğru değil. Az önce telefonda karımla görüştüm. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Some woman named Regina at the phone company called her... | Telefon şirketinden Regina diye bir kadın aramış... Telefon şirketinde çalışan Regina adında bir kadının onu arayıp... Telefon şirketinde çalışan Regina adında bir kadının onu arayıp... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...and said that both my lines are tapped. My home phone. | ...ve her iki hattın da dinlendiğini söylemiş. Ev hattımın da. ...iki hattımın da dinlendiğini söylemiş. Ev hattımın da. ...iki hattımın da dinlendiğini söylemiş. Ev hattımın da. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Come on, Mark. The phone company doesn't call people and say: | Hadi ama Mark. Telefon şirketi insanları arayıp da... Yapma, Mark. Telefon şirketleri birilerini arayıp da,... Yapma, Mark. Telefon şirketleri birilerini arayıp da,... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
"Hello, we just wanted to let you know that the FBI is tapping your phone lines." | ...''Merhaba, FBI'ın telefon hatlarınızı dinlediğini söylemek için aramıştık'' demez. ..."Alo, sizi FBI'ın telefonlarınızı dinlediğini söylemek için aramıştık." demez. ..."Alo, sizi FBI'ın telefonlarınızı dinlediğini söylemek için aramıştık." demez. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Then why would Regina say that? | O halde neden Regina böyle söyledi? Regina niye öyle söyledi o zaman? Regina niye öyle söyledi o zaman? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
She didn't say it. You're saying it. | O söylemedi. Sen söylüyorsun. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Call my wife. | Karımı ara. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Call Regina. Fine. Mark. | Regina'yı ara. Tamam. Mark. Regina'yı ara. Pekâlâ. Mark. Regina'yı ara. Pekâlâ. Mark. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I will. All right? I will. | Arayacağım. Tamam mı? Arayacağım. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I don't like wool on skin. | Tenin üstüne yün giyilmesini sevmem. Yünlü şeylerin tenime temas etmesini pek sevmem. Yünlü şeylerin tenime temas etmesini pek sevmem. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Not even that merino wool they have at Marshall Field in Chicago. | Chicago'daki Marshall Field'da satılan merinos yünlerini bile. Chicago'daki Marshall Field'de satılan merinos yünlerini bile sevmem. Chicago'daki Marshall Field'de satılan merinos yünlerini bile sevmem. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Ginger likes it because it's formfitting, but she likes avocados. | Ginger, vücudu sardığı için seviyor. Avokado da seviyor.. Ginger vücudu sardığı için sever, gerçi o avokadoyu da seviyor. Ginger vücudu sardığı için sever, gerçi o avokadoyu da seviyor. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
And who wants that texture in their mouth? | ...ve yerken hissedilen dokuyu kim sever ki? Kim öyle bir şeyi ağzında ister ki? Kim öyle bir şeyi ağzında ister ki? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Who'd make up someone named Regina? It's the capital of Saskatchewan. | Kim Regina olduğunu iddia eder ki? Regina, Saskatchewan'ın başkenti. Regina adında birini kim uydurabilir ki? Saskatchewan'in başkentidir. Regina adında birini kim uydurabilir ki? Saskatchewan'in başkentidir. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
FBI, Shepard. | FBI, ben Shepard. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hello, Brian. It's Mark Cheviron at ADM. | Merhaba, Brian. Ben ADM'den Mark Cheviron. Alo, Brian. Ben, ADM'den Mark Cheviron. Alo, Brian. Ben, ADM'den Mark Cheviron. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Yeah, Mark. | Evet, Mark. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I was talking to you guys a couple days ago about which of the lines... | Geçen gün sizinle Mark Whitacre'nin evinde... Birkaç gün önce sizinle Mark Whitacre'ın evinde... Birkaç gün önce sizinle Mark Whitacre'ın evinde... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...at Mark Whitacre's house you would be monitoring... | ...hangi hatların dinleneceğine dair konuşmuştuk ve... ...hangi hattın dinleneceğini ve bunun yalnızca iş hattı olacağı konusunda... ...hangi hattın dinleneceğini ve bunun yalnızca iş hattı olacağı konusunda... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...and we had agreed it would only be the business line... | ...sadece iş hattının dinlenmesine karar vermiştik... ...karar kıldığımızı konuşmuştuk, sadece o hattı... ...karar kıldığımızı konuşmuştuk, sadece o hattı... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...so that's all you did, right? | ...ve sadece öyle oluyor, değil mi? ...dinliyorsunuz, değil mi? ...dinliyorsunuz, değil mi? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I really can't answer that. | Buna cevap veremem. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Uh... Okay. | Tamam. Pekâlâ. Pekâlâ. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
We have decided we will no longer be cooperating with any further FBI requests. | Bundan sonra FBI'ın isteklerine karşılık vermemeye karar verdik. FBI ile daha fazla işbirliği yapmamaya karar verdik. FBI ile daha fazla işbirliği yapmamaya karar verdik. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I told you and you wouldn't listen. You said, "Just the office line, Mark." | Sana söyledim ve sen dinlemedin. Sen ''Sadece ofis hattı, Mark'' dedin. Ben söylemiştim ama dinlemedin. "Sadece ofis telefonu, Mark." demiştin. Ben söylemiştim ama dinlemedin. "Sadece ofis telefonu, Mark." demiştin. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Evidently, they were lying to us too. | Görünen o ki, bize de yalan söylüyorlarmış. Bize de yalan söyledikleri apaçık ortada. Bize de yalan söyledikleri apaçık ortada. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Well, evidently, you can't keep track of what the FBI's doing. | O halde görünen o ki, FBI'ın ne yapacağını takip edemiyorsunuz. Apaçık olan şey şu ki, FBI'ın yaptıklarının izini süremezsin. Apaçık olan şey şu ki, FBI'ın yaptıklarının izini süremezsin. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
The call you were expecting, Mark? | Beklediğin arama geldi, Mark? Hatta seni isteyen biri var, Mark? Hatta seni isteyen biri var, Mark? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Well, put him through. | Pekala, bağla o halde. Tamam, bağla. Tamam, bağla. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
It's a Swedish deal I'm working on. | Üzerinde çalıştığım bir anlaşma, İsveçlilerle. Üstünde çalıştığım bir İsveç anlaşması. Üstünde çalıştığım bir İsveç anlaşması. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Mark Whitacre. Hey, Mark, it's Brian Shepard. | Mark Whitacre. Mark, ben Brian Shepard. Mark Whitacre. Merhaba, Mark, ben Brian Shepard. Mark Whitacre. Merhaba, Mark, ben Brian Shepard. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I told Shepard we're done working with him now. | Shepard'a artık onlarla çalışmayacağımızı söyledim. Shephard'a onunla daha fazla çalışmayacağımızı söyledim. Shephard'a onunla daha fazla çalışmayacağımızı söyledim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Hi. So good to hear from you. | Merhaba. Sesinizi duymak çok güzel. Merhaba. Sesini duymak ne güzel. Merhaba. Sesini duymak ne güzel. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
I want to bring my supervisor by to meet you. | Patronumla konuşmasını istiyorum. Dinle, yöneticim seninle tanışmak istiyor. Dinle, yöneticim seninle tanışmak istiyor. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
This weekend be okay? | Bu hafta sonu olur mu? Bu hafta sonu senin için uygun mu? Bu hafta sonu senin için uygun mu? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Well, great. | Harika olur. Harika. Harika. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Well... So Mr. Andreas is in my office right now. | Bay Andreas, şu anda ofisimde. Bay Andreas şu anda ofisimde. Bay Andreas şu anda ofisimde. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Okay. So I'll talk to you later. | Tamam. Sizinle daha sonra konuşuruz. Anladım. Sizinle sonra konuşuruz. Anladım. Sizinle sonra konuşuruz. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Okay. Good. | Tamam. İyi. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
What do I do if this Shepard guy calls? | Ya Shepard denen adam ararsa? Shepard denen herif ararsa ne yapacağım ben? Shepard denen herif ararsa ne yapacağım ben? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
You let me know about it, and I'll tell my dad. | Bana haber verirsin ben de babama söylerim. Beni bilgilendir, ben de babama söylerim. Beni bilgilendir, ben de babama söylerim. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
But you're done talking to them. | Ama sen artık onlarla konuşmayacaksın. Ama onlarla daha fazla konuşmuyorsun. Ama onlarla daha fazla konuşmuyorsun. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Okay, guys, I'm gonna go over the rules. | Tamam çocuklar, kuralların üzerinden geçiyorum. Pekâlâ, çocuklar, kuralların üstünden bir kez daha geçiyorum. Pekâlâ, çocuklar, kuralların üstünden bir kez daha geçiyorum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
There's no running, no pushing, no horseplay by the pool. | Koşmak, itmek, havuzun etrafında eşek şakası yapmak yok. Koşmak, itişmek, havuz kenarında eşek şakası yapmak yok. Koşmak, itişmek, havuz kenarında eşek şakası yapmak yok. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
And when you have fished all the leaves out... | Ve bütün yaprakları topladığınızda... Yaprakları temizledikten sonra... Yaprakları temizledikten sonra... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...you go into the garage and get the cover for the pool. | ...garaja gidip havuz için bir örtü alıyorsunuz. ...garaja gidip havuzun üstüne örtülecek örtüyü alın. ...garaja gidip havuzun üstüne örtülecek örtüyü alın. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
And I'm gonna go get your dad when he's done... | Bende babanız işini bitirince onu alıp getireceğim... O işini bitirince babanızı çağıracağım... O işini bitirince babanızı çağıracağım... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...and he's gonna come and do an inspection. | ...ve güzel yapmış mısınız diye denetleyecek. ...ve o da gelip kontrol edecek. ...ve o da gelip kontrol edecek. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
What was that, honey? You already told us this. | Ne oldu, tatlım? Hep bunları tekrarlıyorsun. Ne dedin, tatlım? Bunları zaten anlatmıştın. Ne dedin, tatlım? Bunları zaten anlatmıştın. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Honey, well, I'm going over it again. | Tatlım, sadece hatırlatıyorum. Tatlım, tekrar üstünden geçiyorum. Tatlım, tekrar üstünden geçiyorum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Now, what is the scoop with all my phones being tapped? | Şimdi, bütün telefonlarımın dinlenmesinin amacı nedir? Tüm hatlarımı dinlemekteki maksadınız neydi ki? Tüm hatlarımı dinlemekteki maksadınız neydi ki? | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
The only listening device was the recorder, Mark. | Sadece kayıt cihazıyla dinliyoruz, Mark. Kayıt cihazı dışında başka bir dinleme aygıtı yoktu, Mark. Kayıt cihazı dışında başka bir dinleme aygıtı yoktu, Mark. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
We had a trap and trace device on your home line, but we can't listen in on that. | Ev hattında, takip etmek için bir cihaz var. Dinlemek için değil. Ev hattına rota tespit cihazı yerleştirdik ama hiç dinlemedik. Ev hattına rota tespit cihazı yerleştirdik ama hiç dinlemedik. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
However, the phone company calling your wife... | Buna rağmen, telefon şirketinin karını aramasından ve... Ama telefon şirketindeki kadının eşini arayıp... Ama telefon şirketindeki kadının eşini arayıp... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
...and telling her about our intel gathering... | ...bizim istihbaratımız hakkında bilgi vermesinden dolayı... ...bilgi toplama yöntemimizi anlattığını duyunca... ...bilgi toplama yöntemimizi anlattığını duyunca... | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Well, my face is red on that one. | Gerçekten çok utandım. Utancımdan kıpkırmızı oldum. Utancımdan kıpkırmızı oldum. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Shouldn't happen. | Olmaması gerekiyordu. Böyle bir şey olmamalıydı. Böyle bir şey olmamalıydı. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |
Did you bring the expense reports? Yeah. Yeah. | Konuştuğumuz harcama raporlarını getirdin mi? Evet. Gider raporlarını getirdin mi? Evet. Evet. Gider raporlarını getirdin mi? Evet. Evet. | The Informant!-1 | 2009 | ![]() |