Search
English Turkish Sentence Translations Page 163389
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| One is a former secretary of agriculture... | Biri eski senator... Biri eski senatör... Biri eski senatör... | The Firm-2 | 1993 | |
| Mitchell McDeere? Yes. | Mitchell McDeere? Evet. | The Firm-2 | 1993 | |
| I'd like you to meet Oliver Lambert our senior partner. | oliver Lambert'la tanismanizi istiyorum en buyuk ortagimiz. Oliver Lambert'la tanışmanızı istiyorum en büyük ortağımız. Oliver Lambert'la tanışmanızı istiyorum en büyük ortağımız. | The Firm-2 | 1993 | |
| Welcome. Care for a drink? I'm fine. | Hosgeldin. Icki alir misin? Boyle iyi. Hoşgeldin. İçki alır mısın? Böyle iyi. Hoşgeldin. İçki alır mısın? Böyle iyi. | The Firm-2 | 1993 | |
| Tired of interviews? | Gorusmeler biktirdi mi? Görüşmeler bıktırdı mı? Görüşmeler bıktırdı mı? | The Firm-2 | 1993 | |
| No, sir. I don't quite know what to say. | Hayir efendim. Tam olarak ne diyecegimi bilmiyorum. Hayır efendim. Tam olarak ne diyeceğimi bilmiyorum. Hayır efendim. Tam olarak ne diyeceğimi bilmiyorum. | The Firm-2 | 1993 | |
| Unusual for a lawyer. | Bir avukat icin az rastlanir bir durum. Bir avukat için az rastlanır bir durum. Bir avukat için az rastlanır bir durum. | The Firm-2 | 1993 | |
| but it's usually with my wife. | genelde karimlayken. genelde karımlayken. genelde karımlayken. | The Firm-2 | 1993 | |
| Would you mind describing one... with your wife? | Karinizla olanlardan birini... anlatir misiniz? Karınızla olanlardan birini... anlatır mısınız? Karınızla olanlardan birini... anlatır mısınız? | The Firm-2 | 1993 | |
| Might we ask about the rest of your family? | Oteki aile fertleri hakkinda soru sorabilir miyiz? Öteki aile fertleri hakkında soru sorabilir miyiz? Öteki aile fertleri hakkında soru sorabilir miyiz? | The Firm-2 | 1993 | |
| My father was killed in the coal mines, | Babam bir komur madeninde oldu, Babam bir kömür madeninde öldü, Babam bir kömür madeninde öldü, | The Firm-2 | 1993 | |
| and my mother remarried and lives in Florida. | annem tekrar evlendi ve Florida'da yasiyor. annem tekrar evlendi ve Florida'da yaşıyor. annem tekrar evlendi ve Florida'da yaşıyor. | The Firm-2 | 1993 | |
| Mitch, I hope you don't think us intrusive | Mitch, umarim saygisizlik ettigimizi dusunmezsin Mitch, umarım saygısızlık ettiğimizi düşünmezsin Mitch, umarım saygısızlık ettiğimizi düşünmezsin | The Firm-2 | 1993 | |
| but stability in the family has a special importance for us. | ancak bizim icin ailede istikrarin ozel bir onemi var. ancak bizim için ailede istikrarın özel bir önemi var. ancak bizim için ailede istikrarın özel bir önemi var. | The Firm-2 | 1993 | |
| Bendini, Lambert & Locke is just a small Memphis firm, | Bendini, Lambert & Locke kucuk bir Memphis sirketi, Bendini, Lambert & Locke küçük bir Memphis şirketi, Bendini, Lambert & Locke küçük bir Memphis şirketi, | The Firm-2 | 1993 | |
| 41 lawyers. | 41 avukatli. 41 avukatlı. 41 avukatlı. | The Firm-2 | 1993 | |
| But we're a large family, so we're careful. | ma biz buyuk bir aileyiz, bu yuzden dikkatliyiz. Ama biz büyük bir aileyiz, bu yüzden dikkatliyiz. Ama biz büyük bir aileyiz, bu yüzden dikkatliyiz. | The Firm-2 | 1993 | |
| It includes a bonus schedule, a low interest mortgage | Bir prim listesi, ev alabilmen icin, Bir prim listesi, ev alabilmen için, Bir prim listesi, ev alabilmen için, | The Firm-2 | 1993 | |
| so you can buy a home, country club membership, | dusuk faizli bir ipotek, sehir kulubu uyeligi, düşük faizli bir ipotek, şehir kulübü üyeliği, düşük faizli bir ipotek, şehir kulübü üyeliği, | The Firm-2 | 1993 | |
| and we'll lease you a new Mercedes. | ayrica sana yeni bir Mercedes kiralayacagiz. ayrıca sana yeni bir Mercedes kiralayacağız. ayrıca sana yeni bir Mercedes kiralayacağız. | The Firm-2 | 1993 | |
| You pick the colour, Mitch. | Rengini sen sec Mitch. Rengini sen seç Mitch. Rengini sen seç Mitch. | The Firm-2 | 1993 | |
| Lamar, you haven't been paying attention. | Lamar, pek dikkatli dinlemedin. | The Firm-2 | 1993 | |
| His wife picks the colour. | Rengi karisi sececek. Rengi karısı seçecek. Rengi karısı seçecek. | The Firm-2 | 1993 | |
| Unless you can tell us what's in it. | Icinde neler oldugunu soylemeyeceksen tabii. İçinde neler olduğunu söylemeyeceksen tabii. İçinde neler olduğunu söylemeyeceksen tabii. | The Firm-2 | 1993 | |
| A lawyer worth that offer | Bu teklife layik bir avukat Bu teklife layık bir avukat Bu teklife layık bir avukat | The Firm-2 | 1993 | |
| shouldn't have to open the envelope. | o zarfi acmak zorunda kalmamali. o zarfı açmak zorunda kalmamalı. o zarfı açmak zorunda kalmamalı. | The Firm-2 | 1993 | |
| give you instructions regarding my employment? | size isle ilgili talimatlari verdi mi? size işle ilgili talimatları verdi mi? size işle ilgili talimatları verdi mi? | The Firm-2 | 1993 | |
| Mr McKnight, do you follow Mr Lambert's instructions? | Bay McKnight, Bay Lambert'in talimatlarini uygular misiniz? Bay McKnight, Bay Lambert'in talimatlarını uygular mısınız? Bay McKnight, Bay Lambert'in talimatlarını uygular mısınız? | The Firm-2 | 1993 | |
| What precisely were those instructions? | Bu talimatlar tam olarak neydi? | The Firm-2 | 1993 | |
| That you were in great demand and I should make certain | Sizin cok teklif aldiginizi ve bir acik artirmaya gitmeden once Sizin çok teklif aldığınızı ve bir açık artırmaya gitmeden önce Sizin çok teklif aldığınızı ve bir açık artırmaya gitmeden önce | The Firm-2 | 1993 | |
| that we obtain your services | istihdaminizi guvenceye istihdamınızı güvenceye istihdamınızı güvenceye | The Firm-2 | 1993 | |
| before a bidding situation developed. | almami soyledi. almamı söyledi. almamı söyledi. | The Firm-2 | 1993 | |
| I bribed a clerk in the Harvard Law placement office | Harvard Hukuk is bulma burosundaki sekretere rusvet verdim Harvard Hukuk iş bulma bürosundaki sekretere rüşvet verdim Harvard Hukuk iş bulma bürosundaki sekretere rüşvet verdim | The Firm-2 | 1993 | |
| Mitch, the letter you got from Bendini, Lambert & Locke | Mitch, Bendini, Lambert & Locke'dan sadece sana | The Firm-2 | 1993 | |
| was the only one sent out. We want you. | teklif mektubu gonderildi. Seni istiyoruz. teklif mektubu gönderildi. Seni istiyoruz. teklif mektubu gönderildi. Seni istiyoruz. | The Firm-2 | 1993 | |
| OK. You'll have to leave now. I'm expecting my husband. | Tamam. Gitmelisiniz. Kocami bekliyorum. Tamam. Gitmelisiniz. Kocamı bekliyorum. Tamam. Gitmelisiniz. Kocamı bekliyorum. | The Firm-2 | 1993 | |
| To hell with him. | Cani cehenneme. Canı cehenneme. Canı cehenneme. | The Firm-2 | 1993 | |
| It's even got a cork. What's going on? | Mantari bile var. Neler oluyor? Mantarı bile var. Neler oluyor? Mantarı bile var. Neler oluyor? | The Firm-2 | 1993 | |
| You remember the letter I got from that firm in Memphis? | Memphis'teki sirketten aldigim mektubu hatirliyor musun? Memphis'teki şirketten aldığım mektubu hatırlıyor musun? Memphis'teki şirketten aldığım mektubu hatırlıyor musun? | The Firm-2 | 1993 | |
| That's what I thought until their offer. | Teklifleri gelene kadar ben de oyle saniyordum. Teklifleri gelene kadar ben de öyle sanıyordum. Teklifleri gelene kadar ben de öyle sanıyordum. | The Firm-2 | 1993 | |
| What was the offer? They didn't say. It's there. | Teklifleri neydi? Soylemediler. Burada. Teklifleri neydi? Söylemediler. Burada. Teklifleri neydi? Söylemediler. Burada. | The Firm-2 | 1993 | |
| It's sealed. I guessed. | Muhurlu. Tahmin etmistim. Mühürlü. Tahmin etmiştim. Mühürlü. Tahmin etmiştim. | The Firm-2 | 1993 | |
| What? Yeah, but I'm a good guesser. | Ne? Evet ama iyi tahmin ederim. | The Firm-2 | 1993 | |
| Plus a 5% increase the second year. | yrica ikinci yil %5 artis. Ayrıca ikinci yıl %5 artış. Ayrıca ikinci yıl %5 artış. | The Firm-2 | 1993 | |
| Why? "Why"? | Neden? ''Neden'' mi? | The Firm-2 | 1993 | |
| Plus bonuses, a low interest mortgage. | yrica prim, dusuk faizli ipotek. Ayrıca prim, düşük faizli ipotek. Ayrıca prim, düşük faizli ipotek. | The Firm-2 | 1993 | |
| They want to fly us down to Memphis for a visit. | Bir ziyaret icin bizim Memphis'e ucmamizi istiyorlar. Bir ziyaret için bizim Memphis'e uçmamızı istiyorlar. Bir ziyaret için bizim Memphis'e uçmamızı istiyorlar. | The Firm-2 | 1993 | |
| Been in one limo, you've been in them all. | Bir limuzine binince, hepsine binmis sayilirsin. Bir limuzine binince, hepsine binmiş sayılırsın. Bir limuzine binince, hepsine binmiş sayılırsın. | The Firm-2 | 1993 | |
| Bye. See you later, Your Honour. | Hoscakal. Gorusuruz, sayin yargic. Hoşçakal. Görüşürüz, sayın yargıç. Hoşçakal. Görüşürüz, sayın yargıç. | The Firm-2 | 1993 | |
| then lunch with the partners in our private dining room. | sonra ortaklarla ozel yemek odada ogle yemegi. sonra ortaklarla özel yemek odada öğle yemeği. sonra ortaklarla özel yemek odada öğle yemeği. | The Firm-2 | 1993 | |
| He's our number one draft pick, so to speak, | o bizim birinci siradan transferimiz sayilir, O bizim birinci sıradan transferimiz sayılır, O bizim birinci sıradan transferimiz sayılır, | The Firm-2 | 1993 | |
| and he's being romanced by the big boys | New York ve Chicago ve butun diger buyuk sirketlerden New York ve Chicago ve bütün diğer büyük şirketlerden New York ve Chicago ve bütün diğer büyük şirketlerden | The Firm-2 | 1993 | |
| from New York and Chicago and everywhere else, | teklifler aliyor. teklifler alıyor. teklifler alıyor. | The Firm-2 | 1993 | |
| so we have to sell him on our little firm in Memphis. | Bu yuzden onu Memphis'teki kucuk sirketimize transfer etmeliyiz. Bu yüzden onu Memphis'teki küçük şirketimize transfer etmeliyiz. Bu yüzden onu Memphis'teki küçük şirketimize transfer etmeliyiz. | The Firm-2 | 1993 | |
| Meanwhile, he's going to try not to be embarrassed | onun Harvard'dan takdirnameyle mezun oldugunu soyledigimde Onun Harvard'dan takdirnameyle mezun olduğunu söylediğimde Onun Harvard'dan takdirnameyle mezun olduğunu söylediğimde | The Firm-2 | 1993 | |
| while I tell you he's graduating from Harvard with honours. | yuzunun kizarmamasi icin elinden geleni yapacak. yüzünün kızarmaması için elinden geleni yapacak. yüzünün kızarmaması için elinden geleni yapacak. | The Firm-2 | 1993 | |
| No one's divorced in the firm? | Sirkette bosanan yok mu? Şirkette boşanan yok mu? Şirkette boşanan yok mu? | The Firm-2 | 1993 | |
| No bachelors, either. | Bekar da yok. | The Firm-2 | 1993 | |
| Yeah, Alice Krauss. | Evet, lice Krauss. Evet, Alice Krauss. Evet, Alice Krauss. | The Firm-2 | 1993 | |
| Wobbled around on high heels. Affirmative action on stilts. | 10 cm topuklu ayakkabiyla dolanirdi. Sopa uzerinde bile yuruyebilirdi. 10 cm topuklu ayakkabıyla dolanırdı. Sopa üzerinde bile yürüyebilirdi. 10 cm topuklu ayakkabıyla dolanırdı. Sopa üzerinde bile yürüyebilirdi. | The Firm-2 | 1993 | |
| All white, all male, all married, huh? | Hepsi beyaz, erkek, ve evli, oyle mi? Hepsi beyaz, erkek, ve evli, öyle mi? Hepsi beyaz, erkek, ve evli, öyle mi? | The Firm-2 | 1993 | |
| What's this? There he goes. | Bu da ne? Iste gidiyor. Bu da ne? İşte gidiyor. Bu da ne? İşte gidiyor. | The Firm-2 | 1993 | |
| It's different from the Northeast. | Burasi Kuzeydogu'dan farklidir. Burası Kuzeydoğu'dan farklıdır. Burası Kuzeydoğu'dan farklıdır. | The Firm-2 | 1993 | |
| The pace, we're almost stately by comparison. | Hiz acisindan onlara kiyasla cok ustunuz. Hız açısından onlara kıyasla çok üstünüz. Hız açısından onlara kıyasla çok üstünüz. | The Firm-2 | 1993 | |
| We keep each other's secrets. I like that. | Birbirimizin sirlarini koruruz. Bunu sevdim. Birbirimizin sırlarını koruruz. Bunu sevdim. Birbirimizin sırlarını koruruz. Bunu sevdim. | The Firm-2 | 1993 | |
| What do you like about it? | Nesini sevdin? | The Firm-2 | 1993 | |
| All of it. It's a family. Just the way you said. | Her seyini. Bu bir aile. ynen dediginiz gibi. Her şeyini. Bu bir aile. Aynen dediğiniz gibi. Her şeyini. Bu bir aile. Aynen dediğiniz gibi. | The Firm-2 | 1993 | |
| I've been teaching in Boston at a private school. | Boston'da ozel bir okulda ogretmenlik yaptim. Boston'da özel bir okulda öğretmenlik yaptım. Boston'da özel bir okulda öğretmenlik yaptım. | The Firm-2 | 1993 | |
| Not since I put Lamar through law school. | Lamar'i hukuk fakultesine soktugumdan beri hayir. Lamar'ı hukuk fakültesine soktuğumdan beri hayır. Lamar'ı hukuk fakültesine soktuğumdan beri hayır. | The Firm-2 | 1993 | |
| But working isn't forbidden. Forbidden? | ma calismak yasak degil. Yasak? Ama çalışmak yasak değil. Yasak? Ama çalışmak yasak değil. Yasak? | The Firm-2 | 1993 | |
| Working. By the firm. How could it be forbidden? | Calismak. Sirket yasagi. Nasil yasak olur? Çalışmak. Şirket yasağı. Nasıl yasak olur? Çalışmak. Şirket yasağı. Nasıl yasak olur? | The Firm-2 | 1993 | |
| It isn't. | Degil. Değil. Değil. | The Firm-2 | 1993 | |
| Anyway, two babies in 14 months, was all the work I could handle. | 14 ay arayla tek isi iki cocuk yapabilmekti. 14 ay arayla tek işi iki çocuk yapabilmekti. 14 ay arayla tek işi iki çocuk yapabilmekti. | The Firm-2 | 1993 | |
| You plan to start a family? Maybe in a few years. | Dogurmayi dusunuyor musun? Belki birkac yil sonra. Doğurmayı düşünüyor musun? Belki birkaç yıl sonra. Doğurmayı düşünüyor musun? Belki birkaç yıl sonra. | The Firm-2 | 1993 | |
| The firm encourages children. How do they do that? | Sirket cocuk yapmayi tesvik eder. Bunu nasil yapiyorlar? Şirket çocuk yapmayı teşvik eder. Bunu nasıl yapıyorlar? Şirket çocuk yapmayı teşvik eder. Bunu nasıl yapıyorlar? | The Firm-2 | 1993 | |
| OK. The "Love Boat" band, the secret recipe ribs | Tamam. sk Gemisi orkestrasi, tarifi gizli pirzola Tamam. Aşk Gemisi orkestrası, tarifi gizli pirzola Tamam. Aşk Gemisi orkestrası, tarifi gizli pirzola | The Firm-2 | 1993 | |
| they're a little square, but... | biraz eski moda ama... | The Firm-2 | 1993 | |
| I don't mind square. I like square. Weird, I mind. | modasinin gecmis olmasina aldirmam. Severim. Tuhaf olani garipserim. modasının geçmiş olmasına aldırmam. Severim. Tuhaf olanı garipserim. modasının geçmiş olmasına aldırmam. Severim. Tuhaf olanı garipserim. | The Firm-2 | 1993 | |
| Here's a quote. | Bir alinti. Bir alıntı. Bir alıntı. | The Firm-2 | 1993 | |
| The firm doesn't "forbid" me to take a job, | Sirket calismami yasaklamiyor, Şirket çalışmamı yasaklamıyor, Şirket çalışmamı yasaklamıyor, | The Firm-2 | 1993 | |
| and they "encourage" children. Ask me why. | ve dogurmami tesvik ediyor Nedenini sor. ve doğurmamı teşvik ediyor Nedenini sor. ve doğurmamı teşvik ediyor Nedenini sor. | The Firm-2 | 1993 | |
| Because they love kids. | Cunku cocuklari seviyorlar. Çünkü çocukları seviyorlar. Çünkü çocukları seviyorlar. | The Firm-2 | 1993 | |
| Because children promote stability. | Cunku cocuklar istikrari saglar. Çünkü çocuklar istikrarı sağlar. Çünkü çocuklar istikrarı sağlar. | The Firm-2 | 1993 | |
| Want to hear more? No. You're right. | Daha anlatayim mi? Hayir, sen haklisin. Daha anlatayım mı? Hayır, sen haklısın. Daha anlatayım mı? Hayır, sen haklısın. | The Firm-2 | 1993 | |
| I'm just going to throw myself over the rail. | Gidip kendimi trenin altina atacagim. Gidip kendimi trenin altına atacağım. Gidip kendimi trenin altına atacağım. | The Firm-2 | 1993 | |
| My will is self explanatory. OK, OK, OK. | Vasiyetimi tahmin edersin. Tamam, tamam. | The Firm-2 | 1993 | |
| These are nice people, Abby. | Bunlar iyi insanlar bby. Bunlar iyi insanlar Abby. Bunlar iyi insanlar Abby. | The Firm-2 | 1993 | |
| OK, I'm more impressed than you are you grew up with it. | Tamam, senden daha cok fazla etkilendim senin yetisme tarzin bu. Tamam, senden daha çok fazla etkilendim senin yetişme tarzın bu. Tamam, senden daha çok fazla etkilendim senin yetişme tarzın bu. | The Firm-2 | 1993 | |
| 96,000 a year here is like 150 in New York. | Buranin 96.000 Dolari, New York'un 1 50 Bini demektir. Buranın 96.000 Doları, New York'un 1 50 Bini demektir. Buranın 96.000 Doları, New York'un 150 Bini demektir. | The Firm-2 | 1993 | |
| Did you ever think I'd make a six figure salary? | lti haneli bir maas alamami bekler miydin? Altı haneli bir maaş alamamı bekler miydin? Altı haneli bir maaş alamamı bekler miydin? | The Firm-2 | 1993 | |
| Well...your folks are only a few hours away, too. | Evet...sizinkiler de birkac saat uzaklikta. Evet...sizinkiler de birkaç saat uzaklıkta. Evet...sizinkiler de birkaç saat uzaklıkta. | The Firm-2 | 1993 | |
| If we fight, I don't have far to drive? | Kavga edersek cok uzaga gitmem gerekmeyecek yani? Kavga edersek çok uzağa gitmem gerekmeyecek yani? Kavga edersek çok uzağa gitmem gerekmeyecek yani? | The Firm-2 | 1993 | |
| She made two phone calls from the hotel... | otelden iki telefon gorusmesi yapti... Otelden iki telefon görüşmesi yaptı... Otelden iki telefon görüşmesi yaptı... | The Firm-2 | 1993 | |
| one to her parents and one to the Memphis school board. | biri ailesine, oteki de Memphis egitim mudurlugune. biri ailesine, öteki de Memphis eğitim müdürlüğüne. biri ailesine, öteki de Memphis eğitim müdürlüğüne. | The Firm-2 | 1993 | |
| She seemed a little reluctant. | Biraz gonulsuz gibi. Biraz gönülsüz gibi. Biraz gönülsüz gibi. | The Firm-2 | 1993 | |
| I'd hate to lose this young man. | o genci kacirmak istemem. O genci kaçırmak istemem. O genci kaçırmak istemem. | The Firm-2 | 1993 | |
| I think she'll come around. | Bence yola gelecek. | The Firm-2 | 1993 | |
| It's not good. We'll have to do something. | Iyi degil. Bir seyler yapmaliyiz. İyi değil. Bir şeyler yapmalıyız. İyi değil. Bir şeyler yapmalıyız. | The Firm-2 | 1993 | |
| Is that it? It looks different. | Ev bu mu? Degisik bir sey. Ev bu mu? Değişik bir şey. Ev bu mu? Değişik bir şey. | The Firm-2 | 1993 | |
| It's prettier than the pictures they sent. | Gonderdikleri resimlerdekinden cok daha guzel. Gönderdikleri resimlerdekinden çok daha güzel. Gönderdikleri resimlerdekinden çok daha güzel. | The Firm-2 | 1993 |