Search
English Turkish Sentence Translations Page 15870
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
God, well, I hardly ate anything. | Ben de bir şey yedim sayıImaz. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
It was disgusting. The food was just awful. | İğrençti. Yemek çok kötüydü. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
It was like this sort of tepid gray beef | Dondurulmuş sığır eti getirmişler. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
and I don't know what else. | Diğerlerini bilmiyorum bile. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Freezing air conditioning | Buz gibi klimalar... | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
blasting at me all night long, | ...tam karşımdan bana üflüyor bütün akşam. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
and that girl just jabbering | Bir de yuvarlayarak konuşan kız. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
on and on and on and on and on and on. | Sürekli, sürekli, sürekli. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Jabber, jabber, jabber, all night long in my ear. | Yuvarladıkça yuvarlıyor. Bütün akşam onu dinledim. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
I want to go home. Don't say that. Don't say that. | Eve gitmek istiyorum. Böyle söyleme. Böyle söyleme. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Oh, sweetheart. | Tatlım. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Don't say that. You're gonna make me feel terrible. | Böyle söyleme. Çok kötü olurum yoksa. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
I can't do anything right. I felt like such a moron. | Her şeyi elime yüzüme bulaştırıyorum. Moronun tekiyim. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Like a stupid person and a stupid assistant. | Aptal biriyim. Aptal bir asistanım. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
You're not a stupid person. | Aptal değilsin. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
You're the most brilliant person. | En mükemmel insansın. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
And you're an amazing assistant. | Ayrıca harika bir asistansın. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
You're the best assistant in the whole wide world. | Dünya çapında en iyi asistansın sen. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
The best assistant that ever lived, ever. | Şu ana kadar yaşamış olan bütün asistanlar içinde. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Really? Yes. | Öyle miyim? Evet. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Budge over. | Kay bakalım. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
You're the best friend that anyone could ever have. | Sen bir insanın sahip olabileceği en iyi arkadaşsın. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
That's what a good assistant would say. | İyi asistanlar böyle söyler. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Morning. Hey. | Günaydın. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
I'm all right. How are you? | İyiyim. Sen nasıIsın? | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Good. | İyidir. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Here, let me know if that's frothy enough. | Bak bakalım köpüğü yeterli mi. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
"Three shot foamy latte." | "Üç tek köpüklü latte. " | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Delicious. Great. | Lezzetli. Güzel. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Where'd you get it? Café de leche, my favorite. | Nereden aldın? Café de leche, en sevdiğim. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
What time did you have to get up to get it? | Kaçta kalkıp aldın bunu? | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
I got up at 6:15. God. Thank you. | Altıyı çeyrek geçe kalktım. Tanrım, teşekkür ederim. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
So, you've got that dinner tonight... my pleasure. | Akşama yemek programın var. Bir şey değil. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
You've got that dinner tonight at 8:00. | Akşam saat sekizde yemek programın var. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
What dinner? With Ian and Nancy. | Ne yemeği? Ian ve Nancy'yle. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Oh, shit, yes. Fuck. | Siktir, doğru. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
And your dress is at the dry cleaner's, | Elbisen kuru temizlemecide. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
so I'll get it at lunchtime, | Öğle yemeği sırasında alacağım. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
and your shoes are just in there, so I can take them now | Ayakkabıların hemen şurada. İstersen şimdi çıkarırım... | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
if you want or I'll bring them later. | ...ya da sonra getiririm. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Where are the shoes? Just in here. | Nerede? Hemen şurada. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Thank you. Not at all. | Teşekkür ederim. Lafı bile olmaz. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Doll, so impressive. | Doll, çok etkilendim. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Oh, no, not at all. | Lafı bile olmaz. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Look at us. | Şu halimize bak. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
This is really working out. | Bayağı işe yarıyor. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Come on, I feel really good about this. | İçimde iyi bir his var. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
Yeah, I feel really good about this. | Evet, epey ısındım ben de. | Doll Em-2 | 2013 | ![]() |
You ready for your treatment? | Tedavine hazır mısın? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Agent Ballard, you were assigned to case designate | Ajan Ballard, 14 ay önce... Ajan Ballard, 14 ay önce... 14 ay önce Dollhouse adı verilen bir projeye atandınız, Ajan Ballar. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Dollhouse over 14 months ago. | Bebek Evi'ni belirlemekle görevlendirilmiştiniz... Bebek Evi'ni belirlemekle görevlendirilmiştiniz... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
How would you describe your progress to date? | Bugüne kadar ki ilerlemeniz hakkında söyleyecekleriniz nelerdir? Bugüne kadar ki ilerlemeniz hakkında söyleyecekleriniz nelerdir? Bu güne kadarki gelişiminizi nasıl tarif edebilirsiniz? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Slow. | Yavaş. Yavaş. Yavaş. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I'm actually very impressed by what I see here. | Gördüklerim karşısında etkilendim... Gördüklerim karşısında etkilendim... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You've physically threatened a senator, | ...bir senatörü fiziksel olarak tehdit etmişsiniz. ...bir senatörü fiziksel olarak tehdit etmişsiniz. Bir senatörü tehdit etmişsin... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
disrupted a seven year | Yedi yıldır devam eden... Yedi yıldır devam eden... ...yedi senelik bir insan kaçakçılılığı soruşturmasını mahvetmişsin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
human trafficking investigation, been arrested | ...insan kaçırma davasını bozup... ...insan kaçırma davasını bozup... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
for trespassing on Prince Amoudi's yacht. | ...Prens Amoudi'nin yatına izinsiz girmekten tutuklanmış. ...Prens Amoudi'nin yatına izinsiz girmekten tutuklanmış. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
The only legal action you've successfully | Bir tek, boşanırken... Bir tek, boşanırken... Alnının akıyla tamamlayabildiğin tek hukuki olayın boşanman olmuş. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
followed through on is your divorce. | ...kanuni yollarda başarılı olmuşsunuz. ...kanuni yollarda başarılı olmuşsunuz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Paul, let me ask you. | Paul, bir şey soracağım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
After all this, do you think the Dollhouse really exists? | Bütün bunlardan sonra "Bebek Evi" gerçekten var mı? Bütün bunlardan sonra "Bebek Evi" gerçekten var mı? Tüm bu olanlardan sonra Dollhouse'un var olduğuna gerçekten inanıyor musun? Paul, bir şey soracağım. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I know it does. | Olduğunu biliyorum. Olduğunu biliyorum. Var olduğunu biliyorum. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You've seen it then? | Onu gördün o zaman? Bize bir tur attırabilirsin. Onu gördün o zaman? Bize bir tur attırabilirsin. Gözlerinle gördün yani? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Look, we all know | Bak, bu görevin şaka gibi olduğunu biliyoruz. Bak, bu görevin şaka gibi olduğunu biliyoruz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
If it's a joke, then pull me off it. | Bu bir şakaysa, beni geri çekin. Bu bir şakaysa, beni geri çekin. Eğer saçmalıksa beni görevden çekin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Except you can't, | Tabii, çekemezsiniz, çünkü sizden daha büyük biri şaka olmadığını düşünüyor. Tabii, çekemezsiniz, çünkü sizden daha büyük biri şaka olmadığını düşünüyor. Ama çekemiyorsunuz... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
because someone bigger than you thinks it isn't a joke. | ...çünkü sizden daha büyük birileri saçmalık olmadığına inanıyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I'm a billionaire. | Mesela ben bir milyarderim. Herkesi, her şey için tutabilirim... Mesela ben bir milyarderim. Herkesi, her şey için tutabilirim... Ben bir milyarderim. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I can hire anybody for anything. | Herhangi bir kişiyi herhangi bir iş için tutabilirim. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
And I'm gonna go to an illegal organization | ...ve kanunsuz bir şirkete gidip... ...ve kanunsuz bir şirkete gidip... Ben de illegal bir oluşuma gidip... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
and have them build me, program me, what, | ...benim için mükemmel bir buluşma... ...benim için mükemmel bir buluşma... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
the perfect date? | ...günah çıkartıcı, suikastçı, sadist, şef kadın mı... ...günah çıkartıcı, suikastçı, sadist, şef kadın mı... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Confessor, assassin, dominatrix, omelet chef? | Ya da bir itirafçı suikastçı mazoşist bir kadın, aşçı mı? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I'm paying a million dollars for that? | Bunu için milyonlarca dolar mı ödüyorum? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I can get that. | Bunu elde edebilirim. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
I have everything I want. | İstediğim her şeyim var. İstediğim her şeyim var. İstediğim her şeye sahibim. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Nobody has everything they want. | Hiç kimse istediği her şeye sahip değildir. Hiç kimse istediği her şeye sahip değildir. Hiç kimse istediği her şeye sahip değildir. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
It's a survival pattern. | Bu bir hayatta kalma yöntemi. Bu bir hayatta kalma yöntemi. Bu sayede hayatta kalırız. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You get what you want, you want something else. | İstediğiniz şeyi elde edince, başka bir şey istersiniz... İstediğiniz şeyi elde edince, başka bir şey istersiniz... Eğer istediğin bir şeyi eline geçirirsen başka bir şey istersin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
If you have everything, you want something else. | ...her şeyiniz varsa, başka bir şey daha istersiniz. ...her şeyiniz varsa, başka bir şey daha istersiniz. Her şeye sahip olsan bile yine de başka bir şey istersin. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Something more extreme, something more specific. | Daha aşırı bir şey, daha spesifik bir şey. Daha aşırı bir şey, daha spesifik bir şey. Daha aykırı, daha özel bir şey. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Put it like that, it doesn't sound so bad. | İnsana kişilik koymak, kulağa pek de kötü gelmiyor. İnsana kişilik koymak, kulağa pek de kötü gelmiyor. Böyle söyleyince kulağa hiç de kötü gelmiyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
The only way to imprint | Bir insana yeni bir kişiliği yerleştirebilmenin tek yolu... Bir insana yeni bir kişiliği yerleştirebilmenin tek yolu... Bir insana yeni bir kişilik yüklemenin tek yolu... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Which we've yet to prove possible. | Daha olabilirliğini kanıtlayamadığımız... Daha olabilirliğini kanıtlayamadığımız... Ki bunu olabileceğini kanıtladık. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
...is to remove their own. | ...gerçek kişiliklerini yok etmektir. ...gerçek kişiliklerini yok etmektir. ...orijinal kişiliklerini silmekten geçiyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Completely. | Tamamen. Tamamen. Tamamen silmekten. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
We're talking about people walking around | Burada öldürülmüş kişilikleri olan insanlardan bahsediyoruz. Burada öldürülmüş kişilikleri olan insanlardan bahsediyoruz. Burada ölü gibi dolaşan insanlardan bahsediyoruz. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Which to me sounds pretty bad. | Bu da bana oldukça kötü geliyor. Bu da bana oldukça kötü geliyor. Bu bana hiç de hoş gözükmüyor. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
Is that why you interfered with the Russians? | Ruslar ile çatışma yaşamanızın sebebi de bu mu? Ruslar ile çatışma yaşamanızın sebebi de bu mu? Bu yüzden mi Ruslarla olan işe karıştın? | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
They're the top of the heap in human trafficking. | Adam kaçıranlar listesinin en tepesinde bulunuyorlar. Adam kaçıranlar listesinin en tepesinde bulunuyorlar. İnsan kaçakçılığı yapanların en büyüğü. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
If people are disappearing... | Eğer insanlar kayboluyorsa... Eğer insanlar kayboluyorsa... Eğer insanlar kayboluyorsa... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
That is an ongoing investigation! | Bu devam eden bir soruşturma! Tamam mı? Bu devam eden bir soruşturma! Tamam mı? Bu devam eden bir soruşturma! | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
We have a chance to dry up | Bu ülkeye kadın kaçakçılığı yapan... Bu ülkeye kadın kaçakçılığı yapan... Bu ülkeye kızları sokan en büyük damarı kurutma şansımız varken... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
a major pipeline of girls being smuggled into this country, | ...bir örgütü kurutma şansımız var... ...bir örgütü kurutma şansımız var... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
and you do not jeopardize that | ...ve sen bunu bir peri masalı uğruna tehlikeye attın! ...ve sen bunu bir peri masalı uğruna tehlikeye attın! | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You will stay out of everyone's way, | Bundan sonra kimsenin yoluna çıkmayacaksın... Bundan sonra kimsenin yoluna çıkmayacaksın... Kimsenin yoluna çıkmayacaksın... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
and you will stop pissing off | ...ve elinde kanıt olmadan arkası sağlam... ...ve elinde kanıt olmadan arkası sağlam... | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
powerful public figures without any evidence! | ...kodamanları kızdırmaktan vazgeçeceksin! ...kodamanları kızdırmaktan vazgeçeceksin! | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |
You've been out of line, Paul. | Çizgiyi aştın, Paul. Çizgiyi aştın, Paul. Haddini aştın, Paul. | Dollhouse-1 | 2009 | ![]() |