Search
English Turkish Sentence Translations Page 158216
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| TOM: Can we take a look at your cargo, please? | Taşıdığınız şeye bakabilir miyiz lütfen? | Taken-5 | 2002 | |
| In the interest of fairness, full disclosure, | Adillik ve şeffaflık ilkelerini ve beni rahat bırakacak olmanızı göz önüne alarak, tabii ki. | Taken-5 | 2002 | |
| I was going to paint a big old happy face on the inside here | Aslında buraya gülen bir surat çizip altında da "N'aber?" yazacaktım ama... | Taken-5 | 2002 | |
| but I just didn't get around to it. | Yapacak zaman olmadı. | Taken-5 | 2002 | |
| Just so you know, my heart was in the right place. | Ama içimden geldiğini bilmenizi isterim. Tom, sandıklarda ne olduğunu sor. | Taken-5 | 2002 | |
| ERIC: Personal effects, things that belonged to my father. | Kişisel şeyler. Babama ait eşyalar. Bakmak isteriz. | Taken-5 | 2002 | |
| ERIC: I'm afraid I can't have you snooping through my father's affairs. | Korkarım babamın eşyalarına bakmanıza müsaade edemem. | Taken-5 | 2002 | |
| You and your friends here will be driven to Las Vegas, | Sen ve arkadaşların Las Vegas'a götürülecek, 72 saat tutulduktan sonra serbest bırakılacaksınız. | Taken-5 | 2002 | |
| Detained with what cause? | Hangi sebeple gözaltına alacaksınız? | Taken-5 | 2002 | |
| You were detained for interfering with a scheduled move of air force personnel. | Hava kuvvetleri personelinin, planlı hareketini geciktirmek suçundan. | Taken-5 | 2002 | |
| When we determined you weren't spies, we let you go. | Casus olmadığınız ortaya çıkınca sizi salarız. Adi herif. | Taken-5 | 2002 | |
| You wouldn't let me be someone else. | Başka biri olmama izin vermedin. | Taken-5 | 2002 | |
| You still don't know how to fly it, do you? | Hala nasıl uçuracağınızı bilmiyorsunuz değil mi? | Taken-5 | 2002 | |
| How long do you think you can cover something like this up? | Böyle bir şeyi daha ne kadar saklayabileceğinizi sanıyorsun? | Taken-5 | 2002 | |
| As long as I have to. (Subtitle Revised by HchC) | Gerektiği kadar. | Taken-5 | 2002 | |
| Previously on Taken... (Subtitle Revised by HchC) | Taken'da daha önce... Sekiz yaşımdayken başladı. Taken'da daha önce. Benden ne istiyorsunuz? Ailemi rahat bırakın. | Taken-6 | 2002 | |
| They've been taking me since I was nine. | Dokuz yaşımdan beri beni alıyorlar. O zaman rüya sanıyordum. | Taken-6 | 2002 | |
| There was always the same guy. | Hep aynı adam vardı. Büyükbaban da tıpkı baban gibi bir kahramandı. Bence bunlar izleme cihazları. | Taken-6 | 2002 | |
| He believed he'd been taken by aliens. | Onu uzaylıların kaçırdığına inanıyordu. Orada çalışan ve aletleri kullanan adamlar. | Taken-6 | 2002 | |
| He said there was something about them that just gave him the creeps. | Anlattığına göre o adamlarda babanı korkutan bir şey varmış. | Taken-6 | 2002 | |
| I think he thought they were coming after you. | Sanırım sonra senin için geleceklerine inanmaya başladı. | Taken-6 | 2002 | |
| They have come for me. | Geldiler. | Taken-6 | 2002 | |
| WOMAN: You think you've been abducted by aliens. | Uzaylılar tarafından kaçırıldığını düşünüyorsun. Bu çok gülünç Jake. Ülkenin en önde giden UFO karşıtı adam, melez bir uzaylının üvey kardeşi. | Taken-6 | 2002 | |
| There is no reason at all why you should believe me, | Bana inanman için hiçbir sebep yok. Kanıt getireceğim. Sana ve beni dinleyecek herkese deli olmadığımı göstereceğim. | Taken-6 | 2002 | |
| ERIC: There's a great deal of power | Bu tür bilgiler insana çok büyük güç getiriyor. | Taken-6 | 2002 | |
| that comes with the kind of knowledge I'm privy to. | Nasıl yaparsın?! O babası değil. | Taken-6 | 2002 | |
| What are you saying, Dad? | Ne diyorsun baba? | Taken-6 | 2002 | |
| I anticipate change. | Değişikliği kabullenebilirim. Benimle birlikte programa katılmanı istiyorum Mary. | Taken-6 | 2002 | |
| I've looked at other things, but it keeps coming back to the Clarke family. | Başka şeyler de yaptım. Ama dönüp dolaşıp Clarke ailesine geliyor. Onlar önemli. Bu işin anahtarı onlarda. | Taken-6 | 2002 | |
| This is about your father. | Bu babanla ilgili. Onun başladığı işi bitirmek istiyorsun. | Taken-6 | 2002 | |
| MAN: Charlie and Lisa, both taken on September 8th of this year. | Charlie ve Lisa bu sene 8 Eylül'de alındılar. | Taken-6 | 2002 | |
| The most recent simultaneous abduction. | Yakın zamanda olan tek çifte kaçırma olayı. | Taken-6 | 2002 | |
| ERIC: They're breeding him with a girl who's | Onu çeyrek uzaylı bir kızla çiftleştiriyorlar. | Taken-6 | 2002 | |
| WOMAN: The people you were hiding from know where you are. | Seni arayan adamlar yerini biliyorlar. Beni rahatsız etmeyecekler. | Taken-6 | 2002 | |
| Why? Because beings from other world, they're looking out for you? | Neden? Başka dünyadan gelen varlıklar seni koruduğu için mi? | Taken-6 | 2002 | |
| Yes, that's exactly why. | Evet anne. Aynen öyle. Baban onlar için çok önemliydi. | Taken-6 | 2002 | |
| I guess that you are, too. | Sanırım sen de öylesin. Galiba sebebini biliyorum. | Taken-6 | 2002 | |
| My water just broke. | Suyum geldi. Klipsi ve vakum cihazını hazırlayın. | Taken-6 | 2002 | |
| Lisa had her baby. | Lisa doğurdu. | Taken-6 | 2002 | |
| Little girl. | Kız. | Taken-6 | 2002 | |
| WOMAN: Do you know what you're gonna name her? | Adını ne koyacaksın? | Taken-6 | 2002 | |
| Her name is Allie. | Adı Allie. | Taken-6 | 2002 | |
| We're going to try to pick her up? | Onu almayı deneyecek miyiz? | Taken-6 | 2002 | |
| Are you about ready, Patty? Ready. | Hazır mısın Patty? Hazırım. | Taken-6 | 2002 | |
| (clears throat) Okay. | Tamam. | Taken-6 | 2002 | |
| We were coming back from a fishing trip, | Tahoe'deki balık tutma gezimizi bitirmiş, 89 Nolu otoban üzerinden geri dönüyorduk. | Taken-6 | 2002 | |
| and we're on Highway 89 coming out of Tahoe City. | Kaza yerine ait iki rapor. Biri gerçek, diğeri örtbas için. General, ikisinde de sizin imzanız var. | Taken-6 | 2002 | |
| It wasn't a fishing trip. You always tell it as a fishing trip. | Balık tutmaya gitmemiştik. Hep öyle anlatıyorsun. Norton'ları ziyarete gitmiştik. | Taken-6 | 2002 | |
| No, no, no. We didn't visit the Nortons. | Hayır. Hayır. Norton'ları ziyaret etmedik. | Taken-6 | 2002 | |
| We were fishing Echo Lake. | Echo gölünde balık tutuyorduk. Bu gezide balık tutmadık. | Taken-6 | 2002 | |
| One of the most memorable nights of your life, and you don't remember | Hayatındaki en önemli gecelerden birini hatırlamıyorsun. | Taken-6 | 2002 | |
| I know I wasn't fishing. Can I finish telling the man the story? | Balık tutmadığımı biliyorum. Hikâyeyi bitirebilir miyim? | Taken-6 | 2002 | |
| I'm not saying don't tell him. | Ona anlatma demiyorum. Hikâyeyi doğru anlat, tek istediğim bu. | Taken-6 | 2002 | |
| You know what? She always does this to me. | Hep böyle yapıyor biliyor musun? | Taken-6 | 2002 | |
| Anyway, we're coming down Highway 89 from Tahoe City | Neyse, 89 nolu otobandan Tahoe City'e doğru geliyorduk | Taken-6 | 2002 | |
| you're not gonna argue about it being Highway 89? | 89 nolu otoban konusunda tartışmayacaksın değil mi? | Taken-6 | 2002 | |
| Why would I? | Neden tartışayım? | Taken-6 | 2002 | |
| God. Anyway, so I look at my watch, | Tanrım. Neyse saatime baktım. 7.30'u gösteriyordu. Sonra birden... | Taken-6 | 2002 | |
| All of a sudden, there's this blinding flash. | Kör edici bir ışık parladı. Yani... Bilirsin işte. Çocukken güneşe bakmak gibi. | Taken-6 | 2002 | |
| Most kids do. I never did. | Çoğu çocuk bakar. Ben hiç bakmadım. | Taken-6 | 2002 | |
| Well, aren't we the second coming? | Ölüp de canlandık sanki. | Taken-6 | 2002 | |
| Can I finish the story? Who's stopping you? | Hikâyeyi bitirebilir miyim? Seni tutan mı var? | Taken-6 | 2002 | |
| You are, dear. | Sen tutuyorsun canım. | Taken-6 | 2002 | |
| Anyway, this light, it doesn't even pass over us, | Neyse, bu ışık üzerimizden falan geçmedi, direk içimizden geçip göğe yöneldi. | Taken-6 | 2002 | |
| and then it goes down behind these pine trees, | Sonra çam ağaçlarının arkasına bir yere indi. Arabayı durdurup dışarı çıktık. | Taken-6 | 2002 | |
| we got this glowing behind the trees, and we have no idea what it is | Ağaçların arkasında bir şey parlıyordu. Ne olduğunu bilmiyorduk | Taken-6 | 2002 | |
| My Mike was so brave. | Mike'ım çok cesurdu. | Taken-6 | 2002 | |
| Well, you were, sweetheart. I didn't do anything. | Öyleydin canım. Bir şey yapmadım ki. | Taken-6 | 2002 | |
| You took my hand and told me not to worry. | Elimi tutup endişelenecek bir şey olmadığını söyledin. | Taken-6 | 2002 | |
| Yeah, well, anybody would've done that. | Evet, ama kim olsa bunu yapardı. Hayır. Yapmazdı. | Taken-6 | 2002 | |
| So, anyway, this light starts coming through the trees, | Neyse, bu ışık ağaçların arasından sızmaya başladı. Sonra araba durdu. | Taken-6 | 2002 | |
| We're up on this mountain, and my car goes dead. | Dağın tepesindeydik ve arabam bozuldu. | Taken-6 | 2002 | |
| We got curved roads, we got a steep drop off, | Virajlı yollar, derin şarampoller, motor çalışmıyor direksiyon tutmuyordu. | Taken-6 | 2002 | |
| engine won't start, I've got no steering, | Cesetlerini de aldılar değil mi? | Taken-6 | 2002 | |
| but here's the funny thing, see with this light coming at us, | Ama ilginç olan, bu ışık üzerimize geliyordu ama ben umursamıyordum, çünkü her şeyin yoluna gireceğini biliyordum. | Taken-6 | 2002 | |
| The next thing we know, we're driving down Walnut Street | Sonra hatırladığım, Walnut caddesinden gelip evimizin önüne park edişimiz. | Taken-6 | 2002 | |
| It's 5.00 in the morning. The sky is just starting to get pink. | Saat sabahın 5'iydi ve gökyüzü aydınlanmaya başlamıştı. | Taken-6 | 2002 | |
| We're at the top of that hill at 7.30 at night, | Akşam 7.30'da tepenin üzerindeydik ve sabah 5'e kadar da aşağı inmemiştik. | Taken-6 | 2002 | |
| more than nine hours later. | 9 saatten fazla. | Taken-6 | 2002 | |
| And this is all just what happened that night. | O gece olanlar bu kadar. | Taken-6 | 2002 | |
| It wasn't till about three months later that Mike started having the dreams. | Üç ay geçtikten sonra Mike rüyalar görmeye başladı. | Taken-6 | 2002 | |
| You know, you wouldn't think that dreams could scare you, | Rüyaların korkutabileceğini düşünmezsin, fakat benimkiler o kadar kötü hale geldi ki, uyuyamaz oldum. | Taken-6 | 2002 | |
| I was having them, too, but neither of us were talking about it, | Ben de rüyalar görüyordum ama birbirimize anlatmıyorduk. Bu yüzden de birbirimizin ne gördüğümüzü bilmiyorduk. | Taken-6 | 2002 | |
| We'd just be sitting there watching TV, trying not to fall asleep, | Birbirimizin aklından geçenleri bilmeden, burada oturup, uyumamak için TV izliyorduk. | Taken-6 | 2002 | |
| It wasn't until we got sent to that hypnotherapies Dr Fulton. | Hipnoterapist Dr. Fulton'a gidene kadar o gece 9.5 saat boyunca nerede ve kimlerle birlikte... | Taken-6 | 2002 | |
| that night for that nine and a half hours and who we'd been with. | ...olduğumuzu bilmiyorduk. | Taken-6 | 2002 | |
| This is a picture Mike drew when Dr Fulton asked him under hypnosis | Mike bu resmi, hipnoz altındayken Dr. Fulton'un bize ne olduğunu sorması üzerine çizdi. | Taken-6 | 2002 | |
| And that there... is a picture that Patty drew | Bu aynı soru üzerine Patty'nin çizdiği resim. | Taken-6 | 2002 | |
| This is the truth of it, and there can be no doubt | İşin gerçeği bu. Hiç şüphe yok, karım Patricia ve ben uzaylılar tarafından alındık. | Taken-6 | 2002 | |
| We've been interviewed quite a few times. | Bizimle defalarca röportaj yaptılar. | Taken-6 | 2002 | |
| You seem to have more than just a passing interest in this. | Senin bu konuya olan ilgin, pek geçici bir hevese benzemiyor. | Taken-6 | 2002 | |
| Do you have your own story? | Senin de kendi hikâyen var mı? | Taken-6 | 2002 | |
| ALLIE: If a dream is just a dream. | Eğer rüyalarımız, sadece uyurken beynimizde olup biten şeylerse sorun yok. | Taken-6 | 2002 | |
| It's yours to take with you into the morning. | Onu sabaha kadar içinizde taşırsınız, günün ilk ışıklarıyla yok olur. | Taken-6 | 2002 | |
| But when the dreams start to come while you're awake. | Ama rüyalar siz uyanıkken, ışıkla geliyorsa sorun var demektir. | Taken-6 | 2002 | |
| What we look for then is other people | O zaman bizimle aynı şeyleri görüp, aynı rüyaları paylaşan insanları aramaya başlarız. | Taken-6 | 2002 | |
| When the dreams become real. | Rüyalarınız gerçek olmaya başladığında tek teselliniz bu konuda yalnız olmadığınızı anlamaktır. | Taken-6 | 2002 | |
| I just get to this place where I feel like it is so totally out of my control. | İşlerin kontrolümden çıktığını hissettiğim zaman buraya geliyorum. | Taken-6 | 2002 | |
| I just don't see the point. It all ends, anyway, right? | Anlamıyorum. her şeyin bir sonu var değil mi? O zaman neden uğraşalım ki? | Taken-6 | 2002 | |
| I get up every day, all I see is the end of the day, | Her gün kalkıyorum. Tek gördüğüm, hiçbir şey yapamadan günün sona ermesi. | Taken-6 | 2002 |