Search
English Turkish Sentence Translations Page 158215
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| The giant leap that Neil Armstrong was talking about | Neil Armstrong'un bahsettiği bu büyük atılım onun ve Apollo ekibinin uzaya gitmesiydi. | Taken-5 | 2002 | |
| was a leap into outer space for him and his Apollo team. | Ne demek istiyorsun? | Taken-5 | 2002 | |
| They started the journey, but it'll be up to us to continue it. | Yolculuğu onlar başlattılar. Ama devam ettirme görevi bizim. | Taken-5 | 2002 | |
| I can't believe you came. Are you all better? | Geldiğine inanamıyorum. Daha iyi misin? | Taken-5 | 2002 | |
| Did you like my play? I loved it. | Oyunumdan hoşlandın mı? Bayıldım. | Taken-5 | 2002 | |
| It was pretty cool, wasn't it? | Harikaydı değil mi? | Taken-5 | 2002 | |
| Pretty cool. | Çok iyiydi. | Taken-5 | 2002 | |
| Dad, what are those lights? | Baba bu ışıklar da ne böyle? | Taken-5 | 2002 | |
| Hey, Dad... | Hey baba... | Taken-5 | 2002 | |
| Come over here. What's happening? | Buraya gel. Neler oluyor? | Taken-5 | 2002 | |
| He's not your father, Charlie. | O baban değil Charlie. Onu dinleme Charlie. | Taken-5 | 2002 | |
| It's me. It's okay. | Benim. bir şey yok. | Taken-5 | 2002 | |
| He isn't me. He's making me from the picture in your head. | O ben değilim. Senin kafandaki görüntüden beni yapıyor. | Taken-5 | 2002 | |
| He's not your dad. Watch, I'll change the picture. | O baban değil. İzle resmi değiştiriyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| Remember last month I cut myself shaving, | Geçen ay tıraş olurken, çenemi kesmiş ve kanlar içinde aşağı inmiştim. | Taken-5 | 2002 | |
| Charlie. Charlie, do you remember? | Charlie. Charlie, hatırlıyor musun? | Taken-5 | 2002 | |
| CHARLIE: What's going on? | Neler oluyor? | Taken-5 | 2002 | |
| JESSE: You're not gonna take him! | Onu almayacaksınız! | Taken-5 | 2002 | |
| Leave my boy alone! You're not gonna take him! | Oğlumu rahat bırakın! Onu almayacaksınız! | Taken-5 | 2002 | |
| Charlie, get away from him. | Charlie ondan uzaklaş. | Taken-5 | 2002 | |
| Dad! Get away from my boy! | Baba! Oğlumdan uzak dur! | Taken-5 | 2002 | |
| MAN ON C.B.: Truck 1 7. | Kamyon 17. | Taken-5 | 2002 | |
| we've got an engulfment event at the Pioneer grain silo on Erlington. | Erlington'daki Pioneer tahıl silosunda bir kaza oldu. Çöken köprüde mahsur kalmış iki kişi var. | Taken-5 | 2002 | |
| Hello! Anybody! | Kimse yok mu? | Taken-5 | 2002 | |
| It wasn't a stroke or a seizure. | Bir kriz ya da nöbet durumu yok. Tümör yüzünden olabilir mi? | Taken-5 | 2002 | |
| I don't know. The nearest I can come to it, | Bilmiyorum. Anladığım kadarıyla biri beynini mıknatısa yaklaştırmış gibi. | Taken-5 | 2002 | |
| Jesse. Get me a towel, please. | Jesse bana bir havlu getir lütfen. | Taken-5 | 2002 | |
| They'll come for Charlie next. You gotta go. | Charlie'nin peşine düşecekler. Gitmeniz lazım. | Taken-5 | 2002 | |
| I've called for help. I'll see what's taking them. | Yardım çağırdım neden gelmediklerine bakayım. | Taken-5 | 2002 | |
| Wait a minute. Who did you call? | Bir dakika kimi çağırdın? Yardım. | Taken-5 | 2002 | |
| Jesse. You've gotta go. | Jesse. Gitmeniz gerek. | Taken-5 | 2002 | |
| Come on, Charlie. Let's get out of here. | Hadi Charlie buradan çıkalım. | Taken-5 | 2002 | |
| ERIC: I don't wanna be the man that I am. | Ben şu an olduğum adam olmak istemiyorum. Bunu anlıyor musun? | Taken-5 | 2002 | |
| TOM: What in the hell makes you think he's not lying to you?! | Sana yalan söylemediğini nereden biliyorsun?! | Taken-5 | 2002 | |
| Did you tell him about Jacob? | Ona Jacob'dan bahsettin mi? Hayır. | Taken-5 | 2002 | |
| TOM: You don 't trust him. either. | Ona sen de güvenmiyorsun. | Taken-5 | 2002 | |
| ERIC : Come with me. | Benimle gel. | Taken-5 | 2002 | |
| Leave Ronnie and come with me. | Ronnie'yi bırak benimle gel. | Taken-5 | 2002 | |
| TOM: You don 't respect anything at all. do you? | Hiçbir şeye saygın yok değil mi? | Taken-5 | 2002 | |
| You're a selfish little girl who married the wrong guy. | Sen yanlış adamla evlenmiş bencil küçük kızsın. | Taken-5 | 2002 | |
| You're willing to walk on anyone's grave you have to get away from him! | Ondan kurtulabilmek için her şeyi çiğnemeye razısın. | Taken-5 | 2002 | |
| ERIC : You live your life step by step. doing what you do. | Her zaman yaptığın şeyleri yaparak, hayatını adım adım yaşarsın. | Taken-5 | 2002 | |
| Someday you look up. and you're this person you didn't plan to be. | Bir gün görürsün ki, olmak istediğin kişi değilsindir. | Taken-5 | 2002 | |
| but with you. I'm somebody else. | Ama seninleyken ben başka biriyim. | Taken-5 | 2002 | |
| BECKY: Nothing's wrong with it. | Kötülük yok. Sadece mümkün değil. | Taken-5 | 2002 | |
| ALLIE : Sometimes people come to a moment | Bazen insanlar, başka birisi olabilmek için gereken son şansı bulduklarını sanırlar ve onun peşinden giderler. | Taken-5 | 2002 | |
| When it doesn't work out. they spend the rest of their lives | Eğer işe yaramazsa, hayatlarının sonuna kadar omuzlarının üzerinden geriye bakarlar ve acabaları düşünürler. | Taken-5 | 2002 | |
| How you gonna get through the crowd at the gate? | Ön kapıdaki kalabalığı nasıl atlatacaksın? | Taken-5 | 2002 | |
| Three trucks come out, get the crowd's attention, | Üç kamyon çıkıp kalabalığın dikkatini çekecek sonra çöle çıkacaklar. | Taken-5 | 2002 | |
| When we're sure they're being chased, | Takip edildiklerinden emin olduğumuz zaman gerçek kamyonlar çıkacak. | Taken-5 | 2002 | |
| Hmm. You think it'll work? | Sence işe yarayacak mı? Göreceğiz. | Taken-5 | 2002 | |
| You okay? You seem kind of down. | İyi misin? Üzgün görünüyorsun. | Taken-5 | 2002 | |
| Hard to say good bye, I guess. We're doing the right thing. | Elveda demek zor sanırım. Doğru olanı yapıyoruz. | Taken-5 | 2002 | |
| The tourists can still come out and watch the stealths, | Hala turistler gelip gizli uçakları izleyebilirler biz de sonsuza dek mutlu yaşarız. | Taken-5 | 2002 | |
| You went out and got your little heart broken, didn't you? | Dışarı çıktın ve kalbin kırıldı değil mi? | Taken-5 | 2002 | |
| ALLIE: I never met my grandfather. | Büyük babamı hiç tanımadım. Ama babam onun çok cesur biri olduğunu söyledi. | Taken-5 | 2002 | |
| And with all that he'd done | Ve yaptığı şeyler içinde Belki yaptığı şeyler yüzünden en çok sevdiği şey çim biçmekti. | Taken-5 | 2002 | |
| My dad said he heard his father talking to a neighbour once. | Babam bir kez onu bir komşu ile konuşurken duymuş. | Taken-5 | 2002 | |
| The neighbour asked him how he was and what he'd been doing. | Komşu ona nasıl olduğunu ve neler yaptığını sormuş. | Taken-5 | 2002 | |
| and my grandfather said. | Büyükbabam ona "Çimleri kesiyorum, büyümelerini izliyorum" demiş. | Taken-5 | 2002 | |
| "Cutting the grass and watching it grow. | "Çimleri kesiyorum, büyümelerini izliyorum" | Taken-5 | 2002 | |
| Life. " he said. "is 90% maintenance. " | "Hayat." demiş "%90'ı bakımdır." | Taken-5 | 2002 | |
| Drinks are here. | İçecekler geldi. | Taken-5 | 2002 | |
| Honey, we're gonna be moving around for a little while. | Canım bir süre seyahat ediyor olacağız. | Taken-5 | 2002 | |
| Kind of like The Dukes of Hazzard? | Dukes Of Hazzard'daki gibi mi? Evet, onun gibi. | Taken-5 | 2002 | |
| Is this because of what happened to Dad? | Bu babama olanlar yüzünden mi? | Taken-5 | 2002 | |
| There's some people who want to talk to us, | Bizimle konuşmak isteyen bazı insanlar var. Ben onlarla konuşmak istemiyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| I It doesn't matter, sweetheart. They're not gonna find us again. | Önemli değil canım. Bizi bir daha bulamayacaklar. | Taken-5 | 2002 | |
| Sometimes, when bad things are happening...we imagine things. | Bazen kötü şeyler olurken, bazı şeyler hayal ederiz. | Taken-5 | 2002 | |
| Maybe we think the things we make up can't hurt us as much | Belki de hayal ettiğimiz şeylerin bize gerçekler kadar zarar vermeyeceğini düşünürüz. | Taken-5 | 2002 | |
| Even if what we make up is scary, too. Does that make any sense? | Eğer bizim hayal ettiğimiz şey de korkunçsa. Bunun ne anlamı var? | Taken-5 | 2002 | |
| Is Dad ever gonna be all right? | Babam iyi olacak mı? | Taken-5 | 2002 | |
| I don't know. I really don't know. | Bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| This isn't fair. There's nothing fair about this! | Bu adil değil. Hiç adil tarafı yok! Hayır yok. | Taken-5 | 2002 | |
| Hey, this song... | Hey bu şarkı... | Taken-5 | 2002 | |
| ...got me through my freshman year of college. | ...bana kolejdeki ilk yılımı hatırlattı. | Taken-5 | 2002 | |
| This, and several plants we need never discuss. | Bu ve konuşmadığımız bazı başka bitkiler. | Taken-5 | 2002 | |
| Your father always hated this music. | Baban bu şarkılardan hep nefret etti. | Taken-5 | 2002 | |
| Anything that was popular while he was away. | Onun uzakta olduğu sırada popüler olan her şeyden. | Taken-5 | 2002 | |
| It wasn't so much the war as how he was just supposed to come back | Zor olan kısım savaşın kendisi değil, geri döndükten sonra hiçbir şey olmamış gibi davranabilmekti. | Taken-5 | 2002 | |
| I know none of this makes any sense to you right now. | Bunlar sana şimdi anlamsız geliyor biliyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| You just have to know that your daddy loves you. | Sadece babanın seni sevdiğini bilmelisin. | Taken-5 | 2002 | |
| Hey, dance with me. | Dans et benimle. | Taken-5 | 2002 | |
| Come on, come on, come on, get up. | Hadi. Hadi. Kalk. | Taken-5 | 2002 | |
| Let's just dance for a while, okay? | Biraz dans edelim olur mu? | Taken-5 | 2002 | |
| . Rock me on the water . | Büyükbaban bunu Meksika Pine Lodge'da buldu. | Taken-5 | 2002 | |
| RADIO ANNOUNCER : The way Carter handled the hostage crisis | Carter'ın rehine krizindeki tutumu onun kaderini belirledi. | Taken-5 | 2002 | |
| The American people were fed up. | Amerikalılar artık bıktılar. | Taken-5 | 2002 | |
| Henry. from Selma. California. don 't you agree? | California Selma'dan Henry. Katılıyor musun? | Taken-5 | 2002 | |
| HENRY: Absolutely. | Kesinlikle. | Taken-5 | 2002 | |
| When citizens are taken against their will. | Vatandaşlar kendi istekileri dışında tutuldukları zaman insanlar sorumlu tutacak birilerini arar. | Taken-5 | 2002 | |
| ... a man who's willing to take strong action. | Bana da bir tane doldur baba. Katı tepkiler verebilecek bir insan. Reagan böyle biri. | Taken-5 | 2002 | |
| There's no doubt this is why Carter lost... | Herhalde Carter bu yüzden kaybetti. Tabancan yanında mı? | Taken-5 | 2002 | |
| We'd like to take a look in the back of your truck. | Kamyonun arkasına bir bakmak istiyoruz. | Taken-5 | 2002 | |
| That would be a violation of about three dozen | Bu aşağı yukarı üç düzine ordu kuralının ihlali demektir. | Taken-5 | 2002 | |
| TOM: We believe you're in violation of a lot more than that. | Bundan daha fazlasını ihlal ettiğinize inanıyoruz. | Taken-5 | 2002 | |
| We believe you're carrying the evidence of a spacecraft | 1947'de New Mexico'ya düşen uzay gemisine ait kanıtları taşıdığına inanıyoruz. | Taken-5 | 2002 | |
| ERIC: What kind of evidence? | Ne tür kanıtlar? | Taken-5 | 2002 | |
| We believe that you recovered bodies from that wreckage | O kazada bazı cesetler ele geçirdiğinizi ve onları şu anda naklettiğinize inanıyoruz. | Taken-5 | 2002 | |
| Bodies? Where would you have gotten an idea like that? | Ceset mi? Bu fikirlere nereden kapıldınız? | Taken-5 | 2002 |