Search
English Turkish Sentence Translations Page 158189
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Tell you what you file a report... I'll keep my eyes open. | Bakın ne diyeceğim. Bunu rapor edin, ben de gözlerimi açık tutayım. | Taken-1 | 2002 | |
| It's starting again, Kerby. Isn't it? | Yeniden başlıyor değil mi Kerby? | Taken-1 | 2002 | |
| ALLIE: When you're a kid. anything can take you away | Çocukken her şey sizi etkileyebilir. Sabun balonları. | Taken-1 | 2002 | |
| or a hose spraying a rainbow up over a new mowed lawn. | Ya da taze biçilmiş çimlere sıkılan hortum suyunun yarattığı gökkuşağı. | Taken-1 | 2002 | |
| The one time I see grownups | Büyükleri yüzlerinde o ifadeyle gördüğüm zaman, âşık olmaya başladıklarını anlıyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| It changed a lot while you were away, huh? | Sen gittiğinden beri bayağı değişiklik olmuş ha? | Taken-1 | 2002 | |
| I wasn't really thinking about that. | Bunu pek düşünmemiştim. | Taken-1 | 2002 | |
| I was just thinking about all those bubbles. | Şu balonları düşünüyordum. | Taken-1 | 2002 | |
| They're beautiful, aren't they? | Çok güzeller değil mi? | Taken-1 | 2002 | |
| Yeah. Those kids look really happy. | Evet. Çocuklar çok mutlu görünüyorlar. | Taken-1 | 2002 | |
| In the war? I don't know. | Savaşta mı? Bilmiyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| That was just the icing on my cake. | Savaş sadece tuz biber oldu. | Taken-1 | 2002 | |
| No! Get your kids out of here! | Hayır! Çocuklarınızı oradan çekin. | Taken-1 | 2002 | |
| What do you want from me?! Why do you keep taking me?! | Benden ne istiyorsunuz? Neden sürekli beni alıyorsunuz? Ormanda beni neden kurtardınız? | Taken-1 | 2002 | |
| Why didn't you let me die with my men?! | Neden adamlarımla ölmeme izin vermediniz? | Taken-1 | 2002 | |
| Jeez, man. Lighten up. It's not my war. | Sakin ol dostum. Savaşı ben başlatmadım. | Taken-1 | 2002 | |
| Oh, my God. | Aman tanrım. İnsana balon da yaptırmıyorlar. | Taken-1 | 2002 | |
| Come on. It's okay. | Gel hadi sorun yok. | Taken-1 | 2002 | |
| Hey, it's okay. You can tell me. | Sorun yok bana anlatabilirsin. | Taken-1 | 2002 | |
| My name's Amelia, for God's sake. | Tanrı aşkına benim adım Amelia. Bana kaybolan birinin adını vermişler. | Taken-1 | 2002 | |
| Can I ask you to do something for me? | Senden bir şey isteyebilir miyim? | Taken-1 | 2002 | |
| Would you call me Jesse instead of Frank? | Bana Frank yerine Jesse der misin? | Taken-1 | 2002 | |
| Frank's not my real name. | Frank benim gerçek adım değil. | Taken-1 | 2002 | |
| Maybe someday I can explain. | Belki bir gün açıklayabilirim. | Taken-1 | 2002 | |
| Excuse me, miss. I'm looking for Lieutenant Frank Pierce. | Pardon bayan. Teğmen Frank Pierce'ı arıyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| Ridley, Personnel Services Office. Records Branch. | Ridley. Personel Hizmetleri Ofisi, arşiv bölümü. Bulması zor bir adamsın. | Taken-1 | 2002 | |
| I've been sort of preoccupied. You never picked up your medals. | Biraz meşguldüm. Madalyalarını almamışsın. | Taken-1 | 2002 | |
| I have a Bronze Star and a Purple Heart. | Bulacağız onu Lisa. Sana bir Bronze Star bir de Purple Heart getirdim. | Taken-1 | 2002 | |
| Keep 'em. Excuse me? | Sende kalsın. Pardon? | Taken-1 | 2002 | |
| Give them to someone who deserves them. | Onları hak eden birine verin. | Taken-1 | 2002 | |
| You don't want them? I don't want 'em. | İstemiyor musun? İstemiyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| I read the report on this, lieutenant. | Bu konudaki raporu okudum teğmen. Yaptığın şeyden sağ çıkman bir mucize. | Taken-1 | 2002 | |
| The temple was on fire. You couldn't save everyone. | Tapınak yanıyordu. Herkesi kurtaramazdın. | Taken-1 | 2002 | |
| I don't know if you blame yourself for the men you couldn't save, | Eğer sebep buysa, kurtaramadıkların için kendini suçluyor musun bilmiyorum. | Taken-1 | 2002 | |
| It's about that and a lot of other things. | O da var. Ama başka bir sürü şey daha var. | Taken-1 | 2002 | |
| I'm not gonna take your medals. | Madalyalarınızı almayacağım. | Taken-1 | 2002 | |
| Well, we'll just add that to the list. | Bunu da listeye ekleriz. | Taken-1 | 2002 | |
| The list of things you're gonna explain to me someday. | Bana bir gün açıklayacağın şeylerin listesine. | Taken-1 | 2002 | |
| You like it, being a nurse? | Hemşireliği seviyor musun? | Taken-1 | 2002 | |
| I was in college. I knew everything that was wrong with the world. | Kolejdeyken, dünyada olup biten yanlışlıkları biliyordum ama düzeltmek için hiçbir şey yapmıyordum. | Taken-1 | 2002 | |
| I wasn't doing one little thing to make it better. | Nereye gittiğini sanıyorsun? | Taken-1 | 2002 | |
| What about you? Did you always want to be a soldier? | Ya sen? Hep asker olmak mı istedin? | Taken-1 | 2002 | |
| I always figured I'd be a mechanic, like my dad. | Ben hep babam gibi teknisyen olacağımı sanırdım. | Taken-1 | 2002 | |
| What happened? We're different in that way. | Ne oldu? Bu konuda ondan farklıyım. | Taken-1 | 2002 | |
| I stopped thinking I could fix things. | Tamirat yapabileceğimi düşünmeyi bıraktım. | Taken-1 | 2002 | |
| You okay, buddy? | İyi misin dostum? Steve seni salak. Ne yapıyordun? | Taken-1 | 2002 | |
| Why don't you think? | Neden düşünmüyorsun? Bayan. Sanırım yeterince korktu. | Taken-1 | 2002 | |
| Thank you. Yeah. | Sağ ol. Evet. | Taken-1 | 2002 | |
| You're very brave. | Çok cesursun. Hayır değilim. | Taken-1 | 2002 | |
| It's not brave when you know nothing can hurt you. | Kendine zarar gelmeyeceğini bilirsen cesurluk olmuyor. | Taken-1 | 2002 | |
| Someone's watching over you? | Sana göz kulak olan biri mi var? | Taken-1 | 2002 | |
| You got a guardian angel or something? | Seni koruyan bir melek ya da ona benzer bir şey falan mı var? | Taken-1 | 2002 | |
| Or something. | Hem de çok. Yeni bir şey var. | Taken-1 | 2002 | |
| Is that what happened in Vietnam, Jesse? | Vietnam'da böyle bir şey mi oldu Jesse? Sana zarar gelmeyeceğini mi düşündün? | Taken-1 | 2002 | |
| No. I knew I couldn't get hurt. | Hayır, bana zarar gelmeyeceğini biliyordum. | Taken-1 | 2002 | |
| We were in the Quang Ngai province, and... | Quang Ngai bölgesinde bir tuzağa düşürüldük. | Taken-1 | 2002 | |
| Knowing what I knew, knowing that I was safe... | Zarar görmeyeceğimi bilerek daha fazla şey yapmam gerekiyordu. | Taken-1 | 2002 | |
| I dared them the whole time, | Sürekli "Hadi beni buradan çıkarın" diyerek onlara meydan okudum. | Taken-1 | 2002 | |
| And they did. | Ve yaptılar. Beni oradan çıkardılar. | Taken-1 | 2002 | |
| And they let 27 men from my unit die. | Ama ekibimdeki 27 kişiyi ölüme terk ettiler. | Taken-1 | 2002 | |
| Who are "they", Jesse? | Kim "onlar" Jesse? Kimlerden bahsediyorsun? | Taken-1 | 2002 | |
| Add that to your list, too. | Ama sana şunu söylebilirim Anne: Bu dünyada bazı şeyler yapacağım. Bunu da listene ekle. | Taken-1 | 2002 | |
| Okay, guys. | Tamam çocuklar. Gece olmadan yeterince arama yapabilmenin tek yolu ayrılmak. Sorun olursa düdüğü çalın. | Taken-1 | 2002 | |
| Keep blowing until the rest of us can get to where you are. | Birimiz yanınıza gelene kadar çalmaya devam edin. | Taken-1 | 2002 | |
| Sam's offered to help us look. | Sam'de bize yardım edecek. | Taken-1 | 2002 | |
| One more thing someone has to stay here, | bir şey daha var. Biz onu ararken Daryl'ın dönmesi ihtimaline karşı birinin burada kalması lazım. | Taken-1 | 2002 | |
| I will. | Ben kalırım. Sağ ol Sarah. Bu sende kalsın. | Taken-1 | 2002 | |
| Let's go, you guys. Be safe. | Hadi gidelim çocuklar. Dikkat et. | Taken-1 | 2002 | |
| Daryl! | Oğluma zarar vermemeniz için buradayım. Zarar vermek mi? | Taken-1 | 2002 | |
| Any word yet? | Arabadan çıkar mısınız efendim? Haber var mı? | Taken-1 | 2002 | |
| Nobody's been back? | Dönen yok mu? | Taken-1 | 2002 | |
| This is deeply creepy. | Bu çok korkunç. | Taken-1 | 2002 | |
| Yeah. Deeply. | Evet. Çok. | Taken-1 | 2002 | |
| Look, I better go back out. | Ben aramaya devam edeyim. | Taken-1 | 2002 | |
| You wanna take this? | Almak ister misin? Sende kalmalı. | Taken-1 | 2002 | |
| You take care of the problem? | Sorunu hallettin mi? | Taken-1 | 2002 | |
| He'd just gotten to Powell when I came on him. | Onu bulduğumda Powell'ı henüz yakalamıştı. | Taken-1 | 2002 | |
| I shot him twice. | İki kez vurdum. Ceset? | Taken-1 | 2002 | |
| There was blood all over. I figured he'd crawled away to die. | Her taraf kan içindeydi. Herhalde sürünerek ölmüştür. | Taken-1 | 2002 | |
| You figure, or you hope? | Öyle mi? Yoksa sen mi öyle umuyorsun? | Taken-1 | 2002 | |
| Come on, doc. I told you, I shot him twice. | Hadi doktor. Onu iki kez vurduğumu söyledim. | Taken-1 | 2002 | |
| You didn't want to make sure, just in case you were wrong? | Yanılma ihtimaline karşı kontrol etmek istemedin mi? | Taken-1 | 2002 | |
| What are you looking at, old man? | Williams. Ne bakıyorsun moruk? Ormandaki gezintilerin bize yardımcı olmuyor. Hala yaşadığın için şanslısın. | Taken-1 | 2002 | |
| I need some help! | Yardım lazım! | Taken-1 | 2002 | |
| Somebody help me, please. It's okay. | Biri bana yardım etsin lütfen. Sorun yok. | Taken-1 | 2002 | |
| Shock. Nothing more. | Şoka girmiş hepsi bu. Muhtemelen bir şey hatırlamayacak. | Taken-1 | 2002 | |
| Well, let's hope not. | Öyle olmasını umalım. Burada neler oluyor şerif? | Taken-1 | 2002 | |
| What paper did you say you worked for again? | Hangi gazetede çalışıyorum demiştin? | Taken-1 | 2002 | |
| Well...it's a college newspaper. | Okul gazetesi. | Taken-1 | 2002 | |
| next time an officer of the law makes a suggestion to you, | Bir dahaki sefere bir kanun adamı size "Buradan gidin" diye öğüt verdiğinde... | Taken-1 | 2002 | |
| you should think about listening. | ...onu dinlemeyi düşünebilirsin. | Taken-1 | 2002 | |
| If I see you again, | Seni bir daha görürsem, ormana götürüp vururum. Defolun buradan. | Taken-1 | 2002 | |
| SARAH: His eyes... | Gözleri... | Taken-1 | 2002 | |
| He came through the burial chamber... | Mezar odasından çıktı... | Taken-1 | 2002 | |
| You're all right. | Birşeyin yok. | Taken-1 | 2002 | |
| When I found you, I thought you might be dead. | Seni bulduğumda öldüğünü sandım.Sonra hala nefes aldığını fark ettim ve... | Taken-1 | 2002 | |
| I dragged you in here | ...başına bir şey gelmesin diye... | Taken-1 | 2002 | |
| My name's Leo. | Adım Leo. | Taken-1 | 2002 | |
| My daughter's name was Nadine. | Kızımın ismi Nadine'di. Bu sene 40 yaşına basacaktı. | Taken-1 | 2002 | |
| We got the northern lights up here, | Burada kuzey ışıklarını görürüz. | Taken-1 | 2002 |