Search
English Turkish Sentence Translations Page 157933
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| OH, DR. WILBUR, IT'S GETTING WORSE. | Dr. Wilbur, gittikçe kötüleşiyor. | Sybil-1 | 1976 | |
| THIS IS GETTING A LOT WORSE, ISN'T IT? | Oldukça kötüleşiyor, değil mi? | Sybil-1 | 1976 | |
| HOW DO YOU KNOW THOSE THINGS? | Bütün bunları nereden biliyorsunuz? | Sybil-1 | 1976 | |
| I DON'T TELL YOU THEM. | Size anlatmamıştım. | Sybil-1 | 1976 | |
| YOU DO. | Sen çizdin. | Sybil-1 | 1976 | |
| OH, BUT YOU DO THEM AS OTHER PEOPLE. | Ama başka biri olarak. | Sybil-1 | 1976 | |
| SYBIL, I WANT YOU TO HEAR SOMETHING. | Sybil, bir şeyi duymanı istiyorum. | Sybil-1 | 1976 | |
| I'M GOING TO LET YOU HEAR YOURSELF PLAY THE PIANO. | Sana, piyano çalışını dinleteceğim. | Sybil-1 | 1976 | |
| MY HANDS ARE GOING NUMB. | Ellerim hissizleşiyor. | Sybil-1 | 1976 | |
| MY HEART. MY HEART. | Kalbim. Kalbim. | Sybil-1 | 1976 | |
| THAT'S VANESSA. | Bu, Vanessa. | Sybil-1 | 1976 | |
| PLAYING MOZART? | Mozart mı çalıyorum? | Sybil-1 | 1976 | |
| AND YOU PLAYED SIBELIUS, TOO. | Sibelius da çaldın. | Sybil-1 | 1976 | |
| WHAT HAPPENED IN THE GREEN KITCHEN? | Yeşil mutfakta ne oldu? | Sybil-1 | 1976 | |
| For Syd. | Syd'e. | Sydney White-1 | 2007 | |
| (man) Syd. | Syd. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Yo, sign Syd's card. | Hey, Syd'in kartını imzala. | Sydney White-1 | 2007 | |
| It's for Syd. | Bu Syd için. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Hey, Syd! | Hey, Syd! | Sydney White-1 | 2007 | |
| Got a little something for you. | Sana küçük bir hediyemiz var. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Just a little something. | Küçücük birşey. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Aw. | Ayy. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Guys. From all of us. | Çocuklar. Hepimizin adına. | Sydney White-1 | 2007 | |
| (gasps) Is it a Stanley 22 ounce AntiVibe framing hammer? | Nedir bu, 600 gramlık bir Stanley çekiç mi? | Sydney White-1 | 2007 | |
| It's better than that. It's actually something you could use at college. | Daha iyi birşey. Aslına bakarsan üniversitede kullanabileceğin birşey. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Come on. | Hadi aç. | Sydney White-1 | 2007 | |
| I love it. Thanks, you guys. | Bayıldım. Teşekkür ederim, çocuklar. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Just don't spend all your time on it, OK? | Tüm vaktini bununla geçirme yeter, tamam mı? | Sydney White-1 | 2007 | |
| I know that you have a scholarship to keep up with, but promise us all you'll raise hell every now and then! | Burslu bir eğitimin olduğunu biliyorum ama bize söz ver herzaman kıyameti koparacaksın! | Sydney White-1 | 2007 | |
| Don't worry, Dad. I'll smile for my mug shot. | Merak etme baba. Sabıka fotoğrafı çektirirken gülümserim. | Sydney White-1 | 2007 | |
| I'm gonna miss everybody. | Hepinizi özleyeceğim. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Stu. Be careful with the nail gun. | Stu. Çivi tabancasına dikkat et. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Big Ron. | Koca Ron. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Oh, all right! | Ah, tamam! | Sydney White-1 | 2007 | |
| Good hug! Back to work. | Çok güzel kucakladın! İşe geri dönün. | Sydney White-1 | 2007 | |
| OK, you're crushing me. | Tamam, kemiklerim kırıldı. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Ow, my collarbone. | Ah, köprücük kemiğim. | Sydney White-1 | 2007 | |
| (Sydney) Know how people joke about being raised by wolves? I was raised by construction workers. | Kurtlar tarafından büyütülen insanlarla ilgili fıkraları bilirsiniz. Beni de inşaat işçileri büyüttü. | Sydney White-1 | 2007 | |
| What have you got? Peanut butter. It's so good. | Neyin var? Fıstık ezmesi. Çok güzel. | Sydney White-1 | 2007 | |
| (man wolf whistles) (man 2) Hey, mamacita! | Hey, seksi hatun! | Sydney White-1 | 2007 | |
| (Sydney) I was only nine when my mom died, | Annem öldüğünde 9 yaşındaydım... | Sydney White-1 | 2007 | |
| which means my formative years were left up to my dad. | ...yani, ergenlik dönemimde babamın ellerine kalmıştım. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Being a plumber did give him a certain unique perspective... | Tesisatçı olmanın ona verdiği değişik bir bakış açısı vardı... | Sydney White-1 | 2007 | |
| Now, these up here are your, um... | Şimdi bunlar, buraya kadar... | Sydney White-1 | 2007 | |
| your fallipian... | ...senin kırdonların... | Sydney White-1 | 2007 | |
| That's not right. Uh... | Yanlış söyledim... | Sydney White-1 | 2007 | |
| Fallopian. These are your... | Kordonların. Bunlara.... | Sydney White-1 | 2007 | |
| Let's just call them your lady tubes. All right? | ...şimdilik kadınlık tüpleri diyelim. Tamam mı? | Sydney White-1 | 2007 | |
| Every month, you... | Sen her ay... | Sydney White-1 | 2007 | |
| lay an egg. | ...bir yumurta yumurtlayacaksın. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Like a chicken. | Tıpkı bir tavuk gibi. | Sydney White-1 | 2007 | |
| My dad always did his best. | Babam her zaman elinden gelenin en iyisini yapmıştı. | Sydney White-1 | 2007 | |
| But sometimes, a girl just needs her mom. | Ama bazen kızların annelerine ihtiyacı vardır. | Sydney White-1 | 2007 | |
| (Dad) Sydney! Time to get a move on, sweetheart! | Sydney! Hadi, acele et, canım! | Sydney White-1 | 2007 | |
| If your mom was here, she'd know exactly what to say. | Eğer annen burada olsaydı, ne söyleyeceğini iyi bilirdi. | Sydney White-1 | 2007 | |
| She'd be so excited you're going to her school, gonna join her sorority. | Onun gittiği okula gideceğin için çok heyecanlanırdı, annenin kızlar birliğine katılacaksın. | Sydney White-1 | 2007 | |
| I'm not in yet, Dad. Girl, you're gonna fit into that place like a... | Daha gitmedim bile, baba. Kızım, oraya tıpkı... | Sydney White-1 | 2007 | |
| overflow tube in a pressure tank. | ...basınç tankındaki taşırma borusu gibi uyacaksın. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Come on, Dad. We said no mushy stuff. | Yapma, baba. Duygusallık yok demiştik. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Right. No mushy stuff. | Doğru. Duygusallık yok. | Sydney White-1 | 2007 | |
| (Mom) Dear Sydney, | Sevgili Sydney, | Sydney White-1 | 2007 | |
| I'm so sorry I'm not there to see you off to college. | Orada olup üniversiteye gittiğini göremediğim için üzgünüm. | Sydney White-1 | 2007 | |
| But since I can't be, I've put some of my favorite memories in this box. | Orada olamayacağımdan ötürü bu kutuya en sevdiğim hatıralarımı koydum. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Live every moment, Sydney. | Her anı yaşa, Sydney. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Grab every opportunity. | Fırsatları kaçırma ve... | Sydney White-1 | 2007 | |
| And have fun in everything you do. | ...yapacaklarının tadını çıkar. | Sydney White-1 | 2007 | |
| The friends you meet in college will be your friends for life. | Okulda tanışacağın insanlar senin ömür boyu arkadaşın olacaklar. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Perhaps you'll fill this box with your own memories to pass on to your daughter someday. | Belki sen de bir gün kızına vermek üzere bu kutuyu kendi hatıralarınla doldurursun. | Sydney White-1 | 2007 | |
| And know that though I can't be there with you now, | Şu an yanında değilim belki... | Sydney White-1 | 2007 | |
| I'm always right by your side every step of the way. | ...ama her an senin yanı başında olacağım. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Still the fairest of them all. | Hala içlerinden en güzeliyim. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Well, hello there. Oh, hi. I didn't even know anyone was in here. | Merhaba. Selam. Kimse yok sanıyordum. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Oh, that's OK. People sometimes don't see me. I'm Dinky. | Önemli değil. İnsanlar bazen beni görmez. Ben Dinky (ufaklık). | Sydney White-1 | 2007 | |
| Oh, no, you're not. No, silly, that's my name. | Yok canım değilsin. Hayır, sersem o benim adım. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Oh, Dinky? That's your real name? | Dinky? Gerçek adın mı? | Sydney White-1 | 2007 | |
| Of course not. My real name's Demetria Rosemead. | Tabii ki değil. Gerçek adım, Demetria Rosemead. | Sydney White-1 | 2007 | |
| "Dinky" it is. Hi, I'm Sydney White. | Yani, Dinky. Merhaba, ben Sydney White. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Sydney White? The other Kappa legacy? | Sydney White? Diğer Kappa mirasçısı mı? | Sydney White-1 | 2007 | |
| Daughter of Paul White and Deborah Lee, Kappa pledge class 1 980? | 1980 Kappa Birliği sınıfından Paul White ve Deborah Lee'nin kızı mı? | Sydney White-1 | 2007 | |
| Yeah. (gasps) | Evet. | Sydney White-1 | 2007 | |
| I'm sorry, I feel bad I didn't order your background check. | Üzgünüm, özgeçmişini getirtemediğim için kendimi fena hissettim. | Sydney White-1 | 2007 | |
| I'm the other Kappa legacy! | Ben de öbür Kappa mirasçısıyım. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Oh, my gosh! This is just so exciting! I should've known they would've roomed us together for rush. | Aman Tanrım, ne heyecanlı! Bizi taarruz partisi için aynı odaya koyduklarını bilmem gerekirdi. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Don't get too comfortable. We're gonna move to the Kappa house! | Çok fazla yayılma. Kappa evine taşınıyoruz! | Sydney White-1 | 2007 | |
| Ah! We're gonna be sisters! | Vay canına. Kardeş olacağız! | Sydney White-1 | 2007 | |
| Yay. We're jumping now. | Evet. Zıplıyoruz. | Sydney White-1 | 2007 | |
| I've been waiting to become a Kappa since I can remember. All the women in my family were Kappas. | Kendimi bildim bileli Kappa olmayı beklemişimdir. Ailemizdeki bütün kadınlar Kappa'ydı. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Look. My momma gave me her when I was five. | Baksana. Ben beş yaşımdayken annem kendisininkini bana vermişti. | Sydney White-1 | 2007 | |
| She even has a little pledge pin. She sure does. | Küçük bir dernek rozeti bile var. Var tabi. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Does she come with a mini Kappa dream house? | Bunlar minik bir Kappa rüya eviyle birlikte mi geliyor? | Sydney White-1 | 2007 | |
| Oh... Oh, I wish. | Keşke. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Now, what were you thinking about wearing to the first rush party? | Evet, birinci taarruz partisi için ne giymeyi düşünüyorsun? | Sydney White-1 | 2007 | |
| Let me... Let me just show you what I was thinking. | Peki, ne düşündüğümü göstereyim. | Sydney White-1 | 2007 | |
| OK. Now, | Tamam. Şimdi... | Sydney White-1 | 2007 | |
| those... Those are my top five. | ...bunlar benim favori ilk beşim. | Sydney White-1 | 2007 | |
| I don't even have a top one. | Benim favori birim bile yok. | Sydney White-1 | 2007 | |
| I might have a skirt in here somewhere. Oh, no. | Şuralarda biryerde bir eteğim olacaktı. Olamaz. | Sydney White-1 | 2007 | |
| Did you have a luggage mishap? | Valizler mi karıştı? | Sydney White-1 | 2007 | |
| No. Well, what about in that bag? | Hayır. Peki, ya o çanta? | Sydney White-1 | 2007 | |
| Oh. Oh, this bag. | Ha, bu çanta. | Sydney White-1 | 2007 |