Search
English Turkish Sentence Translations Page 157810
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| He rang me to say he had to leave. | Beni aradı, gitmesi gerekiyormuş. | Swindled-1 | 2004 | |
| He's back tomorrow. | Yarın geri dönecek. | Swindled-1 | 2004 | |
| I was calling his cell phone, but he's out of range. | Cep telefonunu aradım, ancak ulaşamadım. | Swindled-1 | 2004 | |
| Tomorrow, when he gets off the plane, | Yarın, uçaktan inince, | Swindled-1 | 2004 | |
| I want someone to meet him and stick with him! | birisi onu karşılasın ve yanından hiç ayrılmasın! | Swindled-1 | 2004 | |
| I was going to go, he's staying with me. | Ben gidecektim, benimle kalıyor. | Swindled-1 | 2004 | |
| Pick him up, but put him in an hotel. | Onu karşıla, bir otele yerleştir. | Swindled-1 | 2004 | |
| That's it for today. | Bugünük bu kadar. | Swindled-1 | 2004 | |
| Hang on, I want a word. Yes, of course. | Sen kal, söyleyeceklerim var. Tabi. | Swindled-1 | 2004 | |
| I meant Pilar. | Pilar'ı kastettim. | Swindled-1 | 2004 | |
| Be wary when Federico starts to trust Pilar too much. | Federico, Pilar'a aşırı güvenmeye başlarsa, işte o zaman kaygılan. | Swindled-1 | 2004 | |
| Poor Fingers' words. | Zavallı Cepçi'nin sözleriydi. | Swindled-1 | 2004 | |
| I had to know at all times what those two were doing. | İkisinin neler çevirdiğinden haberim olmalıydı. | Swindled-1 | 2004 | |
| I could only control one. I made it up with Gypsy, | Birisiyle ben ilgileniyordum. Diğerini Çingene'ye devrettim, | Swindled-1 | 2004 | |
| and he took care of Pilar. | Pilar'la da o ilgileniyordu. | Swindled-1 | 2004 | |
| Follow her. | Takip et. | Swindled-1 | 2004 | |
| My feet are so sore! | Ayağıma kara sular indi! | Swindled-1 | 2004 | |
| I have to admit he surprised me. | Kabul etmeliyim ki beni şaşırttı. | Swindled-1 | 2004 | |
| He was good. Like a stoned Colombo without dandruff. | İyi iş çıkardı. Başında kepeği eksik Colombo da diyebiliriz. | Swindled-1 | 2004 | |
| A bit of practice and he could get through keyholes. | Birkeç alıştırmadan sonra, anahtar deliğinden bile girebilirdi. | Swindled-1 | 2004 | |
| You haven't thought for even a moment | Sen ve benim biraz daha fazla kazanmamız... | Swindled-1 | 2004 | |
| that it would be fair if you and I got a bit more? | adil olmaz mı? | Swindled-1 | 2004 | |
| Leave it, Pilar, don't keep on. | Boş ver, Pilar, uzatma. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'm worried by Fingers' death. Why? | Cepçi'nin ölümü canımı sıkıyor. Neden? | Swindled-1 | 2004 | |
| Everyone thinks he was killed. | Herkes öldürüldüğünü düşünüyor. | Swindled-1 | 2004 | |
| That's ridiculous. | Ama bu çok mantıksız. | Swindled-1 | 2004 | |
| They don't think so. | Onlara göre öyle. | Swindled-1 | 2004 | |
| Who are they? The ones you trust so much. | Onlar da kimmiş? Çok güvendiğin kişiler. | Swindled-1 | 2004 | |
| They think someone killed him, | Birisinin onu öldürdüğüne inanıyorlar, | Swindled-1 | 2004 | |
| and then put him in bed to fake a natural death. | sonra da sıradan bir ölüm gibi görünsün diye yatağa koymuşlar. | Swindled-1 | 2004 | |
| Who'd bother doing an autopsy on an old drunk? | İhtiyar bir ayyaşa kim otopsi yaptırır ki? | Swindled-1 | 2004 | |
| But all that is just nonsense. | Hepsi zırvalamış. | Swindled-1 | 2004 | |
| No. When Ernesto found him he had his head on the pillow. | Hayır. Ernesto ihtiyarı bulduğunda, başının altında yastık varmış. | Swindled-1 | 2004 | |
| Fingers couldn't sleep like that. | Cepçi o şekilde uyuyamazdı. | Swindled-1 | 2004 | |
| Since when are you so close to the boy? | Ne zamandır delikanlıya bu kadar yakınsın? | Swindled-1 | 2004 | |
| Forget about the boy. | Çocuğu boşver. | Swindled-1 | 2004 | |
| The others all know Ernesto's theory too. | Diğerlerinin hepsi de, Ernesto'nun teorisinden haberdar. | Swindled-1 | 2004 | |
| I asked since when are you so close to the boy? | Sana; "Ne zamandır delikanlıya bu kadar yakınsın?" dedim. | Swindled-1 | 2004 | |
| And they think you're the murderer. | Ayrıca katilin sen olduğunu düşünüyorlar. | Swindled-1 | 2004 | |
| Did he tell you if the Church Committee had decided? | Kilise komitesinin kararını söyledi mi sana? | Swindled-1 | 2004 | |
| He just summoned us. | Haberimiz yok, çağırdı, biz de geldik. | Swindled-1 | 2004 | |
| Where's Pilar? She couldn't come. | Pilar nerede? Gelemeyecek. | Swindled-1 | 2004 | |
| Why in a park? Doesn't it seem strange? | Niye parkta buluşuyoruz? Bir tuhaflık var? | Swindled-1 | 2004 | |
| I don't know. He's the first priest I know. | Bilmem. Tanıdığım ilk rahip bu. | Swindled-1 | 2004 | |
| In life, you have to know how to win and lose. | Hayatta, kazanmayı da kaybetmeyi de kabullenebilmeniz gerekir. | Swindled-1 | 2004 | |
| You can't be in business all day trying to win. | Her gün kazanmayı düşünerek işe devam edemezsiniz. | Swindled-1 | 2004 | |
| When you want to win at all costs you might make mistakes | "Her ne pahasına olursa olsun kazanayım" derseniz, hata yapmanız kaçınılmaz olur, | Swindled-1 | 2004 | |
| which is serious if you use other people's money. | eğer başkalarının parasını kullanıyorsanız, iş daha da ciddileşebilir. | Swindled-1 | 2004 | |
| Can I talk to you? It's important. | Konuşabilir miyiz? Önemli bir şey. | Swindled-1 | 2004 | |
| Yes, of course. | Tabi, gelsene. | Swindled-1 | 2004 | |
| What's so important? | Neymiş bu kadar önemli olan? | Swindled-1 | 2004 | |
| Federico. What about him? | Federico. Nesi var? | Swindled-1 | 2004 | |
| At first I couldn't believe it, but you were right. | Başta inanamadım, ama haklıymışsın. | Swindled-1 | 2004 | |
| Someone killed Fingers. | Birisi Cepçi'yi öldürmüş. | Swindled-1 | 2004 | |
| And that someone is Federico. | Bu kişi de Federico'nun ta kendisi. | Swindled-1 | 2004 | |
| How do you know? | Nerden anladın? | Swindled-1 | 2004 | |
| When I said you thought it was murder, he didn't flinch. | Cinayet olabileceğini söylediğimde, hiç ürkmedi. | Swindled-1 | 2004 | |
| He didn't say a word of sympathy. | Ağzından, acıma içeren bir tek cümle dökülmedi. | Swindled-1 | 2004 | |
| He just looked. | Öylece baktı bana. | Swindled-1 | 2004 | |
| A look isn't enough to blame someone. | Birisini suçlayabilmek için, bir bakış yeterli değildir. | Swindled-1 | 2004 | |
| I saw that look the other night when he threatened the old man. | Bir önceki gece ihtiyarı tehdit ederken yüzünde aynı ifade vardı. | Swindled-1 | 2004 | |
| If he killed Fingers... | Eğer Cepçi'yi öldürdüyse... | Swindled-1 | 2004 | |
| We'll be all right. | Sakin olalım. | Swindled-1 | 2004 | |
| I hope you're right. | Umarım haklı çıkarsın. | Swindled-1 | 2004 | |
| This will complicate our lives. | Bu, hayatımızı daha da karıştırabilir. | Swindled-1 | 2004 | |
| Yours, maybe. | Seninkini, belki. | Swindled-1 | 2004 | |
| Sorry I'm late. I went for a walk and got distracted. | Geç kaldım, kusura bakmayın. Kafa dağıtmak için biraz dolaştım. | Swindled-1 | 2004 | |
| Has the Committee met? | Komite toplandı mı? | Swindled-1 | 2004 | |
| Gentlemen, no. | Beyler, malesef. | Swindled-1 | 2004 | |
| I understood the meeting was imminent. | Toplantının eli kulağında olduğunu düşünmüştüm. | Swindled-1 | 2004 | |
| You were right, but I decided not to summon the committee yet. | Öyleydi, fakat komiteyi toplamama kararı aldım. | Swindled-1 | 2004 | |
| I've received another offer. Isn't it incredible? | Başka bir teklifte bulunuldu. Sizce de inanılmaz değil mi? | Swindled-1 | 2004 | |
| They offered me 2,500 million. | 2,500 milyon teklif ettiler. | Swindled-1 | 2004 | |
| Who was it? | Teklifi kim yaptı? | Swindled-1 | 2004 | |
| Confidential information. | Gizli bilgi. | Swindled-1 | 2004 | |
| Fucking secret of confession. | Günah çıkarma gibi gizli tutulacak. | Swindled-1 | 2004 | |
| So why bring us here? | Öyleyse niye çağırdın bizi? | Swindled-1 | 2004 | |
| I took the liberty of checking up on you, | Sizi biraz araştırdım, | Swindled-1 | 2004 | |
| and I noticed particularly the huge profits | özellikle Federico'nun... | Swindled-1 | 2004 | |
| which Federico has had in the last two years | son iki yılda arsa alım satımından... | Swindled-1 | 2004 | |
| in buying and selling land. | büyük paralar kazanması ilgimi çekti. | Swindled-1 | 2004 | |
| You need a special gift to buy at one peseta | Tabiri caizse, bire aldığınızı, ertesi ay... | Swindled-1 | 2004 | |
| and sell a month later for five, if I may say so. | beşe satmada üstünüze yok. | Swindled-1 | 2004 | |
| Why not get to the point? | Sadede gelelim! | Swindled-1 | 2004 | |
| The committee's decision will depend on the best offer. | Komitenin kararı, en iyi tekliften yana olacaktır. | Swindled-1 | 2004 | |
| But I'm the only one who knows there are two. | Ancak iki teklif olduğunu bilen tek kişi benim. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'd be willing to have the committee accept 1,300 | Komite'nin arsa satışında 1,300'e razı olacağını | Swindled-1 | 2004 | |
| for the land | düşünüyüyorum, | Swindled-1 | 2004 | |
| on condition that you give me 1,200 | tabi benim hesabıma 1,200 | Swindled-1 | 2004 | |
| deposited in a few accounts I'd be happy to give you. | yatırırsanız, neden olmasın. | Swindled-1 | 2004 | |
| No, you've gone crazy. | Hayır, deli misin sen! | Swindled-1 | 2004 | |
| don't you think the conditions are excessive? | koşullar biraz ağır değil mi sizce de? | Swindled-1 | 2004 | |
| I'm sure that with your gift, | Bu yeteneğinizle, | Swindled-1 | 2004 | |
| you can multiply the loaves and fishes by ten. | iki katına satabileceğinizden eminim. | Swindled-1 | 2004 | |
| Orozco! | Orozco! | Swindled-1 | 2004 | |
| At last! We have to talk. | Artık konuşmamız gerek. | Swindled-1 | 2004 | |
| I can't now, Martinez. Yes, you can. | Şu an olmaz Martinez. Evet, olur. | Swindled-1 | 2004 | |
| The health report has arrived, we're in trouble! | Sağlık raporu elimize ulaştı, başımız belada! | Swindled-1 | 2004 | |
| You knew that. | Bunu biliyordun zaten. | Swindled-1 | 2004 | |
| Federico is expecting us. Just a moment. | Federico bizi bekliyor. Bir dakikaya dönerim. | Swindled-1 | 2004 |