• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 155905

English Turkish Film Name Film Year Details
l can come back. No, no. You're all right. Daha sonra gelebilirim. Hayır, hayır. Önemli değil. Daha sonra gelebilirim. Hayir, hayir. Onemli degil. Daha sonra gelebilirim. Hayır, hayır. Önemli değil. Stay-1 2005 info-icon
l don't mind. Do you know Dr. Patterson? Benim için sakıncası yok. Dr. Patterson'ı tanıyor musun? Benim icin sakincasi yok. Dr. Patterson'i taniyor musun? Benim için sakıncası yok. Dr. Patterson'ı tanıyor musun? Stay-1 2005 info-icon
No. Pleased to meet you. Hayır. Tanıştığımıza memnun oldum. Hayir. Tanistigimiza memnun oldum. Hayır. Tanıştığımıza memnun oldum. Stay-1 2005 info-icon
What's the matter, Henry? Sorun ne, Henry? Stay-1 2005 info-icon
What the fuck? Bu da ne böyle? Bu da ne boyle? Bu da ne böyle? Stay-1 2005 info-icon
What are you doing here? Burada ne arıyorsun? Burada ne ariyorsun? Burada ne arıyorsun? Stay-1 2005 info-icon
We're playing chess. Satranç oynuyoruz. Satranc oynuyoruz. Satranç oynuyoruz. Stay-1 2005 info-icon
You're dead. Sen öldün. Sen oldun. Sen öldün. Stay-1 2005 info-icon
Sam? l watched you die. Sam? Ölümünü izledim. Sam? Olumunu izledim. Sam? Ölümünü izledim. Stay-1 2005 info-icon
Sam, we'll finish this game later. Sam, bu oyunu daha sonra bitiririz. Stay-1 2005 info-icon
Where are you going? Henry, take a seat. Nereye gidiyorsun? Henry, otur biraz. Stay-1 2005 info-icon
Why'd you come back? Do you know Leon? Neden geri geldin? Leon'u tanıyor musun? Neden geri geldin? Leon'u taniyor musun? Neden geri geldin? Leon'u tanıyor musun? Stay-1 2005 info-icon
What did he say to you? Did he say something about me? Sana ne söyledi? Benim hakkımda bir şey söyledi mi? Sana ne soyledi? Benim hakkimda bir sey soyledi mi? Sana ne söyledi? Benim hakkımda bir şey söyledi mi? Stay-1 2005 info-icon
No, he didn't say anything about you. l don't think Leon even knows you. Hayır, senin hakkında bir şey söylemedi. Leon'un seni tanıdığını bile sanmıyorum. Hayir, senin hakkinda bir sey soylemedi. Leon'un seni tanidigini bile sanmiyorum. Hayır, senin hakkında bir şey söylemedi. Leon'un seni tanıdığını bile sanmıyorum. Stay-1 2005 info-icon
He knows me. Beni tanıyor. Beni taniyor. Beni tanıyor. Stay-1 2005 info-icon
Now, listen, l've known Leon a long time. He doesn't have any children. Şimdi, dinle, Leon'u uzun zamandır tanırım. Onun hiç çocuğu yok. Simdi, dinle, Leon'u uzun zamandir tanirim. Onun hic cocugu yok. Şimdi, dinle, Leon'u uzun zamandır tanırım. Onun hiç çocuğu yok. Stay-1 2005 info-icon
Don't say that! Don't fuckin' say that to me! Böyle konuşma! Sakın bana böyle bir şey söyleme! Boyle konusma! Sakin bana boyle bir sey soyleme! Böyle konuşma! Sakın bana böyle bir şey söyleme! Stay-1 2005 info-icon
Do you think l don't recognize my own father? Kendi babamı tanımayacağımı mı zannediyorsun? Kendi babami tanimayacagimi mi zannediyorsun? Kendi babamı tanımayacağımı mı zannediyorsun? Stay-1 2005 info-icon
You told me your father was dead. He is dead. Bana babanın öldüğünü söylemiştin. Ölü zaten. Bana babanin oldugunu soylemistin. Olu zaten. Bana babanın öldüğünü söylemiştin. Ölü zaten. Stay-1 2005 info-icon
He's dead, and that's him walkin' out the fuckin' door! Ölü ve kahrolası kapıdan dışarı yürüyen de o! Olu ve kahrolasi kapidan disari yuruyen de o! Ölü ve kahrolası kapıdan dışarı yürüyen de o! Stay-1 2005 info-icon
The man walking out the door is alive and well. Kapıdan dışarı çıkan adam hayatta ve iyi. Kapidan disari cikan adam hayatta ve iyi. Kapıdan dışarı çıkan adam hayatta ve iyi. Stay-1 2005 info-icon
l saw all the blood, and l watched him die. Tüm o kanı gördüm ve onun ölüşünü izledim. Tum o kani gordum ve onun olusunu izledim. Tüm o kanı gördüm ve onun ölüşünü izledim. Stay-1 2005 info-icon
l did it. Ben yaptım. Ben yaptim. Ben yaptım. Stay-1 2005 info-icon
Maybe you hurt someone, but not Leon. Belki birini yaraladın; ama Leon'u değil. Belki birini yaraladin; ama Leon'u degil. Belki birini yaraladın; ama Leon'u değil. Stay-1 2005 info-icon
Who did you hurt? Your father? Kimi yaraladın? Babanı mı? Kimi yaraladin? Babani mi? Kimi yaraladın? Babanı mı? Stay-1 2005 info-icon
l don't remember. Hatırlamıyorum. Hatirlamiyorum. Hatırlamıyorum. Stay-1 2005 info-icon
Sometimes we don't want to remember, but l think you have to try. Bazen hatırlamak istemeyiz; ama sanırım denemek zorundasın. Bazen hatirlamak istemeyiz; ama sanirim denemek zorundasin. Bazen hatırlamak istemeyiz; ama sanırım denemek zorundasın. Stay-1 2005 info-icon
Fuck you! What the fuck do you know! Defol git! Sen ne halt bilirsin ki?! Stay-1 2005 info-icon
You don't know anything! Everything you know is a fuckin' lie! Hiçbir şey bilmiyorsun! Bildiğin her şey kahrolası bir yalan! Hicbir sey bilmiyorsun! Bildigin her sey kahrolasi bir yalan! Hiçbir şey bilmiyorsun! Bildiğin her şey kahrolası bir yalan! Stay-1 2005 info-icon
All right? Okay. Tamam mı? Tamam. Tamam mi? Tamam. Tamam mı? Tamam. Stay-1 2005 info-icon
Tell me what the truth is. O halde bana doğruyu söyle. O halde bana dogruyu soyle. O halde bana doğruyu söyle. Stay-1 2005 info-icon
Your troubles will cease, and fortune will smile upon you. Dertlerin sona erecek ve talih sana gülümseyecek. Dertlerin sona erecek ve talih sana gulumseyecek. Dertlerin sona erecek ve talih sana gülümseyecek. Stay-1 2005 info-icon
Yes, Henry. Evet, Henry. Stay-1 2005 info-icon
Henry, are you there? Henry, orada mısın? Henry, orada misin? Henry, orada mısın? Stay-1 2005 info-icon
Here we go. İşte oldu. İste oldu. İşte oldu. Stay-1 2005 info-icon
Stay with me, okay? Listen to my voice, Henry. Benimle kal, tamam mı? Sesimi dinle Henry. Benimle kal, tamam mi? Sesimi dinle Henry. Benimle kal, tamam mı? Sesimi dinle Henry. Stay-1 2005 info-icon
Stay with us here, all right? ls that your voice? Burada bizimle kal, tamam mı? Bu senin sesin mi? Burada bizimle kal, tamam mi? Bu senin sesin mi? Burada bizimle kal, tamam mı? Bu senin sesin mi? Stay-1 2005 info-icon
l didn't leave that message. O mesajı ben bırakmadım. O mesaji ben birakmadim. O mesajı ben bırakmadım. Stay-1 2005 info-icon
Probably someone who sounds exactly like you. Büyük ihtimalle sesi tıpkı senin gibi birisi. Buyuk ihtimalle sesi tipki senin gibi birisi. Büyük ihtimalle sesi tıpkı senin gibi birisi. Stay-1 2005 info-icon
So what do we do now? Öyleyse, ne biliyoruz? Oyleyse, ne biliyoruz? Öyleyse, ne biliyoruz? Stay-1 2005 info-icon
Not much we can do at this point. Şu noktada yapılabilecek pek bir şey değil. Su noktada yapilabilecek pek bir sey degil. Şu noktada yapılabilecek pek bir şey değil. Stay-1 2005 info-icon
We don't have the resources or the manpower for a stakeout or anything like that. Kaynağımız ya da gözetleme veya onun gibi bir şey için yeterli adamımız yok. Kaynagimiz ya da gozetleme veya onun gibi bir sey icin yeterli adamimiz yok. Kaynağımız ya da gözetleme veya onun gibi bir şey için yeterli adamımız yok. Stay-1 2005 info-icon
l'll notify the police, but they won't do anything. Polisi bilgilendireceğim; ama bir şey yapmayacaklar. Polisi bilgilendirecegim; ama bir sey yapmayacaklar. Polisi bilgilendireceğim; ama bir şey yapmayacaklar. Stay-1 2005 info-icon
Because they've got more important things to do than look for depressed college students. Çünkü depresif üniversite öğrencilerini aramaktan daha önemli işleri var. Cunku depresif universite ogrencilerini aramaktan daha onemli isleri var. Çünkü depresif üniversite öğrencilerini aramaktan daha önemli işleri var. Stay-1 2005 info-icon
Then l'll find him. O halde onu ben bulurum. Stay-1 2005 info-icon
Well, if you do, give me a call. Eğer bulursan beni ara. Eger bulursan beni ara. Eğer bulursan beni ara. Stay-1 2005 info-icon
We'll pick him up for you. But do me a favor, Sammy. Onu senin için alırız. Ama bana bir iyilik yap Sammy. Onu senin icin aliriz. Ama bana bir iyilik yap Sammy. Onu senin için alırız. Ama bana bir iyilik yap Sammy. Stay-1 2005 info-icon
The kid hears voices and carries a gun. Çocuk sesler duyuyor ve bir silah taşıyor. Cocuk sesler duyuyor ve bir silah tasiyor. Çocuk sesler duyuyor ve bir silah taşıyor. Stay-1 2005 info-icon
Watch your back. Arkanı kolla. Arkani kolla. Arkanı kolla. Stay-1 2005 info-icon
Mommy, is that man gonna die? Anne, şu adam ölecek mi? Anne, su adam olecek mi? Anne, şu adam ölecek mi? Stay-1 2005 info-icon
Come on, Bobby. We're gonna be late. Haydi, Bobby. Geç kalacağız. Haydi, Bobby. Gec kalacagiz. Haydi, Bobby. Geç kalacağız. Stay-1 2005 info-icon
You shouldn't run away from me like that, you little monkey. Yanımdan böyle ayrılmamalısın, seni küçük maymun. Yanimdan boyle ayrilmamalisin, seni kucuk maymun. Yanımdan böyle ayrılmamalısın, seni küçük maymun. Stay-1 2005 info-icon
But is he gonna die? Ama ölecek mi? Ama olecek mi? Ama ölecek mi? Stay-1 2005 info-icon
Listen to this. Şunu dinle. Sunu dinle. Şunu dinle. Stay-1 2005 info-icon
''Henry Letham has a fertile, powerful imagination. "Henry Letham'ın yaratıcı ve çok güçlü bir hayal gücü var. "Henry Letham'in yaratici ve cok guclu bir hayal gucu var. "Henry Letham'ın yaratıcı ve çok güçlü bir hayal gücü var. Stay-1 2005 info-icon
lf he maintains his concentration, he will create new worlds with his art.'' Konsantrasyonunu sağlayabilirse, sanatı ile yeni dünyalar yaratabilir." Konsantrasyonunu saglayabilirse, sanati ile yeni dunyalar yaratabilir." Konsantrasyonunu sağlayabilirse, sanatı ile yeni dünyalar yaratabilir." Stay-1 2005 info-icon
Jim O'Shea? Jim O'Shea mı? Jim O'Shea mi? Jim O'Shea mı? Stay-1 2005 info-icon
Professor O'Shea, yeah. How'd you know? Profesör O'Shea, evet. Nerden bildin? Profesor O'Shea, evet. Nerden bildin? Profesör O'Shea, evet. Nerden bildin? Stay-1 2005 info-icon
'CauseJim wants to fuck every cute boy in his class. Çünkü Jim sınıfındaki her sevimli çocukla yatmak istiyor. Cunku Jim sinifindaki her sevimli cocukla yatmak istiyor. Çünkü Jim sınıfındaki her sevimli çocukla yatmak istiyor. Stay-1 2005 info-icon
Did you ever hear of an artist named Tristan Reveur? Yeah, of course. Tristan Rêveur diye bir sanatçı duydun mu hiç? Evet, tabii ki. Tristan Rêveur diye bir sanatci duydun mu hic? Evet, tabii ki. Tristan Rêveur diye bir sanatçı duydun mu hiç? Evet, tabii ki. Stay-1 2005 info-icon
Do you like his work? l've never seen it. Nobody has. Çalışmalarını sever misin? Hiç görmedim ki. Hiç kimse görmedi. Calismalarini sever misin? Hic gormedim ki. Hic kimse gormedi. Çalışmalarını sever misin? Hiç görmedim ki. Hiç kimse görmedi. Stay-1 2005 info-icon
He burned all his paintings before he killed himself. Kendini öldürmeden önce bütün resimlerini yaktı. Kendini oldurmeden once butun resimlerini yakti. Kendini öldürmeden önce bütün resimlerini yaktı. Stay-1 2005 info-icon
He killed himself? Mm hmm. Kendini mi öldürdü? Kendini mi oldurdu? Kendini mi öldürdü? Stay-1 2005 info-icon
When he was 18, he told everyone he'd live three more years... 18 yaşındayken, üç yıl daha yaşayacağını söyledi... 18 yasindayken, uc yil daha yasayacagini soyledi... 18 yaşındayken, üç yıl daha yaşayacağını söyledi... Stay-1 2005 info-icon
then go to New York and kill himself. ...ve New York'a gidip kendini öldüreceğini. ...ve New York'a gidip kendini oldurecegini. ...ve New York'a gidip kendini öldüreceğini. Stay-1 2005 info-icon
And that's exactly what he did. Left a one line note: Ve aynen öyle yaptı. Tek satır bir not bıraktı: Ve aynen oyle yapti. Tek satir bir not birakti: Ve aynen öyle yaptı. Tek satır bir not bıraktı: Stay-1 2005 info-icon
''Un suicide elegant est l'oeuvre d'art finale.'' "Un suicide élégant est I'oeuvre d'art finale." Stay-1 2005 info-icon
''An elegant suicide is the ultimate work of art.'' "Sade bir intihar en güçlü sanatsal çalışmadır." "Sade bir intihar en guclu sanatsal calismadir." "Sade bir intihar en güçlü sanatsal çalışmadır." Stay-1 2005 info-icon
Ah,Jesus. He's Henry's favorite artist. Tanrım. O Henry'nin en sevdiği sanatçı. Tanrim. O Henry'nin en sevdigi sanatci. Tanrım. O Henry'nin en sevdiği sanatçı. Stay-1 2005 info-icon
Of course he is. Elbette öyle. Elbette oyle. Elbette öyle. Stay-1 2005 info-icon
Let me talk to him. İzin ver onunla konuşayım. İzin ver onunla konusayim. İzin ver onunla konuşayım. Stay-1 2005 info-icon
Talk to him? First l've gotta find him. Onunla konuşmak mı? Önce onu bulmam gerek. Onunla konusmak mi? Once onu bulmam gerek. Onunla konuşmak mı? Önce onu bulmam gerek. Stay-1 2005 info-icon
He'll find you. He knows you can help him. That's exactly why he keeps coming back to you. O seni bulacak. Ona yardım edebileceğini biliyor. Bu yüzden her seferinde sana gelip duruyor. O seni bulacak. Ona yardim edebilecegini biliyor. Bu yuzden her seferinde sana gelip duruyor. O seni bulacak. Ona yardım edebileceğini biliyor. Bu yüzden her seferinde sana gelip duruyor. Stay-1 2005 info-icon
Well, even if he does, l can't let you talk to him. Gelse bile, onunla konuşmana izin veremem. Gelse bile, onunla konusmana izin veremem. Gelse bile, onunla konuşmana izin veremem. Stay-1 2005 info-icon
l'd violate every rule in the book. Kitaptaki her kuralı çiğnemiş olurum. Kitaptaki her kurali cignemis olurum. Kitaptaki her kuralı çiğnemiş olurum. Stay-1 2005 info-icon
So violate them. You have something, Sam. This kid trusts you. Sen de çiğne o zaman. Sende bir şey var Sam. Bu çocuk sana güveniyor. Sen de cigne o zaman. Sende bir sey var Sam. Bu cocuk sana guveniyor. Sen de çiğne o zaman. Sende bir şey var Sam. Bu çocuk sana güveniyor. Stay-1 2005 info-icon
But you've never stood where he's standing right now, and he knows that. Ama hiçbir zaman onun konumunda olmadın ve o bunu biliyor. Ama hicbir zaman onun konumunda olmadin ve o bunu biliyor. Ama hiçbir zaman onun konumunda olmadın ve o bunu biliyor. Stay-1 2005 info-icon
Yeah, but l treat people every day with conditions l've never experienced myself. Evet, ama her gün benim hiç yaşamadığım koşullara sahip insanları tedavi ediyorum. Evet, ama her gun benim hic yasamadigim kosullara sahip insanlari tedavi ediyorum. Evet, ama her gün benim hiç yaşamadığım koşullara sahip insanları tedavi ediyorum. Stay-1 2005 info-icon
You know, the day l did it... Benim yaptığım günü biliyorsun. Benim yaptigim gunu biliyorsun. Benim yaptığım günü biliyorsun. Stay-1 2005 info-icon
l took two razor blades to the bathtub. Küvete girerken iki tane jilet aldım. Kuvete girerken iki tane jilet aldim. Küvete girerken iki tane jilet aldım. Stay-1 2005 info-icon
Because l knew that once l started to bleed, l'd get weak... Çünkü kanamaya başladığım zaman zayıf düşecektim... Cunku kanamaya basladigim zaman zayif dusecektim... Çünkü kanamaya başladığım zaman zayıf düşecektim... Stay-1 2005 info-icon
and l didn't want to drop one blade and leave myself half done. ...ve bir tane jileti düşürüp de işi yarım bırakmak istemiyordum. ...ve bir tane jileti dusurup de isi yarim birakmak istemiyordum. ...ve bir tane jileti düşürüp de işi yarım bırakmak istemiyordum. Stay-1 2005 info-icon
Can you imagine hating your life so much... Kendi hayatından o kadar nefret etmeyi ve bu yüzden... Kendi hayatindan o kadar nefret etmeyi ve bu yuzden... Kendi hayatından o kadar nefret etmeyi ve bu yüzden... Stay-1 2005 info-icon
that you want to bring a backup razor? ...yanında yedek bir jilet getirmeyi hayal edebiliyor musun? ...yaninda yedek bir jilet getirmeyi hayal edebiliyor musun? ...yanında yedek bir jilet getirmeyi hayal edebiliyor musun? Stay-1 2005 info-icon
So what do l tell him? Ona ne söyleyeceğim o zaman? Ona ne soyleyecegim o zaman? Ona ne söyleyeceğim o zaman? Stay-1 2005 info-icon
There's too much beauty to quit. Bırakıp gitmemek için çok fazla güzellik var. Birakip gitmemek icin cok fazla guzellik var. Bırakıp gitmemek için çok fazla güzellik var. Stay-1 2005 info-icon
Tell him that. There's too much goddamn beauty. Ona bunu söyle. Bırakıp gitmemek için çok fazla kahrolası güzellik var. Ona bunu soyle. Birakip gitmemek icin cok fazla kahrolasi guzellik var. Ona bunu söyle. Bırakıp gitmemek için çok fazla kahrolası güzellik var. Stay-1 2005 info-icon
Eat something. Bir şeyler ye. Bir seyler ye. Bir şeyler ye. Stay-1 2005 info-icon
l'm not hungry. Aç değilim. Ac degilim. Aç değilim. Stay-1 2005 info-icon
Eat your fortune cookie. Talih kurabiyeni ye. Stay-1 2005 info-icon
lt's yours. Bu seninki. Stay-1 2005 info-icon
''Your troubles will cease, and fortune will smile upon you.'' "Dertlerin sona erecek, ve talih sana gülümseyecek." "Dertlerin sona erecek, ve talih sana gulumseyecek." "Dertlerin sona erecek, ve talih sana gülümseyecek." Stay-1 2005 info-icon
Not a moment too soon. O kadar da çabuk değil. O kadar da cabuk degil. O kadar da çabuk değil. Stay-1 2005 info-icon
Beth, it's Sam. l didn't touch him. Beth, benim Sam. Onu kımıldatmadım. Beth, benim Sam. Onu kimildatmadim. Beth, benim Sam. Onu kımıldatmadım. Stay-1 2005 info-icon
Beth? Beth? l know you're not supposed to move Beth? Beth? Onları kımıldatmaman gerekiyor. Beth? Beth? Onlari kimildatmaman gerekiyor. Beth? Beth? Onları kımıldatmaman gerekiyor. Stay-1 2005 info-icon
l'm gonna turn on the light, okay? Işığı açacağım, tamam mı? Isigi acacagim, tamam mi? Işığı açacağım, tamam mı? Stay-1 2005 info-icon
l know Leon's been trying to get through to you. Leon'un sana ulaşmaya çalıştığını biliyorum. Leon'un sana ulasmaya calistigini biliyorum. Leon'un sana ulaşmaya çalıştığını biliyorum. Stay-1 2005 info-icon
And Toni. Ve Toni'nin. Stay-1 2005 info-icon
Oh,Jesus. Tanrım! Tanrim! Tanrım! Stay-1 2005 info-icon
Beth, are you gonna talk to me? Beth, benimle konuşacak mısın? Beth, benimle konusacak misin? Beth, benimle konuşacak mısın? Stay-1 2005 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 155900
  • 155901
  • 155902
  • 155903
  • 155904
  • 155905
  • 155906
  • 155907
  • 155908
  • 155909
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact