Search
English Turkish Sentence Translations Page 155551
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| Separated by a 12 symbol space. | 12 sembole yetecek boşlukla ayrılmış. 12 sembollük boşlukla ayrılmış durumda. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Look, it's... it's a puzzle. It's a prompt. | Bak, bu... bu bir bulmaca. Bir seri. Bak, bu bir bilmece. Bir soru. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Running pattern recognition software on the 12 symbol sequence. | 12 sembollük bölüm için düzen tanıma yazılımı çalıştırıyorum. 12 sembollük dizide örüntü tanıma yazılımı çalıştırıyorum. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Hopefully I can come up with a 12 symbol permutation | Umuyorum ki cihaza direkt olarak girebileceğim... Umarım cihazın içine gönderebileceğim... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| that I can feed directly back into the device. | ...12 sembollük bir permutasyon bulacağım. ...12 sembollük bir dizilim bulabilirim. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| And if I'm right... If we're right... | Ve eğer haklıysam... Eğer haklıysak... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| we unlock the alien laptop. | Uzaylı laptopunu açmış olacağız. ...uzaylı diz üstü bilgisayarının kilidini açacağız. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| You poached my private spot. | Özel yerimdesin. Özel yerime girmişsin. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| What I meant to say is | İma etmeye çalıştığım şey... Demek istediğim,... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| you discovered my little personal area. | ...benim küçük kişisel alanımı bulmuş olduğun. ...benim küçük kişisel alanımı keşfetmişsin. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| This is where I come to be alone with my thoughts. | Burası düşüncelerimle yalnız kalmak için geldiğim yer. Düşüncelerimle baş başa kalmak için buraya gelirim. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Do you mind sharing it? Not at all. | Paylaşmayı düşünür müsün? Elbette. Paylaşmak ister misin? Tabii ki. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| I wish I could stay here forever. | Keşke burada sonsuza kadar kalabilsem. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| By the way, I wanted to thank you for earlier today. | Bu arada, sana bugünkü sözlerin için teşekkür etmek istiyorum. Bu arada, bugün söylediklerin için teşekkür ederim. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| I took your advice. Are they backing down? | Tavsiyene uydum. Geri adım atacaklar mı? Tavsiyeni dinledim. Geri çekiliyorlar mı? | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Unlikely. | Zannetmiyorum. Pek olası değil. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| But at the very least, | Ama en azından... Ama en azından,... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| I have the satisfaction of knowing I went out swinging. | ...karşı çıkmanın verdiği hazzı aldım. ...savaşmadan pes etmeyeceğimi bilmekten memnunum. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| You're a good man, Richard. | Sen iyi bir adamsın, Richard. Sen iyi bir insansın, Richard. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| I really wish they could see that. | Keşke onlarda öyle düşünse. Keşke bunu onlar da görebilseler. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Vanessa, would you like to have dinner with me tonight? | Vanessa, bu akşam benimle akşam yemeği yer misin? Vanessa, bu gece benimle yemeğe çıkmak ister misin? | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| It would be my pleasure. | Memnun olurum. Çok memnun olurum. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| What time should I swing by to pick you up? | Ne zaman uğrayıp seni alayım? Seni kaçta alayım? | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| It might be easier if we just met up. | Orada buluşsak çok daha kolay olur. Karşılaşırsak daha kolay olur. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Mr. Woolsey, you're off radio. | Bay. Woolsey, telsiziniz kapalı. Bay Woolsey, telsiziniz kapalı. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Dr. McKay needs to see you right away. | Dr. McKay sizi hemen görmek istiyor. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| That is the historical, scientific, and technological records | Bu cihazda yok olmuş bir uygarlığın tarihsel, bilimsel ve... Bu, soyu tükenmiş bir medeniyetin tarihsel, bilimsel... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| of an extinct civilization, | ...teknolojik kayıtları var... ...ve teknolojik kayıtları... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| and if this device is any indication, | ...ve eğer bu cihaz bunun kanıtıysa... ...ve eğer bu cihaz bir delil olacaksa, | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| a highly advanced one at that. | ...hem de çok ileri bir tanesinin. ...çok gelişmiş olduklarını söyleyebiliriz. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| I mean, medical breakthroughs, specifications for advanced weaponry... | Demek istediğim, tıbbi gelişmeler, ileri düzey silahlar için şemalar... Yani, tıbbi buluşlar, gelişmiş silahların ayrıntıları... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| This is incredible. It is. | Bu inanılmaz. Öyle. Bu inanılmaz bir şey. Evet, öyle. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| I sense a "but". No, no, no. No, no, no. No "buts". | Sanki bir "ama" gelecekmiş gibi. Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır. "Ama"lar falan yok. Bir "Ama" geliyor gibi. Hayır, hayır. "Ama" yok. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| A "By the way", maybe. I'm listening. | Belki bir "bu arada" olabilir. Dinliyorum. Bir "Bu arada" olabilir. Dinliyorum. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Like I said, the device contains the records | Dediğim gibi, bu cihaz... Söylediğim gibi, bu cihaz uzun zaman önce yok olmuş... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| for a long dead civilization. | ...uzun süredir ölmüş olan bir uygarlığın kayıtlarını tutuyor. ...bir medeniyetin kayıtlarını içeriyor. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| But it also contains the chemical building blocks | Ama aynı zamanda silikon bazlı bir yaşam formu için... Ama aynı zamanda silikon temelli bir yaşam biçiminin... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| for a silicon based lifeform. | ...kimyasal inşa bloklarını da barındırıyor. ...kimyasal temel yapıtaşlarını da içeriyor. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| What does that mean? This device was designed | O ne anlama geliyor? Bu cihaz gezegenleri... Bu ne demek oluyor? Bu cihaz, gezegenleri... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| to seed planets with organisms | ...zamanla evrimleşerek bilinçli hale gelecek... ...zamanla akıllı bir ırka evrimleşecek olan... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| that would, in time, evolve into a sentient race. | ...organizmalarla doldurmak için. ...organizmalarla tohumlamak için tasarlanmış. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Once that sentient race reached a certain level of maturity, | O bilinçli ırk belli bir akli olgunluk seviyesine eriştiğinde... Akıllı ırk belli bir zihinsel olgunluğa eriştiğinde,... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| they could then benefit from the information left for them by their | ...yok olmuş ataları tarafından kendileri için bırakılmış... ...o zaman soyları tükenmiş atalarının onlara bıraktıkları... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| extinct ancestors. | ...bilgiden yararlanabilecekler. ...bilgilerden yararlanabilecekler. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| So what happened? I'm not sure. | Peki ne olmuş? Emin değilim. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Obviously, they didn't complete their journey. | Görünüşe göre, seyahatlerini tamamlayamamışlar. Belli ki, yolculuklarını tamamlayamamışlar. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| They ended up here instead. Still, with the help of the Daedalus, | Onun yerine buraya düşmüşler. Yine de, Daedalus'un yardımıyla... Onun yerine buraya gelmişler. Yine de Daedalus'un yardımıyla,... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| we could ensure that it finally reached its target destination. | ...hedefine ulaştığından emin olabiliriz. ...hedefine ulaşmasını sağlayabiliriz. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Okay, let's copy the data and then send it on its way. | Tamam, haydi verileri kopyalayıp cihazı yoluna yollayalım. Tamam. Veriyi kopyalayıp gönderelim. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Which is where the "Oh, by the way" comes in. | İşte tam burada "bu arada" geliyor. İşte tam buraya "Bu arada" lafı giriyor. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Look, this device is set up in such a way that accessing the data | Bak, bu cihaz öyle bir ayarlanmış ki... Bakın, bu cihaz öyle şekilde tasarlanmış ki, içindeki veriye ulaşmak... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| would do irreparable damage to the biological samples. | ...veriye giriş yapmak, biyolojik örneklere tamir edilemez hasarlar veriyor. ...biyolojik numunelere onarılamaz hasar verecektir. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| In other words, it's either/or? | Başka bir değişle, öyle veya böyle mi? Diğer bir deyişle, durum "ya... ya da..." şeklinde. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Either we take the data or we send it on its way. | Ya verileri alırız ya da cihazı yoluna yollarız. Ya verileri çıkarırız, ya da cihazı göndeririz. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| We can't do both. | İkisini birden yapamayız. İkisini bir den yapamayız. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| You disappoint me, John. | Beni hayal kırıklığına uğrattın, John. Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun, John. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| I didn't think you'd be this easy to break. | Senin bu kadar kolay pes edeceğini hiç sanmıyordum. Senin iradeni kırmanın bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Even those two scientists you came with put up more of a fight... | O beraber geldiğin iki bilim adamı bile... O iki bilim adamı bile daha fazla mücadele ettiler... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| before we killed them. | ...onları öldürmeden önce daha çok karşı koydular. ...biz onları öldürmeden önce. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Just another two you couldn't save. | Kurtaramadığın iki kişi daha. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| We're done. | Bitirdik. Yaptık. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| It's operational? | Çalışıyor mu? | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| We used the genetic material to initiate it. | Genetik maddeyi kullanarak çalıştırdık. Çalıştırmak için genetik materyali kullandık. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| You hear that, Sheppard? We've got the Jumper... | Duydun mu, Sheppard? Jumper'ı çalıştırdık... Duydun mu, Sheppard? Jumper'ı ele geçirdik. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Sir, we can come back and deal with him once we're done with Atlantis. | Efendim, Atlantis'le işimiz bitince onun icabına bakabiliriz. Efendim, Atlantis'i hallettikten sonra geri dönüp onun icabına bakarız. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| We deal with him now. Find him and kill him. | Onu şimdi halledeceğiz. Onu bulup öldüreceğiz. Onun icabına şimdi bakacağız. Onu bulup öldürün. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Hello, Ellen. | Merhaba, Ellen. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Hello... you. | Merhaba... sen. Sana da merhaba. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Amelia, could you please do me a favor | Amelia, bana bir iyilik yapıp... Amelia, bana bir iyilik yapıp Dr. Vanessa... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| and pass on a message to Dr. Vanessa Conrad? | ...Dr. Vanessa Conrad'a bir mesaj yollayabilir misin? ...Conrad'a bir mesaj iletebilir misin? | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| She's in one of the science departments. | Bilim bölümlerinden birinde. Bilim departmanlarından birinde. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Please tell her that, given Dr. McKay's recent findings, | Lütfen ona, Dr. McKay'in son buluşları neticesinde... Ona de ki, Dr. McKay'in son bulgularına göre, bugünkü akşam yemeği... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| we may have to reschedule our dinner tonight. | ...bu akşamki yemeğimizi başka bir güne ertelememiz gerektiğini söyle. ...randevumuzu yeniden planlamamız gerekebilir. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Dr. Conrad? Are you sure, sir? | Dr. Conrad mı? Emin misiniz, efendim? | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Better yet, why don't you just tell me where her quarters are? | Onun yerine, neden bana onun odasının nerede olduğunu söylemiyorsun? En iyisi, bana odasının nerede olduğunu söyler misin? | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| I suppose it's only proper that I tell her personally. | Sanırım ona şahsen söylemem daha uygun olur. Sanırım ona şahsen söylemem daha iyi olacaktır. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| There's nothing here, sir. | Burada öyle bir şey yok,efendim. Burada hiçbir şey yok, efendim. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| She hasn't been assigned quarters yet? | Kendisine daha bir oda verilmemiş mi? Daha bir odaya yerleşmemiş mi? | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| No sir, according to this, there's no Dr. Conrad on Atlantis. | Hayır efendim, buna göre, Atlantis'te Dr. Conrad diye biri yok. Hayır efendim, buraya göre, Atlantis'te Dr. Conrad diye biri yok. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Amelia, the woman I was talking to | Amelia, daha önce yanıma geldiğinde... Amelia, bugün bana seslendiğinde... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| when you approached me earlier today... | ...konuştuğum kadın vardı ya. ...yanımda duran kadından bahsediyorum. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Sir? On the balcony. | Efendim? Balkonda. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| The woman I was speaking with when you delivered the message from Dr. McKay. | Sen bana Dr. McKay'den bir mesaj iletirken konuştuğum kadın. Dr. McKay'in mesajını bana iletmeden önce konuştuğum kadın. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| She probably left before I got there, sir. | Ben oraya gelmeden gitmiş olmalı, efendim. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| When I approached you on the balcony, you were alone. | Balkonda yanınıza geldiğimde, yalnızdınız. Balkonda size seslendiğimde, yalnızdınız. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| There's nothing wrong with you. | Senin hiçbir şeyin yok. Sende hiçbir sorun yok. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| What's going on? I'll let you know in a second. | Neler oluyor? Sana birazdan söyleyeceğim. Neler oluyor? Birazdan haber veririm. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| I'm just looking over your results. She won't find anything. | Sadece testlerine bakıyordum. Hiçbir şey bulamayacak. Sadece sonuçlarınıza bakıyorum. Bir şey bulamayacak. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| According to this, you're fine. Perfectly normal. | Buna göre, bir şeyin yok. Tamamıyla normalsin. Bu sonuçlara göre, bir şeyiniz yok. Her şey mükemmel. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| See? Then what is going on? | Gördün mü? Öyleyse neler oluyor? Gördün mü? O zaman sorun ne? | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Why isn't your name in the database? | Neden adın veritabanında yok? İsmin neden veritabanında yok? | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Why couldn't Amelia see you earlier today? | Neden Amelia seni göremedi? Amelia bugün seni neden göremedi? | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| I'm pretty sure my name is in the database. | Adımın veritabanından olduğundan oldukça eminim. İsmimin veri tabanında olduğuna eminim. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| And as for Amelia, if she has a medical concern, | Amelia'ya gelince, eğer tıbbi bir endişesi varsa... Ve Amelia'ya gelince, eğer tıbbi bir sorunu varsa,... | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| there's no reason why she shouldn't see me. | ...beni görmemesi için bir neden yok. ...beni görmeye gelmemesi için bir neden yok. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| When did she come by? She can't see me, Richard. | Ne zaman uğradı? Beni göremez, Richard. Ne zaman geldi ki? Beni göremez, Richard. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Only you can see me. | Beni sadece sen görebilirsin. Sadece sen görebilirsin. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| I'd like to clarify the misunderstanding. | Yanlış anlaşılmayı ortadan kaldırmak isterim. Yanlış anlaşılmaya açıklık getireyim. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| I don't want her thinking I turned her away. | Onu geri çevirdiğimi düşünmesini istemem. Onu geri çevirdiğimi düşünmesini istemiyorum. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 | |
| Amelia's fine. I'll talk to her. | Amelia iyi. Onunla konuşurum. Amelia'nın bir şeyi yok. Onunla ben konuşurum. | Stargate: Atlantis Remnants-1 | 2008 |