• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 147828

English Turkish Film Name Film Year Details
Ah, here they are at last! Oh, thank God. All well? Ah, sonunda geldiler! Oh, Tanrıya şükür. İyi misiniz? İşte sonunda geldiler! Tanrıya şükür. İyiler mi? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Very well indeed, I should say! Çok iyi! Bana sorarsanız, oldukça iyiler. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Now, Mr Willoughby, I have found you out, in spite of all your tricks. Şimdi, Bay Willoughby, sizi anladım, bütün oyunlarınıza rağmen. Evet, Bay Willoughby, çevirdiğiniz bütün oyunlara rağmen sizi yakaladım. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I know where you've been all day. Bütün gün nerede olduğunuzu biliyorum. Bütün gün nereye kaybolduğunuzu biliyorum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Why, driving about the country in my curicle. arabamla kırda gezideydik. Neden ki, at arabamla etrafta dolaştık. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I thought everybody knew that, ma'am. Herkesin bunu bildiğini düşünmüştüm, bayan. Herkesin bunu bildiğini sanıyordum Bayan. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Yes, yes, Mr Impudence, but where did you drive to? Evet, evet, Bay İhtiyatsız, ama nereye gittiniz? Evet, Evet, Bay Numaracı, ama nereye gittiniz? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I hope you liked your house, Miss Marianne. umarım evini sevmişsindir,Bayan Marianne. umarım evini sevmişsindir, Bayan Marianne. Umarım evini sevmişsindir, Bayan Marianne. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It is a large one, I know. Büyük bir ev, biliyorum. Biliyorum, çok büyük bir ev. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
And when I come to see you, I hope you'll have new furnished it, Ve sizi görmeye geldiğimde,umarım mobilyaları değiştirmiş olursunuz, Ve sizi görmeye geldiğimde, umarım mobilyaları değiştirmiş olursunuz, Umarım, seni görmeye geldiğim zaman yeni mobilyalar edinmiş olursun. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
for it wanted it very much when I was there 6 years ago! ben 6 yıl önce oradayken bile buna ihtiyacı vardı! Zira 6 yıl önce oraya gittiğimde, evin buna ihtiyacı vardı. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
See how she blushes! And where is the harm in that? Bakın nasıl da kızarıyor! Ve bunda ne zarar var? Bakın, nasılda kızardı! Konunun bunla ne alakası var? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
We happened to be driving in that direction, O yönde gidiyorduk, Biz o yöne doğru gidiyorduk. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Miss Marianne Dashwood was curious to see the house Bayan Marianne Dashwood evi görmek istedi Sonra Bayan Marianne Dashwood evi merak etti. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
and I was happy to show it to her. ve ben de ona göstermekten memnun oldum. Ve ben de ona evi göstermekten çok mutlu oldum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
And that is the whole story. Ve bütün hikaye bu. İşte bütün hikaye budur. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
And if I am to blame, I submit myself for punishment. Ve eğer suçlanacaksam,teslim oluyorum. Ve eğer suçlanacaksam, teslim oluyorum. Eğer bunda bir kabahatim varsa, cezamı çekmeye hazırım. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Well. After such a frank confession I think we may be merciful. Pekala. Böyle açık bir itiraftan sonra biz de merhametli olabiliriz. Böyle bir itiraftan sonra, bizde bağışlayıcı olmalıyız. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
What do you say, my dear? Ne diyorsun, canım? Öyle değil mi, bayan? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Mrs Dashwood? Bayan Dashwood? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I am only glad that they are both here with us, safe and sound. Ben sadece ikisi de sağ salim burada bizimle olduğu için mutluyum. Ben sadece onların sağ salim yanımızda olmalarından mutluyum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I would have told you but I wanted to see his house and he wanted to show me. Size söylerdim ama evini görmek istedim ve o da göstermek istedi. Söylerdim elbette, ama evini görmek istedim ve o da göstermek istedi. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
If we were doing wrong I should have felt it at the time. Eğer hatalı olsaydık bunu o zaman hissederdim. Eğer hatalı olsaydık bunu hissederdim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It's exposed you Bu sizi Sir John ve Ama bu sizi... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
to some very impertinent remarks from Sir John and Mrs Jennings. Bayan Jennings'in küstah konuşmalarına maruz bıraktı. ...Bay John ve Bayan Jennings'in küstah yorumlarına maruz bıraktı. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Elinor, I don't care what those people think! Elinor, o insanların ne düşündüğü umurumda değil! Elinor o insanların ne düşündüğü umurumda değil! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
But I don't want you to disapprove of me. Ama senin beni tenkit etmeni istemiyorum. Sadece senin beni eleştirmeni istemiyorum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I don't disapprove of you. Seni tenkit etmiyorum. Seni eleştirmiyorum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Only some of your conduct. Sadece bazı davranışlarını. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Perhaps it was rather ill judged... Belki yanlış yargıladım... Belki düşüncesizlik ettim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
But oh, Ellie, I do love him! Ama, Ellie, onu seviyorum! Ama Eli, onu seviyorum! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
"And I have felt a presence, that disturbs me" "Bir varlık hissettim, beni rahatsız eden" "Bir varlık hissettim, yüce duyguların sevinciyle... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
"With the joy of elevated thoughts..." "Yüce duyguların sevinciyle..." ...beni rahatsız eden" Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
"A sense sublime, of something far more deeply interfused," "yüce akıl, her yere derinlemesine dolmuş," "Daha derinlere nüfuz eden yüce duygular" Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
"Whose dwelling is the light of setting suns," "mekanı doğan güneşin ışığı olan," "Mekanı doğan güneşin ışığı," Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
"And the round ocean..." "ve okyanusları..." "ve sonsuz okyanus..." Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
"... and the living air." "...ve havayı saran." "... ve yaşayan hava olan." Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Why do they not announce their engagement? Neden nişanlarını açıklamıyorlar? Neden nişanlarını ilan etmiyorlar? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Everything about their conduct suggests that they are engaged in private, Bütün davranışları kendi aralarında nişanlandıklarını gösteriyor, Bütün davranışları özel olarak nişanlandıklarını gösteriyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
so why do they not make it public? O zaman niye herkese açıklamıyorlar? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I know they are engaged. Nişanlandıklarını biliyorum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I know because he has a lock of her hair. Biliyorum çünkü elinde onun saçından bir parça var. Çünkü onda saçından bir bukle var. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I saw him take it, then he kissed it and folded it up in his handkerchief. Onu alırken gördüm,sonra onu öptü ve mendiliyle sardı. Onu alırken gördüm, sonra onu öptü ve mendiliyle sardı. Onu alırken gördüm, sonra onu öptü ve katlayıp mendiline sardı. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Margaret, would you tell Marianne it's time to come in. Margaret,Marianne'e içeri girme vaktinin geldiğini söyler misin. Margaret, Marianne'e içeri girme vaktinin geldiğini söyler misin. Margaret, Marianne'e içeri girme vakti geldi der misin? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
How could Marianne allow such an intimacy, unless they were engaged? Marianne bu kadar yakınlığa nasıl izin verebilir, nişanlı değillerse? Marianne bu samimiyete nasıl izin verebilir, tabi nişanlı değillerse? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Perhaps marriage might not be in their power for the present. Belki şimdilik evliliği karşılayamıyorlardır. Belki şu anda evliliği karşılayacak güçleri yoktur. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
But that's no reason why Willoughby shouldn't declare his intentions. Ama bu Willoughby'nin niyetini açıklamaması için bir neden değil. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Mrs Dashwood... Bayan Dashwood... Bayan Dashwood? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I shall be paying my respects to my aunt tomorrow morning. Yarın sabah teyzeme saygılarımı sunacağım. Yarın sabah teyzeme saygılarımı sunmaya gideceğim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I hope I may call tomorrow afternoon, at about four. Umarım yarın öğle zamanında buraya çağrılırım, dört civarında. Umarım yarın öğlen dört gibi gelmemde bir mahsur yoktur. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
First for a private conversation with Marianne and then for one with yourself? Önce Marianne'le özel bir bir konuşma, daha sonra sizinle konuşmak için? Önce Marianne'le, sonra da sizinle özel olarak konuşmak istiyorum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Yes... Yes, of course! Evet... Evet, elbette! Evet, evet elbette. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I'm tired. Why do people always make me go for walks with them? Yorgunum. İnsanlar neden beni onlarla yürüyüşe gitmem için zorluyorlar? Yoruldum. Neden herkes beni onlarla yürüyüşe çıkmam için zorluyor? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Because they love your company, my dear. Çünkü senin arkadaşlığını seviyorlar, canım. Çünkü arkadaşlığını seviyorlar canım. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I should say it is near half past four now, wouldn't you, Elinor? Saat neredeyse dört buçuk, değil mi, Elinor? Saat neredeyse dört buçuk olmuştur değil mi Elinor? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Look! There's Willoughby's horse! Bak! Willoughby'nin atı! Bakın bu Willoughby'nin atı! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Be careful, Meg! Dikkatli ol, Meg! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Marianne! We're home. Marianne! Eve geldik. Marianne biz geldik. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Is anything the matter with her? Ne sorunu var? Ona birşey mi oldu? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Is she ill? I hope not. Hasta mı? Umarım değildir. Hasta mı? Umarım değldir. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
She is a little upset... And I am extremely disappointed. Biraz üzgün...Ve ben son derece hayal kırıklığına uğradım. Biraz üzgün... Son derece hayal kırıklığına uğradım. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Disappoint?! She's never refused you? Mamma! Hayal kırıklığı mı! Seni reddetmedi değil mi? Anne! Hayal kırıklı... Sizi reddetmedi değil mi? Anne! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
My disappointment is that I am unable to stay in Devonshire any longer. Hayal kırıklığım artık Devonshire'da kalamayacak olmamdan ötürü. Hayal kırıklığım bundan sonra Devonshire'da kalamayacağım için. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
My aunt has exercised the privilege of riches upon her poor dependent cousin, Teyzem zenginlerin ayrıcalığını fakir bağımsız yeğeni üzerinde denedi, Teyzem zenginliğini fakir yeğeni üzerinde kullanıp... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
by sending me on business to London. And must you go at once? beni Londra'ya bir iş için göndererek. Peki hemen mi gitmelisin? ...beni Londra'ya işin başına gönderiyor. Peki hemen gitmeli misin? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Almost this moment. Oh, what a shame! Hemen şu anda. Oh, ne ayıp! Neredeyse hemen. Oh, ne üzücü! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Of course you have your duty to your aunt. Elbette teyzene karşı görevlerin var. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I'm sure her business will not take you long, will it? Umarım işi seni uzakta fazla tutmaz, değil mi? Eminim işiniz fazla uzun sürmez, değil mi? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
You are very kind, but I have no idea of returning into Devonshire immediately. Çok naziksiniz,ama Devonshire'a hemen dönme gibi bir düşüncem yok. Çok naziksiniz, ama Devonshire'a hemen dönme gibi bir düşüncem yok. Çok naziksiniz, ama Devonshire'a hemen dönme gibi bir düşüncem yok. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
My visits to Allenham are never repeated within the twelvemonth. Allenham'a olan ziyaretlerim oniki ay içerisinde tekrarlanmaz. Allenham'a ziyaretlerim, on iki ay içinde hiç tekrarlanmadı. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Well, erm... Pekala, şey... Anlıyorum... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I won't press you to return here immediately. Hemen dönmen için baskı yapmayacağım. Hemen dönmen için baskı yapamam. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Only you can judge how far that would be pleasing to your aunt. Yanlızca bunun teyzen için nereye kadar memnuniyet verici olacağı hakkında hüküm verebilirsin. Bunun teyzen için ne kadar memnun edici olacağını ancak sen bilebilirsin. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
My engagements at present are of such a nature that I dare not flatter myself Şu andaki bağlantılarım yakın bir Şu andaki yükümlülüklerimin durumu yakın bir gelecekte... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
that I will be able to return within the foreseeable future. gelecekte dönebileceğime dair bana ümit vermiyor. ...buraya geri dönebileceğime dair bana ümit vermiyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Goodbye. Hoşçakalın. Hoşça kalın. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Willoughby! When are you coming back? Willoughby! Ne zaman döneceksin? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Marianne will want to know! Marianne bilmek isteyecektir! Marianne bilmek isteyecek! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I think I know what this is. Sanırım bunun ne olduğunu biliyorum. Sanırım ne olduğunu biliyorum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
His aunt disapproves of his regard for Marianne, Teyzesi onun Marianne'e olan hislerini onaylamıyor, Teyzesi onun Marianne'e olan hislerini onaylamıyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
and has invented this business in town in order to get him away for a while. Ve onu bir süre uzaklaştırmak için şehirdeki bu işi icat etti. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
And being dependant on her, he has to agree. Ve ona bağlı olduğundan, ona uymak zorunda. Ona bağlı olduğundan, razı olmak zorunda kaldı. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Then why should he not have told us that? O zaman neden bize söyleyemiyor? Peki bunu neden bize söylemiyor? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Out of delicacy, not wishing to speak ill of his aunt. Kibarlığından, teyzesi hakkında kötü konuşmak istemiyor. Belki kibarlığından teyzesini kötülemek istemiyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
He could have explained his situation without speaking ill of anybody. Herhangi biri için kötü konuşmasına gerek kalmadan durumu açıklayabilirdi. Eğer bu doğruysa, biri için kötü konuşması gerekmeden durumu açıklayabilir. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Then what is your explanation? O zaman senin açıklaman ne? Peki senin açıklaman ne? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Do you doubt his love for Marianne? No one could. Onun Marianne'e olan sevgisinden kuşku mu duyuyorsun? Kimse duyamaz. Marianne'e olan sevgisinden şüphen mi var? Hayır, kimsenin olamaz. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I cannot understand it. Anlayamıyorum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
If I were still mistress of Norland, Eğer hala Norland'ın hanımefendisi olsaydım, Hala Norland'ın hanımefendisi olsaydım,... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
my girls would never be treated like this. kızlarıma asla böyle davranılmazdı. ...kızlarıma asla böyle davranılmazdı. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Oh, my poor dear girl. Oh, benim zavallı canım kızım. Zavallı küçük kızım. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Forgive me, Mamma. Affet beni, Anne. Affet beni anne. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It was the sudden shock, I had no idea of his going away. Ani bir şoktu,onun gidişinden hiç haberim yoktu. Ani bir şoktu, onun gidişinden hiç haberim yoktu. Ani bir şoktu, onun gideceğinden hiç haberim yoktu. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I am sure... Eminim ki... Eminim... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I am sure he will find a way to come back and see us very soon. Eminim ki çok yakında gelip bizi görmek için bir yol bulacaktır. Eminim çok yakında gelip bizi görmenin bir yolunu bulacaktır. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Elinor. Can you not sleep either? Elinor. Sen de mi uyuyamıyorsun? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
No. Margaret came in with me and you know how she rolls about in her sleep. Hayır. Margaret yanıma geldi ve onun uykusunda nasıl döndüğünü biliyorsun. Hayır. Margaret yanıma yatmaya geldi, uykusunda nasıl döner biliyorsun. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I came down for a glass of water. Bir bardak su içmek için geldim. Bir bardak su içmek için indim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Can I get you anything, Mamma? No, thank you, my dear. Sana bir şey getireyim mi, Anne? Hayır,teşekkür ederim, canım. Sana bir şey getireyim mi, Anne? Hayır, teşekkür ederim, canım. Bir şey ister misin anne? Hayır, teşekkürler canım. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
What were you writing when I came down? Geldiğimde ne yazıyordun? Ben geldiğimde ne yazıyordun? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 147823
  • 147824
  • 147825
  • 147826
  • 147827
  • 147828
  • 147829
  • 147830
  • 147831
  • 147832
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact