• en flag English
    • tr flag Turkish

Search

English Turkish Sentence Translations Page 147827

English Turkish Film Name Film Year Details
But, Marianne, the horse is still yours. Ama, Marianne, at hala senin. Ama, at hala sizin Marianne. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I shall keep it only until you can claim it. Onu sen kabul edebilecek duruma gelene kadar saklayacağım. Siz isteyene kadar, ona ben bakacağım. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
And when you leave Barton to form your own establishment, Ve siz kendi evinizi kurmak için Barton'dan ayrıldığınızda, Kendi evinizi kurmak için Barton'dan ayrıldığınızda... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Queen Mab shall receive you. Kraliçe Mab sizin olacak. ...Kraliçe Mab sizin olacak. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Get on there, Turk, get in there, Suki! Get on! Good shot, Brandon. Git oraya, Turk, git, Suki! Git! İyi atış, Brandon. Hadi getir Turk, getir, Suki! Hadi! Güzel atış, Brandon. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Don't think I've ever seen you aim a gun and miss. Senin atış yapıp da kaçırdığını gördüğümü sanmıyorum. Senin hedefi ıskalayacağını hiç düşünmezdim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Willoughby's a good shot now. Willoughby iyi atış yapıyor. Willoughby' nin atışı tam isabet. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Very fair shot. Çok güzel atışlar. Oldukça güzel bir atış. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
He generally brings home a good bag of birds. Eve genellikle bir torba dolusu kuş götürüyor. Genellikle eve eli boş dönmez. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Mr Willoughby does everything well. Bay Willoughby her şeyi iyi yapıyor. Bay Willoughby herşeyi çok güzel yapıyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Don't much care for the man, do you? No. Bu adamı kafana çok takıyorsun, değil mi? Hayır. Onu çok fazla önemsemiyorsun, değil mi? Hayır. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It's Marianne, ain't it? Sorun Marianne, değil mi? Ama Marianne onu önemsiyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I should be very sorry to see him injured. Onu incinmiş gördüğüme üzülmem gerekiyor. Onu incinmiş gördüğümde çok üzülürüm. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Injured? İncinmiş mi? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
No likelihood of that, I'd say. Pek ihtimal yok derdim. Bunun hiçbir olasılığı olmadığını söylerim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
But they're both very young, you know... Ama ikisi de çok genç, biliyorsun... Ama biliyorsun ikisi de çok genç... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Very young. Çok genç. ....çok genç. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
They may tire of each other by the end of the season Mevsim sonuna kadar birbirlerinden sıkılabilirler Mevsim sonunda birbirlerinden bıkabilirler. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
and then, there you will still be. ve o zaman, sen araya gireceksin. Ve sen halen orada duruyor olursun. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
And miss Marianne a little older and a little wiser. Ve bayan Marianne birazcık daha yaşlı ve daha akıllı olacaktır. Ayrıca bayan Marianne hem biraz olgunlaşır, hem de akıllanır. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Bide your time, Brandon... Zamanını bekle, Brandon... Bekle, Brandon... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Bide your time, old friend. zamanını bekle, eski dostum. Bekle, eski arkadaşım. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
That's my advice. Benim tavsiyem bu. Bu sana tavsiyem. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Then she'll see the old dog has some life in him yet. O zaman kız eski köpeğin içinde hala yaşam olduğunu anlayacak. O zaman yaşlı kurtda halen hayat olduğunu görecektir. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I'm obliged to you for your counsel. Öğüdün için sana borçluyum. Düşüncelerin için sana minnettarım. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Now, now don't get on your high horse, man. Öfkelenme, adamım. Yo hayır, hemen havaya girme adamım. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It was kindly meant. Amacım kötü değildi. Sadece dostça bir tavsiyeydi. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Oh, Lord, there they go! Oh, Tanrım, işte gidiyorlar! Oh, evet, işte geliyorlar! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Damn! Lanet olsun! Tüh..! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Missed again. Yine kaçırdım. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
But Elinor, now... Ama Elinor, şimdi... Hem Elinor var... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
You might think of her, you know. onu düşünebilirsin, biliyorsun. Şimdi kuvvetle ona yönelmelisin. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Please let me. Lütfen izin verin. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Willoughby... Willoughby... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
You have no scissors. Makasınız yok. Makasın yok. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I brought some especially for the purpose. Tam da amaca uygun bir tane getirdim. Bu işe uygun bir tane getirdim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I heard a noise outside. Dışarıda bir gürültü duydum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Can I get in with you? Sizinl yanınıza gelebilir miyim? Sizinle yatabilir miyim? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
If you're quiet. Marianne's sleeping. Eğer sessiz olursan. Marianne uyuyor. Ama sessiz ol. Marianne uyuyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I was a bit frightened. It was probably just a fox. Birazcık korktum. Muhtemelen bir tilkiydi. Biraz korktum. Muhtemelen tilkidir. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I thought there might be wolves. Kurtlar olabileceğini düşünmüştüm. Kurt olabilir diye düşündüm. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
No there aren't any wolves in England, not for a hundred years. Hayır, İngiltere'de hiç kurt yoktur,yüz yıldır görülmemiş. Hayır, İngiltere'de hiç kurt yoktur, yüz yıldır görülmemiş. Hayır, yüzyıllardır İngiltere'de hiç kurt yok. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
There might be some left. Biraz kalmış olabilir. Birkaç tane kalmış olabilir. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
If there are, I won't let them get you. Eğer varsa,yanına gelmesine izin vermem. Eğer varsa, yanına gelmesine izin vermem. Varsa bile, seni almalarına izin vermem. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Stop making fun of me. Go to sleep then. Benimle dalga geçmeyi bırak. O zaman uyu. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
D'you like it here, Elinor? Burayı seviyor musun, Elinor? Burayı seviyor musun Elinor? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Yes, well enough. Evet, yeterince. Evet yeterince. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It isn't as nice as Norland, is it? Norland kadar güzel değil, değil mi? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It's different. Farklı. Burası farklı. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Of course, we all miss Norland... Elbette,hepimiz Norland'ı özlüyoruz... Elbette, hepimiz Norland'ı özlüyoruz... Elbette hepimiz Norland'ı özlüyoruz. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
But just think, Ama düşün, Ama düşünsene... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
tomorrow we are all invited to a picnic at Delaford... yarın hepimiz Delaford'da pikniğe davetliyiz... Yarın hepimiz Delaford'da pikniğe davetliyiz. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
... and I've heard Colonel Brandon ...ve duyduğuma göre Albay Brandon'ın Hem duyduğuma göre Albay Brandon'ın... Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
has peaches and strawberries in his greenhouses. bahçelerinde armutlar ve çilekler varmış. ...bahçelerinde armutlar ve çilekler varmış. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Peaches and strawberries! Yes. Armutlar ve çilekler! Evet. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
So think about those delights. Go to sleep now. Bu güzellikleri düşün. Şimdi uyu. Onların tadını düşün. Artık uyu. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Now... Miss Marianne will go with Willoughby, no doubt. Şimdi... Bayan Marianne Willoughby'le gidecek, kuşkusuz. Kuşkusuz Bayan Marianne Willoughby'yle gidecek. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
This curicle only takes two. So who will go with me? And who with Brandon? Bu araba sadece iki kişi alıyor. Pekala kim benimle gelecek? Ve Brandon'la kim gidecek? Arabası sadece iki kişilik. Pekala, kim benle, kim Brandon'la gidecek? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Colonel Brandon. Albay Brandon. Albay Brandon! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
What's the matter, Brandon? Sorun ne, Brandon? Sorun ne Brandon? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I am sorry to say our expedition will have to be postponed. Yolculuğumuzun ertelenmek zorunda olduğunu söylediğim için üzgünüm. Yolculuğumuzu ertelemek zorunda kalacağım için üzgünüm. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I am called away on urgent personal business. I must leave at once. Acil kişisel bir iş nedeniyle çağrıldım. Hemen ayrılmalıyım. Kişisel bir iş için acilen çağrıldım. Hemen gitmeliyim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Colonel Brandon, you wouldn't disappoint us? Albay Brandon, bizi hayal kırıklığına uğratmazsınız? Albay Brandon bizi hayal kırıklığına uğratmazsınız? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Can you not defer your journey, Brandon? Seyahatini erteleyemez misin, Brandon? Seyahatini erteleyemez misin? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Not by an hour. You will excuse me. Bir saat bile olmaz.Afedersiniz. Bir saat bile gecikemem. Beni affedin. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Well, that's a dashed shame! Evet, ne ayıp! Evet, çok yazık oldu! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I wonder what his business could be? Acaba işi ne olabilir? Ne işi olabilir, merak ettim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
There are some people who cannot bear a party of pleasure. Zevkli bir partiye katlanamayan bazı insanlar var. Zevkli bir partiye katlanamayan bazı insanlar vardır. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
He was afraid of catching cold, I dare say, and invented this to get out of it. Soğuk algınlığından korktu,ve kurtulmak için bu seyahati icat etti. Soğuk algınlığından korktu, ve kurtulmak için bu seyahati icat etti. Bence soğuk almaktan korktu ve kurtulmak için bunu uydurdu. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
You are very hard, Mr Willoughby do you think so little of him? Çok zalimsiniz, Bay Willoughby onun hakkında böyle mi düşünüyorsunuz? Ona karşı çok acımasızsınız, bay Willoughby. Gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
He promised us a day of pleasure and has broken his promise, out of ill humour. Bize güzel bir gün vadetti ve sözünü tutmadı, aksi mizaçlı. Güzel bir gün vaat etti ama verdiği sözü tutmadı. Hasta bir ruh, başka ne olabilir. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I hope it is not an illness in the family. Umarım ailesinde hasta yoktur. Umarım ailesinde başka hasta yoktur. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I can guess what his business is! İşinin ne olduğunu tahmin edebilirim! Sanırım ne işi olduğunu biliyorum! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It is about Miss Williams, I'm sure! Bayan Williams hakkında, eminim! Bayan Williams ile ilgili olmalı, eminim! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
What do you say, Sir John? Ne diyorsunuz, Sör John? Ne dersiniz, bay John? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I do not care to pry into another man's concerns. Başka bir adamın konuları beni ilgilendirmez. Başka bir adamın özel hayatını sorgulamak bana düşmez. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Well, let's not let Brandon spoil our pleasure! Pekala, Brandon'ın tadımızı kaçırmasına izin vermeliyim! Ne olursa olsun tadımızı kaçırmasına izin vermeyelim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
We can still drive into the countryside and enjoy the fresh air, at least! Hala kırda geziye çıkıp temiz havanın tadını çıkarabiliriz, en azından! En azından hala kırda geziye çıkıp, temiz havanın tadını çıkarabiliriz! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Well said, Willoughby. Come on boys, hop in. iyi söyledin, Willoughby. Hadi çocuklar, zıplayın. Çok doğru, Willoughby. Hadi çocuklar, zıplayın. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Shall we go as a procession, or each at his own pace? Beraber mi gideceğiz yoksa herkes kendi başına mı gidecek? Beraber mi gideceğiz, yoksa herkes kendi başına mı? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Catch us if you can, Sir John! Yakalayabiliyorsanız yakalayın bizi, Sör John! Yakalayabilirsen yakala bizi bay John. Hadi! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Well, I'll wager that's the last we'll see of them for an hour or two! Evet,bahse girerim bu bir iki saate kadar onları son görüşümüz olacak! Evet, bahse girerim bu bir iki saate kadar onları son görüşümüz olacak! Bahse girerim, bu bir iki saate kadar onları son görüşümüz! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Welcome to Allenham. Allenham'a hoşgeldin. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I hoped very much that you would like it. Beğenmeni çok istedim. Ben de beğenmeni ummuştum. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I had a particular reason for hoping that you'd like it. Beğeneceğini ummam için özel bir sebebim vardı. Beğenmeni istememin özel bir sebebi var. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Would you like to see inside? İçeriyi görmek ister misin? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Of course, I should, but is your aunt expecting us? Elbette, isterim,ama teyzen bizi bekliyor mu? Elbette, isterim, ama teyzen bizi bekliyor mu? Elbette isterim, ama teyzenin haberi var mı? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
She is away on a short visit. Oh. Kendisi kısa bir ziyaret için dışarıda. Oh. Kendisi kısa bir ziyaret için dışarı çıktı. Oh. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
So if you don't mind being unchaperoned...? Yanlız olmayı dert etmiyorsan...? Yalnız kalmamız sorun olmayacaksa? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Do you think I would care about such a thing? Böyle bir şey için endişelenebileceğimi mi düşünüyorsun? Böyle bir şeyi dert edeceğimi mi düşünüyorsun? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I hate these stupid conventions. So do I. Böyle aptal adetlerden nefret ederim. Ben de. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It's in a shockingly neglected state. Şaşırtıcı derecede İhmal edilmiş bir mülk. Şaşılacak derecede ihmal edilen bir mülk. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
The old lady keeps barely a quarter of the rooms in use. Yaşlı bayan odaların çeyreğini bile kullanmıyor. Teyzem odaların çeyreğini bile kullanmıyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
But a couple of thousand would see it restored to its former glory. Ama birkaç bin tekrar düzelmesine yeter. Eski görkemine kavuşması için birkaç binlik harcamak yeter. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
It reminds me of the Sleeping Beauty's palace. Bana Uyuyan güzel'im sarayını hatırlatıyor. Bana Uyuyan Güzel'in sarayını hatırlattı. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Why did I never think of that before? Bunu daha önce neden düşünmedim? Neden bunu daha önce düşünmedim? Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Waiting to be awakened. Uyanmayı bekleyen. Uyandırılmayı bekliyor. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
I think I should take you back now. Bence seni geri götürmeliyim. Artık seni geri götürmeliyim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Oh dear, I'm sure they've fallen into some misfortune! Oh canım, eminim ki başlarına bir şanssızlık falan gelmiştir! Tanrım, başlarına bir kaza falan gelmiş olmalı! Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
Perhaps I should send out. Belki birini göndermeliyim. Sense & Sensibility-2 2008 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 147822
  • 147823
  • 147824
  • 147825
  • 147826
  • 147827
  • 147828
  • 147829
  • 147830
  • 147831
  • …
  • »
  • »»
Restricted Mode:   
  • Contribute
  • About Us
  • Disclaimer
  • Contact