Search
English Turkish Sentence Translations Page 146112
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Jesus became the center of my life. | İsa hayatımın merkezi haline geldi. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I still don't think he's supposed to be white. | Hala onun beyaz olmaması gerektiğini düşünüyorum. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I was watching this thing on television Of course, he's white. | Televizyonda bu konuyu izliyordum... Tabi ki beyaz. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Gosh. Sometimes I think my brother's retarded, too. | Tanrım. Bazen kardeşimin bir gerizekalı olduğunu düşünüyorum | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
No, your brother's not retarded. | Hayır, kardeşin gerizekalı değil. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I was a member in good standing of the Christian Jewels. | Christian Jewels'in iyi mevkili bir üyesiydim. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
It's sort of like a girl gang for Jesus. | Bir çeşit İsa taraftarı kız çetesi. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Don't kill your baby! | Bebeğini öldürme! | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Lillian Cummings. | Lillian Cummings. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
My mom was finally named the number one | Annem sonunda tüm bölgenin bir numaralı... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Christian interior decorator for the entire region. | ...Hıristiyan iç dekoratörü seçilmişti. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
And in spite of living in what the Bible calls "the end times," | İncil'in bahsettiği "son nesil"de yaşamam sayesinde... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
my future was looking bright. | ...geleceğim parlak görünüyordu. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I had the perfect Christian boyfriend. | Mükemmel Hıristiyan erkek arkadaşına sahiptim. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
And I was about to be a senior at a really good Christian school. | Ve çok iyi bir Hıristiyan okulunda son sınıf öğrencisi olmak üzereydim. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Two weeks before summer vacation ended, | Yaz tatilinin bitmesine iki hafta kala,... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
everything changed. | ...her şey değişti. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
My boyfriend and I played this game | Erkek arkadaşım ve ben, suyun altında... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
of telling each other secrets underwater. | ...sırlarımızı birbirimize anlatma oyununu oynuyorduk. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
It's lame, I know. | Saçma, biliyorum. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
But this wasn 't exactly the MTV Beach House. | Ama burası tam olarak "MTV Beach House" sayılmazdı. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Okay, now my turn. | Tamam, şimdi sıra bende. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Maybe it was because I was drowning, | Belki boğulmamdan,... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
or the shock of Dean's confession... | ...ya da Dean'in itirafının şokundandı... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
... but at that moment, I had a vision. | ...fakat o an bir görüntü belirdi. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Dean needs you now. | Dean'in sana ihtiyacı var. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
You must do all you can to help him. | Ona yardım etmek için elinden geleni yapmalısın. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
It's just a little bump, Mom. I'm totally fine. | Sadece ufak bir şiş anne. Ben iyiyim. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Mom was away at the Christian Community Leader's Convention | Annem, Hıristiyan Toplulukları Liderleri Toplantısı için... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
in Orlando with Pastor Skip the principal of my school. | ...okul müdürüm Pastor Skip ile birlikte Orlando'daydı. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Honey? Mom. | Tatlım? Anne. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
You didn't tell me Pastor Skip was so nice. | Bana Pastor Skip'in bu kadar iyi biri olduğunu anlatmamıştın. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Yeah, everybody loves him. | Evet, onu herkes sever. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
We've been talking about setting up our own fellowship programs | Cherry Hill'e döndüğümde kendi dernek programlarımızı... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
when I get back to Cherry Hill. | ...hazırlamaktan bahsediyorduk. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I have to go. Come and get it. | Kapatmam lazım. Gel ve al. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I love you, too. Bye. | Ben de seni seviyorum. Hoşçakal. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
What's shaking, Skip? | Ne titriyor Skip? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
How could my boyfriend be gay? | Tanrım. Erkek arkadaşım nasıl eşcinsel olabilirdi? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
He's, like, the best Christian I know. | Nerdeyse tanıdığım en iyi Hıristiyan'dır o. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
He's an athlete who's constantly strengthening himself | Tanrı için bedenini, yaratıcılığını ve ruhunu... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
physically, creatively, and spiritually for the Lord. | ...durmadan güçlendiren bir atletdir. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Thank you, Jesus. | Teşekkür ederim İsa. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Why had he been stricken with such a spiritually toxic affliction? | Neden böylesine zehirli ruhsal bir hastalığa yakalandı? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I figured I needed to take the most direct approach to saving him. | Onu kurtarmak için en düz yaklaşımı kullanmam gerektiğini düşündüm. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I mean, it was Christ's will and all. | Yani, bu tamamen İsa'nın isteğiydi. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Jesus spoke to you? In person? | İsa seninle mi konuştu? Şahsen? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Okay? You're just gonna have to trust me, too. | Tamam mı? Senin de bana güvenmen gerekecek. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Just kiss me, okay? Okay. | Sadece öp beni, tamam mı? Tamam. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Dean and I worked diligently on his problem | Dean ve ben onun bu sorunu üstünde yaz bitene kadar... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
for the rest of the summer. | ...gayretle uğraştık. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Anything yet? | Henüz bir şey var mı? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Are you sure this isn't a sin? | Bunun günah olmadığına emin misin? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I was pretty sure what we were doing wasn't a sin, | Yaptığımız şeyin günah olmadığından emin sayılırdım... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
but not sure enough to give Dean what he really needed. | ...ama Dean'e gerçekten ihtiyaç duyduğu şeyi vermekten pek emin değildim. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I needed spiritual guidance or a sign or something, and quick. | Bir ruhsal rehbere, bir işarete ya da bir şeye ihtiyacım vardı, hem de hemen. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Hilary Faye seemed to have a spiritual solution for every problem. | Hilary Faye'in her ruhsal sorun için bir çözümü var gibiydi. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Christian girls have got to know how to protect themselves. | Hıristiyan kızlar kendilerini korumayı bilmeliler. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I mean, sure, Jesus could restore my physical and spiritual virginity, | Yani, eminim İsa fiziksel ve ruhsal bekaretimi iyileştirebilir... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
especially if I lost it to some rapist, but... | ...özellikle de bir tecavüzcü yüzünden yitirdiysem, fakat... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
who wants that? | ...bunu kim ister? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I'm saving myself until marriage, and I'll use force if necessary. | Kendimi evlenene kadar saklayacağım, lazım olduğunda da güç kullanacağım. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
What's all that about restoring your virginity? | Bekaretini iyileştirmek hakkındaki tüm bunlar da ne demek oluyor? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I mean, physically, you're a virgin once. | Demek istediğim, fiziken bir kez bakiresin. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Yeah, and it's not about reversing the violation of your blessed womb. | Evet, ve bu kutsal rahmine yapılan tacize karşı koymakla alakalı değil. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
It's about Jesus granting you a virginal heart. | Bu, İsa'nın sana bakire bir yürek bağışlamasıyla alakalı. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
That way, you're pure again. | Böylece yine temiz olacaksın. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
My next move was clear. | Sıradaki hamlem açıktı. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
You're getting the hang of it. | Kapmaya başladın. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
How are you doing? What's going on? | Nasılsın? Ne oluyor? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Sure, it was a radical step, | Tabi bu köklü bir adımdı... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
but why else had Jesus directed me to the gun range? | ...fakat başka ne için İsa beni atış talimine yönlendirmiş olabilirdi ki? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Having asked Jesus to restore my emotional and spiritual virginity | Dean'i iyileştirmem karşılığında... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I started my senior year with all of that behind me. | Okuldaki son seneme tüm bunları arkamda bırakarak başladım. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
This new van is amazing. | Bu yeni minibüs harika. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
It's official. | Bu, resmi. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
The Christian Jewels I bought one for everybody. | The Christian Jewels... Herkes için bir tane aldım. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Pin it on. I wanna see it. | Tak hadi. Üstünde görmek istiyorum. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
It's terrific, Hilary Faye. Thank you. | Harika Hillary Faye. Teşekkür ederim. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Hi, Roland. How was your summer? | Selam Roland. Yaz tatilin nasıldı? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
What? Your summer, how was it? | Ne? Yaz tatilin, nasıldı? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Well, I went rollerblading, water skiing, learned to kickbox. | Patene gittim, su kayağına gittim, kikboks öğrendim. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
You know, the usual. | Bilirsin, her zamanki şeyler. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Why do you have to make people feel so awkward about your differently abledness? | Neden farklı yöndeki becerilerin hakkında insanları mahçup duruma sokmak zorundasın? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I'm sorry, I really don't know what's gotten into him. | Üzgünüm, içine ne girdi gerçekten bilmiyorum. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Here's the latest from Godflight. | İşte Godflight'ın son parçası. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
I love these guys. | Bu adamlara bayılıyorum. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
They are totally Jesus centric and gorgeous. | Tamamen İsa merkezci ve muhteşemler. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Veronica was adopted by her parents | Ailesi, Veronica'yı Vietnam'da... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
when they were missionaries in Vietnam. | ...misyonerken evlat edinmişti. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Hilary Faye sees her as an example of God's will | Hilary Faye onu Tanrı'nın iradesinin vahşi, tanrısız bir milletin... | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
triumphing over a savage, godless nation. | ...üstündeki zaferi olarak görürdü. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
So what do you think of the new ride? | Evet, yeni araç hakkında ne düşünüyorsun? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
You're so lucky, Hilary Faye. | Çok şanslısın Hilary Faye. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Yeah, I could've had a Lexus gold edition, you know. | Evet, bilirsin, Gold sürümü bir Lexus alabilirdim. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
Roland is blessed with such a thoughtful sister. | Roland böyle düşünceli bir kız kardeşle kutsanmış. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
In countries like China, Hilary Faye probably would've been killed at birth. | Çin gibi ülkelerde Hilary Faye muhtemelen doğar doğmaz öldürülürdü. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
And then where would you be, Roland? | Peki sonra sen nerede olurdun Roland? | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
What?! Come on, pin it on. | Ne?! Haydi, tak şunu. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |
You guys, I'm not gonna have any time to warm up now. | Çocuklar, şimdi prova yapmak için hiç vaktim kalmayacak. | Saved!-1 | 2004 | ![]() |