Search
English Turkish Sentence Translations Page 145621
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
These Mickies were rough. Really rough. | Şu Mickiler kabaydı. Çok kabaydılar. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Did you find You know, you found that's probably similar to yourself? | Sen de dikkat ettin mi? Yani aynı şey senin de başına gelmiştir. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
l find here, and if you analyze it, | Burada bunu gördüm, bunu analiz edecek olursan... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
you don't have that many Catholics here. | ...burada fazla Katolik yok. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
You don't have that many Catholics. One church. | Çok fazla Katolik yok. Bir kilise. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
You cover a hell of a wide area, and there's not that | Çok geniş bir alanı tarıyorsun ama o kadar da çok... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
And, goddamn it, l don't know how many times you have to go back to get these people in. | O insanların ayağına kaç gere gittiğimi bilmiyorum bile. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Boy, l went through eight leads like as if right through a tin horn tonight. | Bu gece sekiz müşterinin evine gittim. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Bingada, bingada, bingada, bingada, bing. | Bingada, bingada, bingada, bingada, bing. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
l've analyzed it myself, and l think there are areas | Kendim analizini yaptım ve sanırım bazı bölgeler... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
The rich areas are tough. They're rough. | Zengin bölgeler daha zor. Zor onlar. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
But believe you me, if you get in there... | Ama inan bana oraya girebilirsen... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
and you get the point, you have no trouble with that money. | ...ve olayı iyi anlatırsan parayla sıkıntın olmaz. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
And you can shoot a quint and, you know, it doesn't break... | Yani turnayı gözünden vurabilirsin. Çünkü adamlar parayla oynuyor. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
They got money to work with. | Parayla oynuyorlar. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
But l'm not thinkin' negatively, | Ama olumsuz düşünmüyorum. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
but even if l got for the week, say, l got ten or eleven sales, | Hatta haftada on ya da on bir satış yapsam bile... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
l wouldn't be happy with it either because | ...bu beni mutlu etmeyecek çünkü... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
It's croakin'you, Paul. You're in a bad frame of mind. | Bu seni öldürüyor Paul. Şu an sağlıklı düşünemiyorsun. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Well You're having a rough couple of weeks. | Şey... Son birkaç hafta senin için kolay olmadı. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
There could be something croakin'me. | Beni öldüren bir şey olmalı. Bu insanlar beni öldürüyor. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Paul, you're fightin'them. They can spot it a mile off. | Paul, onlarla savaşıyorsun. Bir mil öteden seçebiliyorlar. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
You get a week or two of good production under your belt, you'll be okay. | Bir ya da iki haftada iyi satış yapsan hiç sorun olmaz. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
A woman wanted a C.P.E., you know ? | Kadının biri C.P.E. istedi. Dört çocuk. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Hit her with the buck a week. Too much money. | Haftada bir dolar. Deli para. Çok saçma. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
No husband. l don't know where the hell her husband went. | Kocası yok. Kocası hangi cehenneme gitmiş bilmiyorum. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
l may be wrong, but l can't see it here. | Belki yanılıyorum ama ben burada iş göremiyorum. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
[ Charlie ] We place it in the home for as little as $49.95, complete. | 49,95 dolara evlere kadar getiriyoruz, tam takır hem de. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Isn't that amazing ? | Olağanüstü değil mi yani? | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
[ Man ] Now, this will all be changed pretty soon, won't it ? | Tüm bunlar yakında değişecek, değil mi? | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
No. Are you with the Knights of the Holy Name ? | Hayır. Kutsal İsmin Şövalyeleri'yle misin? | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
No, l'm not Catholic. No, he's not Catholic. | Hayır, ben Katolik değilim. Hayır, o Katolik değil. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
But he follows me right along and all that. | Ama sürekli peşimde dolanıyor. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Well, l'll tell you. You know what l appreciate, honest to gosh ? | Sana söyleyeyim. Hoşuma ne gidiyor duymak ister misin? | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
When you go into a home and it's a mixed marriage, | Bir eve girdiğinizde ve sizin gibi evliliklerde... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
we find in many cases the husband is much more enthused... | ...erkeğin çok daha fazla heyecan duyduğunu görüyoruz. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
oftentimes than we, even as cradle Catholics. | Hatta çoğu zaman bizim gibi koyu Katoliklerden bile daha çok. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
I wish you were selling a children's encyclopedia instead of this. | Keşke bunun yerine çocuk ansiklopedisi satıyor olsaydınız. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Yeah, let me put it this way. None of your children would ever get a sunburn... | Evet, şu şekilde ifade edeyim. Çocuklarından hiçbirinde... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
or they'd never get a cold unless they were exposed to a draft. | ...ya da cereyanda kalmadıkları sürece asla üşütmeyecekler. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
They'd never get a sunburn unless they were exposed to the sun. | Güneşe çıkmadıkları sürece asla güneş yanıkları olmayacak. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
The mere fact they're exposed to it, they're going to receive so many benefits from it. | İşin aslı güneşe maruz kaldıklarında bundan çok fazla fayda görecekler. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
They have to, you know. | Buna mecburlar. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
'Cause if it never does them any good, it'll never do them any harm. | Çünkü güneşin onlara bir faydası yoksa zararı da olmaz. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
It's kind of a fancy Bible for a little child, isn't it ? Yeah. | Küçük bir çocuk için harika bir İncil, değil mi? Evet. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
What do you mean, Mr., uh This. | Ne demek istiyorsunuz Bay... Bunu. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
For them, l mean. They're kind of young. | Onları kastediyorum. Onlar daha genç. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
You were saying that they'll be exposed to this. Right. Uh huh. | Yani buna maruz kalacaklarını mı söylüyorsunuz? Elbette. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
ln what manner ? Looking at it or | Ne açıdan? Buna bakarak ya da... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
[ Paul ] May I interject to say one thing ? | Bir şey söyleyebilir miyim ben de? "Beşiği sallayan el dünyayı yönetir." | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
ls that right ? Behind every great man, there's a good woman. | Bu doğru mu? Her başarılı erkeğin arkasında... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Now she spends, according to Reader's Digest, about 85% with the children. | Reader's Digest'e göre kadınlar, zamanının yaklaşık %85'ini çocuklarıyla geçiriyorlar. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Now, whatever she is and what she imparts to them... | Kim olduğu önemli değil ve onlara ne aşılıyorsa aşılasın... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
is how those children are gonna grow up, and this is the age when they need it. | ...bu çocuklar ne şekilde büyürse büyüsünler... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Because if your house doesn't have a foundation, you've got no kind of a house. | Çünkü ailede bir temel yoksa evim var diyemezsin. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Does that make sense ? [ Man ] That's just Well | Bu mantıklı geliyor mu? Bu sadece... Peki... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
There we are. There we are. That's exactly what | Değil mi? Değil mi? İşte bu tam da... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
And we have that in white and red. | Elimizde kırmızı ve beyazı da var. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
And we can give it in any color that you might like. And that's another thing too. | İstediğiniz her renkten verebiliriz size. Bu da başka bir şey tabii. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
The Bible is the heritage of life. | İncil yaşamın bir mirasıdır. Ve şu an karar verirseniz... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
l know that price is something that doesn't enter it at all. | ...fiyatın hiç de önemli olmadığını biliyorum. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
lt's the utility of it. And believe you me, | Getireceği fayda. İnanın bana... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
l think you both have to agree that you have the utility there. | Sanırım bunun yararlı olacağına ikiniz de hemfikirsiniz. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
ls that true or isn't it ? That's all we have to say. Well | Bu doğru mu değil mi? Söyleyebileceğim her şey bu kadar. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
[ Charlie ] It's the way anything is designed as to what effect you we get from it. | Sizi etkilemesi için tasarlandı. Bunu anlıyoruz. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
[ Woman ] I just feel sorry with all your work and demonstration. | Çabalarınız ve tanıtımınız için çok üzgünüm. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
[ Charlie ] No, listen, I was running a little stale anyway. | Hayır, dinle. Zaten benden geçmeye başladı artık. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
This is why I'm taking Mr. Brennan out tonight... | Bay Brennan'ı bu yüzden bu akşam dışarı çıkarıyorum. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
to see if I can sort of spark him up a little. [ Man ] He needs practice ? | Bakalım onu biraz da olsa neşelendirebilecek miyim. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
He's been dropping way down. I really appreciate the, uh | Biraz paslanmaya başladı. Bunu gerçekten takdir ediyorum. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
He used to write, if l recall, at one time | Hatırladığım kadarıyla çok yazardı, bir seferinde... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Paul, in your prime you were writing 1 2 a week, right ? Mmm. | Paul, gençliğinde haftada 12 tane yazıyordun, değil mi? Evet. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
He dropped way down to three. He says, ''What's the matter, Mr. McDevitt ?'' | Bunu 3'e kadar düşürdü. "Sorun nedir Bay McDevitt?" diye sordu. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
And l says, ''Well, Paul, l think you're a little negative. | Ben de, "Paul, sanırım biraz olumsuz bakıyorsun." dedim. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
You're negative and l think this is what you need a little spark. | Olumsuz bakıyorsunuz ve sanırım ihtiyacınız olan şey birazcık kıvılcım. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
And I think somebody should take you out and spark you up... | Sanırım seni birileri dışarı çıkartıp biraz neşelendirmeli. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
and show you how the people will acquire this. '' | ...ve insanların bunu nasıl elde edileceğini göstermeli. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
[ Chuckles ] I'm not doing this to embarrass you, Paul. Believe me. | Bunu seni utandırmak için yapmıyorum Paul. İnan bana. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Well, sometimes it isn't a spark. You need an explosion. | Bazen bir kıvılcım yetmez. Size lazım olan bir patlamadır. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
[ Laughs ] With that l think we'll say good adieu. | Bununla birlikte sanırım vedalaşma vakti geldi. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
[ Man ] Thank you very much. [ Woman ] Thank you very much now. | Çok teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
[ Paul ] That's life. | Hayat bu. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Yeah, join the force and get a pension. | Evet, orduya katıl ve emekli maaşı al. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
No, siree, boss. | Kesinlikle olmaz patron. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
[ lmitating lrish Brogue ] Mary, she works for the telephone. | Mary, telefonda çalışıyor. Epeyce hisse senedi var. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
They're hardworking. Hardworking people. | Çalışkanlar. Çalışkan insanlar. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Hardworking. | Çalışkan. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
Charlie's been working in the police force now. | Charlie polis teşkilatında çalışıyordu. Oğlan emekli olunca maaş alacak. | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
He's all set for life. | Hayatı tümden kurtulacak. O... | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
[ Man Laughing ] Hey, what are you doing ? Slow down. | Hey, ne yapıyorsun? Yavaşla. Hadi, geri dön dostum! | Salesman-1 | 1969 | ![]() |
The best seller in the worid is the Bible. | Dünyada en çok satılan kitap İncil'dir. | Salesman-2 | 1969 | ![]() |
You like that, honey? What's your name? Christine. | Beğendin mi tatlım? Adın ne senin? Christine. | Salesman-2 | 1969 | ![]() |
Well, she's as bright, she's pretty like her mother. Huh? | Annesi gibi akıllı ve güzel. Değil mi? | Salesman-2 | 1969 | ![]() |
Christine, you know what my name is? Guess. | Christine, benim adım ne biliyor musun? Tahmin et bakalım. | Salesman-2 | 1969 | ![]() |
Paul. Paul, you know? | Paul. Paul, tamam mı? | Salesman-2 | 1969 | ![]() |
You have a cousin named Paul, don't you, Chris? Yeah. | Kuzeninin adı Paul, değil mi Chris? Evet. | Salesman-2 | 1969 | ![]() |
Which plan would be the best for you, the "A", "B" or "C"? | Size en uygunu hangisi, A mı B mi C mi? | Salesman-2 | 1969 | ![]() |
I'm really not interested unless I speak it over with my husband. Yeah. Yeah. Yeah. | Kocamla konuşmadan bir şey söyleyemem. Evet, evet. | Salesman-2 | 1969 | ![]() |
Yeah. You wouldn't want to give him a surprise? | Ona sürpriz yaşatmak istemezsiniz. | Salesman-2 | 1969 | ![]() |
Does he have a birthday coming up? It'd be a lovely gift. | Doğum günü yakın mı? Hoş bir hediye olur. Doğru. | Salesman-2 | 1969 | ![]() |