Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 156089
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Excuse me, uh, Bill Byrnes? | Affedersiniz, Bill Byrnes? | Stolen-1 | 2009 | |
| You're standin' around like it's Christmas! | Sanki Noel'miş gibi dolaşıyorsunuz ortalıkta! | Stolen-1 | 2009 | |
| Step it up. | Hareketlenin artık. Bill Byrnes? | Stolen-1 | 2009 | |
| Can I do for you? | Sizin için ne yapabilirim? Ben, Matthew Wakefield. | Stolen-1 | 2009 | |
| I'm looking for work, sir. | İş arıyorum, efendim. Artık işçi almıyorum. | Stolen-1 | 2009 | |
| Too many already. | Zaten bir sürü aldık. Bir adam daha lâzım. Biliyorsunuz bunu. | Stolen-1 | 2009 | |
| What, you want him to take your job? | Ne yani, senin işini almasını mı istiyorsun? | Stolen-1 | 2009 | |
| Mind your own goddamn business. | Kendi işinle ilgilen sen. Boşbeleş adam seni. | Stolen-1 | 2009 | |
| Delaney said I should stop by. | Delaney, buraya uğramamı söyledi. Benim için bir şey ifade etmiyor. | Stolen-1 | 2009 | |
| If you want to get this thing up on time, | Bunları zamanında yetiştirmek istiyorsan, bir adama daha ihtiyacın olacak. | Stolen-1 | 2009 | |
| I don't need your calculations, college boy. | Senin hesaplamalarına ihtiyacım yok, evlât. | Stolen-1 | 2009 | |
| Love you too, Byrnes. | Ben de sizi seviyorum, Byrnes. | Stolen-1 | 2009 | |
| Sir, I'm sorry to bother you, but, uh... | Efendim, canınızı sıktığım için üzgünüm; ama bu işe ihtiyacım var. | Stolen-1 | 2009 | |
| I got a boy I need to feed. | Bakmam gereken bir oğlum var. | Stolen-1 | 2009 | |
| You a thief? | Hırsız mısın sen? | Stolen-1 | 2009 | |
| No, sir, I'm a God fearing man. | Hayır, efendim. Tanrı korkusu olan biriyimdir. | Stolen-1 | 2009 | |
| Christian, huh? | Hıristiyansın demek? | Stolen-1 | 2009 | |
| Well, what can you do, Christian? | Neler yapabilirsin, Hıristiyan? Ne isterseniz yaparım, efendim. | Stolen-1 | 2009 | |
| Cement mixing and stonework? | Çimento karıştırma ve duvar işini yapabilir misin? | Stolen-1 | 2009 | |
| Sir, masonry, metalwork. | Efendim, duvar işi, demir işi, ne olursa. | Stolen-1 | 2009 | |
| Got a real talent with wood. | Kereste işine gerçekten yeteneğim vardır. | Stolen-1 | 2009 | |
| When can you start? | Ne zaman başlarsın işe? Hemen şimdi, efendim. | Stolen-1 | 2009 | |
| You go see the big Swede over there. | Git şuradaki İsveçli'yle konuş. İsveçli mi? | Stolen-1 | 2009 | |
| That's right. Thank you, sir. | Aynen öyle. Sağ olun, efendim. | Stolen-1 | 2009 | |
| Sorry to bother you. | Rahatsız ettiğim için üzgünüm. Pekâlâ, işe koyulun bakalım! | Stolen-1 | 2009 | |
| Matthew Wakefield. | Matthew Wakefield. Bana "İsveçli" de. | Stolen-1 | 2009 | |
| 'Dear Mark and Luke, | "Sevgili Mark ve Luke, | Stolen-1 | 2009 | |
| 'I hope you boys are behaving for Aunt Coral and Uncle Jonas. | Umarım Coral teyzenize ve Jonas amcanıza iyi davranıyorsunuzdur. | Stolen-1 | 2009 | |
| 'I know you don't understand why I had to go, | Neden gitmek istediğimi anlamadığınızı biliyorum... | Stolen-1 | 2009 | |
| 'but I'll be back soon. | ...fakat en yakın zamanda döneceğim. | Stolen-1 | 2009 | |
| 'I found a job in a place where we can start over, | Nasıl bir yerde, nasıl bir iş bulursam bulayım, sonunda... | Stolen-1 | 2009 | |
| 'be a family again. | ...bu ailenin yeniden birarada olmasını istiyorum. | Stolen-1 | 2009 | |
| 'John and I miss you two so much. | John ve seni o kadar çok özledim ki... | Stolen-1 | 2009 | |
| Your loving father. ' | Sevgilerimle, baban." | Stolen-1 | 2009 | |
| Swede, I know you don't like to hear this, but... | İsveçli, bunu duymak istemediğini biliyorum; ama... | Stolen-1 | 2009 | |
| the Russians were on to something. | ...Ruslar bir şeyler yapmaya başlamış bile. | Stolen-1 | 2009 | |
| Mark my words, in our lifetime, | Söylüyorum sana Mark, daha biz ölmeden... | Stolen-1 | 2009 | |
| we will see men living on the moon. | ...insanlar ayda yaşamaya başlayacaklar. | Stolen-1 | 2009 | |
| If it'll make these things lighter, I'm all for it. | Eğer işler daha hafif olacaksa, benim için sakıncası yok. | Stolen-1 | 2009 | |
| Swede, you hear that? | İsveçli, bunu duydun mu? | Stolen-1 | 2009 | |
| We just got our first complaint from the man after one month. | Daha bir ay geçmeden bizimkinden şikâyetler geliyor. | Stolen-1 | 2009 | |
| Swede, you owe me a buck. | İsveçli, bana bir antilop borçlusun. | Stolen-1 | 2009 | |
| Only if you tell me why they are lighter. | Neden daha hafif olacağını söylersen, olur. | Stolen-1 | 2009 | |
| That's easy. | Hiç sorun değil. | Stolen-1 | 2009 | |
| They'd be lighter because on the moon, | Ayda, daha zayıf bir çekim kuvveti olduğundan. | Stolen-1 | 2009 | |
| Bullshit. | Saçmalık. Aklın böyle saçmalıklarla dolu, Diploma. | Stolen-1 | 2009 | |
| No, gentlemen, I read. | Hayır, beyler. Okudum. Bilgiden güç doğar. İsveçli. | Stolen-1 | 2009 | |
| Give the Italian a hand. | İtalyan'a yardım et. | Stolen-1 | 2009 | |
| Now, you two knock off early. | Siz ikiniz, erken bırakabilirsiniz bugün. Ama yarın vaktinde burada olun. | Stolen-1 | 2009 | |
| We're pouring the cement. | Çimentoları dökeceğiz. | Stolen-1 | 2009 | |
| Christian. | Hıristiyan. Seninle konuşmalıyım. | Stolen-1 | 2009 | |
| All right, I'm gonna go get drunk, you coming? | Pekâlâ. Bir şeyler içmeye gidiyorum, sen de gelsene? | Stolen-1 | 2009 | |
| Yeah, fine. | Güzel olur. | Stolen-1 | 2009 | |
| We can't have this anymore. | Buna daha fazla katlanamayız. Kimseye zararı yok ama. | Stolen-1 | 2009 | |
| I told you when I signed on, | Beni işe aldığında onu bırakabileceğim bir yerin olmadığını söylemiştim. | Stolen-1 | 2009 | |
| Look, Christian, I come to like your kid. | Bak, Hıristiyan. Oğlundan hoşlanmaya başladım. | Stolen-1 | 2009 | |
| I'd even ask some folks, | Hatta birkaç kişiye de sordum; ama onun sorunlarıyla ilgilenebileceklerini sanmıyorum. | Stolen-1 | 2009 | |
| I'm a good worker, ain't I? | Ben iyi bir işçiyim, değil mi? Elimdekilerin en iyisi. | Stolen-1 | 2009 | |
| But you getting fired and me getting fired | Ama senin kovulmanla benim kovulmam farklı şeyler. | Stolen-1 | 2009 | |
| Now, you can come to work tomorrow or not, | Yarın çalışmaya gelirsin ya da gelmezsin; ama çocuğu getiremezsin. | Stolen-1 | 2009 | |
| Come on. Okay. | Haydi Tamam. | Stolen-1 | 2009 | |
| Spin me, Pa. | Döndür beni, baba. | Stolen-1 | 2009 | |
| Fiola and Kramer Toys and Novelties. | Fiola, Kramer ve Novelties oyuncakları. | Stolen-1 | 2009 | |
| Went out of business in the early '70s. | 70'li yıllarda üretimi durduruldu. Biraz araştırdım. | Stolen-1 | 2009 | |
| Yeah? What'd you find out? | Öyle mi? Ne buldun? | Stolen-1 | 2009 | |
| My best guess is that it's some sort of toy. | Tahminime göre bu, kesinlikle onlardan biri. | Stolen-1 | 2009 | |
| You've reached the office of the warden | Pleasant Valley eyaleti, hapishane müdürünü aradınız. | Stolen-1 | 2009 | |
| Yeah, Lisa. | Alo, Lisa. | Stolen-1 | 2009 | |
| It's Tom. | Ben, Tom. | Stolen-1 | 2009 | |
| I want you to look into something for me. | Benim için bir şeyler araştırmanı istiyorum. | Stolen-1 | 2009 | |
| I just love all the work | Evi yeniden düzenlememe sebep olan işlere bayılıyorum ama hiçbir şey bulamadım. | Stolen-1 | 2009 | |
| Thought it would be nice to mix it up. | Kafamı dağıtmanın iyi olacağını düşündüm bende. | Stolen-1 | 2009 | |
| Barbara? | Barbara? Barbara? | Stolen-1 | 2009 | |
| I'll get something to clean it. | Şimdi temizlerim. | Stolen-1 | 2009 | |
| You know, Barbara, we've got plenty of the plain. | Biliyorsun Barbara, pek fazla zaman geçiremedik seninle. | Stolen-1 | 2009 | |
| I just thought it'd be nice to mix it up. | Ben de arayı kapatabiliriz, diye düşündüm. | Stolen-1 | 2009 | |
| He doesn't like anyone to come in here. | Buraya kimsenin girmesini istemiyor. | Stolen-1 | 2009 | |
| I can't live like this anymore. | Daha fazla böyle yaşayamam. | Stolen-1 | 2009 | |
| No, you can't. Hello? | Hayır, yaşayamazsın. Merhaba? | Stolen-1 | 2009 | |
| We'll be right there, Tom. | Hemen geliyoruz, Tom. | Stolen-1 | 2009 | |
| How was your day? Pretty good. | Günün nasıl geçti? Harika geçti. | Stolen-1 | 2009 | |
| So Barb will be down in a minute. | Barb, birazdan aşağı gelir. | Stolen-1 | 2009 | |
| Sit down; I'll make you a cup of coffee. | Otur; sana bir bardak kahve yapayım. | Stolen-1 | 2009 | |
| You can tell me all about that boy you found. | Şu bulduğun çocukla ilgili her şeyi anlatmanı istiyorum. | Stolen-1 | 2009 | |
| I want to have Tommy, Jr. Declared legally dead. | Tommy'nin ölümünün resmen bildirilmesini istiyorum artık. | Stolen-1 | 2009 | |
| It's time, Tom. | Zamanı geldi, Tom. | Stolen-1 | 2009 | |
| I can't keep pretending that he is gonna come home. | Eve dönecekmiş gibi davranmaya devam edemem artık. | Stolen-1 | 2009 | |
| I'm not talking about this right now. | Şu anda bunun hakkında konuşmak istemiyorum. | Stolen-1 | 2009 | |
| And I'm not letting it go this time. | Ben de bu sefer ertelemene izin vermiyorum. | Stolen-1 | 2009 | |
| We have to come to an understanding. | Bir anlaşmaya varmalıyız. Artık bu şekilde yaşayamam. | Stolen-1 | 2009 | |
| I want to clean out his room. | Odasının temizlenmesini istiyorum. Barb, ne dediğinin farkında değilsin. | Stolen-1 | 2009 | |
| He wouldn't even be that 10 year old boy anymore. | On yıl önceki oğlumuz olamaz artık zaten. | Stolen-1 | 2009 | |
| You don't touch anything until there is a body. | Cesedi bulunana kadar hiçbir şeye dokunmayacaksın. | Stolen-1 | 2009 | |
| He would be 18, already a man. | On sekiz yaşında olacaktı. Delikanlı olmuş olacaktı. | Stolen-1 | 2009 | |
| Just say it. | Haydi söyle. Sadece söyle, Tom. | Stolen-1 | 2009 | |
| Just say, 'My son is dead. ' | Söyle şunu, Tom. "Oğlum öldü." de. | Stolen-1 | 2009 | |
| Thanks, Dan. It's okay. | Teşekkürler, Dan. Sorun yok. | Stolen-1 | 2009 | |
| Look, I know what you're gonna say, | Bak, ne diyeceğini biliyorum ama önce beni bir dinle. | Stolen-1 | 2009 | |
| You know you can't talk to him. | Onunla konuşamayacağını biliyorsun. | Stolen-1 | 2009 | |
| I want to talk to him about this kid we just found. | Bulunan şu çocuk hakkında konuşmak istiyorum. | Stolen-1 | 2009 |