• tr flag Türkçe
    • en flag İngilizce

Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 46

İngilizce Türkçe Film Adı Film Yılı Ayrıntılar
Yes, yes. Of course. Evet, evet. Tabii ki. 12-1 2007 info-icon
All in favor, please raise your hands. Lehine karar verenler ellerini kaldırsın o zaman. 12-1 2007 info-icon
One question. "In favor" of what? Bir şey soracağım. "Lehine" derken? 12-1 2007 info-icon
What? "In favor" of guilty, or not guilty? Derken? Suçluluğu lehine mi yoksa suçsuzluğu mu? 12-1 2007 info-icon
Guilty, of course. Suçluluğu, tabii ki. 12-1 2007 info-icon
I thought it was "in favor" of voting. Ben oylama lehine anladım. 12-1 2007 info-icon
We're voting on whether he is guilty. Suçlu olup olmadığını oyluyoruz. 12-1 2007 info-icon
I didn't understand, that's all. Anlamadım işte tamam, hepsi bu kadar. 12-1 2007 info-icon
He didn't know Put down your hands. Sorry. Bilmiyordu. Ellerinizi indirin, affedersiniz. 12-1 2007 info-icon
That vote didn't count. My fault. Sorry. Bu oylama sayılmaz. Benim hatam. Üzgünüm. 12-1 2007 info-icon
So... Put your hands down. Yani... İndirin ellerinizi. 12-1 2007 info-icon
So we're voting... Öyleyse zanlının suçlu olup olmadığını... 12-1 2007 info-icon
...on whether the defendant is guilty. ...yeniden oyluyoruz. 12-1 2007 info-icon
A raised hand means guilty. Kalkık el "suçlu" demektir. 12-1 2007 info-icon
Yes, yes. Guilty. Evet, tamam. Suçlu. 12-1 2007 info-icon
I just want to get it right. Then raise your hand. Sadece doğru olsun istiyorum. Kaldıralım o zaman ellerimizi. 12-1 2007 info-icon
Don't you go to meetings? Hiç mitinglere katılmadınız mı? 12-1 2007 info-icon
What? All the time. Ne? Tabii her zaman. 12-1 2007 info-icon
Workers of the world... Dünyanın tüm işçileri... 12-1 2007 info-icon
Let's vote, come on. Yeah. Hadi oylayalım artık. Evet. 12-1 2007 info-icon
Why are we voting on "guilty" first? Neden önce "suçlu" diye mi oyluyoruz? 12-1 2007 info-icon
What's the difference? Ne fark eder ki? 12-1 2007 info-icon
No, we can do this however we like. Evet tabii, nasıl istersek öyle de yapabiliriz. 12-1 2007 info-icon
Does it bother you? Bu sizi rahatsız mı etti? 12-1 2007 info-icon
No, I thought it might be a rule. Hayır, Bunun bir kural olduğunu sanıyordum. 12-1 2007 info-icon
No, there's no rule about that. Either way. Hayır, böyle bir kural yok. Her türlü olur. 12-1 2007 info-icon
Let's do it this way. For whether he's guilty. Tamam bu şekilde oylayalım. Sanık suçlu diyenler... 12-1 2007 info-icon
OK. So we're voting on whether the defendant is guilty. Tamam. Zanlı suçlu mu diye oyluyoruz o zaman. 12-1 2007 info-icon
Yes. Hands up, please. Evet. Eller yukarı, lütfen. 12-1 2007 info-icon
Unanimous. We're out of here. No, wait. Oybirliği. Sonra serbestiz. Hayır, bekle. 12-1 2007 info-icon
Please. There are rules. Wait Lütfen. Kurallar var. Bekleyin. 12-1 2007 info-icon
Please take your seats. Put your hands down. Lütfen koltuklarınızda kalın. Ellerinizi indirin. 12-1 2007 info-icon
Now, who thinks the defendant we have to follow rules... Şimdi, zanlının... Kurallara uymalıyız... 12-1 2007 info-icon
...is not guilty, please raise your hand. ...zanlının suçlu olmadığını düşünenler, lütfen ellerinizi kaldırın. 12-1 2007 info-icon
That's eleven... On bir oldu... 12-1 2007 info-icon
Here Eleven for guilty, one for not guilty. Burada. "Suçlu" için 11, "Suçsuz" için 1. 12-1 2007 info-icon
Whoa! Vay canına! 12-1 2007 info-icon
What did we just vote on? Neye oy verdik biz şimdi? 12-1 2007 info-icon
Did you hear that? Hello! Ne dediğini duydunuz mu? Selamlar! 12-1 2007 info-icon
All that racket distracted the man. Tüm bu curcuna aklını başından almış. 12-1 2007 info-icon
We voted on whether that stinking Chechen dog is guilty... Bu kokuşmuş Çeçen köpeğinin, Rus Ordusunda subay olan üvey babasını... 12-1 2007 info-icon
...of the murder of his adoptive father, a Russian army officer. ...öldürdüğü gerekçesiyle suçlu olduğunu oyladık. 12-1 2007 info-icon
Didn't understand? Anlamadın mı? 12-1 2007 info-icon
The comrade didn't understand. Start again. Yoldaş anlamadı. Yeniden başla. 12-1 2007 info-icon
So let's vote again. No, no, I... Tamam, yeniden oyluyoruz. Hayır, hayır. Ben... 12-1 2007 info-icon
There's no need. I get it now. I'm against. Buna gerek yok. Şimdi anladım. Karşı oy veriyorum. 12-1 2007 info-icon
Against convicting him. Suçluluğuna karşı... 12-1 2007 info-icon
What do you mean "against"? "Karşı" demekle ne kastediyorsun? 12-1 2007 info-icon
You voted "for". Sen suçluluğu yönünde oy verdin... 12-1 2007 info-icon
And I voted "against". ...ve ben de "karşı" oy verdim. 12-1 2007 info-icon
Well, it was eleven "for"... Pekâlâ, 11 suçlu... 12-1 2007 info-icon
...and one "against". ...ve bir "karşı" oy. 12-1 2007 info-icon
But why? Ama neden? 12-1 2007 info-icon
Why what? Ne neden? 12-1 2007 info-icon
Why did you vote that way? Neden böyle oy verdin? 12-1 2007 info-icon
Well, if I'd voted "for" it would have been twelve "for" and... Yani, eğer suçlu diye oy verseydim 12 "suçlu" oyu olurdu ama... 12-1 2007 info-icon
...none "against". And we'd all have gone home. ...hiç "karşı" oy olmazdı ve biz de evimize giderdik. 12-1 2007 info-icon
But that'd be good. So why'd you vote "against"? Ne güzel işte. Peki neden "karşı" oy verdin? 12-1 2007 info-icon
Vote "for" and let's go home. "Suçlu" de, evimize gidelim. 12-1 2007 info-icon
I... It was too fast, somehow. Ben... Bu çok çabuk olurdu. 12-1 2007 info-icon
It was too fast, you see. Çok çabuk olmaz mıydı? 12-1 2007 info-icon
Fast? We listened to that judge talk for 3 days. You call that fast? Çabuk? 3 gündür yargıcın konuşmasını dinliyoruz. Bu mu çabuk? 12-1 2007 info-icon
No, well, yes, but... Hayır, pekâlâ, evet, ama... 12-1 2007 info-icon
It scared me. We just put up our hands and... ...beni korkuttu. Sadece ellerimizi kaldırdık... 12-1 2007 info-icon
...that was it. It was too fast. ...ve oldu bitti. Çok çabuk. 12-1 2007 info-icon
Fast is good. It was obvious, there was proof. Hızlı olması iyidir. Her şey ortada, kanıtlar orada. 12-1 2007 info-icon
We all heard the witnesses. We saw the evidence. Tanıkları dinledik. Delilleri gördük. 12-1 2007 info-icon
Well, yes. Tamam, ama... 12-1 2007 info-icon
But we're talking about a human being. Ama burada bahsettiğimiz bir "insan"... 12-1 2007 info-icon
And we just put up our hands... ...ve sadece ellerimizi kaldırıyoruz... 12-1 2007 info-icon
...and that was it. ...ve bitiriyoruz, hepsi bu. 12-1 2007 info-icon
What exactly do you want? Tam olarak ne yapmak isterdin? 12-1 2007 info-icon
I want... En azından... 12-1 2007 info-icon
...well, to talk, at least. ...şey, konuşmak isterdim. 12-1 2007 info-icon
To talk. Konuşmak. 12-1 2007 info-icon
So talk. Konuş öyleyse. 12-1 2007 info-icon
"Beyond reasonable doubt."' "Makul tereddütler sonucunda." 12-1 2007 info-icon
Sorry. That's a term used in American jury trials. Pardon. Bu Amerikan davalarında kullanılan bir terim. 12-1 2007 info-icon
"Beyond reasonable doubt". "Makul tereddütler sonucunda." 12-1 2007 info-icon
It's just that, I studied at Harvard... Harvard'da işletme okudum da... 12-1 2007 info-icon
...I studied management. And we had a course in law. Orada hukuk dersi de görmüştük. 12-1 2007 info-icon
Talking would make sense if there were reasonable doubt. Eğer makul ve akla yatkın tereddütler varsa konuşmak anlamlıdır. 12-1 2007 info-icon
Did you hear that? Reasonable doubt. We don't have any doubts Siz de duydunuz mu? Makul tereddütler. Bizim bir tereddüdümüz yok ki. 12-1 2007 info-icon
None. He killed him! It's a fact! Hem de hiç. Onu öldürdü! Gerçek bu! 12-1 2007 info-icon
The brutal murder of an ex officer by his adopted son for a ridiculous sum. Emekli bir subayın komik bir meblağ için üvey oğlu tarafından canice öldürülmesi. 12-1 2007 info-icon
Yeah. Why talk? Evet. Hâlâ niye konuşuyoruz? 12-1 2007 info-icon
That guy went to Harvard, and he doesn't have any doubts. Bu adam Harvard' a gitmiş, ve onun hiç şüphesi yok. 12-1 2007 info-icon
Neither do we. Do you? Do you? Bizim de yok. Ya senin? Senin var mı? 12-1 2007 info-icon
Forgive me, please, and understand. Beni affedin, lütfen, anlamaya çalışın. 12-1 2007 info-icon
I know he went to Harvard. Harvard'a gittiğini biliyorum. 12-1 2007 info-icon
Say you go to the market and buy a watermelon. Söyler misin bana, markete gidip bir karpuz aldın... 12-1 2007 info-icon
I do? No, no, I do. Ben mi? Hayır, hayır, ben. 12-1 2007 info-icon
I go to the market and buy a melon. Markete gittim ve bir karpuz aldım. 12-1 2007 info-icon
The salesman assures me it's ripe and red, but... Satıcı olgun ve kırmızı olduğuna dair garanti verdi, ancak... 12-1 2007 info-icon
...until I take it home... ...eve gelip de... 12-1 2007 info-icon
...and cut it open, it's very hard to know for sure if it is. ...kesip açana kadar, öyle olup olmadığını bilmemiz imkansızdır değil mi? 12-1 2007 info-icon
But this isn't a watermelon. İyi de bu karpuz değil ki. 12-1 2007 info-icon
A watermelon you can just throw away. Bir karpuzu kaldırıp çöpe atabilirsin. 12-1 2007 info-icon
This is a human being facing a life sentence. Bu insanoğlu müebbet hapis cezası ile karşı karşıya. 12-1 2007 info-icon
If we all vote yes, they'll put him in prison forever. Hepimiz "suçlu" dersek, ömrünün sonuna kadar hapiste kalacak... 12-1 2007 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 41
  • 42
  • 43
  • 44
  • 45
  • 46
  • 47
  • 48
  • 49
  • 50
  • …
  • »
  • »»
Kısıtlı Mod:   
  • Katkıda Bulun
  • Hakkımızda
  • Sorumluluk Reddi
  • İletişim