Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 178420
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| between seeings. | ...bazen yıllar geçti gitti. | Up-1 | 2009 | |
| I've tried to smoke it out of that death land where it lives. | Onu yaşadığı o ölümcül yerden dışarı çıkartmaya çalıştım. | Up-1 | 2009 | |
| Can't go in after it. | Peşinden oraya giremiyoruz. | Up-1 | 2009 | |
| Once in, there's no way out. | Bir kere girdiğinde, oradan çıkışın yok. | Up-1 | 2009 | |
| I lost so many dogs. | Çok fazla köpek kaybettim. | Up-1 | 2009 | |
| I trained it to follow us. | Onu, bizi takip etmesi için eğitmiştim. | Up-1 | 2009 | |
| Follow you? | Sizi takip etmesi için mi? | Up-1 | 2009 | |
| Let's go now. | Biz de artık gidelim. | Up-1 | 2009 | |
| these people who pass through here | ...buraya yolu düşen insanlar... | Up-1 | 2009 | |
| A surveyor making a map... | Harita yapan arazi mühendisi,... | Up-1 | 2009 | |
| You're not leaving. | Hiçbir yere gitmiyorsunuz. | Up-1 | 2009 | |
| We don't want to take advantage of your hospitality. | Misafirperverliğinizi suistimal etmek istemeyiz. | Up-1 | 2009 | |
| Come on, Russell. | Hadi bakalım Russell. | Up-1 | 2009 | |
| But we haven't even had dessert yet. | Ama daha tatlılarımızı bile yemedik. | Up-1 | 2009 | |
| Oh, the boy is right. | Çocuk haklı. | Up-1 | 2009 | |
| You really must stay! I insist! | Gerçekten kalmalısınız! Israr ediyorum! | Up-1 | 2009 | |
| We have so much more to talk about! | Daha konuşacağımız çok şey var! | Up-1 | 2009 | |
| Hurry! Dogs! Hurry! | Geliyorlar! | Up-1 | 2009 | |
| Here! | Bu tarafa! | Up-1 | 2009 | |
| Go on, master! I will stop the dogs! | Devam et sahip! Ben köpekleri durdururum! | Up-1 | 2009 | |
| Stop, you, dogs! | Durun köpekler! | Up-1 | 2009 | |
| Hang on to Kevin! | Kevin'e tutunun! | Up-1 | 2009 | |
| No, no, no. Kevin... | Hayır, hayır, hayır. Kevin... | Up-1 | 2009 | |
| Stay down. | Hareket etme. | Up-1 | 2009 | |
| She's hurt real bad. | Çok kötü yaralanmış. | Up-1 | 2009 | |
| Can't we help her get home? | Evine dönmesine yardım edemez miyiz? | Up-1 | 2009 | |
| All right. But we gotta hurry. | Tamam ama acele etmek zorundayız. | Up-1 | 2009 | |
| You lost them? No, it was Dug. | Onları elinizden kaçırdınız mı? Hayır, Dug yüzünden. | Up-1 | 2009 | |
| Yeah, he's with them. he helped them escape! | Evet, onlarla beraber. Onların kaçmasına yardım etti! | Up-1 | 2009 | |
| Wait. Wait a minute. | Durun. Durun bir dakika. | Up-1 | 2009 | |
| See anything? No, my pack is not following us. | Bir şey görüyor musun? Hayır, sürüm bizi takip etmiyor. | Up-1 | 2009 | |
| Boy, they are dumb! | Çok aptallar! | Up-1 | 2009 | |
| This is crazy. | Bu tam bir delilik. | Up-1 | 2009 | |
| You ok, Kevin? | İyi misin Kevin? | Up-1 | 2009 | |
| The wilderness isn't quite what I expected. | ...vahşi doğa, hiç beklediğim gibi değil. | Up-1 | 2009 | |
| Yeah? How so? | Öyle mi? | Up-1 | 2009 | |
| It's kind of... wild. | Birazcık... vahşi. | Up-1 | 2009 | |
| I mean, it's not how they made it sound in my book. | Kitaplarda anlatıldığı gibi değil. | Up-1 | 2009 | |
| Get used to that, kid. | Buna alış evlat. | Up-1 | 2009 | |
| My dad made it sound so easy. | Babam için bunlar çocuk oyuncağıydı. | Up-1 | 2009 | |
| He is really good at camping, | Kamp yapma konusunda... | Up-1 | 2009 | |
| and how to make fire from rocks and stuff... | ...ve kaya gibi şeylerden ateş çıkartmada oldukça iyi. | Up-1 | 2009 | |
| He used to come to all my squad lodge meetings. | Tüm takım toplantılarıma gelirdi. | Up-1 | 2009 | |
| And afterwards, we go get icecream that fattens. | Sonra da dondurma yemeye Fenton'a giderdik. | Up-1 | 2009 | |
| I always get chocolate and he gets butter brickle. | Ben her zaman çikolatalı alırdım o da karamelli. | Up-1 | 2009 | |
| Then we sit on this one curve, right outside | Sonra dükkanın hemen dışındaki kaldırıma oturur... | Up-1 | 2009 | |
| and I'll count all the blue cars and he counts all the red ones | ...ben mavi arabaları sayarken o da kırmızıları sayardı... | Up-1 | 2009 | |
| and whoever gets the most | ..ve en çok arabayı sayan kazanırdı. | Up-1 | 2009 | |
| I like that curve. | O kaldırımı çok severdim. | Up-1 | 2009 | |
| but I think the boring stuff is the stuff I remember the most. | ...ama sanırım sıkıcı olan şeyler en çok hatırladıklarım. | Up-1 | 2009 | |
| Look, there it is! | Bak, işte orada! | Up-1 | 2009 | |
| Hold on, Russell, stand still. | Bekle Russell, yerinden kıpırdama. | Up-1 | 2009 | |
| Look at that bird go! Wait up, you overgrown chicken! | Şu kuşun gidişine bak! Bizi bekle seni aşırı gelişmiş tavuk! | Up-1 | 2009 | |
| That's it! Go, Kevin! Go find your babies! | İşte böyle! Git Kevin! Git ve bebeklerini bul! | Up-1 | 2009 | |
| Run, Kevin, run! | Koş Kevin, koş! | Up-1 | 2009 | |
| Careful, I want it in good shape for my retirement. | Dikkat edin, emekliliğim için onu iyi bir durumda götürmek istiyorum. | Up-1 | 2009 | |
| Let it go! | Bırakın onu! | Up-1 | 2009 | |
| You gave away Kevin. | Kevin'i verdiniz. | Up-1 | 2009 | |
| I didn't ask for any of these! | Bunların hiçbiri olsun istemedim! | Up-1 | 2009 | |
| Master, it's all right. | Efendi, önemli değil. | Up-1 | 2009 | |
| I am not your master! | Ben senin efendin falan değilim! | Up-1 | 2009 | |
| If you hadn't shown up, none of these would have happened. | Eğer yolumuza çıkmasaydın bunların hiç biri olmayacaktı. | Up-1 | 2009 | |
| Whether you assist me or not, | Şimdi, yardım et ya da etme... | Up-1 | 2009 | |
| I am going to Paradise Falls, if it kills me! | ...beni öldürse bile Cennet Şelalesi'ne gidiyorum! | Up-1 | 2009 | |
| I don't want this anymore. | Bunu artık istemiyorum. | Up-1 | 2009 | |
| even if you won't! | Siz istemeseniz bile! | Up-1 | 2009 | |
| I was hiding under your porch because I love you. | Sundurmanızın altında saklanıyordum çünkü sizi seviyorum. | Up-1 | 2009 | |
| Can you stay? Well, you're my dog, aren't you? | Kalabilir misin? Benim köpeğimsin, değil mi? | Up-1 | 2009 | |
| And I'm your master. | Ben de senin efendinim. | Up-1 | 2009 | |
| You're my master? | Benim efendim misiniz? | Up-1 | 2009 | |
| Oh, boy! Good boy, Dug! | İyi köpek Dug! | Up-1 | 2009 | |
| You're a good boy! | İyi bir köpeksin. | Up-1 | 2009 | |
| Don't worry, Kevin, I'll save you. | Merak etme Kevin, seni kurtaracağım. | Up-1 | 2009 | |
| And they wouldn't believe me. | Bir de bana inanmıyorlardı. | Up-1 | 2009 | |
| Just wait till they get a look at you! | Seni görene kadar bekle! | Up-1 | 2009 | |
| The small mailman has returned. | Küçük postacı geri geldi. | Up-1 | 2009 | |
| If you're here, Fredricksen can't be far behind. | Sen buradaysan, Fredricksen fazla uzağımızda olamaz. | Up-1 | 2009 | |
| Scream all you want, small mailman. | İstediğin kadar bağır küçük postacı. | Up-1 | 2009 | |
| None of your mailmen friends can hear you. | Hiçbir postacı arkadaşın seni duyamaz. | Up-1 | 2009 | |
| I will unleash all my wilderness explorer training! | Tüm vahşi doğa eğitimimi üzerinizde deneyeceğim! | Up-1 | 2009 | |
| Guard that bird. | Kuşu koruyun. | Up-1 | 2009 | |
| Where are you going? I'm not finished with you! | Hey, nereye gidiyorsun? Seninle işim daha bitmedi! | Up-1 | 2009 | |
| Nice talking with you. | Seninle konuşmak güzeldi. | Up-1 | 2009 | |
| Where are you, Fredricksen? | Neredesin Fredricksen? | Up-1 | 2009 | |
| Dle Fredricksen! Dug, bring her over! | Bay Fredricksen! Dug, evi yanaştır! | Up-1 | 2009 | |
| I'm getting Kevin. You stay here. | Ben Kevin'in peşinden gidiyorum. Sen burada kalıyorsun. | Up-1 | 2009 | |
| But I wanna help! I don't want your help. | Ama yardım etmek istiyorum! | Up-1 | 2009 | |
| How do we get pass these dogs? | Bu köpekleri nasıl geçeceğiz? | Up-1 | 2009 | |
| Point! | Buradan! | Up-1 | 2009 | |
| Don't worry, Kevin. We are on our way. | Merak etme Kevin. Geliyoruz. | Up-1 | 2009 | |
| No one should be enterring through these doors. | Kapıdan kimsenin girmesine müsaade etmeyin. | Up-1 | 2009 | |
| Guard well that bird, my minions. | Kuşu iyi koruyun yardakçılarım. | Up-1 | 2009 | |
| What do we do now, Dug? | Şimdi ne yapacağız Dug? | Up-1 | 2009 | |
| Go get it! | Gidip onu getirin! | Up-1 | 2009 | |
| I'm sorry, Kevin. Let's get you out of here. | Çok üzgünüm Kevin. Seni şu kafesten çıkartalım. | Up-1 | 2009 | |
| Master, he's gone. What's going on? | Efendim, kaçtılar. Ne? | Up-1 | 2009 | |
| He's got the bird! He ran off! | Kuşu aldılar! Kaçtılar! | Up-1 | 2009 | |
| Calm down! One at the time! | Sakin olun, tek tek konuşun! | Up-1 | 2009 | |
| I want to... help! | Yardım... etmek... istiyorum! | Up-1 | 2009 | |
| Does anybody know where they are? | Onların nerede olduğunu bilen var mı? | Up-1 | 2009 |