• tr flag Türkçe
    • en flag İngilizce

Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 177297

İngilizce Türkçe Film Adı Film Yılı Ayrıntılar
Well sixty dollars is every cent we have. That leaves nothing for our board. Pekâla tüm paramız 60 dolar. Geriye yol paramız kalmıyor. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. Sadece 60 dolarımız var. Trene binecek paramız kalmaz. True Grit-1 2010 info-icon
Yarnell, you can see to the body�s transport to the train station and accompany it home. Yarnell, tabutun tren istasyonunda aktarılması, sonrasında eve götürülmesi işlemleriyle sen ilgilen. Yarnell cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. Yarnell, cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. Yarnell, cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. Yarnell, cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. Yarnell cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. Yarnell, cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. Yarnell, cesedin tren istasyonuna nakil işini hallet ve eve kadar eşlik et. True Grit-1 2010 info-icon
I will have to sleep here tonight. Bu gece burada uyuyacağım. Bu gece burada kalmalıyım. Bu gece burada kalmalıyım. Bu gece burada kalmalıyım. Bu gece burada kalmalıyım. Bu gece burada kalmalıyım. Bu gece burada kalmalıyım. Bu gece burada kalmalıyım. True Grit-1 2010 info-icon
I still have to collect father�s things and see to some other business. Babamın evraklarını toplamak ve diğer bazı işleri görmek istiyorum. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. Babamın eşyalarını toplayıp kalan işlerini halletmem gerekiyor. True Grit-1 2010 info-icon
Your mama didn't say nothing about you settling no business here. Annen burada halledilmesi gereken bir iş olduğundan bahsetmedi. Anneniz burada bir işiniz olduğundan bahsetmemişti. Anneniz burada işiniz olduğundan bahsetmemişti. Anneniz burada bir işiniz olduğundan bahsetmemişti. Anneniz burada işiniz olduğundan bahsetmemişti. Anneniz burada bir işiniz olduğundan bahsetmemişti. Anneniz burada işiniz olduğundan bahsetmemişti. Anneniz burada işiniz olduğundan bahsetmemişti. True Grit-1 2010 info-icon
It is business Mama doesn�t know about. It�s all right, Yarnell, I dismiss you. Annemin henüz bilmediği bir iş. Sen endişelenme Yarnell sorumluluğu üzerime alıyorum. Annemin bilmediği işler bunlar. O yüzden Yarnell, gidebilirsin. Annemin bilmediği işler bunlar. Annemin bilmediği işler bunlar. Sorun yok Yarnell, gidebilirsin. Annemin bilmediği işler bunlar. Annemin bilmediği işler bunlar. O yüzden Yarnell, gidebilirsin. Annemin bilmediği işler bunlar. Annemin bilmediği işler bunlar. True Grit-1 2010 info-icon
I am not sure. Emin değilim. Pek emin değilim. Pek emin değilim. Pek emin değilim. True Grit-1 2010 info-icon
Tell mama not to sign anything until I return home and see that Papa is buried in his Mason�s apron. Anneme söyle ben dönene kadar hiçbir şeyi imzalamasın. Ve babamın iş elbisesiyle gömüldüğünden emin ol. Annem de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... Anneme de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... Anneme de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... Anneme de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... Annem de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... Anneme de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... Anneme de ki, ben eve dönene kadar hiçbir şey imzalamasın... True Grit-1 2010 info-icon
Your terms are agreeable, if I might pass the night here. Koşullarınızı kabul edebilirim, eğer ki geceyi burada geçirirsem. Bu geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, şartlarınız makbuldür. Geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, ücret uygundur. Bu geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, şartlarınız makbuldür. Geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, ücret uygundur. Bu geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, şartlarınız makbuldür. Geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, ücret uygundur. Geceyi burada geçirmeme müsaade ederseniz, ücret uygundur. True Grit-1 2010 info-icon
Here, among these people? Burada, bu insanların arasında mı? True Grit-1 2010 info-icon
These people? I'm expecting three more souls. Hangi insanlar? Üç ceset daha gelecek. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. True Grit-1 2010 info-icon
Sullivan, Smith, and His Tongue In The Rain. Sutherland, Smith, ve Kızılderili dilinde konuşan adam. Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen Sutherland, Smith ve Diline Yağmur Düşen True Grit-1 2010 info-icon
Ladies and gentlemen beware Bayanlar baylar farkına varın. Beyler ve bayanlar, uyanık olun... Beyler ve bayanlar, uyanık olun... Beyler ve bayanlar, uyanık olun... Beyler ve bayanlar, uyanık olun... Beyler ve bayanlar, uyanık olun... Beyler ve bayanlar, uyanık olun... Beyler ve bayanlar, uyanık olun... True Grit-1 2010 info-icon
and train up your children in the way that they should go! Ve çocuklarınızı olması gerektiği şekilde eğitin. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. Bu insanlar mı? Üç ruh daha bekliyorum. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. ...ve evlatlarınızı yaşayacakları hayat konusunda eğitin. True Grit-1 2010 info-icon
You see what has become of me, Benim ne halde olduğumu görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. Başıma ne geldiğini görüyorsunuz. True Grit-1 2010 info-icon
because of drink. İçki yüzünden. İçki yüzünden, bir adam öldürdüm. İçki yüzünden bir adam öldürdüm. İçki yüzünden, bir adam öldürdüm. İçki yüzünden bir adam öldürdüm. İçki yüzünden, bir adam öldürdüm. İçki yüzünden bir adam öldürdüm. İçki yüzünden bir adam öldürdüm. True Grit-1 2010 info-icon
I killed a man. Adam öldürdüm. True Grit-1 2010 info-icon
In a triffiling quarrel over a pocketknife. Saçma sapan bir kavgada, çakıyla. Bir çakı üzerine yapılmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. Bir çakıyla sonlanmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. Bir çakı üzerine yapılmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. Bir çakıyla sonlanmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. Bir çakı üzerine yapılmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. Bir çakıyla sonlanmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. Bir çakıyla sonlanmış gereksiz bir ağız dalaşıydı. True Grit-1 2010 info-icon
If I had received good instruction as a child Küçükken beni eğitmiş olsalardı… Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... Çocukluğumda iyi bir eğitim alsaydım... True Grit-1 2010 info-icon
Could you point out the sheriff? Out on the Cimarron River Şerifi gösterebilir misiniz? Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. Şerif'i gösterebilir misiniz? Bıyıklı olan. True Grit-1 2010 info-icon
Him with the moustaches. Şuradaki, bıyıklı olan. True Grit-1 2010 info-icon
I would be with my wife and children today. I do not know what is to become of them. Şimdi karımla ve çocuklarımla beraber olacaktım. Onların hali ne olur bilmiyorum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. ...bugün karımın ve çocuklarımın yanında olurdum. True Grit-1 2010 info-icon
But I hope and pray that you will not slight them and compel them to go into low company. Ama umuyorum ve dua ediyorum ki karım çocuklarıma gereken değeri versin ve onları kötü alışkanlıklardan korusun. Ama onları ihmal etmemesini ve kötü arkadaşlıklar kurmaya... Ama karımın çocuklarımı ihmal etmemesini ve o dandik madende çalışmaya... Ama onları ihmal etmemesini ve kötü arkadaşlıklar kurmaya... Ama karımın çocuklarımı ihmal etmemesini ve o dandik madende çalışmaya... Ama onları ihmal etmemesini ve kötü arkadaşlıklar kurmaya... Ama karımın çocuklarımı ihmal etmemesini ve o dandik madende çalışmaya... Ama karımın çocuklarımı ihmal etmemesini ve o dandik madende çalışmaya... True Grit-1 2010 info-icon
Well. Evet. Pekala. Pekâlâ. Pekala. Pekâlâ. Pekala. Pekâlâ. Pekâlâ. True Grit-1 2010 info-icon
I killed the wrong man is the which of why I�m here. Yanlış adamı öldürdüm, burada olmamın sebebi de bu. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. Yanlış adamı öldürdüğüm için buradayım. True Grit-1 2010 info-icon
Had I killed the man I meant to. I don't believed I'd a been convicted. Öldürmeyi düşündüğüm adamı öldürmüş olsaydım inanıyorum ki beni idam etmezlerdi. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. Doğru adamı öldürmüş olsaydım sanıyorum ki mahkum edilmezdim. True Grit-1 2010 info-icon
I see men out there in that crowd, that's worse than me. Kalabalığın içinde benden daha kötü adamlar görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötü adamlar görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötülerini görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötü adamlar görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötülerini görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötü adamlar görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötülerini görüyorum. Kalabalıkta benden daha kötülerini görüyorum. True Grit-1 2010 info-icon
Before I am hanged, I would like to say. Asılmadan önce şunu söylemek isterim... Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum Asılmadan önce, şunu söylemek istiyorum True Grit-1 2010 info-icon
Naw, we ain't arrested him. Hayır onu tutuklamadık. Hayır onu tutuklamadık. Topraklarımızın dışına kaçmadan önce yetişememişler. Hayır onu tutuklamadık. Hayır onu tutuklamadık. Topraklarımızın dışına kaçmadan önce yetişememişler. Hayır onu tutuklamadık. Hayır onu tutuklamadık. Topraklarımızın dışına kaçmadan önce yetişememişler. Hayır onu tutuklamadık. Topraklarımızın dışına kaçmadan önce yetişememişler. True Grit-1 2010 info-icon
Ain�t caught up to him, he lit out for the Territory. Ona yetişmişlerdi ama sınırı geçmeyi başardı. Ona yetişmişler ama topraklarımızın dışına kaçmış. Ona yetişmişler ama topraklarımızın dışına kaçmış. Ona yetişmişler ama topraklarımızın dışına kaçmış. True Grit-1 2010 info-icon
I would think that he has throwed in with Lucky Ned Pepper, whose gang robbed a Bana kalırsa Şanslı Ned Pepper’la bir bağlantısı vardır Adamın çetesi onu soymuş. Sanırım Şanslı Ned Peper'a katılmıştır. Daha dün, çetesi... Sanırım dün Poteau nehri yakınlarındaki posta arabasını soyan... Sanırım kendisini soyan Şanslı Ned Peper'a katılmıştır. Daha dün, çetesi... Sanırım dün Poteau nehri yakınlarındaki posta arabasını soyan... Sanırım Şanslı Ned Peper'a katılmıştır. Daha dün, çetesi... Sanırım dün Poteau nehri yakınlarındaki posta arabasını soyan... Sanırım dün Poteau nehri yakınlarındaki posta arabasını soyan... True Grit-1 2010 info-icon
mail hack yesterday on the Poteau River. Dün Rotel nehri civarında. ...Rotel River'daki bir postaneyi soydu. ...Rotel River'daki bir postaneyi soydu. ...Rotel River'daki bir postaneyi soydu. True Grit-1 2010 info-icon
Well, why are you not looking for him? Peki neden aramıyorsunuz? Neden onu aramıyorsunuz? Neden onu aramıyorsunuz? Kızılderili topraklarına girme yetkim yok. Neden onu aramıyorsunuz? Kızılderili bölgesine girme yetkim yok. Neden onu aramıyorsunuz? Kızılderili topraklarına girme yetkim yok. Neden onu aramıyorsunuz? Neden onu aramıyorsunuz? Kızılderili topraklarına girme yetkim yok. Neden onu aramıyorsunuz? Kızılderili topraklarına girme yetkim yok. True Grit-1 2010 info-icon
I have no authority in the Indian Nation. Kızılderili halkı üzerinde herhangi bir yetkim yok. Kızılderili bölgesine girme yetkim yok. Kızılderili bölgesine girme yetkim yok. True Grit-1 2010 info-icon
Tom Chaney is the business of the U.S Marshal�s now. Tom Chaney ile ABD polis teşkilatının şefi ilgileniyor şu anda. Tom Chaney'i bulmak artık Amerikan Marşalları'nın işi. Tom Chaney'i bulmak artık Amerikan Federal Şerifleri'nin işi. Tom Chaney'i bulmak artık Amerikan Marşalları'nın işi. Tom Chaney'i bulmak artık Amerika Yardımcı Şerifleri'nin işi. Tom Chaney'i bulmak artık Amerikan Marşalları'nın işi. Tom Chaney'i bulmak artık Amerika Yardımcı Şerifleri'nin işi. Tom Chaney'i bulmak artık Amerika Yardımcı Şerifleri'nin işi. True Grit-1 2010 info-icon
When will they arrest him? Onu ne zaman tutuklayacaklar? Onu ne zaman tutuklarlar? Ne zaman tutuklarlar? Ne zaman tutuklarlar? Ne zaman tutuklarlar? Onu ne zaman tutuklarlar? Ne zaman tutuklarlar? Ne zaman tutuklarlar? True Grit-1 2010 info-icon
Not soon, I'm afraid, the Marshal�s are not well staffed. Üzgünüm ama yakın zamanda değil. Polis şefinin yeteri kadar adamı yok. Korkarım ki yakın zamanda olmaz, Amerikan Marşal kadrosu çok zayıf. Korkarım ki yakın zamanda olmaz. Federal Şerifler'in kadrosu çok zayıf. Korkarım ki yakın zamanda olmaz, Amerikan Marşal kadrosu çok zayıf. Korkarım ki yakın zamanda olmaz. Yardımcı Şerifler'in kadrosu çok zayıf. Korkarım ki yakın zamanda olmaz, Amerikan Marşal kadrosu çok zayıf. Korkarım ki yakın zamanda olmaz. Yardımcı Şerifler'in kadrosu çok zayıf. Korkarım ki yakın zamanda olmaz. Yardımcı Şerifler'in kadrosu çok zayıf. True Grit-1 2010 info-icon
And I'll tell you, frankly, Chaney is at the end of a long list of fugitives and malefactors. Ve itiraf etmeliyim ki Chaney kaçak suçlular listesinin son sıralarında. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. Açıkçası, Chaney kaçaklar ve suçlulardan oluşan uzunca bir listenin sonunda. True Grit-1 2010 info-icon
Could I hire a Marshal to pursue Tom Chaney? Tom Chaney’nin izini sürmesi için bir polis şefi tutabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Marşal kiralayabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Federal Şerif kiralayabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Marşal kiralayabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Yardımcı Şerif kiralayabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Marşal kiralayabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Yardımcı Şerif kiralayabilir miyim? Tom Chaney'nin peşinden gitmesi için bir Yardımcı Şerif kiralayabilir miyim? True Grit-1 2010 info-icon
You have a lot of experience with bounty hunters, do you? Ödül avcılarıyla ilgili birçok deneyim yaşadın herhalde? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? Ödül avcılarıyla ilgili oldukça deneyimin var, değil mi? True Grit-1 2010 info-icon
That is a silly question. I am here to settle my father's affairs. Bu saçma bi soru oldu. Buraya babamın cinayetini sonuçlandırmaya geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. Aptalca bir soru. Buraya babamın işlerini halletmeye geldim. True Grit-1 2010 info-icon
All alone. I am the person for it. Tek başına? Bunu anca ben yaparım. Tek başına. Bunu yapabilecek biriyim. Tek başına mı? Benim yapmam gerek. Tek başına. Bunu yapabilecek biriyim. Tek başına mı? Benim yapmam gerek. Tek başına. Bunu yapabilecek biriyim. Tek başına mı? Benim yapmam gerek. Tek başına mı? Benim yapmam gerek. True Grit-1 2010 info-icon
Mama was never any good at sums. And she could hardly spell 'cat'. Annem bu tarz işlerde hiç iyi değildir. Ayrıca “kedi”yi bile zor telaffuz eder. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. Annem hesap kitap işinden hiç anlamaz, "kedi"yi bile zor heceler. True Grit-1 2010 info-icon
I intend to see Papa's killer hanged. Babamın katilinin asıldığını görmeye niyetliyim. True Grit-1 2010 info-icon
Well, nothing prevents you from offering a reward and so informing the Marshal�s. Pekâla, kimse seni bu iş için ödül koymaktan ve polis şefine bunu bildirmekten alıkoyamaz. Hiçbir şey seni Marşal'ları bilgilendirmekten ve ona ödül teklif etmekten alıkoyamaz. Hiçbir şey seni bir ödül koymaktan ve... Hiçbir şey seni bir ödül sunmaktan ve Marşal'ları bilgilendirmekten alıkoyamaz. Hiçbir şey seni bir ödül koymaktan ve... Hiçbir şey seni Marşal'ları bilgilendirmekten ve ona ödül teklif etmekten alıkoyamaz. Hiçbir şey seni bir ödül koymaktan ve... Hiçbir şey seni bir ödül koymaktan ve... True Grit-1 2010 info-icon
It would have to be real money, though, to be persuasive. Ben olsam nakit öderdim, daha cazip olması açısından. İkna edici olman için gerçek para veririm. Ben olsam ikna edici olmak için çok para teklif ederdim. İkna edici olmak için gerçek para verirdim. Ben olsam ikna edici olmak için çok para teklif ederdim. İkna edici olman için gerçek para veririm. Ben olsam ikna edici olmak için çok para teklif ederdim. Ben olsam ikna edici olmak için çok para teklif ederdim. True Grit-1 2010 info-icon
Chaney is across the river in the Choctaw Nation Chaney nehrin karşısında, Choctaw’da. Chaney nehrin karşısındaki Choctaw Nation'da. Chaney, nehrin karşısındaki Choctaw topraklarında. Chaney nehrin karşısındaki Choctaw Nation'da. Chaney, nehrin karşısındaki Choctaw topraklarında. Chaney nehrin karşısındaki Choctaw Nation'da. Chaney, nehrin karşısındaki Choctaw topraklarında. Chaney, nehrin karşısındaki Choctaw topraklarında. True Grit-1 2010 info-icon
I will see to the money. Who's the best Marshal? Paranın icabına bakarım. En iyi polis şefi kim? Paraları görelim. En iyi Marşal kim? Para işini hallederim. En iyi Federal Şerif kim? Para işini hallederim. En iyi Marşal kim? Para işini hallederim. En iyi Yardımcı Şerif kim? Paraları görelim. En iyi Marşal kim? Para işini hallederim. En iyi Yardımcı Şerif kim? Para işini hallederim. En iyi Yardımcı Şerif kim? True Grit-1 2010 info-icon
I have to weigh that. Bu soruya cevap vermek güç. Bir düşüneyim. Bir düşüneyim. William Waters, en iyi iz sürücüdür. Bir düşüneyim. William Waters, en iyi iz sürücüdür. Bir düşüneyim. William Waters, en iyi iz sürücüdür. Bir düşüneyim. Bir düşüneyim. William Waters, en iyi iz sürücüdür. Bir düşüneyim. William Waters, en iyi iz sürücüdür. True Grit-1 2010 info-icon
William Waters, is the best tracker. William Waters, en iyi izcidir. William Waters, en iyi iz sürücüdür. William Waters, en iyi iz sürücüdür. True Grit-1 2010 info-icon
He is half Comanche, and it is something to see him cut the sun. Yarı Comanche’dir, ve onunla iş yapmak her yiğidin harcı değildir. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. Adam yarı Komançi ve onu iz sürerken izlemek apayrı bir şey. True Grit-1 2010 info-icon
The meanest, is Rooster Cogburn. En gaddarı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. En acımasızı, Rooster Cogburn. True Grit-1 2010 info-icon
He is a pitiless man, double tough and fear don�t enter into his thinking. Hiç insafı yoktur. Duble serttir. Korku aklının ucundan bile geçmez. Merhametsiz biridir, baş belasıdır. Korku onun kafasına girmez. Merhametsizdir. İki kat serttir. Korku onun kafasına girmez. Merhametsiz biridir, iki kat serttir. Korku onun kafasına girmez. Merhametsiz biridir, iki kat serttir. Korku onun kafasına girmez. Merhametsiz biridir, baş belasıdır. Korku onun kafasına girmez. Merhametsiz biridir, iki kat serttir. Korku onun kafasına girmez. Merhametsiz biridir, iki kat serttir. Korku onun kafasına girmez. True Grit-1 2010 info-icon
Hmm, He loves to pull a cork. Sayısız leşi var. Mantarı çok sever. Ayrıca içkiye de bayılır. Ama çok içer. Tetiği çekmeyi çok sever. Mantarı çok sever. Tetiği çekmeyi çok sever. Tetiği çekmeyi çok sever. True Grit-1 2010 info-icon
The best is probably, L.T. Quinn. En iyisi muhtemelen, L.T. Quinn. Muhtemelen en iyisi, L.T. Quinn'dir. Muhtemelen en iyisi, L.T. Quinn'dir. Muhtemelen en iyisi, L.T. Quinn'dir. Muhtemelen en iyisi, L.T. Quinn'dir. Muhtemelen en iyisi, L.T. Quinn'dir. Muhtemelen en iyisi, L.T. Quinn'dir. Muhtemelen en iyisi, L.T. Quinn'dir. True Grit-1 2010 info-icon
He brings his prisoners in alive. Kurbanlarını canlı olarak teslim eder. Esirlerini canlı getirir. Esirlerini canlı getirir. Geçenlerde birini elinden kaçırmış olabilir. Esirlerini canlı getirir. Birini salmış olabilir... Esirlerini canlı getirir. Birini elinden kaçırmış olabilir... Esirlerini canlı getirir. Esirlerini canlı getirir. Birini elinden kaçırmış olabilir... Esirlerini canlı getirir. Birini elinden kaçırmış olabilir... True Grit-1 2010 info-icon
Now he may let one slip by Şu sıralar bazılarını azat ediyor olabilir. Ara sıra ağzından kaçırmış olabilir... Ara sıra ağzından kaçırmış olabilir... True Grit-1 2010 info-icon
now and again, but he believes that even the worst of men, is entitled to a fair shake. Belki yine edecektir, ama en kötü adamların bile adil yargılanma hakkı olduğuna inanır. ...ama en azılı suçluların bile yargılanma hakkına sahip olduğuna inanır. ...yine yapabilir ama en azılı suçluların bile yargılanma hakkına sahip olduğuna inanır. ...ama en azılı suçluların bile yargılanma hakkına sahip olduğuna inanır. True Grit-1 2010 info-icon
Where can I find this, Rooster? Rooster denen adamı nerde bulabilirim? Rooster'ı nerede bulabilirim? Rooster'ı nerede bulabilirim? Rooster'ı nerede bulabilirim? Rooster'ı nerede bulabilirim? Rooster'ı nerede bulabilirim? Rooster'ı nerede bulabilirim? Rooster'ı nerede bulabilirim? True Grit-1 2010 info-icon
The jakes is occupied. Dolu. İçerisi dolu. Kenef dolu. İçerisi dolu. Kenef dolu. İçerisi dolu. Kenef dolu. Kenef dolu. True Grit-1 2010 info-icon
I know it is occupied Mr. Cogburn. As I said, I have business with you. Dolu olduğunu biliyorum Bay Cogburn. Söylediğim gibi, sizinle iş konuşmaya geldim. Dolu olduğunu biliyorum Bay Cogburn. Dediğim gibi, sizinle işim var. Dolu olduğunu biliyorum Bay Cogburn. Dediğim gibi, sizinle işim var. Dolu olduğunu biliyorum Bay Cogburn. Dediğim gibi, sizinle işim var. Dolu olduğunu biliyorum Bay Cogburn. Dediğim gibi, sizinle işim var. Dolu olduğunu biliyorum Bay Cogburn. Dediğim gibi, sizinle işim var. Dolu olduğunu biliyorum Bay Cogburn. Dediğim gibi, sizinle işim var. Dolu olduğunu biliyorum Bay Cogburn. Dediğim gibi, sizinle işim var. True Grit-1 2010 info-icon
I have prior business. Şu an daha önemli bir işim var. Daha önemli bir işim var Daha önemli bir işim var Daha önemli bir işim var Daha önemli bir işim var Daha önemli bir işim var Daha önemli bir işim var Daha önemli bir işim var True Grit-1 2010 info-icon
You've been at it for quite some time, Mr. Cogburn. Bayağıdır da bu iş üzerindesiniz, Bay Cogburn. İçeride oldukça vakit geçirdiniz, Bay Cogburn. İçeride oldukça vakit geçirdiniz, Bay Cogburn. İçeride oldukça vakit geçirdiniz, Bay Cogburn. İçeride oldukça vakit geçirdiniz, Bay Cogburn. İçeride oldukça vakit geçirdiniz, Bay Cogburn. İçeride oldukça vakit geçirdiniz, Bay Cogburn. İçeride oldukça vakit geçirdiniz, Bay Cogburn. True Grit-1 2010 info-icon
There is no clock on my business! Benim işime kimse burnunu sokamaz. Benim işim kimseyi ilgilendirmez. İşimin saati yok! Benim işim kimseyi ilgilendirmez. İşimin saati yok! Benim işim kimseyi ilgilendirmez. İşimin saati yok! İşimin saati yok! True Grit-1 2010 info-icon
To hell with you! How did you stalk me here?! Canın cehenneme. Benim burada olduğumu nerden bildin? Cehennem ol. Burada olduğumu nereden bildin? Cehennem ol. Burada olduğumu nereden bildin? Cehennem ol. Burada olduğumu nereden bildin? Cehennem ol. Burada olduğumu nereden bildin? Cehennem ol. Burada olduğumu nereden bildin? Cehennem ol. Burada olduğumu nereden bildin? Cehennem ol. Burada olduğumu nereden bildin? True Grit-1 2010 info-icon
The sheriff told me to look in the saloon. Şerif bara bakmamı söyledi. True Grit-1 2010 info-icon
In the saloon they referred me here. We must talk. Ordan da burada olduğunuzu öğrendim, konuşmamız gerek. Bardakiler buraya gönderdi, konuşmalıyız. Bardakiler buraya gönderdi, konuşmalıyız. Bardakiler buraya gönderdi, konuşmalıyız. Bardakiler buraya gönderdi, konuşmalıyız. Bardakiler buraya gönderdi, konuşmalıyız. Bardakiler buraya gönderdi, konuşmalıyız. Bardakiler buraya gönderdi, konuşmalıyız. True Grit-1 2010 info-icon
Women ain�t allowed in the saloon! Kadınlar bara giremez. Kadınların bara girmesi yasaktır. Kadınların bara girmesi yasaktır. Kadınların bara girmesi yasaktır. Kadınların bara girmesi yasaktır. Kadınların bara girmesi yasaktır. Kadınların bara girmesi yasaktır. Kadınların bara girmesi yasaktır. True Grit-1 2010 info-icon
I was not there as a customer. I am fourteen years old. Müşteri olarak gitmedim. On dört yaşındayım. Oraya müşteri olarak gitmedim. Daha 14 yaşındayım. Oraya müşteri olarak gitmedim. Daha 14 yaşındayım. Oraya müşteri olarak gitmedim. Daha 14 yaşındayım. Oraya müşteri olarak gitmedim. Daha 14 yaşındayım. Oraya müşteri olarak gitmedim. Daha 14 yaşındayım. Oraya müşteri olarak gitmedim. Daha 14 yaşındayım. Oraya müşteri olarak gitmedim. Daha 14 yaşındayım. True Grit-1 2010 info-icon
The jakes is occupied. Şu an burası dolu. Tuvalet dolu. Kenef dolu. Tuvalet dolu. Kenef dolu. Tuvalet dolu. Kenef dolu. Kenef dolu. True Grit-1 2010 info-icon
Will be for some time. Bir müddet de öyle olacak. Bir süre daha dolu kalacak. Bir süre daha dolu kalacak. Bir süre daha dolu kalacak. Bir süre daha dolu kalacak. Bir süre daha dolu kalacak. Bir süre daha dolu kalacak. Bir süre daha dolu kalacak. True Grit-1 2010 info-icon
If you would like to sleep in a coffin, it would be alright. Bir tabutun içinde uyumak istersen, hiç sorun değil. Bir tabutun içinde uyumak istersen, sorun olmaz. Bir tabutun içinde uyumak istersen, sorun olmaz. Bir tabutun içinde uyumak istersen, sorun olmaz. Bir tabutun içinde uyumak istersen, sorun olmaz. Bir tabutun içinde uyumak istersen, sorun olmaz. Bir tabutun içinde uyumak istersen, sorun olmaz. Bir tabutun içinde uyumak istersen, sorun olmaz. True Grit-1 2010 info-icon
How much are you paying for cotton? Kotonu ne kadara alıyorsun? Pamuk için ne kadar ödüyorsun? Pamuk için ne kadar ödüyorsunuz? Pamuk için ne kadar ödüyorsun? Pamuk için ne kadar ödüyorsunuz? Pamuk için ne kadar ödüyorsun? Pamuk için ne kadar ödüyorsunuz? Pamuk için ne kadar ödüyorsunuz? True Grit-1 2010 info-icon
Nine and a half for low middling and ten for ordinary. Küçük ve orta boy için dokuz buçuk, normal için on. Küçük ve orta paketler için dokuz buçuk, normaller için de on. Küçük ve orta paketler için dokuz buçuk, normaller için de on. Küçük ve orta paketler için dokuz buçuk, normaller için de on. Küçük ve orta paketler için dokuz buçuk, normaller için de on. Küçük ve orta paketler için dokuz buçuk, normaller için de on. Küçük ve orta paketler için dokuz buçuk, normaller için de on. Küçük ve orta paketler için dokuz buçuk, normaller için de on. True Grit-1 2010 info-icon
We got most of ours out early. İşte bu sürpriz oldu, gerçekten. Ben de şaşıracağımı sanmıştım. Çoğunu elimizden çıkarttık. Ben de şaşıracağımı sanmıştım. Çoğunu elimizden çıkarttık. Ben de şaşıracağımı sanmıştım. Çoğunu elimizden çıkarttık. Çoğunu elimizden çıkarttık. True Grit-1 2010 info-icon
Sold it to Woodson Brothers in Little Rock for eleven cents. Little Rock’ta Witzen kardeşlere on bir sentten sattım. Little Rock'daki Witzen kardeşlere on bir sentten satmıştım. Little Rock'taki Woodson kardeşlere on bir sentten satmıştım. Little Rock'daki Witzen kardeşlere on bir sentten satmıştım. Little Rock'taki Woodson kardeşlere on bir sentten satmıştım. Little Rock'daki Witzen kardeşlere on bir sentten satmıştım. Little Rock'taki Woodson kardeşlere on bir sentten satmıştım. Little Rock'taki Woodson kardeşlere on bir sentten satmıştım. True Grit-1 2010 info-icon
Then I suggest you take the balance of it to the Woodson Brothers. O zaman Witzen kardeşlere daha makul bir satış politikası uygulamanı tavsiye ederim. Öyleyse Witzen kardeşlere satmanı öneriyorum. Öyleyse Woodson kardeşlerle anlaşmanı öneriyorum. Öyleyse Witzen kardeşlere satmanı öneriyorum. Öyleyse Woodson kardeşlerle anlaşmanı öneriyorum. Öyleyse Witzen kardeşlere satmanı öneriyorum. Öyleyse Woodson kardeşlerle anlaşmanı öneriyorum. Öyleyse Woodson kardeşlerle anlaşmanı öneriyorum. True Grit-1 2010 info-icon
We took the balance to Woodson. Witzenlar’a daha makul fiyattan da veririm tabii. Witzen kardeşlere satacağım. Woodson kardeşlerle anlaştık... Witzen kardeşlere satacağım. Woodson kardeşlerle anlaştık... Witzen kardeşlere satacağım. Woodson kardeşlerle anlaştık... Woodson kardeşlerle anlaştık... True Grit-1 2010 info-icon
We got ten and a half. On buçuktan. Hem de on buçuktan. ...hem de on buçuktan. Hem de on buçuktan. ...hem de on buçuktan. Hem de on buçuktan. ...hem de on buçuktan. ...hem de on buçuktan. True Grit-1 2010 info-icon
Why did you come here to tell me this? Bana buraya bunu söylemeye mi geldin? Bana bunu söylemek için mi buraya geldin? Bana bunu söylemek için mi buraya geldin? Bana bunu söylemek için mi buraya geldin? Bana buraya bunu söylemeye mi geldin? Bana bunu söylemek için mi buraya geldin? True Grit-1 2010 info-icon
Oh, I thought we might shop around up here next year but I guess we are doing all right in Little Rock. Biraz piyasa araştırması yapabileceğimi düşündüm. Little Rock’ta işlerim gayet iyi. Gelecek yıl için alışveriş yapayım dedim. Little Rock'a göre daha uygun bir yer. Gelecek yıl burada satarız diye düşündüm ama sanırım Little Rock'ta iyiyiz. Little Rock'taki işlerim iyi gittiğinden dükkanları dolaşayım dedim. Gelecek yıl burada satarız diye düşündüm ama sanırım Little Rock'ta iyiyiz. Gelecek yıl için alışveriş yapayım dedim. Little Rock'a göre daha uygun bir yer. Gelecek yıl burada satarız diye düşündüm ama sanırım Little Rock'ta iyiyiz. Gelecek yıl burada satarız diye düşündüm ama sanırım Little Rock'ta iyiyiz. True Grit-1 2010 info-icon
I'm Mattie Ross. Ben Mattie Ross. True Grit-1 2010 info-icon
Daughter of Frank Ross. Frank Ross’un kızı. Frank Ross'un kızı. Frank Ross'un kızı. Frank Ross'un kızı. Frank Ross'un kızı. Frank Ross'un kızı. Frank Ross'un kızı. Frank Ross'un kızı. True Grit-1 2010 info-icon
Aw, tragic thing. Aa trajik olay. Trajik bir olay. Trajik bir olay. Trajik bir olay. Trajik bir olay. Trajik bir olay. Trajik bir olay. Trajik bir olay. True Grit-1 2010 info-icon
May I say, your father impressed me. Babanın beni etkilediğini söyleyebilir miyim. Şunu söylemeliyim ki babanızın mertlik vasıfları beni oldukça etkilemişti. Şunu söylemeliyim ki babanızın mertlik vasıfları beni oldukça etkilemişti. Şunu söylemeliyim ki babanızın mertlik vasıfları beni oldukça etkilemişti. Şunu söylemeliyim ki babanızın mertlik vasıfları beni oldukça etkilemişti. Şunu söylemeliyim ki babanızın mertlik vasıfları beni oldukça etkilemişti. Şunu söylemeliyim ki babanızın mertlik vasıfları beni oldukça etkilemişti. Şunu söylemeliyim ki babanızın mertlik vasıfları beni oldukça etkilemişti. True Grit-1 2010 info-icon
With his manly qualities. He was a close trader but he acted the gentleman. Delikanlılığıyla. Sıkı pazarlıkçıydı ama tam bir centilmendi. True Grit-1 2010 info-icon
Well I propose to sell those ponies back to you that my father bought. Babamın sizden aldığı midillileri size satmak için istiyorum. Babamın aldığı midillileri size iade etmek istiyorum. Babamın aldığı midillileri size iade etmek istiyorum. Babamın aldığı midillileri size iade etmek istiyorum. Babamın aldığı midillileri size iade etmek istiyorum. Babamın aldığı midillileri size iade etmek istiyorum. Babamın aldığı midillileri size iade etmek istiyorum. Babamın aldığı midillileri size iade etmek istiyorum. True Grit-1 2010 info-icon
Well that I fear, is out of the question. Korkarım bu söz konusu olamaz. Korkarım ki bu mümkün değil. Korkarım ki bu mümkün değil. En kısa zamanda size yollayacağız. Korkarım ki bu mümkün değil. Korkarım ki bu mümkün değil. En kısa zamanda size yollayacağız. Korkarım ki bu mümkün değil. Korkarım ki bu mümkün değil. En kısa zamanda size yollayacağız. Korkarım ki bu mümkün değil. En kısa zamanda size yollayacağız. True Grit-1 2010 info-icon
I will see that they are shipped to you at my earliest convenience. Müsait olduğum en erken vakitte size gönderilmesini sağlayacağım. En kısa zamanda size yollayacağız. En kısa zamanda size yollayacağız. En kısa zamanda size yollayacağız. True Grit-1 2010 info-icon
We don't want the ponies now, we don't need them. Midillileri istemiyoruz, artık onlara ihtiyacımız yok. Midillileri istemiyoruz, onlara ihtiyacımız yok. Midillileri istemiyoruz, onlara ihtiyacımız yok. Midillileri istemiyoruz, onlara ihtiyacımız yok. Midillileri istemiyoruz, onlara ihtiyacımız yok. Midillileri istemiyoruz, onlara ihtiyacımız yok. Midillileri istemiyoruz, onlara ihtiyacımız yok. Midillileri istemiyoruz, onlara ihtiyacımız yok. True Grit-1 2010 info-icon
Well that hardly concerns me. Your father brought the ponies, and paid for them. Tamam ama bu beni pek ilgilendirmiyor. Baban midillileri satın aldı ve ücretini ödedi. Bu beni sorunum değil. Babanız midillileri satın aldı ve ödemeyi yaptı. Bu benim sorunum değil. Babanız midillileri satın aldı ve ödemeyi yaptı. Bu beni sorunum değil. Babanız midillileri satın aldı ve ödemeyi yaptı. Bu benim sorunum değil. Babanız midillileri satın aldı ve ödemeyi yaptı. Bu beni sorunum değil. Babanız midillileri satın aldı ve ödemeyi yaptı. Bu benim sorunum değil. Babanız midillileri satın aldı ve ödemeyi yaptı. Bu benim sorunum değil. Babanız midillileri satın aldı ve ödemeyi yaptı. True Grit-1 2010 info-icon
And there is an end of it. I have the bill of sale. Ayrıca işlem tamamlandı. Elimde satış faturası var. İş yapıldı, fatura kesildi artık. İş yapıldı, fatura kesildi artık. İş yapıldı, fatura kesildi artık. İş yapıldı, fatura kesildi artık. İş yapıldı, fatura kesildi artık. İş yapıldı, fatura kesildi artık. İş yapıldı, fatura kesildi artık. True Grit-1 2010 info-icon
And I want three hundred dollars for Papa�s saddle horse that was stolen from your stable. Ve babamın, sizin haranızdan çalınan atı için de 300 dolar istiyorum. Ben de sizin ahırınızdan çalınan babamın binek atı için 300 dolar istiyorum. Ayrıca ahırınızdan çalınan babamın binek atı için 300 dolar istiyorum. Ben de sizin ahırınızdan çalınan babamın binek atı için 300 dolar istiyorum. Ayrıca ahırınızdan çalınan babamın binek atı için 300 dolar istiyorum. Ben de sizin ahırınızdan çalınan babamın binek atı için 300 dolar istiyorum. Ayrıca ahırınızdan çalınan babamın binek atı için 300 dolar istiyorum. Ayrıca ahırınızdan çalınan babamın binek atı için 300 dolar istiyorum. True Grit-1 2010 info-icon
You'll have to take that up with the man who stole the horse. Bunu atı çalan adamla görüşmen gerekecek. O parayı gidip atı çalan adamdan isteyin. O parayı gidip atı çalan adamdan isteyin. O parayı gidip atı çalan adamdan isteyin. O parayı gidip atı çalan adamdan isteyin. O parayı gidip atı çalan adamdan isteyin. O parayı gidip atı çalan adamdan isteyin. O parayı gidip atı çalan adamdan isteyin. True Grit-1 2010 info-icon
Tom Chaney stole the horse while it was in your care. Atı Tom Chaney çaldı ve o sırada at sizin emanetinizdeydi. Tom Chaney atı sizin himayenizdeyken çaldı. Sorumluluk sizde. Tom Chaney atı sizin himayenizdeyken çaldı. Sorumluluk sizde. Tom Chaney atı sizin himayenizdeyken çaldı. Sorumluluk sizde. Tom Chaney atı sizin himayenizdeyken çaldı. Sorumluluk sizde. Tom Chaney atı sizin himayenizdeyken çaldı. Sorumluluk sizde. Tom Chaney atı sizin himayenizdeyken çaldı. Sorumluluk sizde. Tom Chaney atı sizin himayenizdeyken çaldı. Sorumluluk sizde. True Grit-1 2010 info-icon
You are responsible. Siz sorumluydunuz. True Grit-1 2010 info-icon
Yeah, I admire your sand Evet çabanı takdir ediyorum. Evet, azminize hayran kaldım. Evet, azminize hayran kaldım. Evet, azminize hayran kaldım. Evet, azminize hayran kaldım. Evet, azminize hayran kaldım. Evet, azminize hayran kaldım. Evet, azminize hayran kaldım. True Grit-1 2010 info-icon
but I believe you'll find I'm not liable for such claims. Ama eminim bu tarz şeylerde benim mesuliyet taşımadığımı yakında anlayacaksın. Ama böyle iddialara karşı sorumlu olmadığımı düşünüyorum. Ama böyle iddialara karşı sorumlu olmadığımı düşünüyorum. Ama böyle iddialara karşı sorumlu olmadığımı düşünüyorum. Ama böyle iddialara karşı sorumlu olmadığımı düşünüyorum. Ama böyle iddialara karşı sorumlu olmadığımı düşünüyorum. Ama böyle iddialara karşı sorumlu olmadığımı düşünüyorum. Ama böyle iddialara karşı sorumlu olmadığımı düşünüyorum. True Grit-1 2010 info-icon
You were the custodian. At senin korumandaydı. Size emanet edilmişti. Size emanet edilmişti. Size emanet edilmişti. Size emanet edilmişti. Size emanet edilmişti. Size emanet edilmişti. Size emanet edilmişti. True Grit-1 2010 info-icon
If you were a bank and were robbed you could not simply tell the depositors to go hang. Soyulan bir bankanın sahibi olsanız, mudilere gidip kendilerini asmalarını söyleyemezsiniz. Bankanız soyulmuşsa mudilerinizi öylece başınızdan savamazsınız. Bankanız soyulmuşsa mudilerinizi öylece başınızdan savamazsınız. Bankanız soyulmuşsa mudilerinizi öylece başınızdan savamazsınız. Bankanız soyulmuşsa mudilerinizi öylece başınızdan savamazsınız. Bankanız soyulmuşsa mudilerinizi öylece başınızdan savamazsınız. Bankanız soyulmuşsa mudilerinizi öylece başınızdan savamazsınız. Bankanız soyulmuşsa mudilerinizi öylece başınızdan savamazsınız. True Grit-1 2010 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 177292
  • 177293
  • 177294
  • 177295
  • 177296
  • 177297
  • 177298
  • 177299
  • 177300
  • 177301
  • …
  • »
  • »»
Kısıtlı Mod:   
  • Katkıda Bulun
  • Hakkımızda
  • Sorumluluk Reddi
  • İletişim